Büyük Yeşilay ailesine gönül veren sevgili dostlar,
Hayat hikâyelerle örülü. Hepimizin bir hikâyesi, ..
1050
Teknoloji Bağımlılığı
YEDAM'dan İnternet Bağımlılığına Özgün Çözümler
YEDAM’ın (Yeşilay Danışmanlık Merkezi) gençlerde oyun ve sosyal medya bağımlılığı konusundaki çalışmaları üzerine konuştuğumuz Prof. Dr. Kültegin Ögel, tamamen insanımıza özgü tedavi yöntemleri derlediklerini belirtiyor. Prof. Dr. Ögel, tedavide amacın gençte farkındalık oluşturmak ailede ise kural koyma becerilerini geliştirmek olduğunu vurguluyor…
Dijital bağımlılık/ekran bağımlılığını nasıl tanımlıyorsunuz?
Buna internet bağımlılığı diyoruz artık. Çünkü hepsi internet üstünden oluşan bağımlılıklar. Bunu oyun ve sosyal medya bağımlılığı olarak ikiye ayırabiliriz. Dünya Sağlık Örgütü, oyun bağımlılığını artık bir hastalık olarak kabul etmiştir. Kişi, olumsuz sonuçlarına rağmen internet üstünden oyun oynamaya devam ediyorsa, planladığından daha fazla internet başında kalıyorsa, oyun oynamak hayattaki önceliği olduysa, bu durumda bağımlılıktan söz ediyoruz. Dünya Sağlık Örgütü’nün verilerine göre bu anlattıklarım aslında internet bağımlılığına da sosyal medya bağımlılığına da uyuyor.
Bağımlılığın temel noktaları nelerdir?
Kişinin önceliğinin değişmesi, zarar vermesine rağmen interneti kullanmaya devam etmek ve kendisini durduramamak. Bunlar bağımlılığın belirtileri. Biz buna dijital ya da ekran bağımlılığı demiyoruz. Ekran dediğimizde televizyona bağımlı olmuyoruz ya da havaalanındaki dijital ekrana... Bağımlı oldukları şey internet. Bu nedenle biz genel olarak internet bağımlılığı diyoruz. Bunu da ikiye bölüyoruz: Sosyal medya bağımlılığı ve oyun bağımlılığı olarak. İkisinin karakterleri birbirlerinden farklı. O yüzden ikiye bölmekte yarar var. Ama bağımlılık demek için temelde üç kriter lazım: Bir, durduramaması; iki, önceliklerinin bu olması ve son olarak zarar vermesine ve olumsuz sonuçlarını görmesine rağmen kullanmaya devam etmesi.
Hocam söyledikleriniz genelde oyun bağımlılığı tanısı için ifade ediliyor. Peki sosyal medyanın aşırı kullanılması durumunu nasıl açıklarsınız?
Sosyal medya bağımlılığı henüz bir hastalık olarak tanımlanmadı ama bence yakın zamanda muhtemelen bu da tanımlanacak; ve bunun da kriterleri oyun bağımlılığının kriterlerinden çok farklı değil. Sonuçta kişi kendisini durduramıyor. Sürekli sosyal medyaya bakma ve takip etme ihtiyacı duyuyor. Bakmadığı zaman kendisini kötü hissediyor. İkinci olarak, önceliğin sosyal medya olmaya başlaması durumu ortaya çıkıyor. Yani arkadaşı ile konuşmak yerine sosyal medyaya bakıyor. Ya da bir kafede oturan iki genç birbirleri ile konuşmak yerine sosyal medyayı gözden geçiriyorlar. Üçüncü olarak da, sosyal medyaya bakmak yüzünden dersinden geri kalıyor veya sosyal medya ile uğraşacağım diye insanlar çocuğuna bakmıyor. Bu kriterleri sosyal medyaya uyarlarsanız da aynı sonucu veriyor. Bu yüzden sosyal medya için ayrı bir kriter oluşturmaya gerek yok.
İNTERNET CAZİP BİR ÖDÜL KAYNAĞI
Çocuk ve ergenlerde internet ve teknoloji bağımlılığının nedenleri nelerdir?
İnternet çok çekici bir ödül kaynağı ve çok hızlı ödül veriyor. Bu nedenle insanları kendine bağlıyor. Özellikle strese karşı dayanıklılığı az olan, sosyal ilişki becerileri iyi olmayan gençler için bir kaçış yeri. Gerçek hayatla uğraşmak yerine sanal hayatın rahatlığı tercih ediliyor.
