Modern bir hastalık: Tüketime Bağımlılık - page 43

Ortaokul yıllarımda iyi bir öğrenci olmam, bunun yanı sıra
basketbol takımında sevdiğimsporu da, öğrenciliğimle yan
yana götürmeye çalışmamailem için yetmiyordu. Notlarımdan
bazıları biraz düşük gelse, mesele hemen yaptığımantrenman-
lara, basketbola ayırdığımzamana bağlanıyordu. Onlara göre
basketbol öğrencilikten kaçmam için bir araçtı. Spor yapmamın
bana kazandıracakları değil, ortaokuldan sonra iyi bir liseye ge-
çiş yapmamailemin birinci önceliğiydi. Ogünlerde sporu seven
bir çocuk olmamın bir önemi yoktu. Daha fazla dayanamadım
ve ben basketbolu bıraktım. Ailemo günü pek demesele yap-
madı ancak daha büyükmeselelerin habercisi olan o gün, yıllar
sonra anlamını kazanacaktı ki zaten öyle oldu.
Ben derslerde dinlediği ile yetinen ders çalışmayı sevme-
yen bir öğrenciydim. Bu durum vasat olduğum görüntüsü
veriyordu ancak mesele hiç de öyle değildi. Hiçbir der-
simden zayıf almıyordum ancak bu durum bana yeterken
aileme hep yetersiz geliyordu. Ben mahalledeki Anadolu
Lisesi ile yetinirken, ailem üst sıralardaki liselerle ilgileniyor-
lardı. Anlayacağınız biz bir türlü benim hayatım üzerinden
anlaşamıyorduk. Oysa hayat benimdi, tamam daha ortaokul
öğrencisiydim, her şeyi tam olarak ben bilemezdim, kabul.
Ancak anne-babamın da bir durup nefes alıp, “acaba bu
çocuk gerçekten ne istiyor?” demeleri gerekmez miydi?
Basketbolu bırakmak konusunda onları memnun etme
düşüncem belki de onları memnun etmek için yaptığım son
şeydi. Lisede benim dediğim oldu, daha doğrusu onların is-
tediği kadar çalışmadığım için sınavda aldığım notun karşılığı
olan bir liseye gittim. Ortaokulun son senesinde vazgeç-
tiğim basketbola özlemim artsa da, anne-babama olan
öfkemden dolayı onlar sonradan “yine basketbol oynaya-
bilirsin” deseler de bir daha basketbolla ilgilenmedim. Spor
yaptığım dönemlerdeki alışkın olduğum gün planlamam,
basketbolun devreden çıkması ve zaten ders çalışmadan
sınıfları geçmeye alışkın olan bende büyük bir zaman boşlu-
ğu oluşturmuştu. Çalışan anne-baba sebebiyle boş olan bir
eve gitmektense, oldukça da eğlenceli olan okul sonrası bir
hayatın varlığını keşfettim.
Okul sonrası bu hayat, seçtiği spor dalı için düzenli antrenman
yapan, bunun içinmücadele eden ve iyi birmeşguliyet alış-
kanlığı olan bana oldukça eğlenceli gelmişti. Demek ki insanlar
her an değişime açıktı. Böylece bunu da öğrenmiştim. Beraber
vakit geçirdiğimarkadaşlarımarasında bulunanlara göre hala
oldukça parlaktım. Parlak; kötü alışkanlığı olmayan, dersleri
gruba göre nispeten daha iyi bir çocuk demekti. Bu tabir övgü
için değil alay etmek içindi. Onlarla birlikte olacaksam, bu ışıl-
tımdan biran önce kurtulmamgerekiyordu. Ben de öyle yaptım.
