Büyük Yeşilay ailesine gönül veren sevgili dostlar,
Hayat hikâyelerle örülü. Hepimizin bir hikâyesi, ..
1080
Alkol Bağımlılığı
Alkolün Güvenli İçilebilecek Bir Miktarı Yoktur
Yeşilay Bilim Kurulu Üyesi Doç. Dr. Perihan Torun ile alkol kullanımının detaylarını masaya yatırdık. Sağlık Bilimleri Üniversitesi Hamidiye Uluslararası Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Ana Bilim Dalı Başkanı Doç. Dr. Torun ile Türkiye’deki alkol kullanım oranları, dünyada yürütülen alkol kontrol politikaları, alkol endüstrisinin alkolü normalleştirme çabaları, sivil toplum çalışmaları ve farkındalığın önemi hakkında konuştuk.
ALKOLÜN AZI DA ÇOĞU DA ZARARLI
Bağımlı olmayan, belli düzeyde alkol kullanan birey de alkolün zararları karşısında risk altında mıdır? Alkolün bağımlılık yapmayan güvenli bir kullanım miktarı var mıdır?
Alkollü içecek kullanımının tarihçesine kısaca bakarsak bu içeceklerin binlerce yıldır hem gıda maddesi hem de ilaç olarak kullanılageldiğini görürüz. Alkolün sosyal olaylarla güçlü bir bağı her zaman olagelmiştir. Fakat özellikle kırsal hayattan şehir hayatına ve farklı yaşam tarzlarına geçilmesi ve ticari amaçlı üretim ile bu içeceklerin tüketimi hızla artmış ve toplum üzerinde olumsuz etkileri dikkat çeker hâle gelmiştir. Bu durum, milattan önceki dönemlerden itibaren kentsel alanlarda alkol tüketiminin azaltılması amacıyla bazı girişimlerin uygulanmasına yol açmıştır. Temiz içme suyu bulunamaması sorunu 19. yüzyılın sonlarında çözülene kadar alkollü içeceklerin Amerika ve Avrupa’da su yerine sağlıklı alternatif olarak kullanıldığı bir dönem olduğunu biliyoruz. Bu dönem sonrasında toplum sağlığına zararları nedeniyle alkol tüketimini azaltma amaçlı girişimler hız kazanmıştır. 1900’lü yılların başlarında ABD ve Rusya’yı da içine alan bir grup Batı ülkesinde alkolün üretimi ve satışı ya tamamen yasaklanmış ya da kısıtlanmıştır. Dolayısıyla, bilimsel yöntemlerle ölçülmeden önce de alkollü içecek tüketiminin zararları bilinmekteydi fakat gözlemlenen bu zararların ağırlıklı olarak bir oturuşta fazla miktarda alkol kullanımının sosyal hayat üzerine etkisi nedeniyle olduğunu söyleyebiliriz. Alkolün ayrıca bağımlılık oluşturma özelliği olan bir psikoaktif bir madde olduğu ve sürekli ve çok miktarda alkol kullanımının vücuttan zehirli maddeleri uzaklaştırma görevi olan karaciğer üzerine olumsuz etki yaptığı hem tıp camiasında hem de toplumda iyi bilinmekte.
Daha az bildiğimiz bilimsel gerçek ise, alkolün az da olsa sürekli kullanımının biriken etkisi, ki bu etki ancak sağlam yöntemlerle yürütülmüş bilimsel çalışmalarla ortaya çıkarılabilmiştir. Geçmişte Batı toplumlarında yürütülen ve alkol kullanan ve kullanmayan kişilerin sağlık açısından karşılaştırıldığı çalışmalarda yöntemsel sorunların tespit edilmesi nedeniyle (alkol kullanmayan Batılı toplumun farklı özelliklerinin olması nedeniyle); bugün artık az miktarda kullanımın kalp sağlığı için yararı nedeniyle önerilebileceği, yalnızca bağımlılık durumu varsa sorun olduğu popüler inanışı tarihe karışmış durumdadır. Son yapılan bilimsel araştırmalar az miktarda tüketilen alkolün bile pek çok hastalıkla, özellikle çok sayıda kanserle bağlantısı olduğunu göstermiştir.
