

baş nedeni. Bir çocuk başkaları
ile değil, kendi ile rekabet etmeli.
Örneğin, sınavdan 70 almış bir
çocuğa, “Ayşe kaç aldı?” diye
sormak yerine, “80 almak için ne
yapabilirsin?” diye sormak çok daha
destekleyici ve kabul edici bir tutum
sergilemek anlamına gelir” diyor.
Kişinin özgüven kaybı, aynı
zamanda çocukların empoze
edilmeye daha açık hale
gelmesine neden oluyor. Kendine
güvenmemek, hayır deme becerisini
düşürdüğü için, örneğin ergen
gruplarında kendine sunulan
sigaraya veya maddeye karşı yeterli
direnci de gösteremiyor.
Tüm bu bilgilerin ışığında ailelerin
çocuğun özgüveni konusunda
farkındalık kazanmalarında
ve çocuğa doğru argümanlarla
yaklaşmalarında büyük fayda var.
bulunurken, bazı durumlarda
bunu düşürebilirler. Örneğin,
cinsiyete dayalı beklentilerine uygun
davranışları pekiştirirken, uygun
olmayanları eleştirip durdurabilirler.
Bir kız çocuğu domestik (evcil)
davranışlar sergilemeye karşı
cesaretlendirildiğinde bu konuda
özgüveni gelişirken, daha dominant
(baskın) hareketler sergilediğinde
engellenebilir ve özgüvenini
yitirebilir. Bu yüzden çocuklara
cinsiyet ayrımcılığı yapmaksızın
kendilerini deneyimleyebilecekleri
ve özgüvenlerini geliştirebilecekleri
ortamlar sunulmalıdır.”
MÜKEMMELLİKBEKLENTİSİ
ÖZGÜVENİ BALTALAR
Pek çok aile, oluşturduğu
mükemmeliyetçilik beklentisini
normal zannediyor ve bekleyişini
yüksek tutmasının başarıyı
arttıracağını düşünüyor. Oysa sonuç,
daha fazla hayal kırıklığı yaşayan,
hayal kırıklıklarını tolere edemeyen
ve neticede özgüven kaybı yaşayan
çocuklar. Çocuklara kendi
yeterlilikleri içerisinde oldukları
gibi kabul edildikleri ortamlar
sunmak yerine, başkaları ile rekabete
zorlandıkları, yarıştırıldıkları
ortamlar sunmak özgüven kaybının
olduğunu düşünebiliriz. Hatta en
önemli anahtarlarından bir tanesi…
Örneğin, sınava hazırlanmaya
çalışan bir öğrenciyi düşünelim.
Ne kadar iyi çalışsa da kendine
olan güveni düşükse, bu durum bir
müddet sonra kaygı bozukluklarını
da beraberinde getirecektir ve
hatta sınav kaygısına dönüşerek
çocuğun performansını kaygıya
dönüşmüş olarak olumsuz yönde
etkileyebilecektir. Yani özgüven
eksikliği, aynı zamanda dolaylı
yoldan sebep olduğu birtakım
sorunlara da zemin hazırlar. Bir de
tabii bilimsel literatürde savunmacı
kötümser olarak adlandırılan
bireyler var ki bu bireyler geçmişteki
başarılarına rağmen durumla
ilgili beklentilerini düşük tutarak
bilişsel bir strateji geliştirirler, bu
sayede olası başarısızlıklar ve hayal
kırıklıklarına karşı kendilerini
korumaya çalışırlar.”
Canel, günümüz çocuklarının
özgüven geliştirme konusunda
şanssız bir çağda yaşadığını
düşünüyor ve “Hızla değişen bilim
ve teknoloji, medyanın etkisi,
sürekli sınav kaygısı taşımak,
mükemmeliyetçilik baskısı
gibi durumlar çocuklarımızın
özgüvenlerini düşürüyor” diyor.
ÖZGÜVEN STABİLDEĞİLDİR
Tabii özgüveni her an stabil halde
ve değişmez bir durum olarak
da algılamamak gerek. Bazı
durumlarda kendimizi daha çaresiz
hissederken, bazı durumlarda daha
güçlü hissedebiliriz.
Fakat iyi haber şu; tüm bireyler
potansiyellerini kullanmak,
kendilerini gerçekleştirmek için
temel bir istek duyuyorlar ve
bu çabayı göstermeye doğuştan
meyilliler. Önemli olan, büyürken
bu güçlerinin yitirtilmemesi…
Bu anlamda da aileye ve çevreye
görevler düşüyor.
Canel, ailenin tutumu özgüveni
nasıl etkiler sorusunu ise şu şekilde
yanıtlıyor: “Ailenin bu konudaki
tavır ve tutumları ilk önemli çevreyi
sunar. Aileler bazı konularda
özgüveni yücelten geri bildirimlerde
“Hızladeğişen
bilimve teknoloji,
medyanınetkisi,
sürekli sınav
kaygısı taşımak,
mükemmeliyetçilik
baskısı gibi
durumlar
çocuklarımızın
özgüvenlerini
düşürüyor.”
Marmara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Bölümü
Psikolojik Danışma ve Rehberlik Ana BilimDa-
lı’ndan 1990 yılında mezun oldu. Mezuniyeti-
nin ardından yüksek lisans eğitimini Marmara
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Eğitimde
PsikolojikHizmetler Ana BilimDalı’nda (1993),
doktora eğitimini Marmara Üniversitesi Eğitim
Bilimleri Enstitüsü Psikolojik Danışma ve Reh-
berlikAnaBilimDalı’nda (2007) aileüzerineha-
zırladığı teziyle tamamladı.
İstanbul Üniversitesi Psikolojik Danışma ve Rehberlik Ana Bilim Da-
lı’nda araştırma görevlisi olarak başladığı (1992) akademik yaşamına,
halen Marmara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Bölümü Öğretim Üyesi
olarak devam ediyor. Çift ve aile üzerine üç kitap yazdı, çeşitli kitaplar-
da bölümyazarlığı yaptı. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın Türki-
ye için hazırladığı Aile EğitimProgramı’nda yer aldı. Türkiye’nin çeşitli
illerinde kullanılan “Evlilik ve Aile Hayatı” ve “Aile Yaşam Becerileri”
eğitimprogramlarını hazırladı. Canel, aynı zamandaYeşilayGenel Baş-
kanYardımcılığı görevini yürütmek, Yeşilay eğitimprogramlarının içe-
riğini koordine etmektedir.
DOÇ. DR. AZİZENİLGÜNCANELKİMDİR?
TEMMUZ 2018 47