Büyük Yeşilay ailesine gönül veren sevgili dostlar,
Hayat hikâyelerle örülü. Hepimizin bir hikâyesi, ..
1048
Bağımlılık
"Özgürlük ve Sorumluluk Birbirini Tamamlar"
Ergenlikte pozitif farkındalık deneyimine sahip olan gençlerin sağlıklı iletişim kurabildiğini belirten Dr. Araştırma Görevlisi Neslihan Yaman’a göre duygularını fark edebilen, düzenleyebilen ve “hayır” deme becerisi geliştirmiş olan gençler bağımlılıklardan uzak durma noktasında daha başarılı oluyor.
Farkındalık nedir? Ergenlik çağında bir genç için farkındalığın öneminden bahsedebilir misiniz?
Farkındalığı, kısaca “içinde bulunduğumuz anda olmak” şeklinde tarif edebiliriz. Yani bu duygularımızın ve zihinsel performansımızın farkında olmak, aynı zamanda onları kontrol edebilmek anlamına gelir. Bir diğer ifadeyle, dikkatin anlık yaşantılara odaklanması ve içsel deneyimlerin gözlemlenmesini kapsayan zihin ve beden pratiği olarak da ifade edebiliriz. Farkındalık anlarında tüm duyumlarımıza dikkatlice odaklanılabilir, geçmiş veya gelecekteki deneyim veya duyguların esiri olmadan “şimdi ve burada” olunabilir. Farkındalık anları yargılamadan uzak ve kabullenmenin yer aldığı deneyimleri içerir.
Fırtınalı bir dönem olarak da adlandırılan ve bireyselleşmenin ilk adımlarının atıldığı ergenlik dönemindeki bireylerin kendini daha iyi tanıyabilmesi, kendindeki değişimleri fark edip uyum sağlayabilmesinde artan farkındalık deneyimlerine ihtiyaç vardır. Bu noktada, farkındalık düzeyinin artması, kişinin farklı durumlar karşısındaki tepki biçimlerinin çeşitlenmesi, böylelikle gerek hayatında gerekse ilişkilerinde farklı alternatifler keşfetmesi bakımından önemlidir. Sağlıklı iletişim ve ilişkilerin temel kaynaklarından biri de ergeninin hem kendinin hem de diğerlerinin duygu, düşünce ve davranışlarının farkında olabilmesidir.
Pek çok araştırma sonucu bize artan farkındalıkla birlikte olumlu duygularda, empati düzeyinde, motivasyonda, akademik başarıda, duyguların ve kaynaklarının farkına varabilmede, duygularını düzenleyebilmede artış olduğunu; buna karşın depresif belirtilerde, madde kullanımında, kaygı ve stres düzeyinde ise azalma olduğunu gösteriyor. Farkındalığın artırılmasıyla ilgili tekniklerin öğrenilmesi, bağımlılıktan kurtulma, bağımlılık sürecinde görülebilen ani öfkelenme ve saldırganlık içeren tutum ve davranışlar, içe dönüklük ya da davranış sorunlarından da uzaklaşmada işlevsel sonuçlar doğuruyor. Bu bakımdan söz konusu durumlarla yoğun karşılaşılan ergenlik dönemindeki farkındalık çalışmaları büyük önem kazanıyor.
“ERGENLİK BİR ARAYIŞ DÖNEMİDİR”
Ergenlerde ve gençlerde farkındalık nasıl sağlanır? Özgürlükler ve sorumlulukların sınırları nelerdir?
