Büyük Yeşilay ailesine gönül veren sevgili dostlar,
Hayat hikâyelerle örülü. Hepimizin bir hikâyesi, ..
1041
Teknoloji Bağımlılığı
Oyun Bağımlılığı Nelere Yol Açıyor?
E-sporun bağımlılık riskini artırdığını vurgulayan Yeşilay Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Osman Tolga Arıcak, çocuk ve gençlerin riskli grupta olduğunu belirtiyor. Oyun bağımlılığının şiddeti normalleştirdiğine ve kumar bağımlılığına yol açabileceğine dikkat çeken Prof. Dr. Arıcak, anne-babasıyla ilişkisinde sorun olan çocukların özellikle risk altında olduğunu ifade ediyor.
Sokak oyunlarının yerini büyük oranda dijital oyunların aldığı günümüzde, eğlence anlayışını bilgisayar, internet ve dijital oyunlardan ayrı düşünmek maalesef çok zor hale geldi. Bu yeni durumun beraberinde getirdiği oyun bağımlılığı tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de giderek bir halk sağlığı sorunu haline geliyor. Prof. Dr. Osman Tolga Arıcak, oyun bağımlılığı hakkında yaptığımız söyleşide önemli açıklamalarda bulundu.
Oyun bağımlılığı nedir ve belirtileri nelerdir?
Oyun bağımlılığı “Son on iki ayda, oyunun diğer ilgi alanlarına ve günlük aktivitelere göre öncelikli hal alması, oyun oynama üzerinde kontrolün azalması ve olumsuz sonuçlarına rağmen oyunun devam etmesi” durumudur. Oyun oynama bozukluğu, bireyin kişisel, ailevi, sosyal, eğitimsel ve mesleki alanlarında işlev kaybı şeklinde kendini gösteren uzun süreli bir bozukluktur. Belirtiler çoğunlukla;
-
Önceden sevilerek yapılan şeylere karşı ilgi kaybı.
-
Oyun oynanmadığı zamanlarda da sadece oyunu düşünme.
-
Oyunu azaltmak ya da bırakmak istediğinde başarısız olma ve oynamaya devam etme.
-
Fiziksel (göz problemleri, aşırı kilo alma ya da kilo verme, uyku problemleri gibi), psikolojik (stres, kaygı, öfke gibi) ve sosyal (aile ve arkadaşlar ile ilişkiler) sorunlar yaşama ve buna rağmen oyun oynamaya devam etme.
-
Oyun nedeni ile iş, eğitim ve ilişkilere dair önemli bir fırsatı ya da fırsatları kaybetme.
-
Okuldan/işten ayrılma, eşinden ayrılma şeklinde kendini gösterir.
İNSANLAR NEDEN OYUN OYNUYOR?
İnsanları video/internet oyunu oynamaya yönelten etmenlerden bahseder misiniz?
Nedenler çok çeşitli gerekçelere dayanabilir. Bununla birlikte en çok rastladığımız nedenler:
Genetik ve fizyolojik faktörler: Hem kimyasal bağımlılıklar hem de kumar bağımlılığı ile ilgili yapılan genetik temelli araştırmalar, bağımlı bireylerin bağımlı olmayanlara göre genetik farklılıklar gösterdiklerini tespit etmiştir. Bağımlı bireylerin bağımlılığa genetik bir yatkınlıkla doğduklarına dair veriler her geçen gün artmaktadır.
Dijital oyunlar kişiye haz (keyif) verir: Bireyin hoşuna giden şeylerle etkileşime girmesi beyindeki dopamin salınımını artırır ve birey bu etkinlikten keyif duyar. Dijital oyunlar da bireyin hoşuna giden ortam ve etkinlikler yaratmasından ötürü bireyde haz yaratan bir özelliğe sahiptir. Haz arayışı, aslında pek çok bağımlılığın da ana unsurlarından biri olarak karşımıza çıkmaktadır.
