
Büyük Yeşilay ailesine gönül veren sevgili dostlar,
Hayat hikâyelerle örülü. Hepimizin bir hikâyesi, hatta..
Teknolojinin gelişmesiyle birlikte akıllı cihazlar ve internet, hayatımızın vazgeçilmez bir parçası hâline gelmiş durumda. Pek çok alanda yaşamı kolaylaştıran bu teknolojik gelişmeler, kullanım oranlarının artmasıyla birlikte bazı sorunları da beraberinde getiriyor. Bu sorunların başında ise; sosyal medya, sanal kumar, dijital oyun ve problemli pornografi kullanımı gibi, bireylerin psikolojik, sosyal ve bilişsel işlevselliğini olumsuz yönde etkileyen davranışsal bağımlılıklar yer alıyor.
İnternetin en yoğun kullanıldığı alanlardan biri olan sosyal medya platformları; haber almak, sosyalleşmek, kendini ifade etmek, bilgi edinmek, eğlenmek, iletişim kurmak ve zaman geçirmek gibi çeşitli amaçlarla her gün milyonlarca insan tarafından tercih ediliyor. Buna karşın kullanım sınırların ötesine geçtiğinde ve ekran başında geçirilen süreler giderek uzadığında, davranışsal bağımlılığın gelişip gelişmediğine dikkat etmek son derece önemli.
Türkiye’de Sosyal Medya Kullanım Verileri (2025)
2025 yılı itibarıyla Türkiye’de 58,5 milyon aktif sosyal medya kullanıcısı bulunuyor. 18 yaş üzeri sosyal medya kullanıcı sayısı ise 55,9 milyona ulaştığı tespit ediliyor. Cinsiyet dağılımına bakıldığında, kullanıcıların %46,6’sını kadınlar, %53,4’ünü ise erkekler oluşturuyor.
Türkiye’de internet kullanım oranının oldukça yüksek olduğunu söylemekte fayda var. 77,3 milyon kişi aktif internet kullanıcısıdır. Bu da yaklaşık her 10 kişiden 9'unun internete erişimi olduğu anlamına geliyor.
Sosyal medya platformları arasında Instagram, 58,5 milyon kullanıcı ile en çok tercih edilen platform olarak dikkat çekiyor. Instagram'ı, 57,5 milyon kullanıcı sayısıyla YouTube takip etmektedir. Kısa video içeriklerinin paylaşıldığı TikTok ise, 18 yaş üstü kullanıcılar arasında 40,2 milyon kişiyle üçüncü sırada yer alıyor.
Sosyal medya bağımlılığı nedir?
Sosyal medya bağımlılığı, kişinin sosyal medyayı kullanmak için kontrol edilemeyen bir dürtüyle hareket etmesi, bu platformlara aşırı zihinsel ve duygusal bağlılık geliştirmesi sonucu günlük yaşam aktivitelerini, sorumluluklarını ya da sosyal ilişkilerini ihmal edecek kadar çok zaman harcaması olarak tanımlanan davranışsal bir bağımlılıktır.
Sosyal medya bağımlılığı; psikolojik, sosyal ve biyolojik olmak üzere birçok faktörün bir araya gelmesiyle ortaya çıkıyor. Her beğeni, yorum ya da bildirim dopamin hormonu salgılanmasına neden olarak beynin ödül sistemini uyarır. Dahası paylaşılan gönderilere alınan sosyal geri bildirimler, bu davranışın tekrarlanmasına neden olan bir döngüye sebep olur. Sürekli etkileşimler ise bir süre sonra beyni daha fazla uyarım istemeye şartlandırır ve davranışı bırakmak git gide zorlaşır.
Bunun yanı sıra, insanlar kendilerini yalnız hissettiklerinde sosyal medya platformlarını bir sosyalleşme aracı olarak kullanma eğilimi gösterebiliyor. Bazıları içinse gerçek yaşamda yaşadıkları kimlik çatışmalarını aşmak veya kabul görme ihtiyaçlarını tatmin etmek için sosyal medya olmazsa olmaz bir platform. Dijital ortamda kendilerine yeni kimlikler inşa ederek sorunlarla baş etmeyi deneyebiliyorlar. Günlük hayatın getirdiği stres ve sıkıntılardan uzaklaşmak isteyen pek çok kişi, sosyal medyayı bir kaçış alanı olarak görenlerin sayısı da azımsanmayacak kadar çok.
Diğer yandan sosyal medya, geleneksel medyaya göre daha hızlı bilgi edinme imkânı sunduğu için daha yoğun bir şekilde kullanılıyor. Kolay erişim ve anında haber alma avantajı, bireylerin diğer iletişim araçlarını kullanma sıklığını azaltarak, sosyal medyaya olan bağımlılığı pekiştiriyor.
Sosyal Medya Bağımlılığı Belirtileri
Sosyal medya bağımlılığı, bireyin çevrimiçi ortamda geçirdiği sürenin artmasıyla birlikte zamanını yönetmekte zorlanması, sosyal medyada ne kadar vakit harcadığını olduğundan farklı aktarma eğilimi göstermesi ve günlük sorumluluklarını ihmal etmeye başlamasıyla kendini gösterebilir. Bazı kişilerde, sosyal medyadan uzak kaldıklarında bir şeyleri kaçırıyor olma duygusu (FOMO) ya da kaygı ve huzursuzluk gibi hisler ortaya çıkabilir. Aynı zamanda hobiler ve keyif alınan aktiviteler için ayrılan zaman azalabilir, yüz yüze iletişim zayıflayabilir ve sosyal ilişkilerde bir miktar kopukluk yaşanabilir. Bu belirtiler, kişinin yaşam dengesini etkileyebilecek düzeye geldiğinde dikkatle ele alınması önemlidir.
