Yeşilay Dergisi - Ocak 2014 - 960.Sayı - Bağımlılıkların İnsan Sağlığına Etkileri - page 57

yıllarda ABD’de gazeteciliğin kurallarını
koymuşlar ve 10 madde sıralamışlar. En
belirgin maddeleri; gazeteci ya bir matbaada
çalışacak ya da bir kütüphanede. Bu bizim
için şu anlama geliyor: Ya alaylı olacak ya
da üniversite eğitimli. Tarih, coğrafyayı
iyi bilecek. Birden fazla dile hâkim olacak.
Savaş, alet ve gereçlerini tanıyacak. Yani
1600 küsur yıllarında gazetecilik kurallarını
bu şekilde sıralamışlar. Çok dikkatimi çekti.
Bugüne baktığımda hala aynı şeyler bizim
için geçerli. Ya bu işle alakalı olacaksın, alaylı
yetişeceksin ya da eğitimini alacaksın. Tari-
hi, coğrafyayı çok iyi bilmen gerekiyor. Eğer
Ortadoğu ile ilgileniyorsanız oturduğunuzda
Ortadoğu haritasını çizmeniz gerekiyor.
Oradaki mezhepleri, ırkları, oradaki etnik
grupların hepsini bilmeniz gerekiyor.
Savaş muhabiri savaş araç gereçlerini de
bilecek.
Aynı zamanda eğer bu işle ilgileniyorsanız,
bir savaş muhabiri olarak yetişmek istiyor-
sanız tüm savaş, araç ve gereçlerini bilmeniz
gerekiyor. Mesela bir obüse tank diyemezsi-
niz. Tüm bu çerçevede düşünürsek televiz-
yon benim için tamamen bilgilendirme aracı
taşıyor. Bize üniversitede şunu öğretmişlerdi;
bir ülkenin dış haberleri o ülkenin dış po-
litikası ile paralel ilerler. Çünkü biz ülkele-
rin menfaatleri için haber yaparız. Bugün
Suriye’de Türkiye’nin menfaatleri neyse ben
o doğrultuda haber yapmak zorunda oldu-
ğuma inanıyorum. Mısır’da menfaatler neyse
o doğrultuda haber yapmak zorundayım.
Bu durum kanalların anlayışına göre değişebi-
lir mi?
Kanalların anlayışına göre mutlaka değişi-
yor. Son dönemlerde baktığımız zaman Su-
riye ile ilgili aynı şeyleri düşünmüyoruz. Bazı
kanallar farklı düşünüyor. Onlar bizim yanlış
yaptığımızı, biz de onların yanlış yaptığını
düşünüyoruz. Ben şimdiye kadar öğren-
diklerimden yola çıkarak söylüyorum; eğer
Türkiye menfaatlerini koruyacaksak ki milli
menfaatlerden bahsediyorum, Türkiye’nin
dış politikasına paralel bir şekilde ilerleme-
miz gerekiyor. Ben bunu İsrail’de yaşarken
çok iyi anladım. Mavi Marmara krizinde
Tzipi Livni ile röportaj yapmıştım. Livni o
dönemin hükümeti ile kanlı bıçaklı olmasına
rağmen İsrail’i karşısına alacak tek bir cümle
dahi kurmamıştı. Oranın gazetecileriyle
röportaj yaptım olayı nasıl değerlendirdikle-
rine dair. Hepsi tamamen Türkiye’yi suçla-
mışlardı. Onlar kendi ülkelerinin menfaat-
lerini düşünüyor. Tabi muhalif olabilirsiniz,
yanlışları da söylemek zorundasınız.
Sorunların gözükmesi ve çözümü için
haber yapılmalı
Bugün Suriye politikamızda biz Türkiye’nin
menfaatleriyle paralel doğrultuda ilerle-
riz ama yanlış olduğunda da bunu net bir
şekilde söyleriz. Ben gazeteciliği bunun için
yaptığımı düşünüyorum. Özellikle so-
runların gözükmesi açısından yapıldığına
inanıyorum. Örneğin Filipinler’e gezmek
için gitmedim, çok eziyet çektim ama şuna
inanıyorum; biz oradan sağlıklı haber akta-
rabilirsek şayet insanlar oraya yardım eder.
Arakan’a giden ilk gazetecilerden biri oldum.
Geldikten sonra büyük sıkıntılar çektim
alerji sebebiyle; orada bataklığa girmiştik.
Ama bizim haberlerimizden sonra Arakan’a
100 milyon dolar para yardımı toplandı. Ve
bu dünya gündemine girdi. Bu benim için
neden bu işi yaptığımı, neden kitle iletişim
aracı olarak televizyonu tercih ettiğimin en
büyük sebeplerinden biri.
TRT İsrail temsilciliği yaptınız. Gazze, Batı Şeria,
Kudüs gibi bir ateş hattındaydınız. Muhabirlik
kimliğinizi bir yana bırakırsak oradaki yaşamı
nasıl yorumlarsınız?
Artık 1948’de orada kurulan bir devlet var ve
başkalarının haklarını gasp edecek olsa dahi
varlığını sürdüren bir ülkeyle bir yaşammü-
cadelesi vermeye, varlığını devam ettirmeye
Biz eşimle gerilmeye, tartışmaya başla-
dığımızda eşimartık ‘senin yurtdışın gel-
miş veya senin savaşın gelmiş, hadi sen
git’ der bana.
1...,47,48,49,50,51,52,53,54,55,56 58,59,60,61,62,63,64,65,66,67,...76
Powered by FlippingBook