

B
enim içinmevsim
dönümlerini fark etmenin
en güzel yollarından biri
de sebze - meyve tezgâhlarını
izlemektir. Her ne kadar artık
istediğimiz mevsimde istediğimiz
sebzeye, meyveye ulaşsak da yine
de tammevsiminde tezgâhları
saran renk ve koku cümbüşü bir
başka olur. Domates domates gibi
kızarmıştır, patlıcanınmorumordur,
çileğin, şeftalinin kokusu taa adımlar
Çavuş, Razaki, Müşküle, Emir, Pembe Gemre,
Cardinal, Sultani…Neden mi bahsediyoruz? Lafı
uzatmadan hemen açıklayalım: Yaz başından kış
aylarına dek sofralarımızın en özel meyvesi olan
üzümden tabii ki; hani şu dalından kopartılıp
soğutulmuş, kütür kütür haliyle, içindeki saklı hazzı
ve şifayı bizden esirgemeyen sihirli meyveden!
diye de not düşerim ajandama.
Sonra yanına da bir yıldız koyarım
gelecek yıldan alacağım olsun diye.
Neyse ki işyerimin hemen yanında
bir manav var da, üşenmeden bir
koşu gidip payıma düşeni alıyorum.
Şu günlerde üzümle yatıp üzümle
kalktığımı tahmin edersiniz. Zira
Temmuz sonlarına doğru bağlar
bozulmaya başlandı bile. Üzümün
türüne, coğrafyasına göre de bu
bağ bozumu telaşı tümülkeyi diyar
diyar dolaşıp Ekim’e kadar kendisini
hissettirir.
ötesinden gelir, manavlar rengârenk,
mis kokulu şenlik yerine döner. İşte
o tezgâhlara üzümdüşmeye başladı
mı, anlarım ki yaz mevsiminin de
son demleridir, sonbahar yavaş
yavaş gelmeye hazırlanıyordur…
Her yıl “Niye bu kadar az yedim?!”
diye üzüldüğümmeyvelerden
biri kirazsa bir diğeri kesinlikle
kırmızı üzüm. Yeni yıla girmeden
hemen evvel geride kalan yılın
muhasebesini yaparken bu yıl
mevsiminde neleri doya doya
yedim, nelerin hakkını veremedim
YERiNi ALDI!
VE ÜZÜM
SOFRADA
Gökçe ÇİÇEK
Üzümün insanoğlu
kadar eski bir tarihi
var ve o tarih çok
renkli bir yaşam
kültürüne dönüşerek
günümüze kadar
gelmiş.
yaşam
Yeşilay
46