

işin özünü gözden kaçırmamaya
dikkat etmemiz gerekiyor.
Çocuklara karşı çok buyurgan
olmak, kendi yapmadıklarımızı,
yapamadıklarımızı onlardan
beklemek gibi bir yanlışa da
düşmememiz gerekiyor.
Maneviyat ve gelenek
temellerimiz, milli
duygularımızdır bizi biz yapan
ve ayakta tutan. Kültürün
ayakta tutulması, kültürden
kopmadan çağdaş sanatın
uygulanması noktasında somut
olarak nasıl bir politika hayata
geçebilir?
Bu konuyla ilgili 3 Mart
2016 tarihinde açılışını Sayın
Cumhurbaşkanımızın yaptığı,
benim de o zamanki Kültür ve
uygulamaya çalışmaktayız.
Tabii bir yerde mutlaka bir
duvar karşımıza çıkıyor. Tam
olarak kültürel dinamiklerimize
ve değerlerimize bağlı nasıl bir
gençlik idealiniz var?
Herkes, başta kendi çocukları
olmak üzere çocukların,
gençlerin ‘toplumsal değer
yargılarıyla uyumlu, sevimli,
zeki, sporcu,takım çalışmasına
yatkın, bütün iyi niteliklerle
donanmış ’ olarak yetişmesini
ister. Eğitimin bir amacı da zaten
toplumun önem verdiği değerleri
genç kuşaklara aktarmaktır. Ama
bunun çok mekanik bir işlem
olmadığını, özellikle günümüzde
çocukların okul gibi, aile gibi
resmî veya yerleşik söylemleri
aktaran kurumların dışında pek
çok farklı mecradan kesintisiz
akan mesaj, tutum ve değer
önermelerinin etkisi, kuşatması
ve hatta baskısı altında olduğunu
ve bunun giderek daha da
artacağını peşinen kabul etmemiz
gerekir. O zaman yapmamız
gereken çok temel değerlerimizi,
her halk, her toplum, her millet
ve her ümmet için kıymetli
olan, önemli olan değerleri
çocuklarımıza kazandırmaya
önem ve öncelik vermek; ama
bunu yaparken Hazreti Ali
Efendimizin buyurduğu gibi,
onları kendi yaşadığımız zamana
göre değil, onların yaşayacakları
zamanının icaplarını göz önüne
alarak yapmamız gerekir. Bu,
her kuşak için geçerli muhkem
sabiteler olduğunu görmezlikten
gelmek de değildir. Meselâ, ister
Türkiye’de, ister Avustralya’da,
ister Japonya’da olsun, bütün
kültürlerde yalan söylemek
kötüdür. Yalan söylemek
konusunda bütün geleneklerin
ne kadar hassas olduğunu, ne
kadar kaçınılması gereken bir
kötülük olarak zikredildiğini
düşünürsek bunun hem evrensel
bir değer olarak, hem de kendi
kültürümüzün ve ahlakımızın
gereği olarak da gençlerimize
kazandırılması lazım. Dolayısıyla
Turizm Bakanı olarak yönettiğim,
komisyon çalışmalarını yakından
izlediğim ve sonunda Bakanlık
olarak bir Eylem Takvimine de
dönüştürdüğümüz bir Kültür Şurâsı
yaptık. O Şurâ’da kültürün çok farklı
alanlarında sinemada, tiyatroda,
müzikte, yayıncılıkta, şehircilikte,
çocuk edebiyatı ve yayıncılığında..
13 ayrı komisyonda Türkiye’nin
bu konuda önde gelen uzmanları,
düşünürleri, yazarları, çizerleri,
sanatçıları, meslek kuruluşlarının
temsilcileri, medya mensupları,
akademisyenleri bir araya geldiler.
Türkiye için bir Kültürel Eylem
Planı’na esas teşkil edecek ilkeleri
olanca genişliğiyle tartıştılar ve
sonra biz işte bu Üçüncü Millî
Kültür Şurâsı kararlarını Kültür
Bakanlığı olarak bir eylem
"Çocuklara karşı çok
buyurgan olmak,
kendi yapmadıklarımızı,
yapamadıklarımızı
onlardan beklemek gibi
bir yanlışa da
düşmememiz gerekiyor."
ŞUBAT 2018 29