Bireyin kendisine dair farkındalık kazanması ve kendi özelliklerini tanıması kişilik gelişiminin önemli bir parçasıdır. Ergenlik dönemi de bu anlamda kişinin kendi özelliklerine dair arayış içinde olduğu bir evredir. Ergenlik dönemindeki bireylerle yürütülecek farkındalık çalışmalarında psiko-eğitsel çalışmaların yanında teoriyi pratiğe dökebilecekleri ve içselleştirebilecekleri terapötik bireysel yahut grup uygulamalarına ihtiyaç vardır. Özellikle okullara ve okullarda çalışan psikolojik danışmanlara bu anlamda çok iş düşüyor. Öncelikle psikolojik danışmanların kendilerine yönelik düzenlenecek hizmet içi eğitimlerle ergenlik dönemindeki bireylerde farkındalık üzerine desteklenmesi, ardından öğrencileri bu konuda uygulamalı çalışmalarla desteklemeleri yerinde olacaktır.
“ÖZGÜRLÜK VE SORUMLULUK BİRBİRİNİ TAMAMLAR”
Gençler ve ergenler özelinde değerlendirdiğinizde özgürlük ve sorumluluk kavramlarıyla ilgili neler söylersiniz?
Özgürlük genel anlamıyla, belirli sınırlar dahilinde diğerlerinin özgürlüklerini kısıtlamadan kişinin dilediğini yapabilmesidir. Sorumluluk ise kişinin tüm yapıp ettiklerinin ürettiği sonuçlarıyla birlikte sahiplenmesi ve sonucuna rıza göstermesi durumudur. Özgürlük ve sorumlulukların sınırlarını içsel ve dışsal kaynaklar bakımından iki türlü ele alabiliriz. İçsel kaynaklarda, her şeyden önce kişinin yapıp ettiklerinden kendisinin sorumlu olması durumu karşımıza çıkar. Bu bakış açısında özgürlüğün temelinde kişiye ait içsel süreçlerden bahsedebiliriz. Fakat yapıp ettiklerimizden her şeyden önce kendimizin sorumlu olduğu düşüncesi, toplumsal bağlardan yalıtılmış soyut bir bireyciliği de işaret ediyor. Bu da, diğerlerine karşı sorumluluğu arka plana atabiliyor. Dışsal kaynaklar ise özgürlüğün gerçekleşmesinde diğerlerinin varlığına duyulan ihtiyacı işaret eder. Bu da kişinin kendi sorumluluğunu üstlenmesinin önüne geçen, onu pasif konumda tutan bir süreçtir. Dolayısıyla özgürlük ve sorumlulukları birbirinden ayırmadan birbirinin tamamlayıcısı olarak görmek gerekir. Zira biri olmadan diğerinin varlığından bahsetmek mümkün değildir. Bu bakımdan, ergenlikteki özgürlüklerin sınırları kişinin ne kadar sorumluluk üstlenebileceğiyle doğru orantılıdır.
“FARKINDALIK KORUYUCU FAKTÖRDÜR”
Farkındalık ile madde bağımlılığı arasında nasıl bir etkileşim vardır?
Madde kullanımının başlangıcı ve devamını etkileyen önemli etmenlerden biri etkisiz baş etme mekanizmalarıdır. Bu sebeple, bağımlılık öncesi bireylerin duygularını etkin bir biçimde düzenleyebilmesinin ve farkındalıklarının gelişmiş olmasının koruyucu faktör olduğunu söyleyebiliriz. Kendini tanıyabilme yolculuğunda birçok yol mevcut olmakla birlikte, farkındalık geliştiren, duygularını fark edebilen ve düzenleyebilen kişilerin doğru istikamette olduğunu söyleyebiliriz. Bu da kişinin maddeyi kullanma davranışını ve madde kullanım nedenlerini fark edebilmesini, tekrar başlamamak için neler yapabileceğinin yolarını keşfetmesini mümkün kılar. Bu bakımdan, kişinin kendisini tanıması madde kullanımının sonlandırılması mücadelesinde önemlidir.
KİMLİK OLUŞUM SÜRECİ
Gençlerin kimlik sahibi olma sürecini açıklar mısınız?