Sonuç olarak, alkollü içecek sıradan bir içecek değildir; güvenli içilebilecek bir miktarının olmadığı bilimsel olarak kabul edilmiştir. Bir kerede çok miktarda veya az miktarda uzun süre tüketimin kişiye ve topluma olumsuz etkileri vardır fakat farklı şekillerde ortaya çıkmaktadır.
“ALKOL ENDÜSTRİSİ KÂR ODAKLI ÇALIŞIYOR”
Büyük alkol şirketlerinin alkol tüketimini dünyada yaygınlaştırmasına karşı halk sağlığı savunuculuğu konusunda neler yapılmalıdır, neler yapılmaktadır?
“Big Alcohol” olarak da adlandırılan alkol endüstrisinin diğer tüm endüstriler gibi yalnızca kâr odaklı çalıştığı bilinen bir gerçek. Endüstrinin kâr etmek istiyor olması her ne kadar anlaşılabilir olsa da, aynı zamanda sosyal sorumluluklarının gereğini yerine getirmeleri gerektiğini biliyoruz. Aynı durum sinema, dizi ve müzik sektörleri için de geçerli. Fakat, birçok Batı ülkesinde yapılan değerlendirmeler, endüstrinin sosyal sorumluluk girişimlerinin de kâr odaklı ve reklam amaçlı olduğuna işaret ediyor. Bu durum krizin fırsata çevrilebildiği pandemide daha da gözle görünür hâle geldi. Mesela, belirli bir marka ile özdeşleşmiş alkol şişesine benzer şişelerde antiseptik dağıtılması örneğini biliyoruz.
Bu noktada sivil toplumun önemi ve etkisi nedir sizce?
Alkol endüstrisinin sosyal sorumluluklarını yerine getirip getirmediklerinin özellikle sivil toplum kuruluşları tarafından izleniyor olması çok önemli. Batı ülkelerinde bu konuda farkındalık yüksek olmasına rağmen, endüstrinin tabiri caizse at koşturduğu diğer ülkelerde bu konuda bilgi ve beceri eksikliğinin mevcut olduğu endüstri tarafından da iyi bilinen bir gerçek. Bu nedenle; endüstri stratejilerinin ve eylemlerinin nasıl izlenip değerlendirileceği konusunda özellikle sivil toplumda kapasite geliştirilmesi ve toplumun bu konuda farkındalığın artırılması hedeflerimiz arasında olmalı.
Giderek küreselleşen alkol endüstrisi ve alkollü içeceklerin uluslararası ticareti nedeniyle kısıtlamalarda oluşan boşlukları düşündüğümüzde, alkolün kontrollü tüketimi için küresel bir yapının olmasının önemi ortaya çıkıyor. Bu boşluğu doldurmak üzere 2001 yılında kurulan Küresel Alkol Politikaları Birliği (GAPA); küresel alkol endüstrisinin ülke sınırlarını aşarak izlenmesi ve Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) ve diğer küresel aktörlerin gereken tedbirleri almasının sağlanması amacıyla bölgelerarası bir ağ. Yönetiminde yer aldığım bu girişim, endüstrinin etkisinden arındırılmış alkol politikaları için küresel çerçeve sözleşmesi çağrısı yapmakta ve DSÖ’ye bu amaçla baskı yapmaktadır. Yeşilay da Eurocare üyeliği ile bu ağın bir parçasıdır.
“SINIR ÖTESİ DİJİTAL REKLAM ÖNEMLİ BİR SORUN”
Sosyal medya-internet ortamlarında alkol reklamları çok yaygın olarak görülüyor. Bunun özellikle çocuklar ve gençler üzerindeki olumsuz etkisi nedir? Bu konuda neler yapılabilir?
Sosyal medyada alkolle ilgili içeriğin ve bu içeriğe maruz kalanların sayıca çokluğu ve bu içeriğin özellikle çocuk ve gençleri alkole özendirdiği çok sayıda araştırmada gösterilmiştir. Bu konu giderek önem kazanmakta ve daha fazla araştırmanın, özellikle Türkiye gibi alkol araştırmalarının pek gündemde olmadığı ülkelerde, yürütülmesine ihtiyaç duyulduğu anlaşılmaktadır.
