Büyük Yeşilay ailesine gönül veren sevgili dostlar,
Hayat hikâyelerle örülü. Hepimizin bir hikâyesi, ..
1044
Madde Bağımlılığı
“Madde Bağımlılığının Gerçek Tedavisi Rehabilitasyondur”
Fiziksel, zihinsel, ruhsal ve toplumsal boyutları olan madde bağımlılığının tedavisinde rehabilitasyon merkezleri büyük bir öneme sahip. Madde bağımlılığı rehabilitasyon hizmetleri ve pandemi döneminde madde bağımlılığıyla mücadele konusunu Psikiyatri Uzmanı Dr. Arzu Çiftçi ile konuştuk.
Çağımızın en büyük tehditlerinden biri olan bağımlılık, hem birey hem de toplum üzerinde büyük yıkımlara yol açan sosyal bir sorun olmaya devam ediyor. Tüm paydaşların ve sivil kuruluşların mücadele ve gayretlerine rağmen bu tehdit, maalesef sağlıklı nesillerin yetişmesini engelleyen ciddi bir tehdit oluşturuyor. Pandemi döneminde daha da zorlu hale gelen madde bağımlılığıyla mücadele konusunun detaylarını ve tedavide önemli bir basamak olan rehabilitasyon sürecinin önemini Uz. Dr. Arzu Çiftçi’den dinleyelim.
“MADDE BAĞIMLILIĞI BİR HALK SAĞLIĞI SORUNUDUR”
Madde bağımlılığı nedir? Bu sorunu nasıl tanımlarsınız?
Madde bağımlılığı, bütün dünyada bir halk sağlığı sorunu olarak kabul edilmektedir. Sanırım, tıbbın hiçbir dalında sadece bireysel olarak kişinin kendisini değil, toplumun her basamağını etkileyen, biyolojik, psikolojik ve sosyal açıdan her alanı kuşatan ve tahribata yol açan, kronik bir başka hastalık yoktur. Madde bağımlılığını tanımlamadan önce, maddenin ne olduğunu tanımlamak gerekiyor. Bizim anladığımız anlamda madde yani psikoaktif madde dediğimiz kimyasallar, kullanıldıklarında kişinin duygu, düşünce ve davranışlarını değiştiren kimyasallardır. Madde bağımlılığı için bu tanım yeterli değil, çünkü kullanıldığında kişinin duygu, düşünce ve davranışlarını değiştiren birçok kimyasal madde vardır. Bizim konumuzla alakalı kimyasal maddeler, kullanım devam ederse beyinde bazı kimyasal ve biyolojik değişiklikler yapan, bunun sonucunda da kullanılmadığında zaman içerisinde, kişide fiziksel ve ruhsal sorunlara yol açan kimyasal maddelerdir. Konuyu daha iyi anlayabilmek için bazı kavramları açıklamak gerekiyor: Beynimizde ödüllendirme merkezi dediğimiz bir merkez var. Bu merkezin görevi oldukça hayatidir. Günlük hayatımızda yaptığımız tüm aktivitelerde, bu merkezden belli miktarda haz duymamızı ya da keyif almamızı sağlayan dopamin denilen bir hormon açığa çıkar. Bu da hafızamıza kaydedilir. Her aktivitede aynı miktarda dopamin üretilmez. Örneğin, arkadaşımızla sohbet ettiğimizde, yemek yediğimizde, birine yardım ettiğimizde, spor yaptığımızda farklı miktarlarda dopamin üretilir. Aynı zamanda, her yemek türünden de aynı miktarda keyif almayız ya da farklı arkadaşlarımızla zaman geçirdiğimizde farklı