Büyük Yeşilay ailesine gönül veren sevgili dostlar,
Hayat hikâyelerle örülü. Hepimizin bir hikâyesi, ..
1087
Yaşam
Daha İyi Hissetmek İçin Haydi Doğaya
“Kendimi üzgün, kaygılı ve stresli hissediyorum” diyenlerdenseniz yapabileceğiniz en iyi şeylerden biri doğaya sığınmak… Soluyacağınız her temiz nefes, duyacağınız her ses, gökyüzünün uçsuz bucaksızlığı, yeşilin rahatlatan tonları, denizin dinginliği… Tüm bunlar ruhsal sıkıntılardan sıyrılmanıza yardımcı olacak, bedeninizde bir canlanma hissedeceksiniz. Ne dersiniz, bu satırlar sizi doğaya davet eden bir çağrı olsun mu?
İnsanoğlu varoluşundan bu yana doğa ile etkileşim içerisinde. Biz insanlar biyolojik varlıklar olmamız sebebiyle doğanın bir parçasıyız ve yaklaşık dört milyar yıldır doğa içinde şekilleniyoruz. Çağlar değişip, sanayi ve teknoloji devrimleri ile toplumları yeniden şekillendiren dönemler yaşansa da insan doğa ile bağlarını korumanın bir yolunu her zaman bulmuş. Doğa ile insan arasında kuvvetli bir bağ hep olagelmiş. Peki, doğa insana neden çekici geliyor? Yaşama ve yaşayan sistemlere duyduğumuz cazibenin kökeni ne? İnsanların doğadan vazgeçememesi biyofili (biophilia) hipotezi ile açıklanıyor. Biyofili hipotezi insanların diğer yaşayan (biyolojik) sistemlere karşı içgüdüsel bir duygu ve bağ beslediğini savunan bir argüman. Yani temelde, yaşama ve yaşayan sistemlere karşı duyulan sevgi de denilebilir. Doğal dünyayı sadece güzel göründüğü veya bizde olumlu duygular oluşturduğu için sevmiyoruz. Doğal dünyayı seviyoruz çünkü genetik olarak bunu yapmak için kodlandık.
DOĞA STRESİ AZALTIP RAHATLATIR
Sayıları giderek artan araştırmalar, doğal yaşamın stresi azalttığı ve iyileşmeyi teşvik ettiğine, bu yolla da sağlığımız üzerinde yararlı etkiler oluşturduğuna işaret ediyor. Doğa; stresi azaltır, duygu durumunu iyileştirir ve zihinsel performansı artırır. Doğada olmak, modern yaşamın görüntü ve seslerinden uzaklaşmamızı sağlar. Doğada hem sakin hem canlı hem de hareketli hissederiz. Çevre psikologları Stephen ve Rachel Kaplan bu durumu “yumuşak büyülenme” olarak nitelendiriyor. Bu duyguyu siz de güzel bir doğa manzarasına tepeden bakarken, bir gün batımını izlerken hissetmiş olabilirsiniz. Kaplan, yumuşak büyülenmeyi Dikkat Restorasyon Teorisi’nde ele alıyor. Bu teori, doğaya maruz kalmanın sadece eğlenceli olmadığını, aynı zamanda odaklanma ve konsantre olma yeteneğimizi geliştirmemize yardımcı olabildiğini öne sürüyor. Dikkat Restorasyonu Teorisi’ne göre iyileştirici olan çevredir. Çevre, dikkatin doğrudan iyileşmesine yardımcı olur. Doğa, büyüleyici niteliklere sahiptir ve insanı istemsizce kendine çeker. İnsan zihnini veya ruhunu yoran herhangi bir çaba gerektirmez. Böylece, insanı dinlendirir ve rahatlatır.
Doğa fiziksel olarak da insan üzerinde olumlu etkilere sahip. Doğada vakit geçirmek kan basıncını ve stres hormonu seviyelerini düşürüyor, sinir sisteminin uyarılmasını azaltıp, bağışıklık sistemini güçlendiriyor. Doğanın insan psikolojisi üzerindeki etkisini araştırmaya yönelik yapılan bazı bilimsel çalışmalar, doğa manzarasına sahip hastane odalarında kalan hastaların, bina ya da duvar manzarasına sahip odalarda kalan hastalara kıyasla daha hızlı iyileştiklerini ortaya koyuyor. Benzer şekilde doğa fotoğraflarına bakan kişiler hem kısa hem de uzun vadede daha olumlu duygular deneyimlediklerini belirtiyor. Peki, doğada vakit geçirmenin psikolojimize ne gibi faydaları var? İşte doğanın ruhumuzda yarattığı o muhteşem etkiler…
DOĞANIN İYİLEŞTİRİCİ GÜCÜ
Stresli olduğunuz ya da bunaldığınızda dışarıda yaptığınız kısa bir yürüyüş ya da parkta geçirdiğiniz zaman sonrasında, yenilenme ve rahatlama hissini mutlaka yaşamışsınızdır. Doğada olmak öfke, korku ve stresi azaltıyor, olumlu hisleri artırıyor. Doğayla iç içe olmak sadece kendinizi duygusal olarak daha iyi hissetmenizi sağlamakla kalmıyor, aynı zamanda fiziksel refahınıza da iyi geliyor, kan basıncını ve kalp atış hızınızı düzenlerken, kas gerginliğini önlüyor, stres karşıtı hormonların üretimine katkıda bulunuyor.
