Background Image
Table of Contents Table of Contents
Previous Page  43 / 84 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 43 / 84 Next Page
Page Background

kaygıyla başa çıkmak için uygun

olmayan yollar kullanma, davranış

bozuklukları görülebilmektedir.

Sınav kaygısı yüksek olan bireylerin

yoğun olarak bilişsel boyuta

ilişkin belirtiler gösterdikleri

belirtilmektedir. Aşırı düzeyde bir

kaygı, öğrenmeyi olumsuz yönde

etkilediği, çok düşük düzeydeki

kaygının da öğrenmeyi güçleştirdiği,

yapılan araştırmalarla belirlenmiştir.

Orta düzeyde bir kaygı ise öğrenmeyi

olumlu yönde etkilemektedir. Sınav

kaygısı yükseldikçe boyun eğiciliğin

artması yönündeki bulgular, otoriter

bir güç karşısında kaderlerine

razı olma yönünde bir davranış

sergilediklerini göstermektedir. Sınav

kaygısı, çocukluk döneminde oluşan

ve ileriki yaşlarda giderek etkisini

gösteren bir duygudur.

Sınav stresinin fiziksel ve ruhsal

belirtileri nelerdir?

Huzursuzluk, endişe, tedirginlik,

sıkıntı, başarısızlık korkusu,

çalışmaya isteksizlik, mide bulantısı,

taşikardi, titreme, ağız kuruluğu, iç

sıkıntısı, terleme, uyku düzeninde

bozukluklar, karın ağrıları vs.

bedensel yakınmaların yanı sıra

dikkat ve konsantrasyonda bozulma,

özgüvenin azalması, kendini yetersiz

ve değersiz görme de en sık görülen

belirtilerdendir.

Gençlerde ve çocuklarda sınav

stresi farklılık gösteriyor mu?

Çocuklar Türkiye eğitim sisteminin

rekabetçi yapısından dolayı

ilköğretimdüzeyinden itibaren sınav

stresi ve kaygısı yaşamaktadırlar.

Sınav kaygısı ile ilgili araştırmalar

daha çok lise ve üniversite öğrencileri

üzerine yapılmıştır, dolayısıyla

ilköğretim öğrencileri ile ilgili

çalışmalar oldukça kısıtlıdır, fakat

birçok araştırmaya göre hemen

hemen her okul ve sınıf düzeyinde

sınav kaygısı gözlenebileceği bilgisine

ulaşılmaktadır. Örneğin, yapılan

bir araştırmaya göre üniversite giriş

sınavına hazırlanan öğrencilerin

kaygı düzeyi, genel cerrahi

hastalarının kaygı düzeyinden

çok daha yüksek bulunmuştur.

Aşırı düzeyde bir kaygı, öğrenmeyi olumsuz

yönde etkilediği, çok düşük düzeydeki

kaygının da öğrenmeyi güçleştirdiği, yapılan

araştırmalarla belirlenmiştir.

“Ailenin çocuktan yüksek

beklentilerinin olması, aile

üyelerinin detaylarla aşırı

derecede uğraşmaları ve

sınavı bir araç değil de

amaç olarak görmeleri

öğrencinin stres düzeyini

oldukça fazla

etkilemektedir.”

Buffalo Üniversitesi’nde yapılan

bir araştırmaya göre stres, kortizol

hormonu salgılanmasını artırarak

öğrenmeyi kolaylaştırıyor ve

hafızayı güçlendiriyor. Öte yandan,

olumsuz olarak adlandıracağımız

aşırı stres ise öğrencinin verimli bir

şekilde ders çalışmasını engelliyor

ve derslerde başarısız olmasına

neden olabiliyor. Bu söylenenlere

göre aslında birçok kişiye göre stres

az mı, çok mu diye ayırmak zor

gelebilir. Bu noktada ideal seviyede

stres yaşayan öğrencilerin bir

miktar enerji kaybı yaşayabileceği

ancak buna rağmen ders çalışmaya

ve sınava hazırlanmaya motive

oldukları gözlemlenmektedir.

Tam tersi aşırı yani olumsuz

strese maruz kalan öğrencilerin

ise tükenmişlik ve motivasyon

eksikliği yaşadığı görülüyor.

Kısaca, öğrencilerin olumlu

İlköğretim öğrencileri ile yapılan

bir çalışmada ise altıncı sınıf

öğrencilerinin kaygı düzeyi yüzde

20, yedinci sınıf öğrencilerinin

kaygı düzeyi yüzde 42, sekizinci

sınıf öğrencilerinin kaygı düzeyi ise

yüzde 31 olarak ölçülmüştür. Bu

sonuçlara bakıldığında yaş ve sınıf

düzeyi ile ilgili anlamlı bir veri elde

edilememiştir.

Stres fazlaysa başarı oranı

o oranda düşer mi? Stresle

performans arasında nasıl bir

ilişki var?

Öğrenci performansı için stres

olumlu veya olumsuz etkilere

sahip olabilir. Örneğin, ideal

seviyedeki stres öğrenciyi

motive eder ve performansını

artırabilir, bu sebeple biz bu

durumu olumlu stres olarak

görürüz. Örneğin, New York

1987 yılında İstanbul’da doğdu. İlkokul, ortaokul ve lise eğitimlerini Arel

Koleji’nde aldıktansonraABD’debulunanMaryWashingtonÜniversitesi

PsikolojiBölümünübitirdi.Kısabir süreMaryWashingtonHastanesi’nde

psikolog olarak görev yaptı. Türkiye’ye döndükten sonra önce Yeşilay

ve TOÇEV ortak projesi olan “Bağımlılığa Karşı Sanat” projesinde yer

aldı. Klinik Psikoloji yüksek lisansını İstanbul Gelişim Üniversitesi’nde

gerçekleştirdi. Ekim 2016’da girdiği Yeşilay Danışmanlık Merkezi’nde

(YEDAM) Klinik Psikolog olarak çalışıyor.

ONURAYDINKİMDİR?

MAYIS 2019 43