Büyük Yeşilay ailesine gönül veren sevgili dostlar,
Hayat hikâyelerle örülü. Hepimizin bir hikâyesi, ..
1072
Yaşam
Afetlere Dirençli Şehirler Nasıl İnşa Edilmeli?
Kahramanmaraş merkezli 6 Şubat’taki depremlerde 50 bini aşkın kişi yaşamını yitirdi. Deprem bölgesindeki 11 ilimizde yıkık, acil yıkılacak ve ağır hasarlı yani artık kullanılamaz hale gelmiş bina sayısı 298 bin, buralardaki bağımsız bölüm sayısı ise 876 bine varıyor. Bağımsız bölüm; konut, dükkân, mağaza gibi binanın, ayrı ayrı ve başlı başına kullanılmaya uygun olan bölümlerini ifade ediyor. Deprem felaketinde evsiz kalan vatandaşlarımız için harekete geçen devlet, afet bölgesinde toplam 650 bin konut yapmak için kolları sıvadı. Buna göre önümüzdeki bir yıl içinde depremden etkilenen kentlerde ve köylerde toplamda 319 bin konut yapılacak. Deprem bölgesinde yapılacak konutların sayısının toplamı ise 650 bini bulacak.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan depremden etkilenen şehirlerin en kısa sürede fay hatlarından uzağa tekrar kurulacağı bilgisini paylaşıp tüm konutların yapımına üç dört ay içinde kademeli olarak başlanacağı duyurdu. Erdoğan, tüm konut alanlarının yeni bir şehir planı çerçevesinde zemin kalitesi ve fay hattına olan mesafesine bakılarak yeniden inşa edileceğini de belirtti. Erdoğan ayrıca kentlerin özgün mimarisine, tarihi ve kültürel dokusuna uygun şekilde tasarlandığını söyleyerek ihya sürecini bilimsellik, hızlılık ve yapıların güçlülüğü ilkelerini göre yürüttüklerini ifade etti.
YENİ BİNALAR 3-4 KATI GEÇMEYECEK
“Deprem bölgesinin yeniden inşa sürecinde üniversitelerimizden hocalarımız, deprem uzmanlarıyla istişare ediyoruz.” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, yeni konutların üç dört katı geçmeyeceğini belirtti. Yöresel mimariye uygun inşa edilecek deprem konutları 105 metrekare brüt, 85 metrekare net 3+1 dairelerden oluşacak. Köy konutları ise 120 metrekare brüt, 93 metrekarede neti olan 3+1 dairelerden oluşacak. Yerleşim yerlerini büyük yıkımın yaşandığı ovalardan dağlara kaydıracakları bilgisini de paylaşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Sağlam zeminlere doğru tekniklerle inşa edilen yapıların yıkılmadığını bu depremlerde gördük. Yerleşim yerlerimizi ovalardan dağlara kaydırararak zemindeki sıvılaşmadan uzak tutmak istiyoruz. Her adımımızı ortak akla göre yapıyoruz." açıklamasında bulundu.
EN AZ 500 BİN KONUT İHTİYACI VAR
Birleşmiş Milletler (BM) tahminlerine göre 6 Şubat Kahramanmaraş depremlerinden etkilenen bölgede yaklaşık 1,5 milyon kişi evsiz kaldı ve barınma ihtiyacının karşılanması için en az 500 bin konutun inşa edilmesi gerekiyor. Deprem yalnızca ölüm ve yıkımlara neden olmadı aynı zamanda milyonları bulan bir göçü de tetikledi. Deprem bölgesinde 11 şehirde üç milyonun üzerinde insan göç etti. Bu bakımdan yaklaşık 14 milyon nüfusa sahip 11 ilin yeniden inşa ve yapılandırma çalışmaları büyük önem taşıyor.
Yaşanan felaketin büyüklüğünün yanı sıra 1999 Gölcük depremi sonrası beklenen İstanbul depreminin riskleri de göz önüne alınarak afete dirençli kent planlaması önümüzdeki yılların en önemli konusu olarak gündemdeki yerini aldı.