Ergenlik, bireylerin bedensel, duygusal, bilişsel ve sosyal yönlerden kendi ilgi alanlarını ve becerilerini fark edip sağlıklı bir kimlik geliştirme çabasında olduğu bir evredir. Aynı zamanda “Ben kimim?”, “Diğerlerinin gözünde ben kimim?” gibi sorulara yanıt arandığı bir dönemdir. Bu evredeki temel gelişimsel süreci “kimlik oluşumu” olarak tanımlıyoruz. Kişi, bu dönemde bilişsel ve bedensel gelişiminin daha fazla farkına varır, bedenini tanımaya ve buna uygun bir kimlik belirlemeye yönelir. Bu süreci incelediğimizde, her gelişim evresinin kendinden önceki evrelerin etkisiyle oluştuğunu ve kendinden sonraki dönemleri de şekillendirdiğini görüyoruz. Önceki gelişim basamakları sağlıklı bir şekilde tamamlandığında daha sonraki evreler de benzer şekilde sürdürülebiliyor. Fakat önceki gelişim evrelerinde ulaşılması gereken temel kazanımlarda yoksunluk söz konusuyla, sağlıklı bir kimlik oluşumu da zorlaşıyor.
Kimlik oluşumun temelinde taklit ve özdeşim kurma yatar. Kişi, ilgisini çeken, beğendiği kişi ya da kişileri taklit yoluyla “Ben kimim?” sorusuna yanıt bulmaya ve kim olacağını belirlemeye çalışır. Diğer taraftan, toplumsal beklentiler de kimlik oluşumda belirleyici olabiliyor. Bu dönemde bireylerin içe dönebildiğini, kendileriyle daha fazla vakit geçirme istediği içinde olduğunu gözlemliyoruz. Bireyselleşme ve özerklik kazanmanın temeli olan bu davranışları sağlıklı bir kimlik oluşumunun belirleyicisi olarak düşünebiliriz. Kimlik gelişiminde bir keşif süreci olan bu dönemde tam anlamıyla bir ayrışma gerçekleşmese de bireylerin aileye bağımlılıktan uzaklaştığını söyleyebiliriz. Akran ilişkilerinin, aile ilişkilerinden daha öncelikli tutulması bunun önemli göstergelerinden biri. Bunun yanında sigara, alkol, madde kullanımı gibi yeni deneyimlere hatta risk alma davranışlarına yönelmenin ergenlik döneminde oldukça yaygın olduğunu görüyoruz. Bu dönemin başarıyla atlatılmaması kimlik karmaşasını da beraberinde getirebiliyor.
“DOĞRU ROL MODEL DAVRANIŞI ÇOK DEĞERLİ”
Gençlerin kendilerini daha iyi anlama ve ifade etmelerine, özgüven ve öz değer oluşturmalarına nasıl yardımcı olunabilir?
Gençlerin yüz yüze kaldıkları temel problemlerin pek çoğu toplum içindeki durumlarını belirleyememiş ve rollerini bulamamış olmalarıyla ilişkili. Ergenlerin kendilerini olduğu gibi, yargılamadan kabul eden, sevgi, saygı gösteren, güvenen ve destekleyen özdeşim modelleri ile karşılaşması, sağlıklı bir kimlik gelişiminde, bunun yanında özgüven ve öz değer oluşturulmasında oldukça önem taşıyor. Yani burada gençlere öncülük eden büyüklerin gördükleri yanlışları yalnızca sözle veya nasihatle düzeltmeleri yerine onlara güzel örnekler sunan birer rol model olma gayretlerinin çok daha değerli olduğunu söyleyebiliriz. Aynı zamanda, karar alma durumlarında ergen bireylerin görüşlerinin alınması, yapılacak eleştirilerin incitici olmayacak şekilde yapılması, ilgi ve yeteneklerinin desteklenmesi, hayallerinin saygıyla karşılanması özgüven ve öz değer oluşumda önemli destekleyiciler arasındadır diyebiliriz.