Peki hocam gençler ödüle çok mu meraklı?
Aslında tüm insanlar ödüle çok meraklıdır; çünkü beynimiz ödülle çalışıyor. Çikolata yiyince seviniriz. Bu yüzden aileler ne der: “Yemeğini ye ya da ödevini yap. Sonrasında tatlıyı yiyebilirsin.” Çünkü bu bizim için ödüldür. Ergenlerin beyni yetişkinlere göre ödüle daha duyarlıdır ve ödülün en büyük özelliği şudur: Ödül ne kadar erken geliyorsa ödülün değeri o kadar yüksektir. Bu yüzden örneğin sosyal medyada bir şey yaptınız iki gün sonra beğeni atsanız çok geç!
Ama sosyal medyada bir paylaşım yapıyorsunuz ve hemen arkasından beğeni geliyor ve kişi bunu görüyor, yani hemen ödül geliyor; veya dijital oyunlarda aşama atlanıyor. Bir ay sonra o aşamayı geçecek olsa kimse o oyunu oynamaz. Ama sürekli aşama atlıyorsunuz. Böylece bu bizi bağlıyor. Ödül sürekli geldikçe ödülü olan nesneye bağlılığımız da çok daha fazla artmaya başlar. Örneğin okul konusunu ele alalım. Genç okulun faydasını ne zaman görecek? Ancak üniversiteye girdiği ya da üniversiteyi bitirdiği zaman görecek. Çok geç! Bu yüzden gençler onu ödül gibi algılamıyorlar ama internet her an ödül veriyor, hiç durmuyor.
Sosyalleşme konusunda gençler interneti daha çok tercih ediyor. Neden?
Bu konuda gençler ve yetişkinler arasında fark yok. Göz kontağı kurmak zordur. Sosyal ilişki kurmak zordur. Neden? Karşınızdakini dinleyeceksiniz, onu anladığınızı göstereceksiniz, göz kontağı kuracaksınız ve konuşacaksınız. Bunlar her insan için zordur. Dolayısıyla sosyal medyadan yazmak, haberleşmek daha kolay. Aslında bizler yetişkinler olarak da bunu yapmıyor muyuz? Bir şey söyleyeceğiz ama şimdi konuşup söylemeyeyim diyoruz örneğin. Hemen bir mesaj yazıp “Ben bugün gelmeyeceğim.” diyoruz. Böylece durumu çok daha kolay kurtarıyoruz. Çünkü öbür türlü muhatabımız “Neden gelmiyorsun?” diyecek, “Haydi gel.” diyecek. Bununla uğraşmak yerine çabucak kurtuluyoruz. Aslında bu biraz sosyal becerilerimizdeki yetersizlikten kaynaklanıyor. Sosyal beceri birçok insan için biraz yorucu bir süreçtir.
Öte yandan ergen için artı bir durum daha var. Ergenin bedeni ile ilgili sorunu vardır, ergenlik döneminin doğal yapısı olarak ergen bedeni ile uğraşır. “Şişkoyum, zayıfım, bedenim güzel ya da bedenim çirkin…” diyecek. Ama internet bunu ortadan kaldırıyor. Bedeniniz nasıl olursa olsun bir fotoğraf atıyorsunuz, fotoğraf öyle bir yerden çekiliyor ki bedeninizin beğenmediğiniz yerini göstermiyor.
Dolayısıyla ergenler dışarı çıkıp bedeni ile uğraşmak yerine buna önem vermeyen sosyal medyaya giriyor. Üçüncü özellik, kimliği ortaya koymak. Ergen için kimlik oluşturmak zordur; daha kimliği oluşmamıştır. Ama internette, oyunda ya da sosyal medyada istediğiniz şey olabilirsiniz, yani anonimdir. Dolayısıyla, mükemmel bir kadın ya da erkek olarak gözükebilirsiniz. Bu yüzden gerçek kimliğiniz dışında olmak istediğiniz kimlik olabilirsiniz.
İnternet bağımlılığı kendi başına bir problem olarak mı ele alınmalı? Psikolojik rahatsızlıkların, internet bağımlılığına etkisi nedir?
Tüm bağımlılıklarda, eşlik eden ruhsal sorunlar vardır. İnternet bağımlılığına özellikle anksiyete ve depresyon eşlik etmektedir. Anksiyete; kaygı, endişe, heyecan gibi belirtilerin ortalamasıdır.