KENTSEL DİRENÇLİLİK KAVRAMI
Kentlerin günümüzde sunmuş olduğu imkân ve fırsatlar, insanları kırsal alan yerine kentlerde yaşamaya yönlendiriyor. Bunun doğal sonucu olarak da kent yaşamı içerisindeki tehlike ve riskler de gün geçtikçe daha çok kişiyi ilgilendiren bir konu haline geliyor. Bu nedenle planlama ve yapılaşma ile ilgili strateji ve politikaların, “afete dirençli yapılaşma ve şehir planlama” kapsamında ele alınması önem taşıyor.
Son yıllarda tartışılan kentsel dirençlilik (urban resilience) kavramı; doğal afetler ve kontrol edilemeyen insan davranışları sebebiyle oluşan kentsel riskleri tahmin etmek ve azaltmak için şehirlerin daha hızlı ve verimli hareket etmesi gerektiğini ifade ediyor.
Birleşmiş Milletler’in 2009 tarihli tanımında afetlere karşı kentsel direnç, “Her türlü tehlike/
tehdit karşısında, etkilenme olasılığına sahip yerleşmelerin, toplumların ve tüm sistemlerin; kendilerini koruma, sistemin işleyişini güvence altına alma, kısa sürede yeniden yapılanma ve değişime uyum sağlama için gerekli kaynaklara sahip olması ve bu kaynakları etkin kullanım becerisi” şeklinde açıklanıyor.
AFETE DİRENÇLİ PLANLAMA NASIL OLMALI?
Şehirlerin afetlere dirençli bir anlayışla planlanabilmesi, afet gerçekleşmeden önce şehrin sistemsel işleyişine ve mekânsal kurgusuna yönelik kararların alınması ile mümkün. Bu bakımdan yeni kentlerin inşa sürecinde planlama süreçleri büyük önem arz ediyor.
Kentlerde yapılaşma ve kentsel gelişmeyi düzenleyen mekanizmalar çeşitli ölçeklerdeki planlar olup afet zararlarının en aza indirilmesinde başarılı olabilmek için afet yönetim süreçleriyle kent planlama süreçlerinin eşgüdüm içerisinde sürdürülmesi gerekiyor.
Son yaşadığımız afette depreme odaklanmamıza rağmen bölgede deprem sonrası meydana gelen sel felaketi tüm afet risk ve olasılıklarına karşı geniş kapsamlı bir şehir planlamasının gerekliliğini bir kez daha ortaya koydu.
Türkiye deprem kuşağında yer alan bir ülke ancak sel, taşkın, heyelan, orman yangını ve diğer afetler de yerleşim yerlerinin seçimi ve planlanma sürecinde mutlaka dikkate alınmalı ve kentleşme politikaları bunlara göre belirlenmeli. Bu bağlamda; ülke, bölge ve kent düzeyinde, diğer bir ifade ile yerleşim yerlerinde fiziki planlamada alınması gereken önlemler ve “afet ve risk yönetimi” de dikkate alınarak göz önünde bulundurulması gereken hususlar şöyle sıralanabilir…
YÜKSEK VE DÜŞÜK RİSK FAKTÖRLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Yeni yerleşim yerlerinin en düşük düzeyde risk taşıyan yerlerde konumlanmasına, yüksek risk taşıyan yerlerde konumlanan hâlihazırdaki yerleşim yerlerinin gelişme alanlarının kısıtlanmasına ve sanayi, petrol tesisleri gibi ekonomik faaliyetlerin yüksek risk taşıyan yerlerde konumlanmasının önlenmesine dikkat edilmesi öncelikli şartlardan bir tanesi. Genel bir kural olarak, yüksek risk taşıyan yerleşim alanlarında, gerek konut gelişmesi gerekse ekonomik faaliyetler ve yatırımlarla kritik önem taşıyan kullanımlar ile altyapıların yasaklanması gerekiyor.
