Büyük Yeşilay ailesine gönül veren sevgili dostlar,
Hayat hikâyelerle örülü. Hepimizin bir hikâyesi, ..
1073
Toplumsal Duyarlılığın Vücut Bulmuş Hâli: Gönüllülük
Karşılıksız sevginin, yardımseverliğin, paylaşımın en güzel hâli olan gönüllülük, dayanışma duygusunu kuvvetlendirip, bireylere yalnız ve çaresiz olmadıklarını hissettirirken toplumsal bir tutkal vazifesi de görüyor. Gönüllü olmak, kişiye vicdani bir rahatlama ve mutluluk gibi insani duyguların yanında hayata karşı yeni bir bakış açısı kazandırıyor. Kalkınma süreçlerine de doğrudan etkisi bulunan gönüllülük ayrıca toplumların ve bireylerin refahına da katkı sağlıyor.
Sosyal bir sorumluluk olarak tanımlayabileceğimiz gönüllülük; özgür irade ile toplumun genelinin iyiliği için yapılan ve maddi menfaatin harekete geçirici faktör olmadığı bir faaliyettir. İnsanın içinde yaşadığı toplumun sorunlarına karşı duyarlı olması ve çözümü için çaba göstermesidir. Gönülden yapılan bir iştir. Dayanışma, bağlılık, katılım, insani değerler gibi fikirlerden yola çıkan gönüllülük hareketi, toplumsal refah ve huzur için büyük fayda sağlar.
GÖNÜLLÜ KİMDİR?
Gönüllüler, yardım için çağrılmaktan ziyade genellikle yardım etmek için fırsatlar arayan kişilerdir. En ideal manada gönüllüler, kişisel olarak gönüllü olmayı kabul eden, sunduğu hizmet ve katkı için herhangi bir ücret almayan, bir kurum bünyesinde faaliyetlerini gerçekleştiren, hizmet sundukları kişileri önceden tanımayanlardır. Gönüllülükte bireyleri harekete geçiren temel duygu herhangi bir kazanç, çıkar ya da ödül beklentisi değil; topluma, yardıma ihtiyaç duyanlara yararlı olma arzusudur. Dayanışma duygusunu kuvvetlendiren, bireylere yalnız ve çaresiz olmadıklarını hissettiren gönüllü davranışlar toplumsal bir tutkal vazifesi de görür. Bu davranışlar bir toplumu toplum yapan temel insani ilişkiler için de vazgeçilmezdir.
Gönüllüler; bilgi, deneyim, enerji, hoşgörü, paylaşımcılık, iyi beşerî ilişkiler, profesyonel yaklaşım, sorumluluk üstlenme gibi niteliklere sahip olabileceği gibi, bu nitelikleri taşımadığı halde toplum için bir şey yapmak isteyen bireyler de olabilir. Bir gönüllünün taşıması gereken ilk ve vazgeçilmez nitelik samimi olarak “gönüllü” olmasıdır. Gönüllülük bilinci gelişmiş bireylerin en temel özelliği, sorunların farkına varmaları ve bunların çözümü için harekete geçmeleridir. Gönüllülük, bireysel olarak yapılabilmekle birlikte daha kurumsal, sürdürülebilir ve ideal olan; bir çatı altında, grup sinerjisini de kullanarak “birlikte” gönüllülük faaliyetinde bulunmaktır.
GÖNÜLLÜLÜK VE SİVİL TOPLUM KURULUŞLARI
Gönüllü bireyler; kendileri gibi düşünen ve hareket eden duyarlı insanlarla güç birliği yaparak sivil toplum örgütlerinin (STK) faaliyetlerine aktif şekilde dahil olurlar. Sivil Toplum Kuruluşları’nın misyonlarını gerçekleştirmek için yürüttükleri faaliyetlere bağışları, uzmanlıkları ve zamanlarıyla destek veren gönüllüler, sivil toplum kuruluşlarının insan kaynaklarının önemli bir bölümünü oluşturur. STK çatısı altında yapılan gönüllü faaliyetler, hem STK’lara hem de gönüllülere önemli kazanımlar sağlar.
Örgüt teorisi alanının önemli isimlerinden Charles Perrow, insanlığın örgütler çağında yaşadığını ve kamusal hayatın çok azının örgütsel ortam dışında gerçekleştiğini belirtir. Sivil Toplum Kuruluşları (STK’lar) örgütler çağının devlet ve özel sektör dışında ancak onlarla birlikte ve bazen de iç içe faaliyetler gösteren ve hizmetler sunan kuruluşlarıdır.
