Yeşilay Dergisi-Ağustos-955.Sayı-Aile İçi İletişim - page 36

par ve dizi çok acır. Kanasın ya da kanama-
sın neresini çarptıysa acır. Baba ya da anne
gelir ya da büyükanne; ‘bir şey olmadı, üf-
ledim geçti, öptüm geçti’ yapar. Bu, çocu-
ğa duyguların sahtekârlığını öğretir. Çün-
kü bir kere koskocaman insan onun duygu-
sunu tanımıyor. Çocuk ‘belki benim canım
çok acıdı, ağlamak istiyorum, ağlarsam
belki iyi hissedeceğimkendimi’ diye dü-
şünür. Çocuk bu noktada yetişkine güven-
memeyi de öğrenir. Ebeveynin orada ‘evet,
acıdığını biliyorum, bir süre daha acıya-
cak, ben de çok düştüm’ gibi cümleleri kul-
lanması gerekir. Bu çok basit bir örnek ama
yaşamımız boyunca tekrarlanan bir örnek.
Mesela anne çok üzgün. Çocuk eve geli-
yor. Çocuk eve gelince anne hemen bir şeyi
yokmuş gibi davranıyor. Annenin duygula-
rını çocuğundan saklaması da sahte bir öğ-
retme biçimidir. Hâlbuki anne neden üzgün
olduğunu çocuğa anlatmalıdır.
Tümbunlar için de sağlıklı bir beyne ve ruh ha-
line ihtiyacımız var. Peki, refah seviyesi yüksek
olmayan insanlar için demutluluğu yakalama
noktasında aynı şeyleri söyleyebilir miyiz?
Aslında bu söylediklerim bu toprak üzerin-
de yaşayan herkes için geçerli. Yani daha
varlıklı ya da daha zengin insan için değil.
İşsizlik yüzünden sinirlenmek işsizliğe bir
çözüm değildir. Çok farklı ortamlarda çok
farklı insanlarla karşılaşıyoruz. Bu tür so-
rular geliyor. Neden işsizsin diyorum? -İş
bulamıyorum. Bende ‘gel seninle durum
değerlendirmesi yapalım’ diyorum. Kişinin
her şeyden önce varlığını sürdürebilece-
ği şeylere sahip olması gerekiyor. Bazı in-
sanlar çaresizliği sorumluluk biçimi olarak
seçmiş oluyorlar. Bu çaresizliği ne ile de-
ğiştirebilirsin, sana hangi sorumlukları ve-
rirsem sen artı duruma geçersin diye so-
ruyorum. İşte kişiye bu düşünceleri ver-
memiz gerekiyor. Şimdi uzun süre iş bula-
mayan kişiye ‘hiç mi iş bulamıyorsun’ diye
sorduğumda ‘hayır istediğim işi bulamı-
yorum’ cevabını alıyorum. Kişi kendisinde
olmayan şeyler için ağlamaya devam eder-
se çaresizlik sendromunu satın almış olur.
Bizim var olan şeylere bakmamız gereki-
yor. Konuşmamın başında ne istediğini bi-
len mutlu insandır demiştim ya, işte ora-
ya geri geliyoruz. Kim olduğunu bilen ve ne
istediğini bilen insanın önünde hiçbir en-
gel olmaz. Kişinin nelere sahip olduğunu
bilmesi kendisinin ne olduğunu bilmesini
sağlar. Ağlamayı ve çaresizliği seçen insan-
lar kötümserliği ve karamsarlığı da seçmiş
oluyorlar. Çaresizlik insanın önüne engel-
ler koyar. Bu anlattıklarım bir ütopya de-
ğil, uygulanabilir şeylerdir. Ben de kendi-
me hedefler koyarım. Her sene, her yaz dö-
neminde kendimi bir hafta, on gün kont-
role alırım. Kendi içimde muhasebe yapıp
eksiklerime, fazlalıklarıma, yüklerime ba-
karım. Böylelikle kendime yeni yollar se-
çerim. Her sene böyle yaptığımda kendim-
de çok istediğim halde yapamadığım bazı
şeyler bulurum. Ağırlıklarımdan ve gerek-
siz olan şeylerden kurtulunca yapamadı-
ğım şeylerin önü açılmış oluyor.
Peki, bu ağırlık ve yüklerle duygusal bağımız
varsa nasıl hareket edeceğiz?
AILE IÇINDEKI GÜÇLÜ INSAN BABAYSA BABA HEP
KENDI FIKRI OLSUN VE ONA KIMSE KARŞI KOYMA-
SIN, ITIRAZ ETMESIN ISTER. BU NEDENLE DE FARKLI
FIKIRLER ÇIKINCA ANNEYI, ÇOCUĞU BASTIRIR.
1...,26,27,28,29,30,31,32,33,34,35 37,38,39,40,41,42,43,44,45,46,...68
Powered by FlippingBook