Dijital oyunlar çok çeşitli, her yaştan ve gruptan insana hitap eden ve kolay ulaşılabilen eğlence araçlarıdır: Dijital oyunlar sayıca çok çeşitlidir. Her yaştan insana farklı alternatifler sunmaktadır. Sadece bilgisayardan değil, tabletten ve cep telefonlarından da oynanabildiği için zaman ve mekan sınırlamasını da ortadan kaldırmaktadır. Çoğu dijital oyun bedavadır ve internet olmadan da oynanabilmektedir.
Dijital oyunlar bireyin merak ve keşfetme duygusuna hitap eden araçlardır: Dijital oyunlar sundukları sınırsız ve keşfedilmeye açık dünyalarla kişiler üzerinde heyecan ve merak uyandırmaktadır. Keşfedilecek ülkeler, inşa edilecek binalar, kazanılacak eşyalar (itemler), ölmemek için gerçekleştirilen kaçışlar, tüm heyecanına rağmen risk ve tehlike içermeden güvenli bir şekilde kişinin saatlerce zaman geçirebileceği bir dünya sunmaktadır.
Dijital oyunlar zaman kavramını değiştirmekte ve akışı hızlandırmaktadır: “Akış” kavramı pek çok alanda insanın hoşuna giden durumlarda yaşanan algısal psikolojik bir durumdur. Sıkıcı bir dersteki ya da toplantıdaki bir saatlik süre bir gün gibi algılanabilirken, oyun başında geçen aynı bir saat bir dakika gibi kısa algılanabilir. Bu akış algısı, dijital oyunları cazip kılan önemli bir husustur ve zaman kontrolünün denetlenmesini de güçleştirmektedir.
Dijital oyunlar online ortamda sosyalleşmeyi kolaylaştırır: Dijital oyunlar kişiye evinden ya da yalnız başına da olsa herhangi bir mekandan çok sayıda insanla ilişki kurma, iş birliği yapma ve sohbet etme imkanı sağlamaktadır. Özellikle büyük ölçekli (devasa) çok oyunculu çevrimiçi rol yapma oyunları (Massively Multiplayer Online Role Playing Game-MMORPG) dünyanın her yerinden insanla bağlantı kurma ve sanal ortamda sosyalleşme imkanı sunmaktadır.
Dijital oyunlar bireye kimliğini farklı şekillerde inşa ve ifade etme imkanı sunmaktadır: Kimliğin tanımlanması sürecinde bireyin kendine ait farklı kimlik denemeleri olabilir. Bu durum gerçek yaşamda kişinin giyimiyle, saçıyla, sakalıyla, kullandığı aksesuarla ve hatta özdeşim modellerini taklidiyle kendini gösterirken; dijital oyunlarda seçtiği karakterlerin (avatarların) cinsiyeti, kılık kıyafetleri ve aksesuarlarıyla da kendini gösterebilir. Bir yönüyle oyunlar gerçek olmadıkları için tepki de çekmemekte, kişiye daha güvenli bir şekilde kendini ifade etme imkanı sağlamaktadır.
Dijital oyunlar sıkıntı, kaygı ve depresyonla baş etmede kolaylık sağlamaktadır: İnsanlar sıkıldıklarında, kaygı verici bir durumla karşı karşıya kaldıklarında ya da çökkün bir duygu durumu yaşadıklarında bu elem verici durumdan kurtulmak isterler. Bu duygulara neden olan koşulları değiştiremedikleri sürece yaşanılan olumsuz duygulardan geçici de olsa kaçış en sık başvurulan savunma mekanizmasıdır. Örneğin sınavlar yaklaştığı halde hâlâ sınavlara hazırlanmamış bir öğrenci yoğun bir sınav kaygısı yaşıyor olabilir. Bu kaygıdan geçici de olsa uzaklaşmak için bilgisayarda oyun oynamak bir rahatlama ve akış duygusu yaratıp kaygıyla geçen süreyi kısaltmaya imkan verecektir.