miktarlarda keyif alırız. Bu durum neden hayatidir? Dopamin, hayattan keyif almamız, benzer davranışları tekrar etmemiz için gerekli motivasyonu sağlar ve hayattan keyif almamaya başladığımızda mutsuz hissetmeye başlarız. Bununla birlikte, motivasyonumuz kaybolmaya başlar, hiçbir şey yapmak istemeyiz ve zamanla psikolojik bir hastalık olan depresyon tablosu gelişebilir. Yani, yaptığımız tüm aktivitelerden keyif almak lüks değil, hayatın sağlıklı devamı için bir zorunluluktur. Psikoaktif maddeler ise, kullanıldıklarında beynin ödüllendirme merkezini uyararak, hayatta karşılığı olmayan şiddette dopamin salgılanmasına yol açar ve kişinin yoğun keyif almasını ve rahatlamasını sağlar. Bu, ciddi bir deneyimdir ve tıpkı diğer aktivitelerimiz gibi, beynimizde hafıza merkezimize kaydedilir. Kişi maddeleri kullanmaya devam ederse, beynimizdeki merkezler, “Bir dakika burada bir terslik var!” uyarısı yapar. Beynimiz, dengede kalmaya programlanmıştır. Ortaya çıkan hormon, bu noktada kişinin hissettiği keyif ya da hazzı azaltır. Yani, ortaya çıkan dopamine yanıtı azaltır. Biz, bu duruma “tolerans” diyoruz. Kişi, kullandığı maddeye devam ederse, zaman içerisinde aynı miktarda madde kullanmasına rağmen, daha önce hissettiği kadar haz almadığını fark eder. Sonrasında, hem kullandığı maddenin miktarını hem de kullanım sıklığını artırır. Kullanım devam ederse, biyolojik olarak maddelerin etkisini azaltmak için oluşan değişiklikler kalıcı hale gelir. Zamanla kişi kullandığı maddeyi bırakır ya da miktarını azaltırsa, çok ciddi psikolojik ya da biyolojik sıkıntılar ile karşılaşır. Buna da “yoksunluk” diyoruz. Bununla beraber, kişi zaman içerisinde bu maddeye alıştığını, madde kullanmadığında sıkıntı yaşadığını fark eder ve madde kullanımıyla çok ciddi miktarda zihinsel olarak da maddenin etkileriyle ve yoksunluğu ile uğraşmaya başlar. Bu, kişinin elinde olan bir şey değildir.
Zaman içinde kişi sürekli, kullandığı uyuşturucu ve uyarıcı maddeyi düşünmeye başlar. Zihni bununla meşgul olur ve dolayısıyla da bulunduğu ortama konsantre olamaz. Öğrenciyse derslerinde başarısız olur, çalışıyorsa iş yerinde yeterli verimi alamaz. Kişi bunu fark etse dahi, kendisini madde kullanmaktan alıkoyamaz. Artık, yaşamının ve sağlığının olumsuz etkilendiğinin farkındadır; fakat, içine girdiği kısır döngüden kurtulamaz. Özetle, “Madde bağımlılığı nedir?” diye sorulduğunda, “Tüm yaşanan kayıplara rağmen kişinin kullandığı maddeyi bırakamaması, bıraktığı takdirde, ciddi biyolojik ve psikolojik sorunlar yaşaması, madde kullanmaya karşı kontrol edilemeyen aşırı istek duyması ile seyreden kronik bir beyin hastalığıdır.” diyebiliriz.
MUTSUZLUK, HAYAL KIRIKLIĞI, SUÇLULUK DUYGUSU…
Kişi neden ve nasıl bir kısır döngüye girer?