Sıkıntı, kaygı, depresyon yaşayan genç kaçış yolu olarak internete mi yöneliyor?
Aslında başlangıç çok böyle olmuyor; ancak sürmesi bununla daha bağlantılı. Yani internete çok girmesi, çok oyun oynamaya başlaması herhangi bir ruhsal sorundan dolayı olmuyor. Ama internet kullanımı davranışını artırdıkça ruhsal sorunlar eşlik etmeye başlıyor. Sokağa çıkmakta, arkadaşıyla buluşmakta zorluk yaşayan, sosyal fobisi olan bir ergenin, oyun oynadıkça, internetin başında kaldıkça sosyal fobisi artıyor; ve bu hayatını etkilemeye başlıyor. Dolayısıyla eşlik eden ruhsal sorunları da artmaya başlıyor. Ergenin gelişimi engelleniyor.
Gençlerin internet bağımlılığındaki gidişatını açıklar mısınız?
Aslında zaman içinde internet kullanım alışkanlıklarını kendileri bırakıyorlar. Hiçbir tedavi olmasa bile beş yıl içinde ya da en erken iki yıl içinde değişiyorlar. Burada önemli olan faktör şudur; gençler iki ya da beş yılda çok şey kaybediyor. Ergenlik dönemlerinde kazanacakları akademik durum ve sosyal becerileri kaybediyorlar. Bu nedenle gidişatta bir yerde muhakkak uzman desteği almanın çok gereği var. Tüm bağımlılıklarda eşlik eden ruhsal sorunlar vardır. Bu neredeyse yüzde 100’dür. Bu nedenle bunların saptanması ve buna uygun müdahalelerin gerçekleştirilmesi çok gereklidir.
İnternet bağımlılığı gençlerde ne gibi ruhsal, davranışsal ve bedensel zararlara neden oluyor?
Gelişimsel olarak geri kalıyorlar. Psikososyal ve bedensel olarak da bir geri kalma söz konusu. Gelişemiyorlar açıkçası. Niye? İki yıl kimse ile konuşmayan bir genç için sosyal beceri çok geri kalmış durumdadır. Becerilerini unutmuş oluyorlar. Akademik olarak geri kalmış oluyorlar. Arkadaşlarından geri kaldıkları için artık okula devam edemiyorlar. Ek olarak ruhsal sorunları ile başa çıkma yeteneklerini kaybediyorlar. Tabii bedensel etkileri de söz konusu. Kilo alma, duruş bozuklukları, el ve bilek problemleri görmeye başlıyoruz. Ama bunlar daha çok sosyal medyada değil de oyun bağımlılığında gördüğümüz etkiler. Sosyal medya kullanımında daha çok gördüğümüz durumlar sosyal becerilerde eksiklik ve stresle başa çıkma yöntemlerini öğrenememedir.
“İNTERNETİN SINIRI OLMALIDIR”
Çocuklar ve gençlerin internet bağımlılığı nasıl önlenir? Faydalı teknoloji kullanımı nasıl olmalı?
Gençler sınırlarını bilmeyen yetişkinlerdir. Bu nedenle her alanda sınırlarını öğrenmek zorundadırlar. Bu sınırları ise ebeveynlerin koyması gereklidir. Kural koyma becerisi olmayan ebeveynlerin çocuklarında bu sorun daha yaygın. Hayatta her şeyin bir sınırı var. Bu nedenle internetin de sınırı olmalıdır.
İnternet bağımlısı tanısı konulabilmesi için gereken kriterler nelerdir? Ne zaman bir uzman desteği almak gerekir?
Söyleşimizin başında bahsettiğimiz bağımlılık kriterlerini karşıladığı zaman uzman desteği gereklidir. Kişinin psikososyal işlevleri bozulduğu zaman da uzman desteği alınmalıdır. Yani, aile, okul, iş, arkadaş gibi alanlarda bozulma olmaya başladıysa, uzman ile görüşmek önemlidir.
Ergenlerin teknoloji bağımlısı olduğunu nasıl anlarız? Bağımlılık kriterlerinden üçü var mı?
Üçü varsa muhakkak destek almak lazım. Aslında bu kriterlerden bir tanesi olsa bile destek almak faydalı olur. Niye? Bağımlılığın gelişmesini önlemek açısından. Ama kriterlerden üçü de varsa bu bir sorundur. Bu bir hastalığa dönüşmüştür. O zaman muhakkak destek alması gerekir. İlkinde önlemek, ikincisinde ise tedavi etmek için…
Peki uzman desteğine ne zaman gerek duyuluyor? Psikososyal işlevleri bozulduğu zaman... Peki psikososyal işlev nedir?