Dijital oyunlar başarma ve tamamlama duygusunu tatmanın kolay yoludur: Dijital oyunlar, hangi yaşta olursa olsun tüm insanlara “başarma” ve “tamamlama” duygusunu tattıran etkinliklerdir. Oyunlar seviye seviye olduğu için her insan bu oyunlarda başarılı olabilmektedir. Yine bir seviyeden diğerine geçiş tamamlama duygusunu da tattırmaktadır. Bununla birlikte bu oyunlardaki en büyük risk; her ne kadar geçici bir tamamlama ve başarma duygusu yaşansa da çoğu dijital oyunun bir sonu yani bitişi olmadığı için oynayan kişiyi kendine bağımlı kılabilmesidir. Günler, haftalar hatta yıllar boyunca süren oyunların sayısı gittikçe artmaktadır.
MADDE-BAĞIMLILIK İLİŞKİSİ YOK
Diğer bağımlılık türleriyle oyun bağımlılığını kıyaslar mısınız?
Kimyasal bağımlılıklarda bağımlı olunan madde bellidir ve tedavide doğrudan fizyolojik temelli ve destekleyici psikoterapinin yer aldığı bir tedavi uygulanır. Kişi bağımlılık yapan maddeden uzak tutulduğunda tekrarlama riski de azaltılmış olur. Yine bağımlılık yapan maddeye ulaşmanın bir maliyeti vardır. Kimyasal bağımlılıklar, kendini daha kolay gösterir. Bedensel belirtileri vardır. Tedavi edilmezse genellikle ölümle sonuçlanır.
Bununla birlikte oyun bağımlılığında bağımlılığa neden olan kimyasal bir madde mevcut değildir. Farklı ilaç tedavileri ve psikoterapi teknikleri uygulanmaktadır; fakat tedavide kalıcı sonuca ulaşılmış bir tedavi yöntemi henüz bulunabilmiş değildir. Yine davranışın tekrarlama riskini azaltmak için kişiyi telefon, tablet ya da bilgisayardan uzak tutmak daha zordur. Çünkü kişi günlük yaşamında işi ya da eğitimi nedeniyle bu teknolojik cihazları bir şekilde kullanmak zorundadır. Bu da bir süre sonra oyuna kayıp tekrar (nüksetme) riskini ortaya çıkarmaktadır. Aynı zamanda oyun bağımlılığını gizlemek daha kolaydır.
Oyun bağımlılığı yaş grupları olarak en çok kimleri tehdit ediyor?
Çocuk ve gençler en riskli grupta yer almaktadır.
E-SPOR MASKELİ BİR TEHDİT
Son yıllarda giderek artan e-spor organizasyonlarının, takımlar ve oyuncuların giderek artmasının oyun bağımlılığını artırmadaki etkisi nedir?
Türkiye’de 30 milyon genç bilgisayar oyunu oynuyor ki bu da nüfusun yüzde 36’sı demek. 7-8 milyon olan e-sporcu sayısının hızla artacağını tahmin ediyoruz. Bu çocuklar gerçek anlamda “E-sporcu olmak istiyorum.” dediklerinde, günlerinin 8-9 saatini bilgisayar başında geçirmek zorundalar. Bağımlı olmasalar bile başarılı olmak için bunu yapacaklar. Okula gitmeyecekler ve ders başarıları düşecek. Birçoğu ergenlik döneminde. Yani tam gelişim çağındayken çocuğunuzun 8-9 saat koltukta oturduğunu düşünün. Bunun neresinin sağlıklı olduğunu savunabilirsiniz?
