Makaleler
yeme-bagimliligi-ve-internet-kullanimi.jpg

Yeme Bağımlılığı ile Problemli İnternet Kullanımı Arasında Çok Yakın Bir İlişki Tespit Ettik

Son 40 yılda Türkiye’de obezite sıklığı dramatik bir artış gösteriyor. Çocuklar ve gençler de bu konuda tehlike altında. Çocukların da “hareket etmeleri gereken dönemde hareketsizliğin kısır döngüsüne” sıkıştığını söyleyen Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı Uzmanı Doç. Dr. Ali Karayağmurlu, Türkiye ilk kez yeme bağımlılığı ile ilgili epidemiyoloji saha çalışması yaptıklarını belirtirken, araştırma sonuçlarını bizlerle paylaştı; çocuklarda obezite sorunu ve önlemek için yapılabilecekler hakkındaki sorularımızı yanıtladı.

Son 40 yılda Türkiye’de obezite sıklığı dramatik bir artış gösteriyor. Çocuklar ve gençler de bu konuda tehlike altında. Obezitenin tek başına bir beslenme problemi olduğu görüşü artık kabul edilmiyor; genetik faktörler ve sosyo-kültürel şartların etkisi çokça dillendiriliyor. Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı Uzmanı Doç. Dr. Ali Karayağmurlu, çocukların da “hareket etmeleri gereken dönemde hareketsizliğin kısır döngüsüne” sıkıştığını söylüyor. Hazır gıda endüstrisinin agresif pazarlama tekniklerinin özellikle sosyal medya aracılığıyla çocukları hedef almasının risklerine dikkat çeken Doç. Dr. Karayağmurlu, etik sınırların çoktan aşıldığını belirtiyor. Ona göre çözüm, koruyucu sağlık politikalarını güçlendirmekten ve çoklu disiplinlerin bir arada çalıştığı bir model geliştirmekten geçiyor. Okulların bu süreçte kritik bir rol oynadığını söyleyen Karayağmurlu, çocukların paketli gıdalardan ve hareketsiz yaşamdan uzak tutulmasının hayati önem taşıdığı görüşünde.

Günümüzde obezite görülme sıklığının artışında genetik, çevresel ve sosyo-kültürel faktörler arasında nasıl bir etkileşim var? Türkiye özelinde tabloyu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Öncelikle nazik davetiniz için teşekkür ederim. Gerçekten bu sorduğunuz soru çok önemli bir soru. Çünkü birçok hastalıkta olduğu gibi obezitenin de ortaya çıkışı genetik yatkınlığımız ile çevresel ve sosyal kültürel özelliklerimizin etkileşimi ile ortaya çıkıyor. Burada obezitenin ortaya çıkmasında genetik yatkınlığın diğer faktörlerin etkisini kabaca yarı yarıya gibi düşünebiliriz. Özellikle obeziteye genetik olarak yatkınlığı olan bireylerde hareketsiz yaşam obezite riskini çok arttırıyor. Ancak genetik olarak durumu yatkın olan bireyler düzenli spor yaptıklarında ve sedanter yaşamdan uzak durduklarında sıklıkla obezite ve metabolik sendromlara karşı ciddi anlamda kendilerini koruyorlar. Bu durum bize obezitenin bir kader olmadığını açıkça gösteriyor. Günümüz yaşam tarzında hazır ve paketli gıda tüketiminin artması, büyük şehirlerde sedanter yaşamın yaygın olması, genetik yatkınlıkla birlikte obezite sıklığını ciddi bir şekilde artırıyor. Ülkemiz özelinde baktığımızda, özellikle Türkiye'de son 40 sene içerisinde obezite sıklığının giderek arttığını görüyoruz. Az önce saydığımız faktörler özellikle genetik yatkınlıklarla birlikte obezite sıklığının artmasına önemli derecede katkıda bulunuyor. Bu durum hem çocuklar hem de yetişkinler için ciddi anlamda sağlığı olumsuzu yönünde etkiliyor. Maalesef günümüz itibarıyla her dört çocuktan biri ve her üç yetişkinden biri obezite sorunu ile karşı karşıya kalmış durumda.

