

kültür
Yeşilay
62
Ç
ini sanatına olan
ilginiz ne zaman, nasıl
başladı?
2000 yılında Kütahya
Dumlupınar Üniversitesi Çini
İşlemeciliği bölümünden mezun
oldum. Eğitimim boyunca
Mehmet Koçer, İsmail Yiğit
gibi çok değerli hocalardan
dersler aldım. Staj dönemimin
ardından, 2001-2005 yılları
arasında uluslararası bir
seramik sanatçısı olan Mehmet
Tüzüm Kızılcan'ın atölyesinde
çalıştım. 2004 yılından beri
resmi ve özel kurumlarda çini
işlemeciliği dersi veriyorum ve
bunun yanı sıra kendi atölye
çalışmalarıma devam ediyorum.
2013-2019 yılları arasında
da İzmir İl Kültür ve Turizm
Müdürlüğü Resim Heykel
Müzesi ve Galerisi’nde Çini
Eğitim Görevlisi olarak eğitim
verdim. 2018 yılında ise “T.C.
Kültür ve Turizm Bakanlığı
Çini Sanatçısı” unvanına sahip
oldum. Aktif olarak çiniye
emek verdiğim 22 yıl boyunca
500’den fazla kişiye çini eğitimi
verdim ve 60’a yakın sergiye
katıldım. Her zaman resme
ve seramiğe ilgisi olan bir
çocuktum ama üniversiteye
gidişim çok bilinçli bir tercih
değildi. Gerçek anlamda çini
ile okulda tanıştım. Bu noktada
kaderin beni doğru bir yola
yönlendirdiğine inanıyorum.
Belit ŞENOL
Bir sanatçı olarak, Anadolu’da
çini sanatının tarih boyunca
geçirmiş olduğu gelişimi
yorumlamanızı istersek
neler söylersiniz? Çini sanatı
Anadolu toprakları için ne
ifade ediyor?
Türk mimarisinde çini
süslemenin kullanımının çok
eski tarihlere kadar gittiğini
biliyoruz. Ancak çini sanatı asıl
büyük ve sürekli gelişmesini
Anadolu Selçuklu döneminde
Anadolu Türk mimarisinde
göstermiş. Selçuklu döneminde
çini süslemenin merkezi
Çini sanatı sizin için manevi
anlamda ne ifade ediyor?
Çini, Türk İslam mimarisinin
temel sanatsal bezemesini
oluşturuyor. İznik çinilerinde
her desenin bir anlamı ve bir
hikayesi var. Örneğin gül,
peygamberimizi tasvir eder.
Tavus kuşu cennetin simgesidir,
servi ağacı insan hayatını
ve vahdeti yani bir olmayı
sembolize eder. Ayrıca çininin
özü topraktır, tıpkı insan gibi…
Bu yüzden çininin manevi
gücüne ve iyileştirici özelliğine
çok inanıyorum.
Çini sanatçısı Ebru Camkıran, Türk İslam dönemi mezar taşlarındaki işlemeleri çini panolara
taşıyarak unutulmaya yüz tutmuş mezar taşı motiflerinin gelecek nesillere aktarılmasına vesile
oluyor. “Çininin manevi gücüne ve iyileştirici özelliğine çok inanıyorum.” diyen Camkıran her sanat
dalında olduğu gibi çini sanatında da gönül vermenin esas olduğunu belirtiyor.
“Anadolu’da her daim
var olan, UNESCO
İnsanlığın Somut
Olmayan Kültürel
Mirası Listesi’ne de
girmiş olan,
geleneksel çini sanatı
korunmalı ve bu
topraklarda var
olmaya devam
etmelidir.”
Çinininözü topraktır,
tıpkı insangibi…