Sosyal medyada alkole özendirme ile ilgili iki önemli konu var: birincisi, firmalar tarafından alkolün dijital ortamlarda özendirilmesi; ikincisi ise, alkol kullanıcılarının kendilerinin içerik eklemesi ile oluşan durum. Alkol üreten firmaların küreselleştiği günümüzde reklamlar da artık ağırlıklı olarak dijital ortamlara kaydırılmıştır ve ülke sınırlarını aşacak şekilde yapılmaktadır. Bir ülkede yürütülen klasik reklam girişimlerini kontrol altına almak üzerine geliştirilen ulusal mevzuatın bu sınır ötesi dijital reklamlarla baş edebilmesi önemli bir sorun ve bu nedenle bazı Batı ülkeleri mevzuatlarında dijital içerikleri de kapsam alanına dâhil ettiler.
Sınır ötesi reklam konusu ise kongrelerde sürekli gündeme gelmekte ve kontrol politikalarının etkinliği tartışılmaktadır. Ekim ayında Cape Town’da gerçekleşen Küresel Alkol Politikaları Birliği (GAPA) konferansında da (GAPC2023) yine bu konu gündemde çok önemli bir yer tuttu. DSÖ’nün burada önemli bir rol üstlenmesi beklenmektedir.
Alkol kullanan kişilerin sosyal medya paylaşımlarının etkisini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Alkol firmalarının dijital ve uluslararası reklamlarından daha da çetrefilli bir konu alkol kullanan sıradan kişilerin sosyal medya paylaşımlarının endüstri tarafından reklam amaçlı kullanılması ve influencer’ların alkollü içecek reklamları yapması. Mevzuatta tanımlanan alkol reklamlarından farklı yöntemlerle yapılan bu özendirme girişimleri, endüstrinin nasıl her boşluğu değerlendirmek için fırsatı kaçırmadığını gösteriyor ve bu nedenle çocuklarımızı ve gençlerimizi bu tür durumlar için hazırlamamız gerektiğini hatırlatıyor. Bunun nasıl yapılacağı konusunda basit bir önerimiz maalesef yok. Gençlerin bu konularda gençler ve çocuklar için üreteceği fikirleri ve projeleri özendirmeli ve uygulamaya geçirmeliyiz diye düşünüyorum.
BİLİMSEL TEMELLİ EYLEM PLANLARI
Alkol kullanımına karşı devletlerin ve Dünya Sağlık Örgütünün politikaları nelerdir?
Dünya Sağlık Örgütü küresel alkol kontrol stratejisi ve bu stratejiyi eyleme geçirme amacıyla hazırlanan 2022-2030 eylem planı tüm ülkelerden görüşler alınarak hazırlanmıştır. Yeşilay da bu görüş alma sürecinde katkıda bulunmuştur. Bu bağlamda DSÖ tarafından hem ülkeler için hem de küresel düzeyde öneriler geliştirilmiştir. Bu önerilerin uygulanmasında ülkeleri desteklemek amacıyla ise DSÖ önderliğinde küresel bir iş birliği (kısaltılmış adıyla SAFER) yapılarak maliyet ve etkinlik açısından öncelikli girişimlerin uygulanmasına vurgu yapılmıştır. Dolayısıyla, harcanan paraya değecek kadar etkili girişimleri tespit etmek için ülkelerin ayrıca emek sarf etmelerine gerek kalmadan bu girişimler uluslararası toplum tarafından bilimsel temellere dayandırılarak belirlenmiştir.
KISITLAMALAR ALKOLE BAĞLI ZARARLARI AZALTIYOR
Alkol kullanımını kısıtlamak (mekân, yaş bazında) kullanım oranını düşürür mü yoksa tam tersi bir duruma mu yol açar?
