Makaleler
egzersiz-bagimliligi.jpg

Egzersiz Bağımlılığı Yeme Bozukluğu Riskini Artırıyor

Sağlıklı bir yaşam için yapılan spor faaliyetleri, sosyal ve psikolojik baskılar nedeniyle egzersiz bağımlılığına dönüşebiliyor. Klinik Psikolog Emre Yılmaz, egzersiz bağımlılığıyla karşı karşıya kalan kişilerin, kullandığı takviye edicilerle beraber, yeme bozukluğuna karşı da risk altında olduğunu belirtiyor.

Yeme bozukluğunun tanımıyla başlamak isterim, nedir yeme bozukluğu?
Yeme bozukluğu en temelinde kişinin yeme davranışına, beden ağırlığına ve şekline ilişkin algısında bir değişimin, ciddi bozulmaların eşlik ettiği, fiziksel ve psikolojik işlevselliği olumsuz yönde etkileyen bir ruh sağlığı problemidir. Yeme bozukluğu yalnızca davranışsal değil, aynı zamanda bilişsel ve duygusal bileşenleri de içinde barındıran çok boyutlu bir sorundur. Bu süreçte kişi, fiziksel sağlığını tehdit edebilecek ölçüde yetersiz beslenme, aşırı yeme, telafi edici davranışlar (kusma ve laksatif kullanımı) ve yoğun bir beden memnuniyetsizliği gibi semptomlarla karşı karşıyadır.

PSİKOLOJİK FAKTÖRLER

Sebep olan psikolojik nedenleri paylaşabilir misiniz?
Yeme bozukluğunda psikolojik faktörlerin kritik bir rol oynadığını görüyoruz. Araştırmalarda görüldüğü üzere; özellikle benlik saygısı, duyguları düzenlemede yaşanılan güçlükler, travmatik yaşantılar, mükemmelin peşinden gitme gibi risk faktörlerinin söz konusu olduğunu söylemek mümkün. Birçok kişi bu bağlamda, yetersizlik hissi ile bedenine dair bilişsel çarpıtmalar geliştirdiğini ifade etmekte, bu noktada toplumsal baskıların da etkili olduğunu söylemektedirler. Duyguların bu süreçte önemli bir yeri olduğunu söylemek yerinde olacaktır. Bazı kişiler bu süreçte, kendilerini zorlayıcı duygularla başa çıkmak için bir kaçınma stratejisi olarak tıkınırcasına yeme davranışı geliştirebilir. Bu nedenle, bu kişilerde kontrol duygusunun da önemli bir yeri olduğunu söyleyebiliriz.

Bir başka bağlamda, özellikle çocukluk dönemindeki duygusal ve/veya fiziksel istismar öyküsünün yeme bozukluğu riskini artıran başka bir psikolojik etken olarak karşımıza çıktığını görüyoruz. Bu bilgilere ek olarak bu durumun, hata toleransı düşük olan ve mükemmeliyetçi kişilerde de görüldüğü aşikârdır. Bu bilgiler ışığında bu kişilerde “kilosunun düşüklüğü ile değerli oluşu” arasında bilişsel çarpıtmalar görmekteyiz. Böylelikle, kısıtlama ile aşırı açlık ve sonrasında da tıkınırcasına yemek yeme ve beraberinde suçluluk duygusu ile beraber, daha fazla kısıtlama döngüsüne dair davranışsal tuzaklar görülmektedir. Aynı zamanda yeme davranışı, kişinin içsel boşluk ve anlamsızlık duygusunu da doldurma çabasında olduğunu gösterir. Öyle ki bu durum, belirsizlik ve kaygı karşısında varoluşsal dayanak olarak da görülebilmektedir.

SOSYAL BASKILAR EGZERSİZ BAĞIMLILIĞINA İTİYOR

Son dönemde gençler vücut geliştirme ve egzersize yöneldi. Sağlık amaçlı yapılan bu faaliyetlerin getireceği bağımlılık riski hakkında ne söylemek istersiniz?
Gençlerin son dönemlerde vücut geliştirme ve egzersize yönelmesine ilişkin olarak sağlık amaçlı yapılan bu faaliyetlerin getirebileceği bağımlılık riski gündemde olan bir konu olarak karşımıza çıkmaktadır. Gençlerin vücut geliştirme ve yoğun egzersiz faaliyetlere yönelmesinin arkasında yalnızca fiziksel hedefler değil, aynı zamanda psikolojik, sosyal ve kültürel faktörler de söz konusudur. Bedene dair memnuniyetsizlik, kişinin başta sağlık amaçlı çıktığı bu yolda, bazı bireylerde egzersizin durdurulamadığı, azaltmak istediğinde ise başarısız olunan, egzersiz yapılamadığında ciddi huzursuzluk yaşanan bir döngüye dönüşmektedir. Bu bağlamda gençler egzersiz ve vücut geliştirmeye yönelik olumlu bir amaç taşısalar dahi, psikolojik ve sosyal baskılar ile birlikte bu sürecin davranışsal bir bağımlılığa dönüşme riski mümkün olabilmektedir.