Dünya genelinde kamu sektörü, özel sektör ve gönüllü sektör olmak üzere üç temel sektör bulunduğu kabul edilir. STK’lar bu grupların arasında üçüncü sektör olarak tanımlanır ve kamu sektörü, devlet dışı kuruluşları ifade etmek için kullanılır. STK’lar, gönüllülük esasına göre çalışılan, çalışma alanı demokrasi, insan hakları, dezavantajlı gruplar ve çevre ile sınırlı olmayan ve hemen her konuda sivil bireylerin bir araya gelerek oluşturdukları yapılardır.
STK’LARIN ASIL GÜCÜ: GÖNÜLLÜLER
STK’lar üyeleri, bağışçıları ve daha da önemlisi gönüllüleriyle var olur, zenginleşir ve güçlenir. Bir STK’nın gücü, itibarı ve toplumsal meşruiyeti, üye ve gönüllülerinin fazlalığı ve farklılıkları ile sağlanır. STK’lar ne kadar çok profesyonele sahip olurlarsa olsunlar, asıl kurumsal itibarlarını ve faaliyetlerinin sürekliliklerini gönüllüleri ile sağlarlar. Gönüllüler yerine sadece profesyoneller ile yaygın faaliyet yürüten STK’ların bir “kamu kuruluşu”ndan veya “ticari işletme”den farkı yoktur. Yani birinci ve ikinci sektör gibi çalışıyor demektir. Oysa STK’lar, yani üçüncü sektör kuruluşları devlet dışında, kâr amacı gütmeden hizmet ederler.
Gönüllüler, çalıştıkları STK’lara “gönül”den bağlı kişilerdir; profesyonel çalışanlar ise “sözleşme” ile çalışırlar. Dolayısıyla gönüllü-STK ilişkisi bir çalışan-işveren ilişkisi gibi değildir. Bu yüzden kurumlarda emeğini ve zamanını harcayan gönüllüler, araçsallaştırılmamalı, kullanılıp atılan bir metaya dönüştürülmemelidir. Gönüllüler ile kurum arasında “gönülden gönüle bir yol” bulunmalıdır. Gönüllülere dikkatli ve özenli davranılmalı, “sömürü algısı” oluşturulmadan, sorumluluk vererek, gerektiğinde ödüllendirerek en verimli biçimde hizmet edebilmelerine imkân sağlanmalıdır.
GÜNÜLLÜLÜK YÖNTEMLERİ
Peki, gönüllü olmak için ne gerekir? Tek şart vardır: adı üstünde gönüllü olmak! Elbette ki kurum ve kuruluşlar kişinin ne üzerine gönüllü olduğuyla alakalı bazı şartlar arıyorlar ancak ilk ve en önemli şart istekli olmaktır. Gönüllü çalışma biçimleri ise çeşitlilik gösterir. Gönüllü ne iş yapar derseniz bunun birbirinden farklı yüzlerce yanıtı var. Gönüllülük tanımı içerisine farklı iş kolları girer: Restorasyon, çocuk/yaşlı/engelli bakımı, ev işleri, eğitmenlik, organizasyon işleri gibi… Bu liste hem bireyin yapabildikleri hem de kurumsal ihtiyaçlara göre çeşitlenir ve uzayıp gider.
Gönüllüleriyle hem kurumsal hem de duygusal anlamda güçlü bağlara sahip olan Yeşilay, bu kavrama büyük önem veren kurumların başında geliyor. Yeşilay gönüllüleri için ilk şart ise kurumun amaçlarını, misyonunu benimsemek. Gönüllü olmak isteyenler web sitesi üzerinden gönüllü formu ya da şube merkezleri ve etkinlik noktalarındaki Gönüllü Başvuru Formu’nu doldurarak başvuru yapabiliyorlar.
GÖNÜLLÜLÜK EMPATİ YETENEĞİNİ GELİŞTİRİR
Gönüllü olmak, vicdani bir rahatlama, toplumsal dayanışma duygusunun verdiği mutluluk gibi insani duyguların dışında siz farkında olmasanız da pek çok pozitif duygunun, davranış biçiminin hayatınıza girmesini, size yön vermesini sağlar. Öncelikle gönüllülük, sosyal girişim ve sivil toplum gibi kavramların tanınmasını mümkün kılar. Kişinin yaşadığı toplumu, insanları daha yakından tanımasını sağlar, empati yeteneğini geliştirir. Kişiye neden gönüllü olmak gerektiğine dair geniş bir perspektif sunar. Her şeyden önemlisi hayata karşı yeni bir bakış açısı kazandırır; bireye yaşayarak öğrenmenin
yollarını gösterir. Kısacası gönüllü olmak sosyal, toplumsal, sosyolojik, bireysel anlamda sayısız fayda sağlar. Gönüllü çalışmalar aynı zamanda, kişinin sahip olduğu bilgi, yetenek ve birikimlerini çevresiyle, toplumla paylaşarak haz almasına, keyif duymasına, mutlu olmasına olanak sağlayan uğraşlardır.