Madde kullanımı sonucu, beyin ödül merkezindeki değişiklikler ve tolerans mekanizması sonucu kişi artık, doğal hayatında hiçbir şeyden keyif alamaz hale gelir. Aynı zamanda kullandığı maddenin kendi de farklı birçok psikiyatrik hastalığın ortaya çıkmasını sağlar. Kişi, zaman içinde öfkeli, saldırgan, mutsuz, madde kullanmak dışında hiçbir şey yapmak istemeyen bir kişi haline dönüşür. Bununla birlikte, uyuşturucu ve uyarıcı maddeler aynı zamanda yasa dışıdır ve bağımlı kişi uyuşturucu ve uyarıcı maddeler alabilmek için birtakım yasa dışı yollara başvurmaya başlar. Doğal olarak, zamanla yaşadığı toplumdan dışlanır ve işini, ailesini, sosyal çevresini kaybeder. Madde temini için suç işleyebilir. Tüm bunlarla psikolojik olarak baş edebilmek için de kendisi gibi olan insanlarla birlikte olur ve yaşadığı mutsuzluk, hayal kırıklığı, suçluluk duygusu tekrar madde kullanımını etkiler.
“PANDEMİYLE BİRLİKTE ÖNCELİKLERİMİZ DEĞİŞTİ”
Pandemi döneminde madde bağımlılığıyla mücadele etmenin zorlukları neler?
Bu dönemde maalesef, tüm sağlık sektörü elimizdeki tüm olanaklar ile koronavirüsle mücadeleye ayrılmış durumda. Tüm gözler ve tüm dikkat Covid-19 geçiren insanlara yönelik olduğu için, bağımlılık tedavisi görenler sağlık sektöründen şu anda yeterince hizmet alamıyor olabilirler. Ayrıca, pandemi sürecinde toplumsal olarak da birçok sıkıntı yaşamaya başladık. İzolasyon, hastalık korkusu, yakınlarımızın kaybı, ekonomik kayıplar kısacası ruhsal olarak hepimiz etkilendik. Mutlaka madde kullanan insanlar da benzer sıkıntılar yaşıyorlar. Pandemi ile beraber önceliklerimiz de değişti. Hayatı bu düzeyde tehdit eden konular gündemimizde bir miktar ikinci planda kalmış olabilir.
REHABİLİTASYON TEDAVİ SÜRECİNDE BÜYÜK ÖNEM TAŞIYOR
Madde bağımlılığında rehabilitasyon tedavi nedir, nasıl uygulanır?
Madde kullanım bozukluğuna geri dönecek olursak, madde kullanımı kişinin maddeye başlama yaşı küçüldükçe, şiddeti artan bir şekilde yaşamının tüm alanlarını tahrip eden bir hastalıktır. Bugün gelinen noktada, madde kullanım bozukluğu tedavisinin başarılı olabilmesi için, kişinin hayatındaki tüm kayıplarının üzerinde çalışmak ve onları yerine koymak gerekiyor. Bu doğrultuda, tedavide kişiye biyolojik, psikolojik, sosyal, aile ve iş hayatı gibi tüm bu alanları kapsayacak bütüncül bir modelle yaklaşıp tüm kayıpları, yıkımları ya da eksikleri kapsayacak modeller kullanılmaktadır. Tam da burada rehabilitasyon kavramı ortaya çıkıyor.
Rehabilitasyon tanım olarak, kişinin yaşadığı hastalıktan dolayı ortaya çıkan kayıpların telafi edilmesi ve topluma sağlıklı bir birey olarak geri dönebilmesi için gereken tüm enstrümanların kullanılması anlamına gelmektedir. Bu anlamda, madde bağımlılığının gerçek tedavisi rehabilitasyondur. Ne yazık ki, hem madde bağımlıları hem de halkımız arasında kişilerin maddeyi bıraktıkları dönemde ortaya çıkan yoksunluk tablosunun tedavi edildiği arındırma dönemi, tedavi olarak düşünülmekte, bunun tedavinin sadece birinci basamağı olduğu ve tek başına asla yeterli olmadığı unutulmaktadır. Eğer kişi, arındırma dediğimiz aşamada tedaviyi bırakırsa, tekrar madde kullanmaya başlaması kaçınılmaz olur. Asıl tedavi bundan sonra başlar ve rehabilitasyon kişinin tekrar madde kullanımına dönmemesi için gerekli tedavilerin bütünüdür. Bu anlamda rehabilitasyon hizmetleri tedavi sürecinde büyük önem taşır.
