

dosya
Özel gereksinimli bireylerin
aileleri biz eğitimcilerin
en önemli çalışma ve yol
arkadaşları aslında.
Örneğin, özel gereksinimli bir
öğrencisi bulunan bir okulda
çocuğun gereksinim duyduğu
tüm hizmetler -fizyoterapi,
dil ve konuşma terapisi gibi-
sağlanmalıdır. Kapsayıcı eğitim
ya da bütünleştirme de denilen
bu felsefe, aslında yalnızca özel
eğitimle ilgili de değildir ve tüm
farklılıkların doğal olduğunu,
çeşitliliğin aslında önemli bir
zenginlik olduğunu vurgular.
Ülkemizde çeşitli çalışmalar
ve yasal düzenlemelerde
bütünleştirme adıyla geçse de
aslında uygulamalar kaynaştırma
uygulamalarıdır.
Türkiye’de bu iki eğitim
modelinin uygulanmasında
sıkıntılar yaşanıyor mu? Nerede
zorluk yaşanıyor?
Biraz önce vurguladığım gibi
ülkemizde şu an uygulanan
sistem daha çok kaynaştırmadır.
Hatta kaynaştırma eğitiminde,
yarı zamanlı kaynaştırmada
bile zorluklar yaşıyoruz.
Zira toplumdaki ve maalesef
eğitimcilerdeki bilgi eksikliği
ve önyargılar özel gereksinimli
çocuklarımızın okullara, parklara,
alışveriş merkezlerine, toplu taşıma
araçlarına kabulünde bile birçok
zorluk çıkarıyor karşımıza.
Engelli bireylerde erken
müdahale çalışmaları ne derece
önemli? Türkiye’deki okullarda
erken müdahale çalışmaları
yeterli midir?
Bu konu daha önce de
vurguladığım gibi çok önemli.
Bir çocuğun engel durumu
inancını kazanmalıyız bence.
Toplumu özel gereksinimli bireylerle
ilgili yanlış inanç ve önyargılarından
kurtarmamız gerekiyor.
“Kaynaştırma” ve “dâhil etme”
eğitimi nedir? Aralarındaki farkı
anlatabilir misiniz?
Kaynaştırma (integration),
dünyada 1980’lerde ortaya
konmuş bir yaklaşımdır. Özel
gereksinimli çocuklarla tipik
gelişim gösteren çocukların aynı
ortamlarda ve aynı şartlar altında
eğitim almasını ifade eder. Ancak,
bu eğitim yaklaşımında çocuğun
özel gereksinim durumunun
sayısı, türü ve derecesine göre
bazen yarı zamanlı genel, yarı
zamanlı özel eğitim sınıflarında
veya okulların bünyesinde açılan
özel eğitim sınıflarında eğitim
görmek de kaynaştırma uygulaması
olarak düşünülür. 1990’larda
ortaya atılan ve dahil edici eğitim
(inclusive) adı verilen yaklaşım
ise çocuğun durumu ne olursa
olsun yaşıtlarıyla aynı olanaklardan
yararlanmasının onun yasal, eğitsel
ve insani bir hakkı olduğunu ve
bu konuda eğitim kurumlarının
her türlü sorumluluğu ve önlemi
alması gerektiğini savunmaktadır.
özel eğitim kurumlarınınsa gerek
doğrudan, gerekse kaynak merkezler
olarak hizmet verdiği uygulamalar.
Bir de hem çocuk, hemde aile için
yaşamsal önemi olan ve etkileri ömür
boyunca sürecek erken çocukluk
yıllarında yapılması gereken erken
müdahale çalışmalarını pek çok
ülkenin sistematik hale getirdiğini
görüyoruz ki bizimülkemizde bu
konuda sistemli ve kalıcı çalışmalar
yeterli değil.
Türkiye’de özel eğitimde ne
durumdayız?
Hepimizinmalumu olduğu üzere son
yıllarda özel eğitime yapılan yatırım
ve verilen destek oldukça fazla. Bu
çok sevindirici bir durum elbette.
Ancak, sanırım kolektif bir toplum
olmamızdan kaynaklı, grubun veya
topluluğun iyiliğini önceleyen bakış
açımız özel gereksinimli çocuklar ve
ailelerinin haklarını elde etmelerinin
önünde büyük bir engel. Özel eğitim
okullarının sayısı arttı, müfredatları
yenilendi, geliştirildi, özel eğitim
ve rehabilitasyonmerkezleri yurt
çapında çok yaygın, akademik ilgi
ve çalışmalar yoğun, birçok ulusal
ve uluslararası proje ve çalışma
yürütülmekte. Ancak yine de
yaşıtlarının gittiği mahalledeki
okulda eğitim görmek isteyen
çocuğun kabul görmemesi, yasal
olarak suç olduğu halde okula
alınmaması veya gelmesin diye ikna
edilmesi halen çok olası, hatta çoğu
zaman durum bu. Bunun bizim gibi
güzel hasletlere sahip bir kültürde
oluyor olması bana ciddi üzüntü
veriyor. Özel gereksinimi ne olursa
olsun, gelişimsel durumu ne kadar
geriden gelsin çocuk çocuktur
Okuduğum bir yazıda
görme engelli bir
hanıma bir gazetecinin
sorduğu, “Engelli bir
birey olarak toplumdan
beklentiniz nedir?”
sorusuna, hanım şöyle
bir yanıt vermişti. “Eşit
olma hakkı ve farklı
olma şansı”.
Yeşilay
30
YAŞAM BECERİLERİ HAYAT KURTARIYOR