“OBEZİTE PSİKOSOSYAL OLUMSUZLUKLARI DA BERABERİNDE GETİRİYOR”

Çocukluk ve ergenlik döneminde obezite, fiziksel sorunların dışında psikolojik ve sosyal sorunları da beraberinde getiriyor. Bu yaş grubunda obeziteye eşlik eden en belirgin sorunlar nelerdir?
Evet, obezite sadece fiziksel bir problem değil. Aynı zamanda beraberinde psikososyal olumsuz sonuçları da olan önemli bir halk sağlığı sorunu. Bu olumsuz psikososyal sonuçların başında da maalesef ruh sağlığı sorunları geliyor özellikle ergenlik dönemi beden algısının çok ön plana çıktığı bir dönem ve bu dönem içerisinde obezite sorunu ile karşılaşan ergenlerde düşük benlik saygısı, içe kapanma, öz güven problemleri, kaygı, depresyon gibi sorunlarla ne yazık ki çok sık karşılaşıyoruz. Çocuklar özelinde baktığımızda da hayatlarında en çok hareket edecekleri dönemde maalesef obezite hareket durumlarını kısıtlayabiliyor. Obezitenin hareketi kısıtladığı, hareketsizliğin de obezite probleminin devam etmesini neden olduğu ikili ilişki göz önünde bulundurulduğunda, sorun giderek büyüyebiliyor. Çocuklar da ergenlerdeki gibi birçok problemle karşılaşabiliyor. Akran zorbalığına uğrayabiliyorlar.

PAZARLAMA STRATEJİLERİ ÇOCUK VE ERGENLERİ HEDEF ALIYOR

Hazır gıda endüstrisinin pazarlama stratejileri (reklamlar, çizgi film karakterleri, ambalaj tasarımları, influencer iş birlikleri) çocukların beslenme tercihlerini nasıl şekillendiriyor? Bu alanda etik sınırlar sizce nerede çizilmeli?
Evet, son dönemde özellikle basın ve medyanın yanı sıra sosyal medya kullanımının da gıda pazarlama stratejilerinde çok arttığını görüyoruz. Hazır gıda alanındaki pazarlama stratejilerinde medyanın yanı sıra sosyal medya influencerları gıda endüstrisi şirketleri tarafından kullanılıyor. Zaten son 40 yıllık sürece dikkatli bir şekilde incelediğimizde gıda endüstrisinin pazarlama stratejisi içerisinde reklam çizgi film karakterleri gibi argümanlar vardı. Ancak son dönemde ne yazık ki sosyal medya da bunun için ciddi anlamda olumsuz bir mecra hâline geldi. Burada basın ve medya için hazırlanan gibi bir mevzuatın hazırlanması ve sosyal medyadaki reklam içeriklerinin de bu konu ile ilgili çocuk ve ergenlerimizi korumak için denetlenmesi gerektiğini düşünüyorum. Maalesef bu alandaki etik sınırlar yeteri kadar belirlenemediğinden bu durum özellikle sosyal medya bağımlılığı açısından riskli bir yaş grubu olan ergen popülasyonunda olumsuz yeme alışkanlıkları ve yeme bağımlılığı gibi durumların artmasına neden olabilir. Bu konuda gençliğimizi korumamız gerektiğine inanıyorum.

TÜRKİYE'DE YEME BAĞIMLILIĞI ALANINDA YAPILAN İLK ÇALIŞMA


Araştırmalar, obezite ile bağımlılık davranışları arasında ilişki olduğunu gösteriyor. Yeme davranışı ile bağımlılıklar arasındaki bağlantıyı nasıl tanımlarsınız?
Bu sorunuz gerçekten yerinde ve bilimsel bir soru. Son dönemde bilimsel camiada da bu konuyu olan ilgi giderek artmakta. Dünya literatüründe de bununla ilgili tartışmalar devam ediyor. Davranışsal bağımlılıklar şemsiyesinin içerisinde tartışılan bir konu da yeme davranışı ile ilgili bağımlılıklar. Bu konu benim bilimsel anlamda da özellikle ilgilendiğim bir konu. Türkiye'de maalesef yeme bağımlılığı ile ilgili çok fazla çalışma yok ama biz yakın zamanda bu konu ile ilgili ciddi bir epidemiyoloji saha çalışması yaptık. Ve bu çalışmada özellikle yeme bağımlılığı ile diğer davranışsal bağımlılıkları birlikte değerlendirdik ve çalışmamızda uluslararası prestijli bir dergide revizyonda bekliyor. Bu çalışma Türkiye'de bu alanda yapılan ilk çalışmaydı. Ve çalışmamızda elde ettiğimiz sonuç şuydu: Özellikle problematik internet kullanımı ve oyun bağımlılığı ile yeme bağımlılığı arasında çok sıkı bir ilişki tespit ettik. Hem bağımlılıkların hem de obezitenin ortaya çıkmasında dürtüsellik ve duygu durum düzenleme becerisindeki sorunlar ortak bir mekanizma olarak rol oynuyor. Bu durum da obezite ve bağımlılık davranışlarının sıkça birlikte görülmesine neden oluyor olabilir. Bu konuda ortak risk faktörlerine yönelik yapılacak müdahale çalışmaları hem obezitenin hem de davranışsal bağımlılıkların daha iyi bir şekilde tedavi edilmesine katkı sağlayacaktır.

Obezitenin uzun vadeli sonuçlarına baktığımızda, diyabet ve kalp-damar hastalıkları başta olmak üzere birçok kronik hastalıkla ilişkisi biliniyor. Bu sonuçların önüne geçebilmek için toplumda öncelikle hangi müdahalelerin yapılması gerekiyor?

