Büyük Yeşilay ailesine gönül veren sevgili dostlar,
Hayat hikâyelerle örülü. Hepimizin bir hikâyesi, ..
1040
Yaşam
“Çocuklarınıza Onları Önemsediğinizi Hissettirin”
Hem pandeminin yarattığı genel panik ve endişe hâli hem de aylarca uzak kaldıkları eğitim hayatına geri dönmek çocukları nasıl etkileyecek? Ailelerin bu süreçte çocukların okula ve hayata adapte olmaları konusunda neler yapmaları gerekiyor? Bu ve buna benzer merak edilen pek çok önemli konuyu Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Muhammed Tayyip Kadak’la konuştuk…
Ailelerin içinde bulunduğumuz pandemiyi çocuklara ve ergenlere nasıl anlatması gerekiyor?
Covid-19 pandemisi hayatlarımızda köklü değişiklikler yaptı. Evler okul oldu. Anne-babaların çoğu bir yandan işlerini evden sürdürürken, bir yandan çocuk bakımı sorumluluklarını yürütmeye çalıştılar. Bu bakım sorumlulukları içinde uzaktan eğitimi takip etmek gibi işler de vardı. Pandemi sürecinin nasıl seyredeceğinin belirsizliğini koruduğuna bakıldığında, 2020-2021 okul yılında da bu etkileri hissetmeye devam edeceğiz. Bu süreçte okul paydaşlarının (anne-babaların, öğrencilerin, öğretmenlerin, yöneticilerin ve rehberlik servisinin) sosyal ve duygusal gelişiminin desteklenmesinin büyük önem taşıyacağına inanıyorum.
Covid-19 pandemisi dünya genelinde hem sosyoekonomik hem de günlük hayat pratiklerimizi derinden etkileyecek gibi görünüyor. Belirsizliğin halen sürmesi, kafalarda soru işaretlerine yol açıyor. Sosyal, yazılı ve görsel medyada doğruluğu sorgulanmadan birçok bilgi dolaşıyor ve çoğu kez de bunlar Covid-19 ile ilgili yanlış bilgiler oluyor. Bu süreç ebeveynlerde hem bireysel hem de çocukları ile ilgili endişelere yol açıyor. Bu uzun giriş cümlelerim, biraz çocuk ve ergenlere yanıt verecek kişilerin de aslında yanıt verirken ne kadar zor bir düzlemde yer aldığını ifade etmek içindi. Burada aslında hepimiz büyük bir “çatışma, mücadele” içindeyiz. Hem geleceğin nelere doğru evrildiğini bilmediğimiz bir süreç içindeyiz, hem de olağan yöntemlerimizin yeterli olmayacağını içten içe hissediyoruz. Bu biraz da Covid-19 denen “sağlık durumu”nun ne olduğu, ileride nelere yol açacağı hakkında belirsizliğin halen sürmesi ile ilgili. Bununla beraber aslında, “anne-baba olma”nın hepimize yüklediği misyonun da ta kendisi. Yani ebeveynler çocuklarına doğru ve yanlışı öğretmek isterken, bir şeyin sadece yanlış ya da doğru olduğunu değil, “Doğru” ve “Yanlış” kavramlarını öğretmeye çalışırlar. Özellikle de bugünlerdeki gibi doğru veya yanlışların net olmadığı durumlarda çocuklarla sağlıklı iletişim kurmak en temel unsurdur. Ebeveynler, destekleyici olmalılar ve her türlü soruya açık olduklarını hissettirmeliler. Gerçekleri saklamamalılar; çünkü artık çocuklar internet ve sosyal medya üzerinden her türlü bilgiye rahatlıkla erişebiliyorlar. Diğer türlüsü ebeveynlere ve geleceğe dair güven algısını olumsuz etkiler. Anlatılacaklar çocukların yaşı ve gelişim düzeyine göre basit ve yalın bir şekilde anlatılmalıdır. Ne kadar net ve yalın olsanız dahi çocuklar tekrar tekrar soru soracaklardır. Bu durum olağandır. Teyit edilmek istenmeleri hem gelişimsel olarak beklenendir, hem de kaygılarından kaynaklanabilir. Bu konuşmalar sırasında çocukların duygu, düşünce ve yanıtlarını anladığınızı ifade edin, onları onaylayın ve olduğu gibi kabul edin. “Korkulacak bir şey yok, korkma.” gibi ifadelerden kaçının. Çocuklarınıza onların sorunlarını, aklına takılanları önemsediğinizi hissettirin. Onlara gerçekçi olmayan sözler vermeyin. Okulda ya da evde güven içinde olabileceklerini söyleyin ancak hiçbir şekilde “Covid-19 yoktur.” algısı oluşturmayın. Bir diğer husus da, aileler genelde sadece sözlerinin çocuklar üzerinde etkili olduğu düşünme yanılgısı içindeler. Aslında çocuklar çok iyi gözlemcidirler. Ebeveynlerin olaylara tepkilerini görürler. Çocuklar anne-babalarının olaylara verdiği tepkilere, nasıl davrandıklarına doğrudan onlara söylediklerinden çok daha fazla duyarlıdır.
