Background Image
Table of Contents Table of Contents
Previous Page  25 / 84 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 25 / 84 Next Page
Page Background

kaybettiğimiz hikmetin yanı sıra

hayallerimizi de kaybetmeye

başlıyoruz. Sayar, " Hayal kurma

kabiliyetimizi kaybediyoruz.

Özellikle çocuklar için bu ciddi bir

problem. Bunun üzerine anlam

inşa ediyoruz. "Şöhret kültürü" ile

"bağlantılılık kültürü" birbirleriyle

kesişiyor aslında. Herkes ünlüler

dünyasının koridorlarından

yürüyerek şöhret olmuyor, bugün

artık Youtube şöhretleri var." diyor

ve ardından sanal dünyasının

adeta mottosu mahiyetindeki şu

cümleleri ekliyor: "Sosyal medyada

herkes burada, vakit hep şimdi.

Gelecek ve geçmiş bugünkü

zamanın içine çökmüş durumda."

Bir diğer hayati önem taşıyan

konu ise bu konu bağlamında

internet bağımlılığı. Bunun neden

bağımlılık olduğunu Sayar şu

şekilde açıklıyor: "Beynimizde

odaklanmak için kullandığımız

merkezlerimiz var. Bir de bir şeyi

ararken ya da bir şey dikkatimizi

çektiğinde gösterdiğimiz reaktif

dikkat her yeni gelen mesajla

birlikte dopamin devrelerimiz

aktive oluyor. Dopamin

devrelerimiz aktifleştikçe bir

şeyin bağımlılığa dönüşme riski

artıyor. Dolayısıyla bir eylem sizin

duygularınız ve yaşamınız için

ne kadar önemli, ona ne kadar

vakit ayırıyorsunuz ya da onun

dışındaki etkinliklere ne kadar

vakit ayırıyorsunuz bu önemli bir

konu. Çünkü ne kadar öncelik

veriyorsanız o sizin hayatınızda

o kadar bağımlılık yapma

potansiyeline sahiptir. Bir şeyi

yapmamak sizi mutsuz ediyorsa,

planladığınızdan fazla vakit

harcıyorsanız, günlük hayatınızı

sekteye uğratıyorsa, günlük

hayatınızı dağıtıyorsa ve halen o

davranışınızı değiştiremiyorsanız

giderek sosyal medya konusunda

bir bağımlılık geliştirmeye

başlamışsınızdır demektir. "

Peki ne yapmalıyız diye

sorduğumuzda Sayar, "Konuşmayı

hayatımızın ortasına geri

getirmeliyiz. Çocuklarımızla da

konuşmalıyız. Çocuklarımızla

göz göze geçirdiğimiz sürelere

dikkat etmeliyiz. Kendimizi

doğal deneyimlere bırakmalıyız.

Deneyimlerimizin iyilerine

odaklanmalı, dikkatimizi elimizde

tutmalı ve zamanımızı bilinçli

bölmeliyiz. Erdemli bir hayatı

devam ettirmeye gayret etmeliyiz."

diyor.

İnsan atalarına değil kendi

zamanına çeker demiş bir Arap

atasözü. Sayar'ın da dediği gibi

hepimiz zamanımıza çekiyoruz

ve zamanımızın hastalıklarından

yaralanıyoruz. Öyleyse çarelerini

de yine günümüz modernitenin

akışkanlığına kapılmadan

kadim olanla bir bağ kurarak

kendi zamanımızın bağlamında

aramalıyız. Sayar'ın bir film

repliğinden esinlenerek söylediği

gibi "Şimdi elindeki o cep telefonu

usulca yere bırak ve gözlerimin

içine bak."

çıkmaya başladı ve artık ev çok

amaçlı bir eğlence merkezi haline

geldi." diyor.

SOSYALMEDYAVE DİKKAT

EKSİKLİĞİ

Dikkat dağılması günümüz dijital

çağının kıskacındaki insanın en

büyük problemlerinden biridir. Bir

anda bir çok şeye odaklanmaya

çalışmamız aslında hiç bir şeyde

tam anlamıyla derinleşememeyi

getirmektedir. Sayar , "Çelinebilir

dikkat" problemi günümüzde

obezite problemiyle eşdeğer bir

problem. Zihin sürekli oradan

oraya sığ dikkatler halinde

seğirtiyor. Hiçbir konuda tam

manasıyla derinleşemiyor.

Telefonunuzu kapatmadığınız

sürece, kendinizi sessiz bir ortama

izole etmediğiniz sürece o dikkati

sürdürmemiz şu anda çok zor. Bir

yazar kitabında 'the end of absence'

diyor; namevcutiyetin yokluğu,

sonu. Namevcut olmak mümkün

değil, herkes her an iletişim halinde

olmak mecburiyetinde hissediyor

kendini. Olamadığımız zaman

adeta bir yoksunluk sendromuna

girmiş oluyoruz." diyor.

Peki neden Facebook, Twitter,

Instagram ve Whatsapp gibi

yerlerde çok fazla vakit harcıyoruz

ve onlarla dikkatimizi sürekli

dağıtıyoruz? Sayar, temelde

bununla ilgili iki açıklama yapıyor:

"1-Kimlik yaratma çabası içindeyiz,

2- Daha çok görülme ve beğenilme

isteği içindeyiz. Dolayısıyla

oralarda giderek daha fazla vakit

harcamış oluyoruz. Ama o kadar

çok enformasyon bombardımanına

maruz kalıyoruz ki şair Thomas

S. Elliot'un yıllar önce söylemiş

olduğu o sözün aklımıza

gelmesi gerekiyor . O diyordu ki:

"Malumatın içinde kaybettiğimiz

bilgi nerede, bilginin içinde

kaybettiğimiz hikmet nerede?"

Giderek samanlıkta iğne arar gibi o

malumatın içine gizlenmiş bilgeliği

ve hikmeti aramaya başlıyoruz, onu

bulamamaya başlıyoruz."

Malumatın içinde kaybettiğimiz

bilginin ve bilginin içinde

"Şimdi elindeki o cep

telefonu usulca yere

bırak ve gözlerimin

içine bak"

u

u

u

ŞUBAT 2018 25