Günlük hayatındaki işleri yapmamaya başlaması yani okula gidememesi, akademik başarısının düşmesi, gerçek arkadaşlarla görüşmemeye başlaması, sadece internette arkadaşlarının olmaya başlaması, aile ile ilişkilerinin bu nedenden dolayı bozulması, kendi üzerine düşen sorumlulukları yerine getirmemeye başlaması, öz bakımını ihmal etmesidir. Eğer bunlar başladıysa artık bağımlılık riski taşıyor demektir. Bu durumlarda uzman desteği almakta fayda vardır.
İnternet bağımlılığı konusunda ne tür tedavi yöntemleri uygulanıyor?
Daha çok psikoterapi yöntemleri uygulanıyor. İlaç tedavisi çok gerekli durumlarda kullanılıyor. Çocuk depresyondaysa, aynı zamanda kaygı bozukluğu veya bir dürtü bozukluğu varsa o zaman ilaç kullanıyoruz. Ama bu durumlarda genelde terapi yöntemleri yaygın olarak kullanılıyor. Çocuğun durumuna göre hangi terapi yöntemi uygunsa o uygulanır. Şu anda tüm dünyada bilişsel davranışçı terapiler dediğimiz yöntem uygulanıyor. Bunun temelinde, sosyal medyaya, internete iten duygu ve düşünceleri saptamak ve bunların davranışa dönüşmesini engellemek istiyoruz. İnançlarını tespit etmek, yanlış inançlarını belirlemek ve bu inançlarını değiştirerek davranışının değişmesini sağlamayı amaçlıyoruz.
İnternet bağımlılığı ile diğer bağımlılıklar arasında ne gibi benzerlikler söz konusudur?
Son yıllarda yapılan araştırmalar, internet ile diğer bağımlılıklar arasında büyük bir benzerlik olduğunu gösteriyor. Beyin çalışmalarında da benzer sonuçlar alınmaktadır. Bu nedenle “İnternet bağımlılığı diğer bağımlılıklarla aynıdır.” diyebiliriz.
YEDAM’DA BİZE ÖZGÜ YÖNTEMLER UYGULANIYOR
YEDAM’da uygulanan internet müdahale programından bahsedebilir misiniz? YEDAM'da oyun ve sosyal medya bağımlılığını ayrı ayrı değerlendiriyoruz. Müdahale yöntemleri de farklıdır. Hedef, internetin getirdiği zararların gencin farkına varmasını sağlamak, bunu değiştirmek için yapabilecekleri konusunda bilgilendirmek, bunları yaparken karşılaşacağı zorluklarla başa çıkma becerilerini kazandırmaktır. Aileyle çalışma da önemli bir bileşendir. Ailenin kural koyma, çatışma çözme, sorumluluk verme becerileri artırılmakta, bağımlı aile üyesine nasıl davranması gerektiği konusunda bilgilendirilmektedir.
YEDAM internet bağımlılığı konusundaki çalışmalarına ne zaman başladı?
Yaklaşık üç yıldır bu çalışmalar yapılıyor. YEDAM’ın farklılıkları şunlar: Biz sahada insanımıza uygun yöntemleri derledik, dışarıdan gelen yöntemleri değil. Bizim insanımız, bizim ebeveynimiz, bizim gençlerimize yönelik hangi yöntemler daha iyi çalışıyorsa onlardan birer parça alıp yeni bir yöntem oluşturduk.
Nedir bunlar?
Bunun en önemli parçası değerlendirmedir. Çok iyi bir değerlendirme yapıyoruz. Eksiklikleri, ihtiyaçları, riskleri neler, ebeveynin özellikleri neler? Tüm bunları değerlendiren çok kapsamlı bir sistemimiz var. Çünkü nereye gideceğini bilmeden yola çıkmak yanlıştır. Bu yüzden biz yola çıkmadan nereye gideceğimizi çok net belirliyoruz. İki tane hedefimiz var: Birincisi, genç ile uğraşmak; ikincisi, ebeveyn ile yani aile ile çalışmak.