GÖNÜLLÜLÜĞÜN KAZANDIRDIKLARI
Gönüllü olarak yapılan etkinlikler, sonunda bir kazanç beklentisi güdülmese de, bireylere çeşitli nitelikler kazandırabilir. Bunlar;
- Haz ve manevî zenginleşme: Gönüllü çalışan birey, karşılık beklemeden topluma yarar sağlamanın hazzını yaşar, yaşam deneyimini geliştirir. Yapılan çalışma ne kadar çetin ve sorunlu olursa olsun, zamanı ve olanakları en verimli biçimde kullanmak ve elde edilen sonuçtan keyif almak, gönüllü çalışmanın en teşvik edici unsurlarıdır.
- Öz güven gelişimi: Özellikle, henüz öğrencilik aşamasında olan, meslek yaşamına atılmamış ya da profesyonel yaşamdan uzak, toplumsal iş birliği deneyimi olmayan bireyler için, bir STK bünyesinde diğer gönüllüler veya profesyonel bir ekiple birlikte çalışmak, bireyin başka toplumsal projelerde kendine güveninin artmasını sağlayacaktır.
- Ekip çalışması becerilerinde artış: Benzer biçimde, ekip çalışması deneyimi olmayan gönüllüler, belli bir hedef doğrultusunda uyum, iş bölümü ve iş birliği gerektiren bir disiplinle çalışmayı öğrenerek kendilerini geliştirebilir, yeni beceriler edinebilir. Ekip içinde daha geniş sorumluluklar üstlenen ve ekibin eş güdümünü yürüten bireyler ise, bu süreçte liderlik niteliklerini geliştirebilir.
- Toplumsal konum: Toplum yararına gönüllü çalışan bireylerin toplum içindeki saygınlığı artabilir ve toplum tarafından takdir edilebilir. Bu saygı ve takdir, gönüllünün hizmet götürdüğü hedef gruplardaki bireyler tarafından gösterilebileceği gibi, sivil toplum camiası ya da toplumun geneli tarafından da ifade edilebilir. Gönüllüler, diğer bireylerin toplumsal çalışmalara katkı sağlaması açısından da örnek oluşturur. Gönüllünün gördüğü saygı ve takdir, hiç bir şekilde, hizmet götürdüğü grubun bireylerinden ya da diğer insanlardan kendini daha üstün görme hakkını vermez. Alçakgönüllülük, gönüllülüğün erdemlerinden biri olmalıdır.
- Yeni bir çevre ve arkadaşlıklar: Çevresi geniş olsun olmasın, bir birey, gönüllü çalışmalar sayesinde çevresini genişletebilir ve yeni arkadaşlıklar kurabilir. Toplumsal ilişkileri gelişmiş olmayan bireyler için gönüllü çalışma, önemli bir sosyalleşme olanağıdır. Bu süreçte bireyin topluma karşı duyarlılığı da gelişir.
- Yeni ilgi alanları: STK'nın çalışma sahası ya da gönüllünün dahil olduğu etkinlik, daha önce hiç tanımadığı bir sahaya adım atmasını sağlayabilir, hatta yaşamında yeni ufuklar açabilir.
GÖNÜLLÜLÜĞÜN KALKINMAYA KATKISI
Gönüllülük aynı zamanda, kalkınma süreçlerine doğrudan katkıda bulunan ve karşılığında bu süreçlerden etkilenen toplumsal bir olgudur. Gönüllülük farklı toplum ve topluluklarda farklı anlamlara sahip olmakla birlikte, gelişmişlik düzeyi ve sosyal kesimlere bağlı olarak özgün şekillerde yorumlanmaktadır. Gönüllü olarak yapılan işlerin maliyeti düşük olurken sağladığı sosyal, ekonomik ve insani kalkınma hedeflerine yaptığı katkı yüksek olabilmektedir. Örneğin, son yıllarda cinsiyet eşitliği, kadın hakları ve çevrenin korunması konularında STK ve gönüllülerin başardığı çalışmaların çoğu, aslında devletin görevleri dahilinde olan fakat devlet tarafından yapılması durumunda oldukça maliyetli olacak çalışmalardır. Bu bağlamda, gönüllülük çalışmalarının Gayrisafi Millî Hasılaya katkısı yeni bir politika geliştirme ve bütçelendirme alanı olabilir.