YAŞA UYGUN KURALLAR VE SAĞLIKLI İLETİŞİM
Ergenlik döneminde ebeveynler kuralları nasıl belirlemeli? Gençlere nasıl sınırlar koyulmalı?
Erken yaşlardan itibaren ebeveynlerin çocuklarına neyin faydalı, neyin önemli olduğu konusundaki rehberliği çocuklar açısından önemli bir ihtiyaç. Ergenlik dönemi, bireylerin kurallara uymakta zorlandığı bir evredir. Öncelikle ebeveynlerin ergenlik döneminin temel gelişimsel özelliklerini bilmesi önemli. Böylelikle yaşa uygun kurallar belirleyebilmeleri ve çocuklarıyla uygun iletişim yollarını kullanabilmeleri de kolaylaşıyor. Ergenlik döneminde ebeveynlerin kuralları, makul ve uygulanabilir, tutarlı, baskı ve ısrardan uzak nitelikte olmalıdır. Kuralların ebeveyn ve çocuğun konuşarak ve herkesin isteklerini paylaşabildiği bir iş birliği düzleminde belirlenmesi ve sonrasında alınan kararlarla ilgili tutarlı olunması önem taşıyor. Bu sebeple, herhangi bir karar alma, kural belirleme, sınır koyma durumlarında ergenin de sürece dahil edilmesine ve söz hakkına sahip olmasına ihtiyaç olduğunu belirtmek önemlidir. Bir sonraki adımda ise son söz her ne kadar ebeveynde olsa da kuralların yahut sınırların sebepleri anlatılmalı, ergenlerin mevcut durumla ilgili duygu ve düşünceleri alınmalıdır. Ayrıca kuralların olabildiğince az sayıda, olabildiğince açık ve net olması gerekiyor. Bir diğer önemli husus, belirlenen kuralın ihlali ya da sınırların aşılması halinde görmezden gelinmemesidir. Sınırın net olmadığı ve aşılabildiği görüldüğünde bu durum davranışın tekrarlanmasının önünü açacaktır. Önceden yani kuralların belirlenmesi aşamasında kurala uyulmaması ya da sınırın aşılması durumunda neler olabileceğinin belirlenmesi, ergenin davranışlarının sonuçlarını önceden görmesini sağlayabilir. Böylelikle cezalandırmadan uzak bir yöntemle süreç daha işlevsel bir şekilde yürütülebilir.
“ ‘HAYIR’ DİYEBİLMEK TEHLİKELERDEN KORUR”
Ergenlikte “hayır” diyebilmenin öneminden bahsedebilir misiniz?
Kültürümüzde “hayır” diyebilme kabul edilmesi güç, kimi zaman da bencillik olarak tanımlanabilen bir eylem. Halbuki “hayır” diyebilmek öğrenilen yahut öğretilebilen önemli bir sosyal beceridir. Erken yaşlarda “hayır”ı sıklıkla kullanan çocukların zamanla aileye, topluma uyumunun kolaylaşması adına bu söylemlerinin “evet” üzerinden dönüşüme uğradığını veya uğratıldığını görüyoruz. Halbuki buradaki dönüşümün yol açabileceği risklerin farkındalığına ihtiyaç var. Öncelikle gencin kendini tanıması, kendini tehlikelerden koruması, istenmedik durumlar karşısında “hayır” diyebilmesi önceliklerimiz arasında olmalı. “Hayır” diyebilme çocukluk evresinde gerek bedeni tanıma gerekse sınır koymada çocuklara yardımcı oluyor. Ergenlik dönemi üzerinden değerlendirecek olduğumuzda, bu evre arkadaşlık ilişkilerinin ön plana çıktığı, kişinin kendisini bu ilişkiler üzerinden tanımlamaya, kendi değer algısını şekillendirmeye çalıştığı bir evre aynı zamanda. Aynı zamanda akran baskısının da en çok deneyimlendiği evre. Ergen için arkadaşları tarafından kabul edilmek, sevilmek, takdir edilmek önemli bir ihtiyaç olabiliyor. Bununla birlikte, “hayır” diyebilme becerisinin varlığı, akran baskısına karşı koyma sürecini kolaylaştırıyor. Çocuklara imkan tanındığında “hayır” diyebilmek, ilk yıllarından itibaren hayatlarının önemli bir koruyucu becerisi olarak onlara eşlik edebiliyor.