“İLETİŞİM SORUNLARI VE GERGİNLİKLER OLABİLİR”
Çocuklar uzun süre okuldan ayrı kaldılar ve bunun salgın sebebiyle olduğunu biliyorlar. Okulların açılmasına çok kısa bir süre kala çocuklar okula yeniden gitmek konusunda nasıl bir ruh halindeler? Hassasiyetleri neler? Size göre aileler ve çocuklar hangi sorunlarla karşılaşacak?
Yeniden okula gitmek durumunda, öncelikle tatil sonraları okula gitmekte, ders dinleme, ders çalışmak ya da ödev yapmakta isteksizlik, uykuya dalmakta zorluk, uyumak istememe, sabah uyanmakta zorluk, gündüz uykulu olma hâli, aileden ayrılmakta zorluk gibi şikayetler görülebilir. Covid-19 süreci ile okula gitmeden uzaktan eğitim yapılmaya başlanması ve sonrasında tatile girilmesi çocuklarda, özellikle de ilkokul çocuklarında, okula başlamakta ve adapte olmakta zorlanmaya yol açacaktır. Az önce saydığımız belirtilerin daha şiddetli görülmesi ihtimaldir. Dahası Covid-19 bulaşıcılığından dolayı ciddi derecede kaygılanma, hijyen konusunda hem kendi hem etrafındakileri uyarma, bazen de aşırı tepkisellik görülebilir. Aileler sosyal mesafe, hijyen, sık el yıkama, maske kullanımı gibi önleyici tedbirler konusunda aşırı hassasiyet gösterirken çocukların kaygılarını önemsemeyi göz ardı edebilirler. Bazen bunu örnek alıp çocuklar da arkadaşları ile iletişim sorunları yaşayabilir, hastalık taşıma kaygısı nedeniyle aralarında gerginlikler olabilir.
“BU SÜREÇTE EMPATİ HAYATİ DERECEDE KIYMETLİ”
Tam da bu noktada yeniden okulda olmaları, okula gitmelerindeki kaygıları gidermek için ailelere düşen görevler neler?
Çocuklar meseleleri kendi açılarından değerlendirme eğiliminde oldukları için kendileri, anne-babaları, dede ya da nineleri, kardeşleri gibi yakınları ya da arkadaşları ile ilgili endişeleri olur. Özellikle de işe gitme, yolculuk gibi durumlarda bu endişeleri çok artar. Ailelerin çocukların korku ve endişe düzeyini arttırmadan kuralların uygulanması konusunda okul ile birlikte destekleyici olmaları önemlidir. Çocuklarında daha önceden gelen psikolojik sorunları var ise psikiyatrist ya da psikologları ile iletişime geçmeleri gerekebilir. Öğretmenler ve okul yönetimi ile iletişim halinde olmak, hem çocukların hem de ailelerin bu süreci başarılı şekilde atlatmalarını sağlayacaktır. Özellikle de empatik olabilmenin bu süreçte okul, öğretmen, aile ve çocuk için hayati derecede kıymetli olacağını düşünüyorum.
Çocuklara pandemi döneminde kurallara uymaları konusunda nasıl yol gösterilebilir?
Uzaktan eğitim ve tatil sonrası okula dönüş bir yandan rutine tekrar kavuşmayı sağlayabilirken diğer yandan da ne getireceği bilinmeyen bir durumdur. Aslında rutine ve eskiye yani bilinene geri dönmenin, arkadaşlarıyla tekrar yan yana olabilme, bir arada oyun oynama, doğrudan temas ve iletişimde olmak gibi avantajları vardır. Bu yüzden yeni normallik sürecinde okullara dönüş biz yetişkinlerden daha çok çocukların temel ihtiyaçlarından biridir. Bununla beraber çeşitli dezavantajları da var. Özellikle, “yeni normal” bilinmeyen bir düzen olduğu için herkesi endişelendiriyor. Sağlık, hijyen ve sosyal mesafeyi korumanın zorluğu ile ilgili endişeler kaygı verici dereceye varabiliyor. Bu yüzden çocuklara bu konunun önemini hem konuşarak hem de gündelik hayatımızda uygulayarak göstermemiz, örnek olmamız gerekiyor. Çocukların bu dönemdeki bazı “gerçekten önemli şeylere direnç gösterme davranışları” ebeveyn ile çocuklar arasında daha önceden beri süregelen inatlaşma, çatışma gibi tutumlar nedeniyle olabilir. Bu nedenle profesyonel destek gerekebilir.