E-sporun aslında gölgelenmiş ve maskeli bir biçimde bazı gençleri internet oyun bağımlılığına götürdüğünü düşünüyorum. Hepsini değil. Böyle bir iddiada bulunursak yanlış olur. Çünkü bağımlılık bir hastalık ve biz 30 milyon genç içinden, e-spor nedeniyle risk taşıyanların bağımlı olma ihtimalini artırmış olacağız. E-spor bağımlılık riskini artıracak. “Her e-spor oynayan kişi bağımlı olacak.” diye bir durum söz konusu değil. Biz e-sporun herkeste bağımlılık yapacağını iddia etmiyoruz. Her alkol, sigara içen de bağımlı değil. Ama, “Ben sigara içmeye başlasam da bağımlı olmam.” diyemezsiniz. Kimseye de şunu söylemezsiniz: “Sigara iç, bağımlı olmazsın.” Aynı şey e-spor için de geçerli. “E-spor oyna, bağımlı olmazsın.” diyemeyiz. Kişi nasıl sigarayı ağzına koyduğunda bağımlı olma riski taşıyorsa, e-spor oynamaya başladığında da bağımlı olma riski taşıyor demektir.
1 MİLYAR DOLARLIK DEV PAZAR
Ekonomik pazarın büyüklüğü göz önüne alındığında, dijital oyun sektörü ve bunları destekleyen global şirketler ne gibi tehditler barındırıyor?
Gençlerin oynadığı bilgisayar oyunlarının Türkiye’deki yıllık pazarı 500 milyon dolar. E-spor işin içine girdiğinde dünya genelinde 1 milyar doların üstünde bir pazar söz konusu. Dünyada e-spor lig maçlarında 20 milyon dolar ödül alabiliyorsunuz. İster istemez bu durum şirketlerde iştah kabartıyor. Şirketler elbette ki para kazanmak, kâr etmek isteyecek. Ama önemli olan bunu etik ve evrensel ahlaki kurallara uyarak yapabilmeleri. İnsanların sağlığı, eğitimi, faydası ve geleceği öncelik olmalı. Öncelik para ve kâr olursa daha çok insan kaynağımız heba olacak demektir.
NORMALLEŞEN ŞİDDET
Şiddet içerikli oyunlar, oynayanlarda ve oyun bağımlılarında ne gibi olumsuz etkilere yol açıyor?
Şiddet içerikli oyunlar sürekli oynandığında şiddet davranışının kanıksanmasına ve kişinin zihin dünyasında “normalleşmesine” yol açıyor. İnsan beyni, tekrarlayan eylemler sonucunda yeni nöral (sinirsel) devreler oluşturuyor. Bir anlamda programlanıyor. Eğer kişi çok fazla şiddet eylemine maruz kalıyor ve bundan da oyunlar vasıtasıyla zevk alır hale geliyorsa; kriz durumlarında bir kişiyle çatışma yaşadığında bu sinir devreleri harekete geçip kişiyi benzer eylemler göstermeye itebiliyor. Sorunları çözmek için şiddeti birincil çıkar yol olarak görebiliyor. İnsanın kriz durumlarında soyut yani akli selim düşünmesi zor bir durumdur. Somut ve programlanmış devrelerle hareket eder. Bu nedenle beynimize ne ekersek zor zamanlarda da onu biçeriz.
KUMAR BAĞIMLILIĞI RİSKİNİ DE ARTIRIYOR
Oyun bağımlılığı ve kumar arasında nasıl bir ilişki var?
Özellikle oyunlarda parayla item almak, oyunlarda kullanılan şans kutuları, çekilişler, oyunların kumar oyunlarına benzer görüntüler ve sahneler içermesi, oyun oynayan gençleri bahis ve kumar oyunlarına özendirebiliyor. Henüz doğrudan bir ilişki gösterilmemiş olsa da yeni çalışmalar oyun bağımlılarının kumar bağımlılığı geliştirme riski de taşıdığını gösteriyor.
TABLET-BİLGİSAYAR ÖDÜL DEĞİLDİR
Oyun bağımlılığının önlenmesi için ne gibi tedbirler alınmalı?
