

dosya
gerçekliğini kavramakta
zorlanıyoruz. Birden çok
İstanbul söz konusu...
Günümüzde İstanbulluların
şehirle ve şehrin sorunlarıyla
ilişkisi sizce nasıl?
İstanbul’un özelliği tarihinin
her döneminde göç
almasıdır. Bu şehri yaşatan
bir özelliktir. Sorun göçün
yönetilmemesidir. Size bir
örnek vereyim: Bir uzman özel
mülkteki bir tarihi eserin “eşi
benzeri bulunmayan bir sur
parçası olduğunu, korunması
gerektiğini” söylüyor, onu
yıktırmak üzere olan bir
müteahhite. Aldığı cevap
ise şu: “Eğer bu duvar senin
dediğin gibi çok değerliyse,
bana şu kadar para ver,
taşları sana satayım.” Eşsiz
sur parçasını yıkan kişiye
kızabiliriz, onu cahil bulabiliriz
ama aralarındaki ilişki bu.
Şehrin bu seçkinci, yukarıdan
bakan bir yönetim anlayışıyla
korunmaya çalışılmasının tam
karşıtını, kuralsız gelişmeyi
motive ettiği kanısındayım.
Tarihi bir varlık, tıpkı bir sanat
eseri gibi, ancak zihinsel bir
eylemlilikle değer kazanır.
Bilinmeyen bir şey değerli
olamaz. Değer varlıkların
özünde bulunan bir şey
değildir, işlenmesi gereken bir
şeydir. Başka bir deyişle kendi
başına değer oluşturmazlar,
bir değer sistemi içinde
anlam kazanırlar. Demek
ki şehirde yaşanan sorun
yalnızca rant hırsıyla, kötü
niyetle de açıklanamaz. Bu
değer sistemini oluşturan
sosyalizasyon süreçlerinin,
ilişkilerin olmadığını gösterir.
Sorun tarihi yapıların ve
doğanın korunmasının,
şehirleri planlamanın bir
gelişme modeli içinde değil,
hatta doğal ve tarihi değerleri
korumanın bürokratik bir
yaptırım gibi algılanmasıdır.
Bu yüzden sorun eğitimliler
ile eğitimsizler, bilenler
gölgesi kalıyor ama yaşam
çevremizden siliniyor. Bu
yüzden deyim yerindeyse,
yerinden yurdundan edilen,
zorla atılan göçmenler gibiyiz.
Yine de İstanbul için her
zaman umutluyum.
Öte yandan da şehrin
altındaysa keşfedilmeyi
bekleyen muazzam bir
hazine var. Ve o hazine,
bütün olan bitenlere inat,
gün yüzüne çıkmak için
sabırsızlanıyor; gün geçmiyor
ki kazma vurulan herhangi bir
çalışmadan "bulundu" haberi
gelmesin...
İstanbul gibi binlerce yıl
imparatorluk başkenti olmuş
bir şehrin diğerlerinden farkı
çok. Örneğin dünyada en
büyük şehirsel sur varlığına
sahip. Çünkü ortaçağda
İstanbul büyüklüğünde şehir
ile bilmeyenler arasındaki
bir çelişki gibi algılanıyor.
Bu insanlarla şehrin ilişki
kurmasını engelliyor.
Biz İstanbulluların en
önemli sorunlarından
biri de şehrin değişimiyle
birlikte yaşadığımız bellek
kaybı. Hafıza ve mekanlar
konusunda neler söylemek
istersiniz?
Evet, insan yerleşimleri,
hatta bildiğimiz özellikleri
ve yüklediğimiz anlamları ile
doğa, tıpkı diğer bildiklerimiz
gibi belleğimizi oluşturuyor.
Yani onları, imgeleri yalnızca
zihnimizde değil, çevremizde,
anlamlandırdığımız mekanlarda
muhafaza ediyoruz.. Bunların
kaybı, beyin ameliyatında
bir parçasının alınmasına
benziyor. Belki zihnimizde bir
8EVMLM QIOERPEV JEVOPØ EQEpPEV MpMR OYPPERØPEFMPMV
IPFIXXI %RGEO őWXERFYP¸ HEOM HYVYQ JEVOPØ ļILVMR
WMQKIWM SPER FMV ERØX FMV ]ETØRØR }VRIĴMR VIWXSVER
SPHYĴYRY K}VIFMPM]SVY^ &YVEHE ]E TM]EWEGØ
FMV OYPPERØQ QSHIPM pØOØ]SV OEVĽØQØ^E ]E HE pSO WXIVMP FMV VIWQM
OYPPERØQ FMpMQM
Yeşilay
24