Doğanın bazı organlarımıza direkt olumlu etkisi var. Örneğin, doğa göz sağlığımız için doğal bir panzehir. Bilgisayar Görme Sendromu (CSV) uzun süre ekrana bakmaktan kaynaklanan bir rahatsızlık. Bu tür maruz kalmalar görme duyumuzu olumsuz etkiliyor ve kuru gözler, miyop ya da kronik baş ağrıları gibi sorunlar ortaya çıkarıyor. Açık havada, özellikle de yeşil alanlarda zaman geçirmek, bu hastalık için en doğal çözüm olarak gösteriliyor. Yeşil çimlere bakıldığında, ağaçlar, çiçekler ve çevrenin diğer tüm yönleri odağı ve görme yeteneğini geliştiriyor. Benzer şekilde araştırmalar, açık havada günde dört saatten fazla zaman harcayan çocukların, görme problemleri geliştirme ihtimalinin her gün bir saatten az açık havada kalan çocuklardan dört kat daha düşük olduğunu gösteriyor. Bazı toplum sağlığı araştırmacılarına göre de doğa ile iç içe olmak ölüm oranlarını dahi azaltabiliyor.
KONSANTRASYON SEVİYESİ ARTIYOR
Doğada geçirilen zaman veya doğal manzaraları izlemek, konsantrasyon seviyesini artırıyor; dikkat eksikliği bozukluğunu azaltıyor. Normalde konsantre olmak için çevremizdeki uyarıcıları azaltır, filtreleriz. Oysa doğada birden çok duyuyu deneyimliyoruz ve bu konsantrasyonumuza katkı sağlıyor.
Doğa aynı zamanda hayranlık duyduğumuz ve kendimizi bizden daha büyük bir güce bağlı hissettiğimiz bir yer. Hatta araştırmalar evde ya da halka açık bir yerde yalnız olmaya göre, doğada tek başımıza olduğumuzda hissettiğimiz yalnızlığın daha az olduğunu ortaya koyuyor. Çünkü insan kendisini ruhsal olarak doğaya bağlı hissediyor.
YATIŞTIRICI GÜÇ
Doğa acı ile baş etmeye de yardımcı oluyor. Doğa sahnelerini odak noktamız hâline getirdiğimizde fiziksel ve zihinsel acılarımız gücünü kaybediyor. Çevre psikolojisi üzerine çalışan Texas A&M Üniversitesinden Profesör Roger Ulrich, bu konu üzerinde yaptığı araştırmasında doğa manzaralarını seyreden kişilerin fizyolojik ve psiko-fizyolojik tepkilerini ölçmüş. Kalp atışı hızı, kan basıncı, beyin dalgaları ve adale gerilimleri not edilen bireylerin, doğa manzaralarını seyretmenin ardından gerilimlerinin düştüğü gözlemlenmiş ve stresli duruma göre iyileşmenin hızlandığı kanıtlanmış. Ulrich’in diğer bir araştırmasında ise, safra kesesi ameliyatı geçiren hastaların kaldıkları odaların yarısı ağaç, yarısı da duvar manzaralı olarak belirlenmiş. Ağaç manzaralı odadaki hastaların ağrıyı daha iyi tolere ettiği, hemşirelere karşı olumsuz etkilerinin daha az olduğu ve hastanede daha az zaman harcadıkları görülmüş.
DOĞA, MUTLULUK SEVİYESİNİ ARTIRIYOR
Doğanın insan psikolojisi üzerindeki bir diğer olumlu etkisi genel refah düzeyini artırması. Doğada geçirilen zaman anksiyete düşüncelerine son vermeye yardımcı oluyor, taze düşünmemiz için zihnimizi yeniliyor. Yapılan bir araştırmada görüşülen kişilerin yüzde 95’i, doğada vakit geçirdikten sonra daha sakin ve dengeli hâle geldiğini söylüyor.
Bilimsel çalışmalar, doğanın etkilerinin, iyi olma duygusu sağlamaktan çok daha derin olabileceğini, doğanın suç ve saldırganlığın azaltılmasına da yardımcı olabileceğini gösteriyor. 2015 yılında İngiltere’de iki bin kişiyle yapılan araştırmada, doğaya daha fazla maruz kalmanın toplumsal uyumu artırdığı ve suç oranlarını önemli ölçüde düşürdüğü ortaya konulmuş. Yine İngiltere’de yeşil alanların olduğu bölgede yaşamanın olumlu etkilerinin ne kadar sürdüğüne dair 40 bin hane ile yapılan araştırma, doğanın insan yaşamı üzerinde çok büyük bir etkiye sahip olduğunu göstermiş. Araştırma sonuçlarına göre, yeşil alanların yoğunlukta olduğu bölgelerde yaşamanın üç yıl sonra bile olumlu etkilerini sürdürdüğü ve insanları mutlu ettiği ortaya çıkmış.
