Background Image
Table of Contents Table of Contents
Previous Page  57 / 84 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 57 / 84 Next Page
Page Background

MAYIS 2019 57

gelişmiştir.”

Mahya geleneği böylesi bir tarihe

sahipken Abdüllatif Efendi,

Mustafa İstekel gibi mahya ustaları

da anılmadan geçilmiyor. Tam

burada mesleğe gönül ve ömür

veren Ali Ceyhan’ın anlattıklarına

yer veriliyor: “Mahya kandillerinde

kullanılan fitiller dere kenarındaki

sazlardan yapılır. Bu sazlar alınır,

kurutulur, sonra kıl gibi ince elyafa

ayrılır, bu elyaf pamuklara sarılır.

Bir Ramazanda on bin fitile ihtiyaç

vardır. Günde üç yüz fitilden fazla

yapmak mümkün değildir.”

Mahyalar Osmanlı döneminde

olduğu kadar Cumhuriyet

döneminde de önemini koruyor.

1928 yılında basılan bir din dersi

kitabının sonunda yer alanmahya

listesinin Cumhuriyet devri için

kitap, dergi, gazete ve belge türü

kaynaklarda görülebilen en eski

liste olduğu vurgulanıyor. Listeden

birkaç örnek şöyle: “Hikmetin

esası Allah’tan korkmaktır /

Müslümanlık insanlık dinidir /

Temizlik imandandır / Türkler

Cumhuriyetperverdirler / Birlik

kuvvettir, ayrılık zaaftır / Allah’a bin

kere şükür Müslümanım”.

Kültürümüzde daimi bir ışık olarak

parlayanmahya ve Prof. İsmail

Kara’nınMahya kitabı, elbette bu

sayfalara sığamaz, alanın ilgililerine

kitabı tavsiye ediyoruz. Kandil

gecelerinde, ülkemizi ilgilendiren

özel günlerde, hayatımıza güzellik

katanmahyaların sayısı yıllar içinde

artmış olsa da, biz hem güncel hem

aklımızda en çok kalanmahyayla bu

özeti bitirelim:

“Hoş geldin ya şehr-i Ramazan”.

minarelerininmahyalarıdır. Buradaki

büyük camilerin en azından iki,

kimisinin dört, Sultanahmet

Camisi’nin ise altı minaresi var.

Minareler arasına ipler çekilir ve

bunların üzerine kandillerden

‘Bismillah, Allah-Muhammed,

Hasan-Hüseyin, Nurun ala nur,

Ya Hannan, Ya Ramazan, Hoş

geldin’ ve benzeri kelimeler (mahya

olarak) yazılır.” İsmail Kara, mahya

kelimesinin kökü ve anlamı üzerine

şunları belirtiyor: “Osmanlıca

kaynaklarda ‘mahiyye’ şeklinde

yazıldığına bakılırsa, Farsçada ay

manasına gelenmâh kelimesinden

türediğini ve ‘aylık, Ramazan ayına

mahsus, ona ait şey’ manasına

geldiğini kabul etmek gerekecek.”

TARİHTENBUGÜNE…

Mahyanın ilk örneklerine gelince…

Kitapta bu konuda da pek çok

karşılaştırmalı bilgiye rastlanıyor.

Ahmet Rasim’in Şehir Mektupları’nda

ve M. Zeki Pakalın’ın Osmanlı Tarih

Deyimleri’nde vakıf kayıtlarından

yola çıkarak verilen bilgilere göre

mahya kurmak suretiyle minarelerin

aydınlatılması ve süslenmesi, 17.

yüzyıl sonlarına, hatta 18. yüzyıl

ortalarına kadar standartları

pek oturmamış, farklı şekillerde

uygulanan bir gelenekti. İlk defa

1724 senesinde Sultan III. Ahmet

tarafından Topkapı Sarayı’nda

yaptırılan kütüphanenin vakfından

9000 akçe tahsis edilerek Ayasofya

Camisi mahyacılığının tesisine emir

verilmesi yeni bir dönemin başlangıcı

olmuş ve standartlaşma giderek

artmış, mahya kurma teknikleri

Kandil gecelerinde, ülkemizi ilgilendiren

özel günlerde, hayatımıza güzellik katan

mahyaların sayısı yıllar içinde artmış olsa da,

biz hem güncel hem aklımızda en çok kalan

mahyayla bu özeti bitirelim: “Hoş geldin ya şehr-i Ramazan

ˮ

“Gece ve gündüz nur saçacak olan bu

Metropolislerde (İslam şehirlerinde),

bir minareyle bir minare arası

yıldızların bile pertavsız kullanmadan

okuyabileceği şekilde Allah’ın birliğine

ve peygamberinin hak olduğuna dair

ışıktan vecizeler (olacaktır)”

Necip Fazıl Kısakürek

(İdeolocya Örgüsü)