JEOLOJİK ETÜTLERİN BAZ ALINMASI
Uzmanlar deprem bölgesinde jeolojik etütlerin tamamlanarak imar planlarının buna göre yenilenmesinin önemine vurgu yapıyor. Depremler sonrası oluşan yüzey kırıkları, sıvılaşma, yanal yayılma, heyelan, kaya düşmesi gibi çok sayıda zeminden kaynaklı deformasyonların haritalanması ve yeni kurulacak kentlerin belirlenmesinde bu çalışmaların baz alınması kritik öneme sahip.
Ayrıca su havzası, doğal ve arkeolojik alanlar, tarım alanları gibi ekolojik açıdan öneme sahip alanlar ile bu alanlar üzerindeki ya da yakınındaki yapılaşma ve kullanımın tanımlanarak riskli alanların tespiti, jeolojik açıdan sakıncalı alanlar, depremsellik ile heyelan alanları, bu alanlarda gerek zemin özellikleri, gerekse mevcut konut dokusunun yoğunluğu ile fiziki kalitesinin kötülüğü ve donatı eksikliği gibi problemlerin yarattığı risklerin de belirlenmesi önem taşıyor.
EKONOMİK FAALİYETLERİN DEVAMLILIĞI
Yüksek düzeyde risk taşıyan alanlarda nüfus ve ekonomik faaliyetlerin yoğunlaşmasının önlenmesi dikkat edilmesi gereken bir unsur. Özellikle günümüzde “mega kent (primate city)” olarak isimlendirilen gelişmekte olan ülkelerin büyük metropoliten kentlerinde meydana gelebilecek afetlerin etkisi sadece büyük miktarlarda yaşam kaybı değil, aynı zamanda ülke ekonomisinin de yıkımına neden olabilmekte. Bu nedenle büyük yerleşim yeri bölgesindeki nüfus ve ekonomik aktivitelerin, dengeli olarak daha küçük yerleşim yerlerine dağıtılabilmesi durumunda afetlerin yıkıcı etkisinin daha az olacağı gerçeğiyle hareket edilmesi gerekiyor.
YAŞAMSAL ALTYAPI BİRİMLERİNİN ÖNEMİ
Bir deprem veya acil durum söz konusu olduğunda çalışır olması gereken ve yaşamsal önemi olan Acil Durum Servisleri (hastaneler, okul binaları, itfaiye istasyonları, karakollar, fırın, kuru depo, soğuk hava deposu, kimi kamu yapıları, stadyum gibi tesisler) ile ana ulaşım yolları, ulaşım türlerinin kesiştiği istasyonlar, köprüler, tüneller, enerji transfer istasyonları, su depoları gibi yaşamsal altyapı birimleri kent bütünü ile birlikte düşünülerek kentsel kullanım risk değerlendirmesinde diğer kullanım türleri ile bir arada oluş biçimleri ve mesafeleri açısından dikkate alınarak, yerleşim düzeyindeki Kentsel Sistemler Açısından Önemli Fonksiyon İçeren Yapıların bağlı kaldığı risklerin saptanması da afet ve risk yöntemini konusunda önemli bir unsuru oluşturuyor.
YETERLİ AÇIK ALANIN OLUŞTURULMASI
Yerleşim alanlarının barınma, çalışma, hizmetler ve ulaşım dışında kalan bölümleri olan çocuk oyun alanları, park alanları, spor alanları, piknik ve eğlence alanları, kamuya açık koruluk ve mesire yerleri, çayır-fidanlık ve ormanlar, ağaçlandırılmış alanlar, mezarlıklar, görsel yeşil alanlar, koru alanları, refüj ve meydanlar kapsamında açık alanların planlaması ve yapımında olası risklerin göz önünde bulundurulması gerekiyor. Bu alanlar şehrin sosyal yaşantısına katkısının yanında afet sonrası toplanma ve kriz yönetiminde önemli merkezler olarak öne çıkıyor.
