Background Image
Table of Contents Table of Contents
Previous Page  19 / 84 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 19 / 84 Next Page
Page Background

yesilay.org.tr

19

YEŞiLAY

MART 2015

Endüstri bizi eskisi kadar korkut-

muyor ve korkutmamalı. Biz

endüstriyi de insanlığın yara-

rına değerlendirmemiz lazım.

Ama biz endüstriye veya

onun çıktılarına mahkûm

olmayı baştan kabul eder-

sek o tabi ki korkutur. Bilinç

ve önlem olduğu takdirde

hiçbir endüstri oyunundan

korkmaya gerek yok ki zaten

hükümet olarak da vatandaşla-

rımızı yanıltacak, kandıracak her türlü

olumsuzlukların önüne geçiyoruz. Eskiden olduğu gibi bu

toplumun algısını kimse sömüremeyecek.

Alkol yasası ile gelen düzenlemeleri sizler yeterli buluyor

musunuz? Modernlik görünümü verdiği iddia edilen ve

müdahale edilmesinin istenilmediği alkolün halkımızda

oluşturduğu bu masumiyet algısı kırılabilecek mi?

Alkol satış, tüketim, reklam ve pazarlamada ciddi düzen-

lemeler yaptık; bu toplumumuzun hiç de alışık olmadığı bir

durumdu. Toplum algısını kırmak sosyolojik hadiseler. Ben

kendim de alkol almadığım için statü muamelesine maruz

kaldım. Kendi aile yaşamımda da yaşadığım bir şey bu.

Akşam sofradayız, oğlum su bardağını kaldırıp, “baba, hadi

şerefe” dedi. Niye? Televizyonda gördüğü o görüntü onu

su bardağını “şerefe” diyerek kaldırmaya ittiği için. Bunu 5

yaşındaki çocuğun algısına böyle koyuyorsun. Alkol almı-

yorum diye tahkir edilen, küçük görülen, dışlanan bireyler

gördük bu toplumda. Dolayısıyla bunlar sosyolojik hadi-

seler. Akşamdan sabaha değişmez. Yasayla da değişmez.

Ama toplumun önünde olanlar, öncü ve örnek olanlar, so-

rumluluk üstlenenler doğruları daha çok gündeme getirir,

doğruların öncülüğünü yapabilirse, inanıyorum ki gelecek

kuşaklar bunu çok daha iyi anlayacak ve yaşamlarına bir

artı katacaklardır. Rabbim bize de bu konuda örnek olabil-

meyi nasip etsin.

Maneviyatın güçlü olması, değerlere bağlı olmaktan

bahsettik… Güçlü bir birey, sağlam bir aile yapısı

noktasında sizin doğrularınız nelerdir?

Gençlerle ne zaman bir araya gelsem onlara şu üç keli-

meyi söylerim hep: Bir, özdeğer. İki, özsaygı. Üç, özgüven.

Bu üç kelime bir ortamda ne kadar güçlüyse o ortam o

kadar huzurlu ve başarılıdır. Birincisinde; inancı, milliyeti,

vatanı ve siyasi görüşü ne olursa olsun bir insanın özde-

ğerleri varsa, yani dürüst, çalışkan, güvenilir bir insansa,

o sorunsuz bir insandır. İkincisinde, toplum olarak karşı

tarafa saygıyı merkeze alırız. Hâlbuki kendimize saygıyı

merkeze almalıyız. Evlatlarımızın bize değil, kendisine

yalan söylememesini öğretmeliyiz. Çünkü kendisine

yalan söyleyen anneye, babaya, eşe niye söylemesin?

Dolayısıyla kendisine saygı duyan bir insan karşı tarafa

asla saygısızlık yapmaz. Üçüncüsü; ben şayet çalışkan,

dürüst ve güvenilirsem, kendime de saygım varsa

niye başım öne eğik dursun? Nerede olursa olsun, kim

olursa olsun Allah’tan başka kimseden korkmayan bir

inancın mensubuysam ve bana yapılmasını istemedi-

ğim hiçbir yanlışı başkasına yapmayan bir inanç ve de-

ğerlerin mensubuysam, bana yapılmasını istediğim her

türlü iyilik ve güzelliği bir başkasına yapmayı bir görev

ve mutluluk vesilesi olarak hayat felsefeme yerleştir-

diysem o zaman tabi ki özgüvenim vardır. Bu olduğu

zaman iletişim sorunu olmaz.

Şiddet olaylarının artması da aslında zikrettiğiniz o üç

kelimenin yok olmasından kaynaklanıyor…

Şüphesiz. Şiddet olaylarının artması, çocuğun kendini

ispat etme ve duygusal boşlukta tutunacak bir dal

olarak bağımlılığa yönelmesini engelleyecek üç ana

unsur da şudur: Münazaracı olmak, müzakereci olmak,

mücadeleci olmak. Bir çocuğa münazara, müzakere ve

mücadele kabiliyetini veriyorsanız o çocuktan kork-

mayın. Bu üçünün olmadığı yerde münakaşa vardır. O

nedenle biz topluma değerleri kazandırmalıyız. Ruhen

sağlıklı olmanın merkezinde değerlerin yeri büyüktür.

Ama biz yüzyıldır değerleri zedeleyen, değerleri öte-

leyen ve yıpratan, değerlerden uzaklaşan bir anlayışı

pompaladığımız için dünya kadar ağır bedelleri kendi

evladımızda, kendi yakınımızda, kendi toplumumuzda

yaşıyoruz. Özgecan olayında olduğu gibi bu insanlık dı-

şıdır diyoruz, bunu hayvan bile yapmaz diyoruz. Niye?

Çünkü değerleri kaybetmişiz. Anne babalar dikkat,

maddiyat gelip geçicidir. Bizler değerlerine bağlı, dü-

rüst, çalışkan çocuklar istiyorsak onların maneviyatını

güçlendirmeliyiz.

Gençler

ve çocuklar bizim

geleceğimiz. Onlar

bizim için anlamlı ve

değerli. Onların bu topluma

ruhen ve fiziken sağlıklı

olarak kazandırılması

gerekiyor.