Büyük Yeşilay ailesine gönül veren sevgili dostlar,
Hayat hikâyelerle örülü. Hepimizin bir hikâyesi, ..
1078
Bağımlılık
“Anne Veya Eşin Bağımlılık Sorunu Olan Bireye Yönelik Tutum Ve Davranışları Tedavinin Seyrini Etkiliyor”
Bağımlılık sorunuyla mücadelede, tedavi sürecinde tüm aile bireylerine büyük görevler düşüyor. Ancak, özellikle anne veya eş olarak kadının rolü çok büyük. Bu zorlu süreçte bağımlı bireyin tedavisi için gayret gösteren kadınların, tedavi sürecindeki rolü ve etkisini YEDAM Uzmanı Emel Bozkaya’dan dinledik.
Bağımlılığın tedavisi, bağımlı kişinin rehabilitasyonunda eş veya anne olarak kadının rolü ve etkisi olduğunu düşünüyor musunuz? Bu noktada kadının nasıl bir etkisi ve rolü var?
Bağımlılık kişiyi etkilediği kadar aileyi de çok fazla etkiliyor. Bu anlamda “Bağımlılık aynı zamanda bir aile hastalığıdır” diyebiliriz. Kişinin bağımlılık süreci anne babasıyla birlikte yaşarken başlayabilir ya da evlendikten sonra kurduğu aile düzeni içinde de bu sorunu devam edebilir. Dolayısıyla, anne ve eşe bu süreçte bazı rol ve sorumluklar düştüğünü söyleyebiliriz. Aslında, her iki taraf da zamanla birbirini etkiliyor. Anne veya eşin, bağımlılık sorunu olan bireye yönelik tutum ve davranışları tedavinin seyrini etkilediği gibi, bağımlılık sorunu olan bireyin de kullandığı madde ile olan ilişkisi ailenin diğer üyelerini etkiliyor. Bu karşılıklı etkileşim sonucunda ailede bir sistem oluşuyor. Bu sistemin varlığı da, bağımlılık sorunu olan birey için bir risk faktörü oluşturuyor.
“DİKKATLE VE YARGILAMADAN DİNLEMEK ÇOK ÖNEMLİ”
Anne veya eş olarak kadın, bağımlı bireyle doğru bir iletişim kurmayı başarabiliyor mu? Başaramadığı noktalar neler?
Bağımlılığın tedavisi içinde kadınların bağımlılık sorunu yaşayan kişinin bağımlılığını tetikleyen tutum ve davranışlarının farkına varması, iyileşmenin seyrini kolaylaştıran tutum ve davranışları içeren yeni bir sistem oluşturmaları gerekiyor. Bunun için, bağımlılık sorunu olan bireye karşı iletişimlerinde değişim yaratmaları gerekiyor. Eleştiri, kişiselleştirme ve sen dili tarzındaki iletişim yerine, daha yapıcı olan ben dili ve yansıtmalı dinleme yaklaşımlarını benimsemeleri gerekiyor. Bağımlılık sorunu yaşayan bireye tavsiye vermek yerine, bu kişiyi dikkatle ve yargılamadan dinlemek çok önemli. Aile üyesinin kullanıcı ile yaşadığı sorunları anlatmasına fırsat tanınmalı. Bununla birlikte kesin ve net yeni kurallar konulmalı. Ailede ipleri tutan taraf kullanıcı olmamalıdır. Ayrıca, kadınların tedavi merkezli, bağımlılığın önüne geçecek bir program uygulamaya başlamaları gerekiyor. Bu şekilde, yeni sistemin kendisi için güven ve destek verici olduğunu gören bağımlılık sorunu olan birey, duygusal sorunlarının çözümünde madde yerine annesini veya eşini pozitif kaynak olarak görmeye başlayacaktır.
TEDAVİ AŞAMASINDA EŞLER ARASINDAKİ İLİŞKİ
Eşi bağımlı olan kadınlar bu bağımlılığı çeşitli etmenlere bağlayıp uzun zaman sabretmeyi tercih edebiliyor. Ekonomik, sosyal etkenler gibi sıkıntılar geçtiğinde eşinin bağımlılığından da arınacağını düşünebiliyor. Bu konu hakkındaki doğruları ve bağımlılık tedavisini geciktirmemenin önemini de dinlemek isteriz.