BÖLGESEL ULAŞIM SİSTEMLERİNİN PLANLANMASI
Ulaşım sistemlerinin hasarından oluşan kayıp yalnızca bu sistemlerin maddi değerinden ibaret değil. Bu sistemlerin hasar görmesi büyük ölçekli kurtarma çalışmalarının durmasına ve aksamasına da yol açıyor. Diğer taraftan, ulaşım sistemlerinin hasar görmesi, ekonomik faaliyetlerin devamlılığını sağlayan hammadde, iş gücü, finansman gibi üretim faktörlerinin akımını durduracağından ekonomiyi de zayıflatıyor. Bu nedenle gerek bölgesel önem taşıyan ulaşım sistemleri ve gerekse hava, kara ve demiryolu terminallerinin afet riski taşıyan alanlarda yer almasının önlenmesi, eğer kaçınılmaz olarak yüksek riskli alanlarda yer alıyorsa alternatif güzergâh ve kullanımların planlanması önem taşıyor.
HABERLEŞME SİSTEMLERİ GÖZ ARDI EDİLMEMELİ
Haberleşme sistemleri, hem erken uyarı sisteminin hem de afet anında bilgi oluşumunun sağlanmasında önemli bir araç. Bunların bölgesel düzeyde geliştirilmesi, nüfus ve faaliyet yoğunlaşması olan bölgelere bağlı olarak planlanması gerekiyor. Haberleşme sisteminin öneminin hiçbir zaman göz ardı edilmemesi, afet durumlarında hayati unsurlardan bir tanesi olduğunun bilinmesi gerekiyor.
ENERJİ SİSTEMLERİNİN ÖNEMİ
Bölgesel enerji temin sistemlerinin planlanması büyük önem taşıyor. Afet anı ve sonrası kurtarma çalışmalarında yaşamsal üretim faaliyetlerinin durmasına neden olabilecek enerji kesintilerini önlemek için ülke, bölge ve yerleşim yerleri düzeyindeki enerji temini sistemleri entegre edilmeli ve alternatif enerji temini kaynakları ile alternatif enerji hatları planlanmalı.
COĞRAFİ BİLGİ SİSTEMİ (CBS) OLUŞTURULMASI
Bilgisayar ortamında yeryüzü üzerinde konumu belli olan objeleri tutmaya, depolamaya, sunmaya ve elde edilen veriler arasında çeşitli analizler yapmaya yarayan çok kapsamlı bir sistem olarak tanımlanan Coğrafî Bilgi Sistemleri CBS), afet ve risk yönetiminde çok etkin bir araç. Afet bölgelerinin analizinde CBS doğru karar verme sürecini hızlandırarak, afet öncesi ve sonrası zarar azaltma ve kayıp önlemede mekâna bağlı analizlerin yapılmasına katkı sağlıyor. Özellikle şehir plancılara, afet öncesinde yapılan planlama kapsamında, konut alanlarının yer seçiminde çok önemli bir yol gösterici olan bilgi sistemi, afet sonrasında ise sorgulama ve analiz yeteneği sayesinde Acil Yardım Planları’nın en hızlı ve etkin şekilde gerçekleştirilmesinin sağlanmasına olanak veriyor. CBS, deprem öncesi ve sonrası kentsel verileri ortaya çıkararak, afete dayanıklı kentler yaratma ilkesinden hareketle kentsel kaliteyi, etkin afet yönetimiyle geliştirmekte destek sağlıyor. Ayrıca kent yönetimini sağlamak için mekâna bağlı analizleriyle etkin ve doğru karar verebilme mekanizması oluşturmaya yardımcı oluyor.
EKOLOJİK ZARAR GÖREBİLİRLİK
Hassas ekolojik kaynaklar ve bölgeye özel flora ve fauna, en fazla doğal afetlerin tetiklediği teknolojik kazalardan etkileniyor. Özellikle sanayi tesislerindeki yangın ve sızıntılar, ekolojik sistemde büyük zararlar oluşturabiliyor. Bu tür kayıplar, doğrudan ya da dolaylı olarak önce doğal hayatı ardından da insan sağlığını etkileyerek, ekonomik anlamda da kayıplara neden olabiliyor. Ekolojik zarar görebilirlik kapsamında, özel alanlar, tarım alanları ve su kaynaklarının yerleşimler ve yapılaşmış çevre ile ilişkilerinin tanımlanması büyük önem taşıyor.