Web sitemizde en iyi deneyimi yaşamanızı sağlamak için çerezleri kullanıyoruz.
Detaylı Bilgi
 “Bağımlılıkla Mücadelede Kadınların Önündeki Engelleri Kaldırmak İçin Özel Müdahale Programları Olmalı”

“Bağımlılıkla Mücadelede Kadınların Önündeki Engelleri Kaldırmak İçin Özel Müdahale Programları Olmalı”

Yeşilay, ulusal paydaşların ve uluslararası gözlemcilerin de katılımıyla 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde Kadınlarda Bağımlılık ve İyileşme Süreci 1. Ulusal Forumu’nu düzenledi. Webinar’ın açılış konuşmasını yapan Yeşilay Yönetim Kurulu Üyesi Ülkenur Büke, “Bağımlılıkların önlenmesi ve bağımlılıklarla mücadeleye kadınların dâhil edilmesi tüm toplumlar için hayati bir öneme sahip” dedi. Bağımlılık durumunda yetişkin kadınlarda ailenin destekleyici olma oranının erkeklere göre 2 kat daha düşük olduğunu belirten Klinik Psikolog Melike Şimşek, “Eş olma / anne olma sorumluluğu, ailenin kızı olma sorumluluğu kadınları tedaviye başvurma konusunda engelliyor” ifadelerini kullandı. Dünyada uyuşturucu madde kullanan 3 kişiden 1’i kadın fakat tedavi görenlerin oranına bakıldığında 5 kişiden sadece 1’inin kadın olduğunu belirten Yeşilay Yönetim Kurulu Üyesi Dr. Esra Albayrak ise “Konu bağımlılık olunca bunu önemli bir halk sağlığı stratejisi olarak düşünmek, kadının maruz kaldığı eşitsizliği göz önünde bulundurmak gerekir” dedi.
 
Yeşilay, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde “Kadınlarda Bağımlılık ve İyileşme Süreci 1. Ulusal Forumu”nu düzenledi.  Çevrim içi olarak gerçekleşen forumda, kadınların alkol ve madde bağımlılığı alanında karşılaştığı damgalama ve ayrımcılık konularına dikkat çekilirken, bağımlılığı olan kadınların tedaviye ulaşma yolunda önüne çıkan engellerin de altı çizildi. Açılış konuşmasını Yeşilay Yönetim Kurulu Üyesi Ülkenur Büke’nin yaptığı çevrim içi etkinlikte Uzman Psikolog Dr. Melike Şimşek de “Kadın alkol-madde kullanıcılarıyla yapılan çalışmalar”, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı Sosyal Hizmet Uzmanı Elmas Tokmak “Bağımlı Kadınlara sunulan hizmetler ve başvuru sayıları”, Dr. Öğr. Üyesi Başak Ünübol “AMATEM’lerdeki kadın hastalar” başlıklı sunumlarını gerçekleştirdi. Yeşilay Yönetim Kurulu Üyesi Dr. Esra Albayrak ise kapanış konuşması yaptı.
 
Açılış konuşmasında bağımlılıkların önlenmesinin ve bağımlılıklarla mücadeleye kadınların dâhil edilmesinin tüm toplumlar için hayati bir önemi olduğunu vurgulayan Yeşilay Yönetim Kurulu Üyesi Ülkenur Büke şunları söyledi:

“Yeşilay, bağımlılıklarla 102 yıldır mücadele eden, alanında lider bir sivil toplum kuruluşu. Bugün de bağımlılık ve kadın konuşacağız. Ülkemizin ve dünyamızın sağlıklı, yaşam becerileri yüksek, bağımlılık yapıcı her tür madde ve davranışa ‘hayır’ diyebilen bireylerini yetiştirmede kadınların yerleri doldurulamaz. Bağımlılıklar ve kadın temalarına bakıldığında ülkemizdeki durum, küresel verilere kıyasla, iyimser bir tablo çiziyor. Pandemi, dünyada tüm sağlık sistemlerini önemli ölçüde sekteye uğratmış, kadınlar konusunda var olan zorlukları artırmış, özellikle kadınların tedavi ve rehabilitasyona ulaşım imkânlarını azaltmışken Yeşilay ailesi olarak bizler, öncelikle önleme başta olmak üzere pek çok faaliyetimizi çevrim içi platformlara taşıyarak bağımlılıklarla mücadelemize hız kesmeden devam ettik. Ayrıca bu zorlu dönemde, benzer şekilde YEDAM’larımızda hizmete giren COVID-19 Psikolojik Destek Hatlarımız ile bireyleri pandeminin yarattığı stresle başa çıkabilmeye ve bağımlılık kıskacına düşmemeye yönelik destekledik. Bağımlılıklarla mücadelemize bundan sonraki dönemlerde de aynı azim ve istekle devam ederken, forumumuz katılımcılarının uzmanlık ve tecrübelerini dinlemek ve bu verimli platform üzerinden paylaşım yapmak bizler için eşsiz değerdedir.”

