

“Çocukların fotoğraflarının
herkese açık olarak paylaşılması
aynı zamanda kötü niyetli kişilerin
kullanımına açılması anlamına da
geliyor. Yaşanan bu durum trajik
aile hikayelerini duymamıza neden
oluyor. Öyle ki; fotoğrafları çalınan
çocukların ve ailelerinin yaşadıkları
sıkıntılar, bazı kötü niyetli kişilerin
bu fotoğraflardaki çocukların
kendi çocukları olduğunu iddia
etmelerine kadar varabiliyor.”
diyor. Ebeveylerin bazen sevgi ile
paylaştığı fotoğrafların istismarcılar
tarafından kullanılabildiğine
dikkat çeken Özdem, geçtiğimiz
aylarda Fransa’da yeni bir takım
hukuki düzenlemelere gidildiğini
ve ebeveynlerin çocuklarının
fotoğraflarını Facebook’ta
paylaşmamaları konusunda
bilgilendirildiğini ve paylaşımları
nedeniyle ceza alabilecekleri
konusunda uyarıldığını söylüyor.
adıyla paylaşım yapan pek çok
annenin çocuklarını adeta bir
moda ikonu haline getirdiklerini
belirten Özdem, çocukları kendi
kimliklerinin dışında farklı
bir imajın içine yerleştirmenin
onlara aynı zamanda sanal
kimlikler oluşturmak anlamına
geldiğini söylüyor. “Herkesin
yaptığı, gördüğümüz ve doğru
bildiğimiz şeyler her zaman
doğru olmayabilir.” diyen Özdem
sözlerini şöyle sürdürüyor:
“Paylaşılan her fotoğraf hukuki,
ahlaki, duygusal ve sosyal bir
sorundur. Çocuklarınız ile
ilişkilerinizin bozulmasını
istemiyorsanız lütfen çocuğunuzun
bireysel gelişimine saygı duyun.
Kendi ilgi ve sevgi ihtiyacınızı
sosyal medyadan çocuklarınız
üzerinden karşılamak yerine
soluğu bir uzmanda almanızı
öneririm.”
MAHREMİYET İHLALİ
OLUŞTURABİLİYOR
Sevgi gösterisi olan fotoğrafların
aslında birer mahremiyet ihlali
olduğunu söyleyen Özdem konu
ile ilgili sözlerini şöyle sürdürüyor:
“Her yaşı, her anı fotoğraflanan,
komik videoları çekilen, fenomen
haline getirilen çocuklar binlerce
insanın kendisini izlediği, tanıdığı
ve yorum yaptığı çocuklar olarak
yetişiyor. İlerleyen yaşlarda
öğrendikleri gibi bu ilgiyi almak
adına yine sosyal medyaya
sarılmaları muhtemel; zararı
ve korunma hali ise muğlak…
Ebeveynlerinden öğrenemedikleri
kendini koruma ve mahremiyet
eğitimini bilmeden yaşamaya
devam ediyor ve üzülerek
söylüyorum ki yara almaya açık
bireyler haline geliyorlar.”
Son yıllarda “Blogger Anneler”
ya da “İnstagramAnneleri”
KLİNİKPSİKOLOGGÖZDEMÖZDEMANNE-BABALARA
SOSYALMEDYAPAYLAŞIMLARIYLA İLGİLİ ÇEŞİTLİ
UYARILARDABULUNUYOR:
Çocuğun farkındalığının arttığı, sosyal ortamlara girdiği
ve bilinçlenmeye başladığı yaşlarda (ortalama 10-11 yaş civarı)
kendi çocukluğunun her dönemine ait fotoğraflarının sosyal
medya ortamlarında olması ve herkes tarafından görülmesi
onu rahatsız edebilir.
Çocuklar ergenlik dönemine kadar ailelerinin okulda
ve sosyal ortamlarda yanlarında bulunmasını isterler ve
sorun çıkarmazlar. Ancak ergenlik dönemine gelindiğinde
özerklik duygusu etkisiyle bundan rahatsız olurlar. Annesi
yanında gelen çocuğa “annesinin kuzusu, süt çocuğu” gibi
yakıştırmalar yapılır. Bu dönemde çocuklar; fiziksel, cinsel ve
sosyal farkındalıklarınında gelişmesiyle birlikte ailelerininher
an yanlarında olmalarından kaçınmaya başlarlar.
Ergen bireyselleşirken ebeveyni tarafından konulan
bebeklik ve çocukluk dönemlerine ait fotoğraflarının sanal
ortamlarda yer bulması onun psikolojik gelişimini olumsuz
yönde etkileyebilir; arkadaşlarının gözünde küçük düşmüş
hissedebilir, ailesine öfkelenebilir.
Doğdukları andan itibaren tanıdığı ya da tanımadığı pek
çok insan tarafından fotoğrafları ve videoları izlenen çocuklar
bu şekilde bu ilginindoğal olduğu algısına kapılabilir ve gerçek
hayatta da sürekli bir onaylanma ve beğenilme
beklentisine girebilir. Bu duygularla beraber
narsistik özellikler geliştirebilir. Şu an için çok
sıra dışı gibi görünse de bugünün pek çok
çocuğunu ileride bekleyen tehlikelerden
birisi de budur.
eSGYOPEVØ WSW]EP QIH]E
EĴPEVØRHER ]E HE XIORSPSNMHIR
EPØOS]QEO RIVIHI]WI QQOR ZI
HSĴVY HIĴMPHMV
ZBĆBN
Yeşilay
54