

ARALIK 2019 61
Hâlbuki böyle değil. Tabii ki
neyimize ve hocalarımıza karşı
hürmetimiz sonsuz ama büyük
resme dünya vizyonundan
baktığımız zaman ney bir çeşit
flüttür. Ben dünyada Türkiye’yi
temsilen birçok flüt festivaline
gittim ve bu vesileyle insanlara
Hz. Mevlana’yı ve tasavvufu
anlattım. Biz sadece ilahi veya
segâh saz semaisi çalarak dünya
standartlarına erişemeyiz. Onlara
kültürümüzü anlatmak için o
dilden konuşmamız gerekiyor.
Modern çağa ayak uydurmamız
lazım. Çağına ayak uyduramayan
şey yok olmaya mahkûmdur.
Neyin, Türkiye’de ve birçok
toplumda dini bir sembolü var
ama neyin dini sembolizmine
zarar vermeden dünya
standartlarında müzik yapıyor
olabiliriz. Bunu yapan kişilere de
saygı duymamız gerekiyor.
Bildiğimiz üzere bir albüm
projeniz var. Gelecek diğer
projelerinizden de bahsedebilir
misiniz?
Öncelikle “Ney in Ethno Jazz”
albümünün konserleri hâlihazırda
devam ediyor. Aynı zamanda
Hezarfen Ney Konçertosu ve
İstanbul Senfonisi içerisinde
solistliğini yaptığım bu eserlerin
özellikle yurt dışı konserleri de
devam ediyor. Yakın zamanda işin
içerisine ebruyu ve neyi kattığım
bir projem olacak. Bir sahne şovu
En önemli
TVSNIPIVMQHIR FMVM
%ZVYTE¸HE FMV
RI] SOYPY EpQEO
h^IPPMOPI %ZVYTE¸HE
RI]I OEVĽØ pSO F]O FMV MPKM ZEV ZI
%ZVYTE¸HEOM ]EFERGØ HSWXPEVØQØ^ØR
LSGE WØOØRXØWØ ZEV őRWERPEV FY WEREXØ
MĽMRMR ILPM OMĽMPIVHIR }ĴVIRQIPMHMV ZI
FM^PIV HI FY ERPEQHE FMVE^ JIHEOlVPØO
K}WXIVQIPM]M^
olacak. 2020’nin sonuna doğru
repertuvarı şimdiden hazır olan
Ethno Jazz albümünün ikincisini
çıkartmaya çalışacağız, çünkü
çok başarılı müzisyenlerle birlikte
çalıştık ve bunun devamının
gelmesi gerekiyor. En önemli
projelerimden biri ise Avrupa’da
bir ney okulu açmak. Özellikle
Avrupa’da neye karşı çok büyük
bir ilgi var ve Avrupa’daki yabancı
dostlarımızın hoca sıkıntısı var.
Bazı kişilerin iki ay ney eğitimi
alarak hoca olduğunu söylemesi
beni çok üzüyor. İnsanlar bu sanatı
işinin ehli kişilerinden öğrenmelidir
ve bizler de bu anlamda biraz
fedakârlık göstermeliyiz. Benim
yurt dışına çok fazla gidişimin ve
ney eğitimiyle ilgili Türkçe-İngilizce
kitap çıkartmamın en büyük nedeni
de budur. Bu sebeplerle, buradaki
konserlerimizden ve oğlum ile
geçireceğim vakitten feragat edip
inşallah yakın zamanda Avrupa’da
bir ney okulu açacağım.
İkinci albümünüz “Ney in Ethno
Jazz”ın içeriği hakkında bilgi
verebilir misiniz?
Öncelikle söylemem gereken
şey, bu albüm dünyada etno
caz alanında bir kadın neyzen
tarafından çıkarılmış ilk ney
albümü olma özelliği taşıyor.
Azeri ve Türk sanatçılarla Azeri
ve Türk geleneksel türkülerini
çaldık. Mesela arabesk tarzında
bildiğimiz “Kara Üzüm Habbesi”,
ilk kez etno caz tarzında çalındı
ve bilinenden oldukça farklı bir
icra oldu.
Caz müzik ile ney
enstrümanının bir araya gelişi
sanırım bir ilk. Bu fikrin ortaya
çıkışı nasıl oldu?
Ney ile ilgili sıra dışı çalışmalar
yapmak ve insanları şaşırtmak
benim her zaman yapmayı
çok sevdiğim bir şey. Dünyada
birçok sanatçı ile beraber küçük
caz denemeleri yapmış ve çok
sevmiştim. Kazakistan’da bir
festivalde tanıştığım Alafsar ve
piyanist Etibar Asadli ile bir proje
yapmak hep aklımda olan bir
şeydi. Onları albüm yapmak üzere
İstanbul’a davet ettim. Repertuvarı
ayrı ülkelerdeyken yazışarak ve
görüntülü konuşarak birlikte
oluşturduk. Hiç kolay bir süreç
değildi tabii ama güzel ve renkli
bir repertuvar oluşturduk.
Albümde Enver Muhamedi,
Etibar Asadli, Alafsar Rahimov
ve Mehmet Akatay gibi başarılı
müzisyenlerle çalıştınız. Nasıl
bir araya geldiniz?
Aslında bu ekipten daha önce
sık sık çalıştığım tek kişi sevgili
Mehmet Akatay’dı. Enver, Alafsar
ve Etibar ile sadece tanışıyorduk
hiç beraber çalışmamıştık. Hatta
Alafsar ile Kazakistan’da büyük bir
festivaldeyken sahnede tanıştık.
Hepsi de bu teklifi yapmamla
beraber hemen kabul ettiler çok
mutlu oldum.