TAKVİYELERİN KULLANIMI

Egzersiz bağımlılığıyla birlikte takviye edici besinler, protein tozu vs. kullanılıyor. Bunun sebebi nedir? Bu ürünlere de bir bağımlılık oluşması riski var mıdır?
Egzersiz bağımlılığı çoğunlukla sadece yoğun bir fiziksel aktivite ile sınırlı kalmayıp takviye edici besinlerin aşırı ve kontrolsüz kullanımını da beraberinde getiriyor. Bu durum performansı artırma, kas gelişimini hızlandırma ve ideal beden algısına ulaşma gayesi ve çabasıyla ilişkili ortaya çıkıyor. Günümüzde sosyal medyanın da etkisiyle fitness endüstrisi ve influencer kültürü, çekiciliği ve başarıyı üstlenme vazifesi almış durumda. Bu kültürel baskılardan da yola çıkarak, egzersiz bağımlılığıyla beraber takviye edici ürünlere yönelim de söz konusu olmaktadır.

Protein tozu kullanımının sadece spor performansını artırma gayesiyle değil, aynı zamanda psikolojik, kültürel ve sosyal dinamiklerle de ilişkili olduğunu görmekteyiz. Özelikle gençlerde bu durum daha belirgin bir düzeyde görülmekte. Kişilerin bu noktadaki temel motivasyonu, daha hızlı ve görünür bir sonuç elde etme ile açıklanabilir. Buna beden imajı ve estetik kaygı da eklenebilir. Kullanan kişilerin kullanma sebeplerine baktığımızda, toparlanmayı hızlandırdığı, kas onarımını artırdığı ve yorgunluğu azalttığı düşüncesiyle hareket ettiklerini duymaktayız. Lakin protein tozunun sağlıklı bireyler için bir zorunluluk olmadığını, yalnızca fizyolojik ihtiyaçlara göre değil, sosyal baskılarla, beden imajı endişesi ve hızlı sonuç alma isteğiyle normlar ve egzersiz bağımlılığı gibi psikolojik etkenlere bağlı olduğunu söylemek mümkün. Ayrıca bu ürünlere de bağımlılık geliştirme riski davranışsal düzlemde ve düzeyde söz konusudur. Kimyasal değil ancak davranışsal ve psikolojik anlamda bilişsel bir bağımlılık söz konusu olabilir.

EGZERSİZ BAĞIMLILIĞI VE YEME BOZUKLUKLARI İLİŞKİSİ

Egzersiz alışkanlığına göre oluşan yeme bozukluğu hakkında elimizde sayısal veriler var mı? Bu konuda rakamlar bize ne söylüyor
Egzersiz bağımlılığı ve yeme bozukluğu hakkındaki sayısal verilere baktığımızda bu iki olgunun birbirini önemli ölçüde etkilediği ve beslediği söylenebilir. Yapılan çalışmalar, egzersiz bağımlılığı riski taşıyan bireylerde yeme bozukluğu belirtilerinin normal popülasyona göre anlamlı derecede daha yüksek olduğunu ortaya koyuyor. Bu bağlamda ele alınan bir çalışma, egzersiz bağımlılığı yaşayan bireylerin yaklaşık %35-50’sinde eşlik eden bir yeme bozukluğu riski bulunduğunu göstermektedir. Estetik kaygının yüksek olduğu, örneğin fitness gibi spor türlerinde, yeme bozukluğu davranışlarının görülme oranı %20 ile %45 arasında değişmektedir. Sonuç olarak, sayısal verilere baktığımızda, egzersiz bağımlılığı ile yeme bozuklukları arasında güçlü bir ilişki olduğu söylenebilir.

ÖNLEYİCİ YAKLAŞIMLAR VE TEDAVİ

Yeme bozukluklarına karşı alınabilecek önlemler ve tedavi yöntemleri neler olabilir?
Önleyici yaklaşım olarak, psikoeğitim ve farkındalık programları geliştirilebilir. Medya bu konuda aktif rol alabilir. Sağlıklı beslenmeye dair eğitimler düzenlenebilir. Aile temelli destek programları geliştirilebilir.

Tedavi yöntemi olarak ise örneğin Bilişsel Davranışçı Terapi penceresinden bakıldığında, işlevsiz düşünce ve inançları gündeme alarak yeme davranışı düzenlenebilir. Aile sürece dâhil edilebilir. Beden odaklı, örneğin dans gibi, farkındalık temelli müdahaleler geliştirilebilir. Duygu düzenleme odaklı çalışmalar yapılabilir. Gerektiği ve uygun görüldüğü düzlemde uzman görüşü alınarak farmakolojik müdahaleler de sağlanabilir. Konu, multidisipliner bir bakış açısıyla çok disiplinli bir yelpazede ele alınabilir. Sürecin biyolojik, sosyal ve psikolojik bileşenlerinin bir arada ele alınması tedavinin etkinliğini de artıracaktır.