Sosyal Medya Bağımlılığının Psikolojik ve Sosyal Etkileri
Günümüzde özellikle gençler arasında yalnızlık duygusunun giderek yaygınlaşması, bu duygunun yarattığı iletişim sorunlarıyla birlikte bireylerin kendilerini sosyal medya platformlarında farklı bir kimlik üzerinden ifade etmelerine yol açabilmektedir. Ancak sanal dünyaya aşırı ilgi ve bağımlılık, kişilerin gerçek dünyadaki ilişkilerinden kopmalarına ve sosyal izolasyona kapı aralayabiliyor. Aile bağları da bu durumdan olumsuz etkilenmekte, sağlıklı iletişim döngüleri bozuluyor.
Bununla birlikte, bireylerin sosyal medya platformlarında yaşamlarını kusursuz ve sorunsuz bir şekilde yansıtmaya çalışmaları, başkalarında öfke, kıyaslama duygusu ve memnuniyetsizlik gibi olumsuz hislerin ortaya çıkmasına neden oluyor. Bu durum, zamanla aile içi ilişkilerde ve genel sosyal bağlarda ciddi kırılmaların da sebeplerinden biri.
Sosyal medyada yer alan gerçek dışı güzellik ve başarı algıları, bireylerin olumsuz beden imajları geliştirmelerine yol açarak bu durum zamanla özsaygının azalmasına neden oluyor. Kendine yönelik olumsuz bir algı geliştiren birey ise giderek sosyal çevresinden uzaklaşmak durumunda kalıyor. Bir diğer önemli etkisi ise, sosyal medya kullanımının aşırı hale gelmesiyle birlikte ortaya çıkan uyku bozukluklarıdır. Uzun süre ekran karşısında kalmak, mavi ışık nedeniyle melatonin seviyesinin düşmesine ve uykuya dalmada güçlüğe neden olabiliyor. Bu durum, genel uyku kalitesini olumsuz etkileyerek kişilerin yaşam kalitesi git gide düşüyor.
Sosyal Medya Bağımlılığıyla Mücadelede Aile ve Sosyal Çevrenin Rolü
Sosyal medya bağımlılığıyla mücadelede ailelerin ve sosyal çevrenin rolü oldukça büyük. Aile bireylerinin sosyal medya bağımlılığı ve teknolojinin sağlıklı kullanımı konusunda bilgi sahibi olmaları, bu konuda farkındalık oluşturmaları gerekiyor. Ebeveynler, çocuklarına örnek olacak şekilde teknoloji kullanım alışkanlıkları sergileyerek, teknolojinin yerinde ve yeterince kullanıldığı bir yaşam modeli sunmalıdır. Ancak ailelerin çocuklarına sınır koyarken eleştiren ve sert sınırlar koyan değil, anlayışlı ve destekleyici bir iletişim dili kullanması önem arz ediyor.
Bağımlı bireylerin ailesi ve sosyal çevresiyle daha fazla vakit geçirmesi, yüz yüze iletişimi artırması ve fiziksel aktivitelere yönelmesi destekleyici bir rol oynuyor. Bir hobi edinmek, üretken faaliyetlere zaman ayırmak ve dijital mecralar dışında keyif alınabilecek yeni alanlar keşfetmek, bağımlılık döngüsünü kırmaya yardımcı olabiliyor.
Bu süreçte ekran süresinin kısıtlanması ve sosyal medya kullanımının belirli saat aralıklarına düşürülmesi, bağımlılık riskini azaltmada etkili yöntemlerdendir. Ayrıca birçok uygulama aracılığıyla gelen yoğun bildirimler, bireylerde sürekli sosyal medyaya yönelme isteğini tetiklemektedir. Bu nedenle, gereksiz bildirimlerin kapatılması da sosyal medya kullanımını kontrol altında tutmak için önemli bir adım olacaktır.
Dijital detoks uygulamaları, yani belirli zaman dilimlerinde sosyal medyadan tamamen uzak durmak da zihinsel dinlenme ve içsel farkındalık açısından önemlidir. Bu süreçte bireyin, sosyal medyaya yönelmesine neden olan duygusal tetikleyicilerin (can sıkıntısı, yalnızlık, stres gibi) farkına varması ve bu duyguları başka sağlıklı yollarla yönetmeyi öğrenmesi hedeflenmelidir.
Gerekirse bir uzman desteği alınarak bilişsel davranışçı terapi gibi bilimsel yöntemlerle bağımlılık tedavi edilebilir. Tedavi sürecinde bireyin aktif katılımının yanı sıra aile ve sosyal çevre desteği de sürecin daha hızlı ve etkili ilerlemesine yardımcı olacaktır.
Sosyal medya doğru ve dengeli kullanıldığında faydalı bir araçken, kontrolsüz kullanımında kişinin psikolojik ve fiziksel sağlığı ile sosyal hayatı üzerinde ciddi tehditler oluşturabileceği gözden kaçmamalı. Bu yüzden bilinçli kullanım kültürünü hem bireysel hem toplumsal olarak yaygınlaştırmak, dijital çağda sağlıklı bir yaşam için kritik bir adım.