Background Image
Previous Page  60 / 84 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 60 / 84 Next Page
Page Background

kültür

Yeşilay

60

vatanımızdan koptuk bu dünyaya

geldik ve geri döndüğümüz yani

öldüğümüz gün aslında o ruh

parçasıyla bir olacağız. Dolayısıyla,

biz de her ne yapıyorsak o

güne dönmek için yapıyoruz.

Aslında biz de ağlıyoruz. Ney de

insanın, o ağlayışın sembolüdür.

Hz Mevlana diyor ki: “Ney

ayrılıklardan beni kamışlığıma,

vatanıma geri döndürün diye

ağlıyor, figan ediyor.” Bu yüzden

insanlar, kendilerini ney ile

özdeşleştirdikleri için, neyden

etkileniyor. Tasavvufun özü aslında

budur. Neyin bütün sihri, ona

üflenen nefesin bütün hikâyesi

budur. Bunun üzerine koskoca

bir Mesnevi yazılmıştır ve ilk 18

beytin özeti budur.

“HERKES NEY ÜFLEYEMEZ”

Herkes ney üfleyebilir mi?

Bence üfleyemez. Çok isteyip

çalamayan da var, çok iyi çalıp

olaydan bihaber olanlar da var

ve maalesef acıdır ki enstrüman

icracılarının içerisinde birbirlerini

en çok kollaması, en az enaniyete

yani egoya sahip olması ve grup

olması gereken neyzenler aslında

birbirleriyle en çok kavga eden

gruplar. Bu durum beni zaman

içerisinde çok üzmüştür. Bu neden

böyle tam olarak bilemiyorum

ama iki neyzenin bir arada

sohbet etmesi, anlaşması zor bir

hal almaya başladı; ancak bunu

kanuncularda, çellocularda veya

klarnetçilerde görmüyoruz. Hatta

onların yakın ilişkilerde olduğunu

görüp üzülüyorum. Bunu da

söylemeden geçemeyeceğim.

Umarım böyle olmaya devam

etmez.

Toplum gözünde, sosyolojik

olarak ney dini bir figür olarak

mı algılanıyor?

Bizim toplumumuzda öyle

algılanıyor. Modern tarzda yapılan

her çalışmanın tepki çekiyor

olmasının sebebi de budur. Sanki

hep muhafazakâr insanlar ney

üflemeliymiş gibi bir algı var.

olmak üzere aşması gereken yedi

mertebe vardır. Ney de bunun bir

sembolü olarak tasavvuf içerisinde

yerini alıyor ve sesinin etkileyiciliği

ile 800 yıl boyunca ve günümüze

kadar o etkisini muhafaza etmeye

devam ediyor. Günümüzde hâlâ

hangi dil, din, ırktan olunursa

olunsun neyin o etkileyiciliği

bizâtihi yaşanıyor. İnsanları ne

kadar duygulandırdığını, özüne

döndürdüğünü ve sakinleştirdiğini

biliyor ve görüyoruz. Dolayısıyla ney;

tasavvufun, inancın, her canlının

Allah’tan bir parça taşıdığının

en büyük kanıtıdır, çünkü neyi

kamışlığından koparmışlar ve bu

ses “Beni kamışlığıma döndürün.”

diye ağlıyor, figan ediyor. Bizler

de Allah’tan bir parça taşıyoruz,

barınamaz ve bunu etrafına

da yansıtmaya başlar. Zaman

içerisinde bağımlılıklarından

kurtulur. Dolayısıyla bağımlılıkları

tedavi etme anlamında kesinlikle

sanatın özellikle de müziğin

işin içinde olması gerektiğini

düşünüyorum; çünkü insanı

direkt etkiliyor. Belki her insan

bir resme bakınca ağlamaz ama

o insanı bir melodiyle kolaylıkla

ağlatabilirsiniz. Müziğin direkt

etkisi vardır. Müzik, dünyanın

en etkileyici, en hızlı tesir eden

sanatıdır. Bence sonrasında

sinema, daha sonra ise resim

geliyor. Dolayısıyla müziğin

bağımlılıklar konusunda çok ama

çok büyük bir etkisi olduğunu

düşünüyorum.

“TASAVVUFTA NEY, HZ.

MEVLANA İLE BAŞLAR”

Tasavvuf ile ney ilişkisi nasıl

açıklanabilir?

Tasavvufta neyi ön plana çıkaran

zât Hz. Mevlana Celâleddîn-i

Rûmî’dir. Tabii ki ondan önce

de ney hep vardı. Ney aslında

son derece iptidai ve basit

bir enstrümandır; ama bu

söylediklerim kötü anlamda

değil. İçi oyulmuş bir kayış

parçası, 9 boğumu ve 7 deliği

var ve sanat yapıyorsunuz.

Göçebe toplumlarda da kolayca

taşınabildiği için çok büyük

bir kitleye ulaşıyor. Geniş

coğrafyaya sahip bir enstrüman.

13. yüzyılda Hz. Mevlana’nın

neye verdiği önemle aslında

ney tasavvufta bir yer ediniyor.

Tasavvufta sufi yolculuğuna

çıkmış dervişin Nefs-i Emmâre,

Nefs-i Levvâme, Nefs-i Mülheme,

Nefs-i Mutmainne, Nefs-i Radiye,

Nefs-i Mardiyye ve Nefs-i Kâmile

2I] MPI MPKMPM WØVE HØĽØ pEPØĽQEPEV ]ETQEO ZI

MRWERPEVØ ĽEĽØVXQEO FIRMQ LIV ^EQER ]ETQE]Ø

pSO WIZHMĴMQ FMV ĽI] (‚R]EHE FMVpSO WEREXpØ

MPI FIVEFIV O‚p‚O GE^ HIRIQIPIVM ]ETQØĽ ZI pSO

WIZQMĽXMQ