İlkkötüalışkanlığımınneolduğunu tahminetmeniz içinzaten
uzmanolmanızagerekyok. Bir sporcuolarakkalsaydımelime
bilealmayacağımsigaranındumanı artıkeski bir basketbolcunun
ciğerlerindedolaşıyordu. Arkadaşlarımınyaptıklarını yaptıkça,
onlarındillerineait olankelimeleri onlar gibi kullandıkçaaynı
kültürdebuluşuyor veonlarınyanındaartıkparlamıyordum. Tıpkı
onlar gibi oluyordum. Sigarayı okulagirmedenzulaetmek, siga-
ramdanarkadaşlarıma ikrametmekövgükatsayımı her geçen
günartırıyordu. Derslermi?Dersler durduğuyerdeduruyordu
amanotlar içinaynı şeyi söylememmümkündeğildi.
Kötüalışkanlıkların ilkaklagelenkaynağı doğal olarak tabii ki
arkadaşlardır amaben tümkalbimlediyebilirimki, kaynakarka-
daşlarımolsadasebebi beni kötüyönetenannemvebabamdır.
Sırf iyi bir akademikbaşarı içinsosyal bir varlıkolduğumugözardı
edenannem-babam, bugünlerdeo turuncubasketbol topunun
aslındanelereengel olacağını çok iyi anladılar ama iş iştengeçti.
Esrar, sigara ile hayatıma neredeyse aynı anda girdi. Sigara
içerken aldığımarkadaş övgüsünde level atlamak için esrarı hiç
düşünmeden kullandım. Hembizimkilerde ara sıra alkol alıyor-
du. Alkol içebilen anne-babanın bir çocuğu olarak esrar pekâlâ
içilebilirdi. Arkadaşlarımda zaten aynen böyle anlatmışlardı, “al-
kol kadar zararlı bile değil” diye. Oysa şimdi anlıyorumaz zarar,
çok zarar ayrımı değil mesele, zararlı bir şeyi içmememeselesi
ama o ergenlik döneminde her şeyi anlıyor olsak zaten bunlar
olmazdı. Haydi, biz ergendik anlamıyorduk da ebeveynler neyi
anlamıyordu veya tamolarak bizlere neyi anlatamıyorlardı? Bir
bağımlı olarak bu soruyu sormak benimhakkım. Anne-baba
cevap bekliyorumsizden…
Bir uyuşturucu satıcısı sizin neye bağımlı olduğunuzla ilgilen-
mez. Torbasından ne bulursanız satın almanızla ilgilenir. Bunun
için de sizin tescilli birmüptezel olmanız onlar için geçer akçedir.
Bu yüzden son zamanların yeni nesil uyuşturucularına yapışan
orada yapışıp kaldığı için torbacılar bunu satıyor, böylece her-
kes bu bonzai denen zıkkımı kullanıyor. Çünkü bağımlı olmak
garanti, bu da demek oluyor ki devamlı müşterisiniz artık.
Bu iştenmenfaat temin edenlerin tezgâhına düştüğümgün,
parlaklığıma yergi, onların kullandıklarını kullandığım için övgü
aldığımgün değildir. Tezgâha düştüğümgün, bizzat anne-ba-
bamın okul başarısı için basketbol ve okul nasıl aynı anda yürür
diye yardımetmeyip, basketbolumu tu kaka yaptıkları gündür.
Bana değil, anne-baba size geçmiş olsun…
Bu süreçte en iyi neyi öğrendimbiliyormusunuz? Uyuşturucu
kullanan biz gençler kötü yönetilen birmağaza gibiyizdir, beş
para etmez uyuşturucular fahiş fiyata, onurumuz, ruhumuz,
gençliğimiz, haysiyetimiz, insanlığımız tümsezon indirimdedir,
iflas ise artık çok yakınımızda, belki de çoktan iflas ettik biz!
Mağaza yöneticisi anne-babalar şimdi söyleyin bakalım, Tüke-
tici Oscar’ı sizinmi, evladınızınmı?
yesilay.org.tr
41
YEŞiLAY
EKİM 2014
1...,33,34,35,36,37,38,39,40,41,42 44,45,46,47,48,49,50,51,52,53,...88
Powered by FlippingBook