“ÖNCE AİLELER ‘HAYIR’ DİYEBİLMELİ”
Bizim kültürümüzde “hayır” diyebilmek maalesef çok kabul edilen bir durum değil. Gençlerimiz “hayır” diyememekten nasıl kurtulur?
Ergenlik dönemindeki bireyler üzerinden ele aldığımızda, “hayır” diyebilme becerisinin kazandırılmasında ya da geliştirilmesinde ailelerle iş birliği önemli. Ailelerin bu konuda bilgilendirilmesi, önce kendilerinin “hayır” diyebilme becerilerinin artırılması ve çocuklarına model olmalarının sağlanması gerekiyor. Bunun yanında, çocuklara yerinde ve zamanında verilen “hayır” cevabı; ilerleyen yıllarda “hayır” denilmesi gereken durumlarda çocuğun bunu ifade edebilmesini ve kendini olumsuz yaşantılardan korumasını sağlayacak; aynı zamanda başkalarının “hayır” yanıtına saygı duymasını kolaylaştıracak. Diğer taraftan, bir durum karşısında “evet” demeden önce durup düşünme, düşünmek için süre isteme, “evet” ya da “hayır” demenin olası sonuçlarına odaklanma ve sonrasında cevaplama kullanılabilecek stratejiler arasında. Bu stratejilerin geliştirilmesi için okullarda ergenlerle çalışmalar yürütülebilir. Kendi kimlik oluşumunu gerçekleştirdikleri ergenlik evresinde özellikle istismar, alkol ve madde bağımlılıkları, zorbalık, şiddet gibi riskler karşısında “hayır” diyebilme becerisini artırmada okullarda yürütülecek uygulamalara ihtiyaç duyuluyor. Üzerinde durduğumuz farkındalık çalışmaları bu anlamda oldukça faydalı. Kişi “evet” ya da “hayır” dediğinde bedeninde neler olduğunu, kendisini nasıl hissettiğini, ortaya çıkan sonuçların kendisini nasıl etkilediğini daha kolay fark edebiliyor. Bu noktada da, “hayır” diyebilme becerisi daha kolay gelişebiliyor.
DR. ÖĞR. ÜYESİ NESLİHAN YAMAN KİMDİR?
Neslihan Yaman, İstanbul Üniversitesi Hasan Ali Yücel Eğitim Fakültesi Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık bölümündeki lisans eğitiminin ardından yüksek lisansını The University of Nottingham, School of Education, MA Counselling programında tamamlamıştır. Doktora eğitimini Marmara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Bölümü Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık programında tamamlayan Yaman, Yalova Üniversitesi Psikoloji Bölümü Gelişim Psikoloji Anabilim Dalında Dr. Öğretim Üyesi olarak çalışmalarına devam etmektedir. “Aile, ebeveynlik ve kültür, yetişkin eğitimi, çocuk istismarı ve ihmali, çocuklara ve ailelere yönelik erken müdahale programları, değerler eğitimi, evlilik ve aile içi uyum, evlilik ve değerler ilişkisi, etkili ebeveynlik, travma ve yas, bağımlılıkla mücadelede önleyici çalışmalar, risk altındaki çocuklar ve aileler, çocuk psikolojisi, gelişim psikolojisi, okul öncesi eğitim, gelişimsel değerlendirme, psikolojik testler, narrative terapi, doğa terapisi, sanatla terapi, yaratıcı drama ve oyun terapisi ilgi alanları arasındadır.