SOSYAL BAĞLARI GÜÇLENDİRİYOR
Doğada geçirilen zaman insanları birbirine ve daha geniş dünyaya bağlıyor. Doğal ortamlar, kişilerarası yakınlığı ve aidiyet duygusunu artırıyor. Buna göre yeşil alanlarda vakit geçiren insanlar daha cömert olma eğilimi gösteriyor, daha fazla sosyalleşiyor ve diğer insanlara daha fazla güveniyor.
Amerika Birleşik Devletleri’nde bulunan Illinois Üniversitesinde yapılan bir araştırmada, Şikago kenti çevresinde yeşil alan ve ağaç yer alan kamu konut binalarının sakinlerini çevrelerindeki insanları daha çok tanıdıkları, komşularıyla daha güçlü birlik duygusu yaşadıkları, birbirlerine yardım etme ve destekleme yönlerinin daha güçlü olduğu ortaya konulmuş.
120 DAKİKA KURALI
Doğaya çıkmanın insanların sağlığı ve refahı için iyi olduğu araştırmalarda net bir şekilde ortaya konuluyor. Peki, doğayla bütünleşen insanların sağlıklı hissettiklerini söyleyecek kadar yüksek bir “doğa dozu” almaları için doğada ne kadar zaman geçirmeleri gerekiyor? Bu süre haftada 120 dakika olarak belirlenmiş. Exeter Üniversitesi Avrupa Çevre ve İnsan Sağlığı Merkezinin gerçekleştirdiği araştırma sonuçlarına göre, haftada iki saat yeşil alanlarda zaman geçiren kişilerin doğada vakit geçirmeyenlere göre sağlık ve psikolojik olarak çok daha iyi oldukları belirlenmiş. Araştırma ayrıca doğada iki saat geçirme eşiğini aşamayanların hiçbir fayda elde edemediğini de göstermiş.
EKOTERAPİ UYGULAMALARI PSİKOLOJİK RİSKLERİ AZALTIYOR
Ekopsikoloji kavramı, bireyin doğa ile olan ilişkisinin diğer bireyler ve sosyal çevre ile olan ilişkilerini etkilediğini savunan bir görüş. Ekopsikolojiye göre her insan doğuştan gelen bir “ekolojik bilinç”le dünyaya gelir, ancak zamanla modernleşerek betonlaşan toplumda kişiler, bu bilinçten giderek uzaklaşır ve sonunda kopar. Doğadan giderek uzaklaşan insan bunun bir bedeli olarak mutsuzluk, yalnızlık ve sıkışmışlık hissi içinde kendi dünyasına yabancılaşır. Ekopsikolojiye göre insanlığın kurtuluşu ve huzura ermesi yalnızca doğaya dönmesi ile mümkündür.
Günümüzde yaygınlaşan kentleşme ile birlikte artan beton yapılar, kapalı alışveriş merkezleri, insanlığın doğayla olan etkileşimini büyük ölçüde azalttı. Büyük şehirlerde yaşayan insanlar zamanlarının yüzde 93’ünü kapalı alanlarda geçirmek zorunda kaldığından, psikolojik rahatsızlıklara da daha kolay yakalanıyorlar. Bu risklere karşı günümüzde pozitif psikoterapi kapsamında doğa terapisi/ekoterapi uygulamaları yaygınlaşıyor. Doğanın iyileştirici gücü olarak karşımıza çıkan ekoterapiyi hayatımıza dâhil etmek için şunları deneyebiliriz:
-
Daha çok yürüyün. Her gün yeşil alanda en az 30 dakika yürümeyi alışkanlık hâline getirin.
-
Eğer işiniz müsaitse kendinizi en yakın yeşil alana atın. Doğanın içinden çalışın, doğadan ilham alın.
-
Kendinize doğayla baş başa kaldığınız zamanlar yaratın ve bu anlarda yaratıcılığınızın sınırlarını zorlayacak aktivitelere yönelin. Örneğin, yanınızda getirdiğiniz tuval ve boyalarınızla karşınızdaki doğa manzarasını çizmeyi deneyebilirsiniz.
-
Doğada spor yapın. Koşun, ip atlayın, tırmanın, bisiklete binin.
-
Doğa meditasyonu yapın. İsterseniz bunun için özel bir tekniğe veya rehber niteliğinde bir videoya da bağlı kalabilirsiniz ama bizce en önemli olan doğanın içinde anda kalabilmek. Her neredeyseniz, oranın kokusunu içinize çekin, yüzünüze vuran rüzgârı hissedin, kuşların size mırıldandığı şarkılara kulak verin. O an, doğanın size sunduğu her türlü güzelliği içinize çekin.
-
Evdeki bitkilerinizle bolca ilgilenin. Onların bakımını düzenli olarak yapın, onlarla konuşun, sevginizi ifade edin.