BAŞLICA ŞİKAYETLER NELER?
Sizin bu dönemde çocuklarda ve ergenlerde gözlemlediğiniz belirgin şikayetler neler oldu? Hem genel olarak pandemiyle hem de okuldan ayrı kalmalarıyla ilgili…
Öncelikle tüm çocukların ve ailelerin alışkın oldukları düzen bozuldu. Buna bağlı olarak, uyku düzenlerinde, yeme alışkanlıklarında ve fiziksel aktivitelerde birçok sorun görülebiliyor. Ekran maruziyeti, tablet, akıllı telefonla vakit geçirme, oyun oynama ve çoğu zaman da internet ve oyun bağımlılığı ile ilgili şikayetler arttı. Online eğitim programlarına uyumsuzluk, dersi takip edememe, dersi öğrenememe gibi şikayetler sıklıkla dile getiriliyor. Covid-19 olur muyum kaygısı ve aileden güvence isteme, yakınlarını kaybetme korkusu gibi endişelerde artış oldu. Bir de hem aileler hem de çocuklar uzaktan eğitim sürecinde dersler konusunda daha çok zorlandıklarını belirtiyorlar.
Tabii bunlar daha önce psikiyatrik başvurusu olmayan çocuklarda gözlemlediğimiz davranışlar. Bu şikayetlerdeki artış çocuk psikiyatrisine başvuranlarda dikkat çekiyor. Bunun yanında iç sıkıntısı, huzursuzluk, davranış problemleri tarzında depresif belirtiler, daha çok bedensel belirtilerle ilişkili anksiyete sorunları, obsesif kompulsif belirtilerde artış, sinirlilik, öfke kontrol sorunları, anne babaya karşı gelme, sınır ve kuralları zorlama, otizmde rutinlerin değişmesine bağlı irritabilite ve davranış problemlerinde artış, özel eğitime giden çocukların eğitime gidememesi gibi şikayetler oldukça sıklıkla başvuru nedeni olmakta.
Çocukların okula adapte olabilmesiyle ilgili ailelere önerebileceğiniz günlük rutinler, çocukların edinmesi gereken yeni alışkanlıklar, düşünce sistemleri neler?
Öncelikle çocukların endişelerini anlayışla karşılamalı, onları anladığımızı hem söylem hem de davranış olarak hissettirmeli ve göstermeliyiz. Okula düzenli gidilmeye başlanacağı ya da online derslere düzenli olarak katılmaları gerektiği konusunda bilgi vermek gerekir. Günlük yaşama dair rutinleri oluşturmak lazım. Ders saati, oyun saati, uyku ve yemek saatleri gibi... Bunun yanında çocuklara karşı toleranslı olmak ve esnek davranmak konusunda da tutarlı olmak gerekir. Bununla beraber stresle baş etmeyi azaltacak etkinlikler (oyun, etkinlik, beraber vakit geçirme gibi) yapılabilir. Özellikle de muhabbet ortamı sağlamak bu dönemde olumlu olacaktır.
ÇOCUK VE ERGENLERİN COVİD-19’A YAKLAŞIMI
Ergenler ve çocuklar arasında bu süreçte okula yeniden alışmak konusunda farklı davranış şekilleri gözlemlenebilir mi? Sizce her iki algı dünyası bu konuda nasıl işliyor?
Çocuklarda okula alışma, sabahları uyanma, derse katılma gibi rutinlere alışma, aileden uzaklaşma, hastalık kapma endişesi gibi durumlar gözlenebilirken; ergenlerde ise geceleri geç yatıp geç kalma isteği, sosyal medya kullanımı, oyunlara bağımlılık, aile ile çatışma, karşıt gelme gözlenebiliyor. Bunun yanında, özellikle ergenlik döneminde arkadaş ve sosyal çevre çok daha önemli hale geldiği için arkadaşları ile fiziksel olarak bir arada olma, karşılıklı muhabbet etme, dertleşme gibi ihtiyaçlarının kısıtlı olması gibi sorunlar ve bunlar ile ilgili gerginlik, tepkisellik ortaya çıkabilir. Tehdit ve tehlikeyi önemsememe, hafif görme gibi tavırlar zaten ergenlikte sıklıkla gözlemlediğimiz davranışlardır. Pandemi sürecinde ergenlerde riskli davranışlar (sosyal mesafe kurallarını yok sayma gibi) görülebilir; “Bana bir şey olmaz.” veya “Zaten koronavirüs o kadar da ciddi değil.” gibi düşüncelerde artış olabilir.