Gençle çalışırken şunu görüyoruz ki aslında gençler bu konuda çok bilgisizler. Çoğu genç fazla oyun oynadığının farkında değil ve “Ben çok oynamıyorum ki.” diyor. Fazla oyun oynadıklarının ve bunun hayatlarını bozduğunun, sosyal medya ile fazla ilgilendiklerinin farkına varmalarını sağlıyoruz. Sonrasında bunu nasıl kısıtlayabileceklerini öğretiyoruz ve izlemeye başlıyoruz. Önerdiğimiz yöntemleri ne kadar uyguladılar ya da uygulayamadılar? Bu yöntem işe yaramadıysa başka hangi yöntemi bulalım, işe yaradıysa bunu nasıl geliştirebiliriz gibi… Bunu bir anda kesmek mümkün değil; ama hayatın içinde bununla başa çıkmayı öğrenebilmesi lazım. Ebeveynlere baktığımızda bazı temel sorunlar görüyoruz. Bunlardan birincisi, aile içi bağların çok iyi olmaması. İkincisi çatışma becerilerinin düşük olması. Çocuğa sorumluluk verme ve en önemlisi kural koyma becerisinin yetersiz olduğunu görüyoruz. Biz ailelere bunları kazandırmaya çalışıyoruz. Bağımlılık bir aile hastalığıdır. Bu nedenle her şeyi değerlendirip izliyoruz.
İnternet hayatımızın vazgeçilmez bir parçası haline geldi. Bu durum internet bağımlılığı tedavisini ve tedavi sonrasını nasıl etkiliyor?
İnternet hayatın her yerinde. İnternetsiz hayat yok. Bir sigara bağımlısına “Sigarayı bırak” diyebilirsiniz. Ama internet bağımlısına bunu söyleme imkânı yok. Çünkü artık internetsiz bir yaşam yok. Bu nedenle interneti doğru kullanmak büyük önem taşıyor.
Aşırı internet kullanımının sınırlandırılması konusunda okuyucularımıza ne tavsiye edersiniz?
Muhakkak internetsiz anlar ve günler olmalı; eğer oyun oynuyorsanız haftanın belli günleri oynamayın. Sosyal medya kullanıyorsanız sadece günün belirli saatlerinde sosyal medyaya bakın.
Gençler dijital detoksu nasıl yapmalı?
Gençlerin neyle çok ilgilendiğine bağlı... Eğer oyunla çok yoğun ilgileniyorsa o zaman “temiz günler” çok önemli. Haftada dört gün oyun oynamamak, hiç bilgisayara girmemek, sadece ödev yapıp başka hiçbir şey yapmamak... Hatta bilgisayardan bile ödev yapmayıp, ödevi önceden bitirmek. Aslında bu yetişkinler için de geçerli. Temiz günlerimizin olması lazım. Sosyal medya kullanıcısı ise “temiz günler” uygulamak zor. Çünkü sosyal medya çok hareketli bir mecra. Kişi gündelik yaşamında anı yaşasın, ondan sonra sosyal medya saati geldiği için de sosyal medyasına baksın. Peki amacımız ne? İnternetin hayatımızın her alanına girmesini engellemek. Zaten o zaman internet zarar vermemeye başlıyor.
PROF. DR. KÜLTEGİN ÖGEL KİMDİR?
Prof. Dr. Kültegin Ögel, 1964 Ankara doğumludur. İlk ve orta öğretimini TED Ankara Kolejinde, üniversite eğitimini ise Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesinde yaptı. 1992 yılında Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesinde psikiyatri uzmanı oldu. İki yıl Sağmalcılar Cezaevinde psikiyatrist olarak çalıştıktan sonra, 1995 yılından itibaren Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi AMATEM Kliniği’nde çalışmaya başladı. 2000 yılında ise, ergen madde bağımlılarının tedavi edildiği ÇEMATEM Kliniği’nin sorumluluğuna atandı. Yeniden Sağlık ve Eğitim Derneği’nin kurucusudur. Bugüne kadar yaptığı çalışmalar nedeniyle altı ödül kazanmıştır. Bir çocuk babası olan Prof. Dr. Ögel’in yurt içi ve yurt dışı birçok makalesi yanında, madde kullanımı ve bağımlılıkla ilgili yazdığı sekiz, depresyonla ilgili iki adet yayımlanmış kitabı vardır. Boğaziçi Üniversitesi, Okan Üniversitesi ve Acıbadem Üniversitesinde ders vermiş, Acıbadem Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri Ana Bilim Dalı Başkanlığını yürütmüştür. Avrupa Birliği, WHO ve UNICEF'in yürüttüğü birçok projede ekip liderliği yapmıştır.