Kadınlar bağımlılık konusunda yalnız bırakılıyor

Kadın olmanın bağımlılıktaki yansımalarını birçok açıdan ele alan Klinik Psikolog Melike Şimşek, alkol ve madde kullanıcısı kadınlarla yapılan çalışmalara değindi.  Şimşek, araştırmaların kadınların maddeleri sıklıkla sorunları kendi kendilerine tedavi etme amacıyla kullandığını gösterdiğini vurgulayarak konuşmasında şunları belirtti:
 
“Türkiye’de 6 farklı coğrafi bölgeden 975 kişinin katılımından elde edilmiş verilere baktığımızda kadınlarda bağımlılığın zorluklar sebebiyle başladığını, ayrıca bağımlı kadınların bağımlı erkeklere oranla 2 kat daha yalnız olduğunu görüyoruz. Araştırmada kadınların bağımlılık konusundaki yalnızlığını ortaya koyan iki veri öne çıkıyor.  Yetişkin kadınlarda ailenin destekleyici olma oranı, erkeklere göre 2 kat daha düşük. Erkekler bağımlılık söz konusu olduğunda aile tarafından sahiplenilirken ve tedavi sürecinde aile yanında olurken kadınlarda durum çok farklı. Yine yetişkin kadınlarda eşin destekleyici olma oranı, erkeklere göre 4 kat daha düşük. 2015 yılından beri YEDAM’larda fiziksel olarak edindiğimiz deneyimler de bu verileri kanıtlıyor; bir erkek eş bağımlı olduğunda kadın ne olursa olsun her görüşmede onun yanında olurken, kadın eş bağımlı olduğunda erkeğin kadına göre 4 kat az eşinin yanında olduğunu görüyoruz.”

Kadınlar evin ya da çocuğun bakım sorumluluğu nedeniyle tedaviye başlayamıyor

Kadınların tedaviye başvurmalarını olumsuz yönde etkileyen birçok faktör olduğunu ve bunların genelde kadınların toplumdaki rolü sebebiyle meydana geldiğini vurgulayan Şimşek, “Eş olma / anne olma sorumluluğu, ailenin kızı olma sorumluluğu kadınları tedaviye başvurma konusunda engelliyor. Örneğin, tedavi ayaktan ya da yatış şeklinde bir zaman gerektiriyor ancak birçok kadın evin ya da çocuğun bu süredeki bakım sorumluluğu sebepleri ile tedaviye başlayamıyor. Birçok kadın ise bağımlılığı sebebiyle aileleri hakkında konuşulmaması için tedaviye başvurmaktan çekiniyor. Aslında tedaviye başvurma kısmında sorun yaşasalar da kadınların ilk 1-2 görüşmeden sonra erkeklere oranla tedaviyi daha iyi devam ettirdiği görülüyor. Bu da bize kadınlara tedavi hizmetlerini tanıtmak, onların bu adımı atmalarını sağlamak için daha fazla çalışmamız gerektiğini gösteriyor. Diğer yandan kadınların şehir dışından tedavi alacak imkânları olmadığını biliyor, buradan yola çıkarak tedavilerimizdeki gizlilik vurgusunu yapmanın önemini bir kez daha anlıyoruz. Araştırmanın bulgularından biri kadınlara özel merkezler veya müdahale programlarının olması gerektiğini gösteriyor. Biz YEDAM’larda uzun yıllardır kadınlara özel müdahale programları uyguluyoruz. Yeşilay olarak, güncel veriler ışında uyguladığımız yöntemler ile bağımlılığı olan her kadına el uzatmak için merkezlerimizde bekliyoruz” dedi. 