Bu sonuçların önüne geçebilmek için en etkili yaklaşım koruyucu hekimlik uygulamaları olabilir. Bir şeyin ortaya çıkmadan önce tedbirini almak ortaya çıktıktan sonra tedavi etmekten çok daha kolay, daha ucuz ve daha etkilidir. Burada bizim de sağlık politikalarımızın içerisinde obeziteye karşı koruyucu sağlık hizmetlerini artırmamız ön plana çıkıyor. Obezite ortaya çıkmadan önce koruyucu sağlık hizmetleriyle insanların bilinçlendirilmesi; hem obezite sıklığını azaltmamız hem obezitenin görüldüğü yaşların daha ileriye çekilmesi hem de obezitenin ortaya çıktıktan sonra da daha şiddetli olmasını engellemek adına önemli katkılar sunacaktır. Toplumda çok sık gözüken bu önemli sağlık soruyla ilgili koruyucu sağlık politikalarının daha iyi geliştirilmesi gerektiğini düşünüyorum.

Okullarda beslenme ve sağlık politikalarının niteliğini yeterli buluyor musunuz? Çocuk ve gençlerde obeziteyi önlemek için eğitim kurumlarında nasıl bir model uygulanmalı?
Esasında bu soruya hem çocuk hem de ergen evladı olan bir baba olarak cevap vermeyi tercih ederim. Kendi çocuklarımın özelinde gittikleri devlet okulunda hem okulun hem de öğretmenlerinin bu konuya ciddi olarak hassasiyet gösterdiklerini gördüm ve bu beni gerçekten çok mutlu etti. Çocukları mümkün olduğu kadar paketli hazır gıdalardan hem de hareketsiz yaşamdan uzak tutmaya çalışıyorlardı. Türkiye'de bu alanda bazı müdahale programları var. “Yetişkin ve çocukluk çağı obezitesinin önlenmesi ve kontrolü ile fiziksel aktivite için eylem planı” gibi bazı çalışmalar da yapılıyor. Burada asıl sorun bu politikaların tüm Türkiye genelinde yaygın bir şekilde kullanılması ile ilgili olduğunu düşünüyorum. Bu konuda gösterilecek çabaların ve alınacak önlemlerin hem ülkemiz için hem de gelecek neslimiz için önemli olduğuna inanıyorum ve bu konudaki gayretlerimizi artırmamız gerektiğini düşünüyorum.

Obezite tedavisinde davranışsal terapi, beslenme eğitimi, ilaç tedavisi ve bariatrik cerrahi gibi birçok yöntem var. Sizce çocuk ve ergenlerde hangi tedavi yaklaşımı öncelikli olmalı ve hangi aşamada multidisipliner müdahale devreye girmeli?
Bu sorunun cevabı esasında çok uzun ama genel olarak şunu söyleyebilirim. Obezite ciddi bir problem olduğundan ve obezitenin ortaya çıkmasında hem genetik yatkınlıklar hem psikolojik ve biyolojik süreçler bir arada rol oynadığından, çözümünde de çoklu bir yaklaşıma ihtiyaç olduğu çok açık bir şekilde görünüyor. Burada da özellikle multidisipliner yaklaşımların daha etkili olduğunu görüyoruz. Obezite ile ilgili hem diyet uygulamaları hem psikolojik destek ve dayanıklılık çalışmaları, hem de tıbbi ve metabolik açıdan hekim tarafından takip edilmesi gerekli durumlarda tıp alanındaki farklı branşların birbirleriyle iş birliği içerisinde bu süreci yürütmeleri çok önemli. Aynı zamanda diğer tıp dışı alanların da bu sürece mutlaka dâhil olması gerektiğini düşünüyorum. Bu durum da gerçekten kolay bir süreç değil. Özellikle yurt dışındaki bazı modeller işi biraz kolaylaştırabilir. Genelde bu tür yaygın ve multidisipliner yaklaşım isteyen durumlarda okul içerisindeki koruyucu sağlık uygulamalarının pratikte kullanıldığını görüyoruz. Bu, çocuk ve ergenlerin kendi bulundukları ortamda hem etiketlenmeden sağlık hizmetlerine ulaşmalarına hem de yaygın bir durumun daha düşük bir maliyetle okul gibi bir ortamda yönetilmesine katkıda bulunuyor. Bu konuyla ilgili ülkemizdeki farklı kurumların iş birliği içerisinde birlikte çalışmalarının faydalı olacağını düşünüyorum. Umarım burada anlattığım bilgiler herkes için faydalı olur. Bu nazik davetiniz için tekrar teşekkür ediyorum. Herkese sağlıklı ve obeziteden uzak bir yaşam diliyorum; özellikle de çocuklarımıza ve gençlerimize.