Bağımlılık biyolojik, psikolojik ve sosyal boyutları olan bir aile hastalığıdır. Eş bağımlılık ise, bir ailedeki bağımlı bireye tepki olarak gelişen aile sistemleri hastalığı olarak tanımlanıyor. Bu tepkisel ortam sonucunda, aile bireylerinde duygusal değişimler olmaya başlar, bu durum ailede patolojik roller ortaya çıkmasına neden olur. Bağımlılıkla birlikte, eşler arasındaki iletişimde denetim mekanizması devreye giriyor ve çok özellikli bir ilişki biçimi doğuyor. Ailenin korunmasından, çocuklara ilişkin sorumluluk ve ödevlere kadar sistemin devamını sağlamaya yönelik birçok görev eşe devredilmiş oluyor. Yani bağımlının eşi, aile sisteminin sürdürülmesinde belirleyici bir rol oynamaya başlamış oluyor. Eş, ailenin bütün işlerini üstlenmiş oluyor ama bağımlı tarafından idare edilmeye de devam ediyor. Güç yine bağımlılık sorunu yaşayan kişinin elinde oluyor. Bu durum ise, karşılıklı çatışmaya yol açıyor. Her türlü şeyi yapan ama gücü olmayan ve sürekli eleştiriye uğrayan eş, kimliğini yitirmeye başlıyor, kendine olan güveni azalıyor, bir süre sonra bağımlılık sorunu yaşayan kişinin etkisi altına girmiş oluyor. Aslında, eşin yapmaya çalıştığı şey, bağımlı bireyi aile içinde tutmaya ve kendilerinden uzaklaşmasını engellemeye çalışmaktadır. Ancak, eşin bağımlı bireyin yaptıklarının sorumluluğunu üstlenmesi, tedavinin ve iyileşmenin gecikmesine yol açıyor.
“ERKEK BAĞIMLILAR DAHA FAZLA SOSYAL DESTEK ALIYOR”
Empati kurma yeteneğine sahip kişilerin, bağımlı bireyle iletişimde daha avantajlı olduğunu düşünüyor musunuz? Sizce, kadınlar bu konuda daha mı başarılı? İnsan bu yönünü nasıl geliştirebilir?
Aile bireyleri birbirlerinin duygularına saygı duymalı, duygu ve düşüncelerinin ifade edilmesine izin vermelidir. Olumsuz deneyim yaşayan kişinin, ailesiyle bu durumu rahat bir şekilde konuşabilmesi, duygu ve düşüncelerini dile getirebilmesi için yargısız bir ortam sağlanmalıdır. Bu da ancak, empatik bir yaklaşım ile mümkündür. Türkiye’de yapılan araştırmalar ve klinik gözlemlerimize göre, erkek bağımlıların kadın bağımlı danışanlara oranla aile içinde daha fazla sosyal destek aldığı görülüyor. Bağımlı bireylerin yakınları bu konuda daha fazla bilgi sahibi olarak, kişiyi aktif ve yargısız bir şekilde dinleyerek, kişinin duygu ve düşüncelerini anlamaya çalışarak empati yeteneğini geliştirebilirler. Eğer bu konuda zorlandıklarını düşünürlerse destek alabilirler.
“AİLENİN TÜM ÜYELERİ SORUMLULUK ALMALI”
Madde kullanan kişilerde aile desteğinin çok önemli olduğunu biliyoruz. Bu desteğin sadece anneden gelmesi, bağımlı bireyin tedavisinin sağlıklı ilerlemesi için yeterli midir?
Bildiğimiz üzere, ailenin kişinin bağımlı olması üstündeki rolü önemlidir. Öte yandan, bağımlılık sorunu yaşayan kişinin varlığının, ailenin diğer üyelerini de etkilediğini söyleyebiliriz. Sonuç olarak, bağımlılık tüm aileyi etkiler ve tedavi sürecinde ailenin tüm üyelerine çeşitli rol ve sorumluluklar düşmektedir. Bu sebeple, sadece anne değil, ailenin tüm üyeleri iş birliği içinde sorumluluk almalıdır.
Ülkemizde kadınlar bağımlılıklar konusunda ne kadar bilinçli? Yeteri kadar bilinçli olmadıklarını düşünüyorsanız, kadınlarımızı bilinçlendirmek adına neler yapılabilir? Bu konuda kime ne görev düşüyor?