“Kadınların ‘kadın’ oldukları için yaşadıkları zorluklar var”

Forumun ana çıktılarının sonraki toplantı ve çalışmalar için herkese çok etkili bir temel sağladığına yürekten inandığını belirten Yeşilay Yönetim Kurulu Üyesi Dr. Esra Albayrak ise kapanış konuşmasında şu konulara değindi:

“Birleşmiş Milletler Uyuşturucu ve Suç Ofisi’nin (UNODC) 2015 yılı verilerine göre globalde uyuşturucu madde kullanan her üç kişiden biri kadındır. Fakat aynı verilere göre, uyuşturucu madde kullanımına yönelik tedavi gören her beş kişiden yalnızca biri kadındır. Bu verilerin ne denli çarpıcı ve derin etkilere sahip olduğunu ve salt bağımlılıklar alanını da aşarak, sağlık başta olmak üzere pek çok sürdürülebilir kalkınma politikasına sekte vurduğunu her gün fark ediyoruz. Bağımlılığın bir halk sağlığı sorunu olarak ele alındığı forumumuzda yinelendiği üzere, bağımlı kadınların tedavi ve rehabilitasyonda karşılaştığı engellerin arasına her geçen gün, kadınların küresel anlamda yapısal olarak karşılaştıkları yeni bir zorluk eklenmektedir. Bu şekilde hem kadınların ‘kadın’ oldukları için yer yer yaşadıkları zorluklar, hem de bağımlılığı olan kadınların karşılaştıkları zorlukların birbiri içine geçmesiyle ciddi bir sorun yumağı ile karşı karşıya geldiğimizi söylemeliyiz. Dolayısıyla, sorun yumağı haline gelen kadın ve bağımlılıkların kesişimi noktasına dair acilen aksiyon alınması çok önemlidir.”

Kadınlara özel tedavi hizmeti sunulması gerekiyor

Hizmet sağlayıcıların dahi bağımlılığı olan kadınlara karşı kalıplaşmış algı ve tutumların gözlendiğini belirten Albayrak, “Kişinin çevresi veya sağlık personelinden gördüğü damgalama ve ötekileştirmenin, derecesi ne olursa olsun, kadınların tedaviye erişimini zorlaştırıyor ve tedaviye başlayan kadınların ise yer yer bu süreçlerini yarım bırakmayı seçmelerine sebep oluyor. Ek olarak, bağımlılıkların tedavisinde ‘cinsiyete dayalı şiddet’ odağının yeterince yerleşmemiş olması da önemli bir alan olarak karşımıza çıkıyor. Cinsiyete dayalı şiddete maruz kalan kadınların çeşitli maddelere bağımlılık geliştirmesi veya var olan bağımlılıklarının artması noktasında odaklanmak, hatta erkeklere yönelik tasarlanmış tedavi programlarına, cinsiyete dayalı şiddet perspektifinin yerleştirilmesi gerekiyor” dedi.
 
Bu durumlardan hareketle kadınlara özel tedavi hizmeti sunulması gerektiğinin altını çizen Albayrak sözlerini, “Bağımlılıklar ve kadının durumuna bakacak olursak; örneğin alkol bağlamında gördüğümüz üzere, hamile olan, bunu planlayan veya riski bulunan kadınların alkol kullanımı ciddi anlamda risk taşıyor. Bu kadınların hem kendileri hem dünyaya getirecekleri çocukların sağlıkları ve özellikle Fetal Alkol Spektrum Bozuklukları gibi hastalıklardan korunmaları için, bu konularda bilincin artırılması ve önleme çalışmalarına ağırlık verilmesi gerekiyor. Bu noktada hedeflenen grupları öncelemek de strateji olarak yerinde olacaktır. Dediğimiz gibi, konu kadın ve bağımlılıklar olunca, konuya tek bir açıdan bakmak yetersiz kalıyor, bu kadınların dünyaya getireceği çocukların sağlık ve ihtiyaçlarının birincil öncelik olarak görülmesi gereği ortaya çıkıyor. Sunumlarda da değinildiği üzere, konu bağımlılık olunca kadınları tek bir birey olarak ele almak yerine bunu önemli bir halk sağlığı stratejisi olarak düşünmek, kadının maruz kaldığı eşitsizliği göz önünde bulundurmak gerekir. Türkiye’de, küresel verilere oranla, bahsettiğimiz eşitsizlik konularına ilişkin çalışmalar iyi durumdadır. Bu durum, hiç kuşkusuz ki sevindiricidir, ancak yine de çalışmalarımızı canla başla sürdürmeye devam etmek durumundayız ve buna da kararlıyız” şeklinde sonlandırdı.