Bilimsel çalışmalar; alkole ulaşımdaki kısıtlamalar (mesela alkolün tüketildiği yer ve zamanların kısıtlanması), alkolü araç kullanımının önlenmesi, alkol kullanıcılarındaki taramalar, kısa girişimler ve tedaviye ulaşımın kolaylaştırılması, alkol reklamları, sponsorluğu ve özendirilmesinin yasaklanması ve özel tüketim vergisi ve fiyat politikaları ile alkole bağlı oluşan zararların azaltılabildiğini göstermiştir. Ülkelerin politikaları da bu küresel politikalarla bağlantılı olarak geliştirilmektedir. Küresel alkol stratejisi bağlamında ülkelere farkındalığın artırılması da önerilmektedir ki bu da farkındalık eğitimlerinin önemine işaret etmektedir.
Bütün bunları söyledikten sonra belirtmek isterim ki DSÖ, alkolün az miktarda kullanımının zararları bilimsel olarak gösterilmiş olmasına rağmen, hâlâ “alkolün zararlı kullanımı” ifadesini kullanmaya devam etmektedir. Bu ifadenin “alkol kullanımı” olarak güncellenmesi gerekmektedir. Bu duruma sürekli işaret edilmesine rağmen muhtemelen bazı kaynakların baskılarıyla bu durum devam etmektedir.
TÜRKİYE’DEKİ ALKOL KULLANIM VERİLERİ
Türkiye’deki alkol tüketim sıklığı nedir? Türkiye özelinde alkol tüketim alışkanlarını ve oranlarını belirleyen unsurlar neler?
Türkiye’de alkollü içecek tüketimini tanımlayabilmek için kullanabileceğimiz veriler sınırlı. İç piyasaya verilen alkol miktarına dair aylık veriler, ayrıca Sağlık Bakanlığı tarafından üç yılda bir ulusal düzeyde yürütülen Ulusal Sağlık Araştırması kapsamında kişilere sorulan son 12 ayda alkol kullanım sıklığı verileri yayınlanmakta. Bunun dışındaki çalışmalar genellikle acil servislere başvurular ve okullarda yapılan araştırmalardan ibaret. Bu iki bilgiyi bir arada kullandığımızda örneğin 2022 yılında Türkiye’de kişi başına 12 litre kadar mutlak alkol düştüğünü hesaplıyoruz ki İtalya rakamı da bu seviyededir. Burada mutlak alkol, içeceklerin alkol içeriğinin dikkate alınması ile hesaplanıyor. Dolayısıyla bira çok içilse de alkol içeriği az olduğundan bu rakama şarap ve rakıdan daha az katkıda bulunuyor. Bu yaklaşımla yapılan hesaplamada sorun şu ki satılan alkol toplam kullanıcı sayısına bölünerek elde edildiğinden kişilerin farklılıklarını yansıtmıyor.
Bireysel düzeyde, geliştirilen uluslararası yöntemle detaylı olarak alkol tüketimini ölçen tek çalışmayı 2016-2017 yıllarında İstanbul, Tekirdağ ve Nevşehir’de yani farklı coğrafi bölgelerde üç ayrı yerleşim yerinde hanelerde yürüttük. Kullandığımız yöntem alkol tüketimini çok detaylı ve uluslararası standartlarda ölçmüş oldu. Bu çalışmada bölgeler arasında alkollü içecek türü, miktarı ve tüketilen mekân açısından farklılıklar olduğunu tespit ettik. Fakat biranın tüm bölgelerde en yaygın kullanılan alkollü içecek türü olduğunu belirledik. Ayrıca, erkeklerle karşılaştırıldığında daha az kadının ve daha az miktarda içtiğini doğruladık. Alkol kullananların büyük çoğunluğunun alkollü içeceklere 25 yaşından önce başladığını, haftada bir alkol tüketiminin yaygın olduğunu ve daha da önemlisi son 30 günde bir oturuşta zararlı miktarda içenlerin büyük bir grup oluşturduğunu gözlemledik.
SOSYAL MEDYA ANKETLERİ İLGİ GÖRDÜ
2020 yılında yapmış olduğunuz çalışmanın amacı ve içeriği neydi? Çalışma metodu ve detayları hakkında bilgi verebilir misiniz? Bu araştırmaya benzer bir araştırmayı farklı sosyal medya platformlarında tekrar yapmayı düşünüyor musunuz?