“AİLE TEDAVİNİN PARÇASI OLMAK ZORUNDADIR”
Rehabilitasyon hizmetleri kapsamında madde bağımlılığı tedavisinde kullanılan standart yöntemler nelerdir?
Madde bağımlılığı tedavisi oldukça uzun sürelidir, minimum bir yıl sürmesi gerekmektedir. Rehabilitasyonu yani tedaviyi ayakta veya yatarak olmak üzere iki şekilde yapabiliyoruz. Tedavi ve rehabilitasyonun ilk basamağı detoksifikasyon yani arındırma dediğimiz yoksunluk dönemiyle başlar. Genellikle bu dönemde, hastaların yoksunluğa bağlı fiziksel ve psikolojik sıkıntıları olduğundan ilaç ağırlıklı, şikayetlerin gerilemesine yönelik tedaviler verilir. Tedaviye genellikle ayakta başlanır ve hastanın içinde bulunduğu koşullar göz önüne alınarak yatarak tedaviye yine birlikte karar verilir. İster ayakta ister yatarak olsun her iki tedavi için de kullandığımız standart terapi teknikleri bulunmaktadır. Fakat her hasta biricik ve özeldir. Bu sebeple günümüzde, bizde ve tüm dünyada uygulanan tedaviler bireyselleştirilmiş tedavilerdir. Bireysel programlar yapmakla birlikte, kullandığımız teknikler benzerdir. Rehabilitasyon merkezleri, rehabilitasyon hizmetleri anlamında psikoeğitim, grup terapileri, bireysel terapiler, iş uğraş terapileri, eğitime geri dönüş, aile terapileri, meslek edinme gibi kapsamlı tedavi basamaklarını kapsayan; kişinin hayatındaki tüm önemli alanları içine alan tedavi modellerini benimsemiştir. Günümüzde madde bağımlılığı bir aile sorunu olarak görülmektedir. Bu nedenle, bütün dünyada ve tabii ülkemizde de tedavi sürecinde aile tedavinin bir parçası olmak zorundadır. Hatta madde kullanım bozukluğu kişinin değil, ailenin bir hastalığı olarak görülmektedir. Dolayısıyla, toplumun ve ailenin bir parçası olan bireyin, toplum ve aile içerisinde ailesiyle birlikte tedavi olması başarı şansını oldukça artırmaktadır. Özetle rehabilitasyon, kişinin yaşamındaki tüm sorunları kapsayan bütüncül bir modeldir. Madde kullanım bozukluğunda, tedavinin uzun süreli olduğunu, kişinin tedavide kalma süresi uzadıkça iyileşme olasılığının arttığını, asıl tedavinin arınma sonrası başladığını sizin aracılığınızla hastalara ve yakınlarına anlatabilmek, hasta ve ailesinin tedavi arayışında doğru adreslere ulaşmasını sağlamak en önemli görevlerimizden birisidir.
UZ. DR. ARZU ÇİFTÇİ KİMDİR?
1972 yılında Kars’ta dünyaya gelen Uz. Dr. Arzu Çiftçi, 1996’da Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesinden mezun oldu. 1996-2002 arası Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesinde Ruh Sağlığı ve Hastalıkları ihtisasını tamamladı. 2002-2009 yılları arası 70. Yıl Fizik Tedavi Eğitim Araştırma Hastanesinde Konsultasyon Liyazon Psikiyatrisi alanında çalıştı. 2009’dan bu yana Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi ÇEMATEM Koordinatörlüğü görevini yürütüyor. Ayrıca 2019 yılından bu yana Erenköy Tuzla Bahar Rehabilitasyon Merkezi Koordinatörlüğünü sürdürüyor. Uz. Dr. Çiftçi’nin madde bağımlılığı alanında çalışmaları bulunuyor. Uz. Dr. Arzu Çiftçi, 2 kız çocuğu annesidir.