Ailelerin çocuklara bu dönemde yardımcı olabilmeleri için öncelikle kendi iç dünyalarında ve yaşam düzenlerinde nasıl bir yol kat etmeleri gerekiyor?
Açıkçası pandemi süreci herkeste “Artık hiçbir şey geçmişle aynı seyretmeyecek, çoğu şey değişecek.” düşüncesi oluşturdu. Bazı düşünürlerin bu konuda ciddi iddialarda bulunduğunu görmekteyiz. Bunun aksini savunanlar olsa bile, sosyal medya, internet, akıllı telefonlar sayesinde eskiden “Bu kadar da olmaz.” denilen şeyler bir bir gerçekleşiyor. Online alışveriş, online eğitim gibi konular hayatın merkezine doğru yer almaya başladı. Online psikiyatrik görüşmeler, psikoterapiler dahi artık rutin bir hâl aldı. Bununla beraber bu kadar erişilir olmak hayatını kolaylaştırırken bir yandan da özel hayatların sınırlarının daraldığı hissiyatını artırmaya başladı. Eskiden insanların evde veya tatilde işleri ile ilgili meşguliyetleri ve sorumlulukları bu kadar değildi, artık bu konularda beklentiler artıyor ve sanki gittikçe de artacak gibi görünüyor. Ancak bu durum herkesin öyle kolay baş edebileceği bir şey değil. Kendi başına kalabileceğimiz alanlar azalırken, online yaşam bizlerde sanal bir yaşantının içine doğru itildiğimiz hissini uyandırıyor. Bunun farkında olmayıp kapılıp gidenler meslek, aile, sosyal çevre ile ilişkilerinde ciddi sorunlar yaşayacaktır. Alışkanlıklar zamanla bağımlılık haline gelerek “nevzuhur bağımlılıklar” ortaya çıkacak gibi görünüyor. Bu da sanki Covid-19 sonrası için distopya algısı oluşturuyor.
İÇ HUZURU ARAMA GÜDÜSÜ
Her ne kadar olumsuz bir şeyler söylemiş olsam da bunlar gerçekleşebilecek tehditler. Ama ben yine de insanların iç huzurunu arama güdüsünün eksilmeyeceğini aksine bu süreçle bu güdünün daha da artacağını düşünüyorum. Yaşadığımız ânın farkında olmaya çabalama, geçmişin “keşke”leri ile geleceğin “evham”larının ötesine geçerek hayatımıza anlam katacak değerler için mücadele edebilmemiz en önemli reçete gibi duruyor. Sonuçta herkes için ailesi, çocukları, kendisi önemli ise bunlara anlam katacak şeyleri yapmaya çalışmak en önemlisi olmalı. Mesela ailesinden uzakta olanlar ailesiyle iletişimi arttırsa, yaşlılarımıza destek olabilsek, derdi olan bir insana küçük dokunuşlarda bulunsak, hayatımızda günlük telaşenin dışına çıkacak şeyler yapsak ve bunları yaparken zihnimizden geçen meşguliyetleri bırakıp yalnızca bunlarla ilgilensek... Bu tür kavramları sürekli olarak hayatımızın merkezine alabilirsek “Pandemi sonrası her şey değişecek ama kötüye doğru” diyenlerin aksine çocuklarımız için “hakikaten yaşanacak bir yaşam tarzını” yaygınlaştırabiliriz. Böylece hem yaşadığımız dünyayı hem de iç dünyamızı güzelleştirebilir ve yaşamımızı daha anlamlı kılabiliriz.
DOÇ. DR. MUHAMMED TAYYİB KADAK KİMDİR?
1980 yılında Malatya’da doğdu. 2005 yılında Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesinden mezun oldu. 2011 yılında Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalında ihtisasını tamamladı. 2011-2013 yılları arasında mecburi hizmetini Van’da tamamladı. 2013 yılından bu yana Cerrahpaşa Tıp Fakültesinde çalışmakta olan Uz. Dr. Muhammed Tayyib Kadak, Yeşilay ile 2013 yılında TBM hazırlık sürecinde tanıştı. Uz. Dr. Kadak, Yeşilay Bilim Kurulu Üyesi ve Yeşilay gönüllüsüdür.