Modern bir hastalık: Tüketime Bağımlılık - page 29

“Soframıza ne alıyoruz, iyi ama ne yiyelim, temelleri en sağlam beslenme modeli mi var, ama
yediklerimizin içinde ne olduğunu bilmiyoruz; nasıl beslenelim, bari içtiğimiz su temiz olsun da
hangi suyu içmem gerekiyor, hazır sularımız zaten sağlıklı değil mi?” soruları aklımızda nasıl da
uçuşuyor değil mi? Ben tüm bu sorularımın cevaplarını en detaylı, mantıklı ve de halis bir şekilde
Kemal Özer’in “Deccal Tabakta”, “Şeytan Ye Diyor”, “Müslümanın Diyeti, Yediklerimizin İçinde
Ne Var?” ve “Hangi Suyu İçmeliyim?” kitaplarında buldum… Gördüğünüz gibi devamlı bir tüketim
halindeyiz, fıtrattan mı olsa gerek ya da fıtratı bozmuş olmaktan mı kaynaklanıyor bu durum,
burada bile şüpheliyiz. Biz de Sağlık ve Gıda Güvenliği Hareketi Başkanı, Yazar Kemal Özer’e
tüketim ve beslenme hakkındaki sorularımızı yönelttik ve zaruretlerimiz hakkında doğru bilgileri
Özer, istifademize sundu.
Sürekli bilinçli tüketici ibaresini kullanırız ama içeriğini ya
da vasıflarına dair pek bilgimiz yoktur. Siz bilinçli tüketiciyi
nasıl tanımlarsınız?
Aslında ‘tüketici’ kelimesi kullanım biçimi olarak modern,
materyalist yani seküler bir kavramdır. Arapça’da buna
‘mustahlik’ yani ‘yağmalayıcı’ deniliyor. Gerçekte tüketici,
‘yok eden’ demektir. Bunun yerine istifade eden, yararlanan
gibi veya daha hoş bir kavram bulmakta yarar var. İyi bir in-
san olmak için tüketen veya üreten değil, hakkını veren, yerli
yerinde kullanan, israf etmeyen kişi olmak gerek. Bu ilkeler
üretirken de geçerlidir.
Bir tüketicinin marjinal tüketimini, yani gelire göre harcama
eğilimini “ne kadar kazandıysan ona göre harcamalısın”
diye yorumlamak doğru mudur? Gelirin harcamaya ne
derece etki ettiğini nasıl gözlemleyebiliriz?
Kurgulayıcılar bununla da yetinmeyip, ‘kazancın yetmiyorsa
borçlanmalısın’ diyorlar. Kredi ve kredi kartı sistemi işte bu-
nun için var. Zira küresel çaptaki zenginlerin asıl kazancı faiz
yani tefeciliktir. Zaten siyasal yapılarda onlara itibarlı işadamı
olarak bakılıp banker falan dense de gerçekte onlar kanun-
larla korunan tefecilerdir. İnsan zaruri ihtiyaçlarını gider-
mek/karşılamak zorundadır. Bunun en alt ölçüsü hayatta
kalmaktır. Ancak günümüzde insanları ‘tüketim canavarı’
yapmak için öylesine abartmalar yapılıyor ki, adeta insan
yaşamak için değil tüketmek için var olduğuna inanıyor.
Zira sersefil hâle gelmiş olan batı, tüm insanların bilinçaltına
‘tükettiğin kadar varsın’ türünde mesajlarla saldırıp hege-
monyası altına almaya çalışıyor. Neticesinde de neredeyse
bütün insanlar esir alınıyor.
Esasında tüketim; içerisinde üreticiyi, tüketiciyi, tedarikçi-
yi, reklamı, pazarlamayı da barındıran geniş bir yelpazeye
sahip. Bunlar da ekonomik faaliyetlerin bir bütünü. Tüketici
ihtiyaçlarının maliyet, kâr ve toplumsal fayda gibi unsur-
lar gözetilerek karşılanmasında, rekabet koşullarının da
zorlaştığı günümüzde ekonomik faaliyetlerin toplum lehine
nihai amacı nedir, ne olmalıdır?
Günümüzde gerçek bir rekabetten ziyade güdülenen, piya-
sanın güçlülerince yönetilen hâkim veya doğal tekellerinden
söz etmek daha doğrudur. Mesela gıdanın en belirleyici
unsurlarının başında gelen tohumculuk diye bir sektör
yokken önce tohum ticari bir metaya dönüştürüldü. Sonra
sektöründe 300-400 firma ortaya çıktı. Ama iki-üç firma
neredeyse pazarın yüzde 90’ına hâkim. Bunlar da yabancı
sermayeli şirketler. Burada sayıya değil neticeye bakmamız
gerekiyor. Bu, ihtiyaç maddelerinin pek çoğunda geçerli bir
durum.
Burada üreten ve kullanan taraf en zayıf taraftır. Reklam
denilen alan ise ürüne dair gerçeklerden söz etmek yerine
olanca gücüyle abartan, duygu ve bilinci etki altına almaya
çalışan hakikatin değil, kârın bazen de kültürü örselemenin
peşinden koşar. Eğer tarım sektöründen söz ediliyorsa
üretici var gücüyle didinip üretir ama en az kazanan odur.
Satın alan nihaî kullanıcı da tıpkı üretici gibi var gücüyle
kazanmak için çırpınır ve üreticiden 1 liraya çıkan ürün ona
10 liraya ulaşır. Burada en çok kazanan aracı ve bankalardır.
Liberal kapitalizm denen sistemin esası da budur. Bu durum
sektörlerde farklılık gösterse de en çok zararı en çok emek
ortaya koyan çekerken, en çok kazanan da hiç riski olmayan
büyük sermayedir.
yesilay.org.tr
27
YEŞiLAY
EKİM 2014
1...,19,20,21,22,23,24,25,26,27,28 30,31,32,33,34,35,36,37,38,39,...88
Powered by FlippingBook