Bu konuda yapılan araştırmalar ve klinik gözlemlere göre, toplumumuzda bağımlılığın bir irade meselesi olduğu, iradesi zayıf olan kişilerin bağımlı olacağı, iradesi olanların da sorun yaşayamayacağı düşünülüyor. Maalesef ki bu yanlış düşünce bağımlılık sorunu yaşayan kişilerin toplumda damgalanmasına sebep olarak kişinin tedavi sürecine dahil olmasını engelleyebiliyor. Bu konuyla ilgili farkındalık kazanılması için, kişilerin bağımlılık ile alakalı bilinçlendirici eğitim ve seminerlere katılması, konuyla ilgili kitaplar okuması faydalı olabilir.
Ülkemizde ve dünya genelinde bağımlılıklarla mücadele noktasında kadınların bilinç düzeyiyle ilgili yapılan araştırmalar var mı? Varsa sonuçlarını bizimle paylaşabilir misiniz?
Yapılan birçok araştırma sonucunda, madde kullanımının küçük yaş gruplarına kadar indiği, herkes için potansiyel bir tehlike arz ettiği, ailelerin bağımlılık hakkında yeterli bilgiye sahip olmadığı, çocuklarının madde kullanımından şüphelendikleri zaman onlara karşı nasıl davranacakları konusunda yoğun kaygı yaşadıkları gözlemler ve veriler neticesinde elde edilmiştir.
“BAĞIMLI YAKINLARI YEDAM’A BAŞVURABİLİR”
Bağımlılık sadece bireyi değil bağımlı bireyin çevresini de etkileyen çok boyutlu bir sorun. Eşinin veya çocuğunun bağımlı olmasına karşı mücadele eden kadın kendi ruhsal sağlığını nasıl koruyabilir, nereye başvurabilir?
Eşi veya çocuğu bağımlılık sorunu yaşayan kişiler genelde bu durumu öğrendiklerinde, büyük duygusal yıkım yaşıyorlar. Bağımlı yakınları genellikle bağımlı bireyle yaşadıkları sorunları kendileri çözmeye çalışıyor ancak doğru yöntemi kullanmadıkları için, bu girişimlerinin başarıyla sonuçlanmadığı görülüyor. Bu sebeple, yakını bağımlı olan kişilerin tedaviye dahil olması, yaşadığı ruhsal sorunlar sebebiyle ruhsal destek alması tedaviyi olumlu etkilemektedir. Yaşanan sorunlar karşısında ne yapılması veya nasıl davranılması gerektiği konusunda ailelere danışmanlık yapılması, ailelerin yanlış müdahalelerde bulunmasını önlüyor. Bağımlı yakınını, bırakma ve arınma sürecine yönlendirmek için gerekli bilgi ve yöntemleri öğrenmek isteyen kişiler YEDAM Yeşilay Danışmanlık Merkezlerine başvurabilir. Bunun dışında, süreçten psikolojik olarak olumsuz etkilenme durumunda hastanelerin psikiyatri servislerine de başvurulabilir.
EMEL BOZKAYA KİMDİR?
Emel Bozkaya, lisans eğitimini İstanbul Arel Üniversitesi Sosyal Hizmet Bölümünde tamamladı. Eğitim süreci boyunca engelli, çocuk refahı alanında stajlarını gerçekleştirdi. Lisans döneminde ve sonrasında çeşitli sivil toplum kuruluşlarındaki gönüllü faaliyetlerle, çocuklara ve dezavantajlı gruplara yönelik çalışmalar gerçekleştirdi. 2021 yılından bu yana, Yeşilay Danışmanlık Merkezi’nde alkol, madde, kumar, tütün, internet bağımlılığı ile ilgili sorun yaşayan kişilere ve ailelerine sosyal destek veriyor. Bozkaya, aynı zamanda Metamfetamin Çalışma Grubu’nda da aktif bir şekilde çalışmalarını sürdürüyor. Dokuz Eylül Üniversitesi Disiplinlerarası Kadın Çalışmaları Anabilim dalında Tezli Yüksek Lisans programında eğitimine devam ediyor. Bozkaya’nın mesleki ilgi alanları arasında, bağımlılıkta kadın ve dezavantajlı gruplar gibi konular yer alıyor.