Lütfen anne-babalar küçük yaştan itibaren çocuklarını oyalamak için, yemek yedirmek için ellerine tablet ve telefon vermesinler. Tableti ve bilgisayarı ödüllendirme aracı olarak kullanmasınlar. “Eğer ödevini yaparsan bilgisayarda oynayabilirsin.” diyor anneler. Çocuk ödevini yapıyor ve bilgisayara girip şiddet içerikli oyun oynuyor. Yani şiddet içerikli oyun oynamak çocuk tarafından bir “ödül” olarak algılanıyor. Böylece anne-babalar istenen bir davranışı geliştirmek isterken kendi elleriyle çocuklarını istenmeyen davranışlar kazanmaya itiyorlar. Küçük yaştan itibaren anne-babanın çocuğuyla kuracağı güven ve saygı ilişkisi çok önemli. Anne babalar çocuklarıyla bu güven ilişkisini geliştirmeyip onlara zaman ayırmadıklarında çocuklar bağımlılıklara daha kolay meylediyor. Yeşilay olarak yaptığımız araştırmaya göre, anne-babasıyla ilişkisinde sorun olan ve ailesinde huzur olmayan çocuklar daha fazla oyun bağımlısı oluyor. Anne baba ve çocuk arasındaki güven ilişkisi koruyucu bir faktör. Bu yüzden ebeveynlere her gün yarımşar saat çocuklarıyla bire bir oyun oynamalarını öneriyoruz. İlgilenmek onların sadece maddi ihtiyaçlarını karşılamak değil, onlara zaman ayırmak anlamına geliyor. Ortak etkinliklere mutlaka zaman ayırmakta fayda var.
TEDAVİ YÖNTEMLERİ
Oyun bağımlığının tedavisinde ne gibi yöntemler kullanılıyor?
Şu ana kadar en etkili tedavinin “İlaç, Bilişsel Davranışçı Terapi ve aileye verilen psikoeğitim” olduğu görülmüş. Yine bağımlı bireyin spor ve sanat gibi sevdiği ve yapabildiği sürekli ve düzenli bir etkinliği yapması da tedavide fayda sağlıyor. Bununla birlikte bağımlılığın bir hastalık olduğunu unutmamak gerekiyor. Bağımlılık, ömür boyu süren, azalsa ya da kaybolsa da tekrarlama riski olan bir sorundur. Bu nedenle tedavi olan bireyin düzenli ve sağlıklı bir hayat sürmesi büyük önem taşımaktadır.
Madde ile ilgili bağımlılıklar toplum tarafından daha iyi tanınırken oyun bağımlılığını da içeren madde ile ilgili olmayan bağımlılık türleri için nasıl toplumsal farkındalık oluşturulabilir?
Kamu spotlarının, televizyon dizilerinin ve filmlerin, okullarda okutulacak “dijital vatandaşlık” derslerinin toplumsal farkındalık oluşturmada oldukça etkili olacağını düşünüyorum.
PROF. DR. OSMAN TOLGA ARICAK KİMDİR?
Prof. Dr. Osman Tolga Arıcak, 1993 yılında İstanbul Üniversitesinden mezun oldu. Yüksek lisans ve doktorasını Marmara Üniversitesinde tamamladı. 1994 yılında Trakya Üniversitesi Eğitim Fakültesinde çalışmaya başlayan Arıcak, 1999 yılında yardımcı doçent oldu. Prof. Dr. Arıcak, 2006-2007 yılları arasında Indiana Üniversitesi Eğitim Psikolojisi Bölümünde konuk araştırmacı, 2007-2008 yılları arasında ise Tulane Üniversitesi Psikoloji Bölümünde öğretim üyesi olarak çalıştı. 2010 yılında Eğitim Psikolojisi alanında doçent oldu. 2013-2014 akademik yılında Harvard Üniversitesi Berkman Center for Internet and Society Gençlik ve Medya Laboratuvarında araştırmacı olarak çalışan Arıcak, halen Hasan Kalyoncu Üniversitesi Psikoloji Bölümünde öğretim üyesi olarak görev yapmaktadır. Prof. Dr. Arıcak, Türk Psikolojik Danışma ve Rehberlik Derneği, Amerikan Psikologlar Derneği, Uluslararası Okul Psikologları Derneği (ISPA) Üyesi ve aynı zamanda Yeşilay Bilim Kurulu Üyesidir.