Yeşilay Dergisi - Ocak 2014 - 960.Sayı - Bağımlılıkların İnsan Sağlığına Etkileri - page 61

mantıkla ilerlemeye devam ediyor. Kanallar
artık izleyiciye bir şeyler vermektense izle-
yiciden neler alabiliriz, onların reytingiyle
kaç reklam kuşağı koyabiliriz veya reklam
kuşaklarımıza ne kadar zam yapabiliriz
bunun peşinde. Böyle olmaması gerektiğini
düşünüyorum. Biz izleyiciye ne kadar kaliteli
yayın sunarsak izleyicinin seviyesini de o
kadar yükseltmiş oluruz. Henüz Türkiye o
seviyeye gelmedi. Gelmesi için haberciliğin
kurallarının daha net bir şekilde işlenmesi
gerekiyor ve bu da zaman alacaktır haliyle.
Yapılan haberlerin içerik sunumu ve şekli ve buna
göre habercinin tutumu ne yönde olmalıdır?
Bunu uluslararası kanalları izlediğimizde
çok net bir şekilde görüyoruz. Komik ve
kötü. BBC, CNN, El-Cezire de izliyorum.
Onların yaptığı haberciliği Türkiye’de hiçbir
televizyon kanalı, bulunduğum kurum dahi
yapamıyor. Çünkü biz her şeyi reytinge
endekslemeye başlamışız. İnsanlara bir şey
aktarma, bilgi verme ihtiyacını alt seviyede
tutuyoruz. Daha fazla ne kadar ‘izlenebi-
lirizin’ peşinde koşuyoruz. Bunu mutlaka
yapmak zorundayız ama bunu seviyeyi dü-
şürerek değil de daha dikkatli ve toplumun
seviyesini de yükselterek yapmamız gerekti-
ğini inanıyorum.
Bir haberin doğruluğu artık kaynağından
aktarılmasıyla değil, öteki medyanın da aynı
bilgileri(haberi) tekrarlayıp bir nevi onu doğru-
lamasıyla doğruluk kazanıyor. Yani tekrarlama
kanıtlamanın yerini almış durumda. Peki,
seyirci bunu nasıl fark edecek veya kaynaktan
alınmayan her bilginin haber olarak sunulması
ne kadar etik?
Türkiye’de bu mecralarda çalışan insanlar
artık şunun derdindeler: Biz son daki-
kayı girdik; bak onlar giremediler veya
biz girdik onlar 15 saniye sonra girdiler.
Sanki burası haberi x kanalı için, x kanalı
da haberi y kanal için yapıyormuş gibi
bir durum var ortada. Sizin dediğiniz çok
doğru. Y kanal bir haberi girmişse ve x
kanal da bunu giriyorsa o haberi doğruy-
muş gibi anlıyoruz. Ama son zamanlarda
ülkemizde çok haber yalanlanmaya baş-
ladı. Sadece kulaktan duymayla haberleri
verir olduk. Ben bunu etik bulmuyorum.
Türkiye’nin özellikle bu son dakika saç-
malığından da bir an önce kurtulması
gerektiğine inanıyorum. Batı televizyon-
larını izlerseniz onlar için son dakikalar
bellidir; devrim oluyordur, savaş çıkmış-
tır, deprem olmuştur, ülkede çok büyük
bir kaza olmuştur. Onlar son dakikadır.
Ama bizde her şey son dakika olabiliyor.
‘Ankara kara hazırlanıyor!’ son dakika.
Neden? Hiçbir anlamı yok.
Rekabet ortamı var ama kanallar bir
diğerinin taklidi niteliğinde
Çok fazla kanalımız olmasına, bir rekabet
ortamı olmasına rağmen tüm kanallar bir
diğerinin taklidi niteliğinde. Dünyanın en iyi
çikolata firması bir çikolata çıkarır. Ülkedeki
bir çikolata markası da onu taklit eder, sonra
o ülkedeki en kötü çikolata markaları da
ülkedeki o markayı taklit etmeye başlar. Biz-
deki kanallar da CNN’i, BBC’yi taklit ediyor.
Bir başka kanal da taklit eden kanalı.
Hepsi birbirinin kopyası, tabi istisnalar
var. Çok iyi hatırlıyorum; yıllar önce bir
kanal bir başka kanal için ‘Aynı yazdığım
altyazıyı yazma’ diye bir başlık atmıştı. Kalıcı
olmak istiyorsak özgün ve kaliteli yayınlar
yapmak zorundayız.
Kanallar artık izleyiciye bir şeyler ver-
mektense izleyiciden neler alabiliriz,
onların reytingiyle kaç reklamkuşağı
koyabiliriz veya reklamkuşaklarımıza ne
kadar zamyapabiliriz’in peşinde.
59
1...,51,52,53,54,55,56,57,58,59,60 62,63,64,65,66,67,68,69,70,71,...76
Powered by FlippingBook