Pandeminin birçok risk faktörü üzerine etkisini değerlendiren çalışmalardan bir kısmı alkol tüketimine etkiyi odaklanmıştı. Yukarıda belirttiğim hane halkı alkol tüketimi çalışmasının devamında benzer yöntemi sosyal medya üzerinden tüketimin ölçümü amacıyla kullandık. Çalışmayı yalnızca Facebook üzerinden yürütmüş olmamıza rağmen ilgi gördüğünü fark ettik ve alkol tüketimleri konusunda yüz yüze bilgi vermekte sorun yaşayan kişilerin bu yaklaşımla rahatlıkla bilgi verebileceğini düşündük. Facebook, Türkiye’de özellikle orta yaş grup tarafından kullanıldığından genç alkol tüketicilerini yeterince ulaşamadık. Bu nedenle de bir sonraki adımımız da muhtemelen Facebook ve Instagram’da eş zamanlı bir çalışma yapmak olacak. Elimizde sağlam bir ölçme yöntemi var ve yine onu kullanarak karşılaştırmalar yapabileceğimiz veriler elde etmek istiyoruz. Amacımız her zaman olduğu gibi sorunları tespit etmek ve çözüm önerileri geliştirmek.
COVID-19 pandemisi dünyada alkol tüketimini nasıl etkiledi?
Yukarıda da belirttiğim gibi pandemide alkol tüketimi konusunda pek çok yayın yapıldı; bu yayınlar daha sonra bir araya getirilerek ortak bir sonuç oluşturulmaya çalışıldı. Fakat, pandeminin etkisini bir cümle ile ifade etmemiz mümkün görünmüyor. Kısıtlamaların zamanına, türüne, ülkenin alkol tüketim kültürüne ve diğer birçok faktöre göre pandemi etkisinin hiç olmadığını veya tüketimde azalmaya veya artışa neden olduğunu gösteren araştırmalar yayınlandı. Şu anda ise pandemi sonrasında alkol tüketiminde ne oluyor sorusu araştırma gündemlerinin üst sıralarında.
Yukarıda belirttiğim çalışma ile Türkiye’nin alkol tüketimi açısından pandemiden çok etkilenmediğini, barlar kapandığından alkolün örneğin daha fazla miktarda çevrim içi satın alındığını tespit ettik. Katılımcılar kısıtlamalar arttıkça daha fazla içtiklerini ifade ettiler. Ulusal satış verilerine baktığımızda ise, pandeminin başlangıcında satışlarda bir miktar düşüş olduğunu fakat bunun kısa sürede toparlandığını görüyoruz.
DOÇ. DR. PERİHAN TORUN KİMDİR?
Doç. Dr. Perihan Torun, pratisyen hekim olarak bir süre çalıştıktan sonra halk sağlığı alanında uzmanlık eğitimini tamamladı. Daha sonra İngiltere’de epidemiyoloji alanında yüksek lisans eğitimini yaptı. İngiltere Ulusal Sağlık Sisteminde (NHS) Halk Sağlığı hizmetlerinin planlanmasında ve Manchester Üniversitesinde Avrupa Komisyonu destekli bir araştırma projesinde çalıştı. Liverpool ve Sheffield Üniversitelerinde yüksek lisans seviyesinde uzaktan eğitim dersleri kurdu ve yürüttü; lisansüstü yükseköğrenim eğiticisi fellowship programını tamamladı. Türkiye’ye dönüşünde Bezmialem Vakıf Üniversitesinde göç ve alkol tüketimi alanlarında politika odaklı araştırmalar yürüttükten sonra bir süre Türkiye Yeşilay Cemiyeti Bilimsel Çalışmalar ve Savunuculuk Müdürlüğü görevini üstlendi. Doç. Dr. Perihan Torun hâlen Sağlık Bilimleri Üniversitesi Hamidiye Uluslararası Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Ana Bilim Dalı Başkanlığını yürütmektedir. Doç. Dr. Perihan Torun Küresel Alkol Politika Birliği (Global Alcohol Policy Alliance) Yönetim Kurulu Üyesi ve Yeşilay Bilim Kurulu Üyesi’dir.