Büyük Yeşilay ailesine gönül veren sevgili dostlar,
Hayat hikâyelerle örülü. Hepimizin bir hikâyesi, ..
1076
Eğitim
“Başarının Sırrı Çocuğu Tanımaktan Geçiyor”
Okul öncesi eğitimin önemini, bu konuda uygulanan yöntemleri, çocukların akademik hayatlarına etkilerini ve daha fazlasını Anaokulu Yöneticisi, Eğitimci ve Program Geliştirme Uzmanı Öznur Serbest ile konuştuk.
0-6 yaş arasını kapsayan okul öncesi yılları, öğrenme potansiyelinin oldukça yüksek olduğu, insan kişiliğinin temelinin oluştuğu bir dönem. Bu dönem uzmanlara göre, kişiliğin oluşumu ve şekillenmesi, temel bilgi, beceri ve alışkanlıkların kazanılması ve bütün bunların geliştirilerek ileri yıllara olan etkisi nedeniyle, yaşamın en önemli aşamalarından biri olarak görülüyor. Bu bağlamda okul öncesi eğitim ise, eğitimin temelinin atıldığı dönemi ifade ediyor. Yapılan araştırmalar, erken çocukluk yıllarında kazanılan davranışların büyük bir kısmının, yetişkinlik döneminde bireyin tavır, alışkanlık, inanç ve değer yargılarını biçimlendirdiğini, eğitimin temellerinin erken çocukluk döneminde atıldığını ortaya koyuyor. Çocukların erken yaşta öğrenme yeteneği kazanması ve yeteneklerini keşfedebileceği imkânlara sahip olması, ileriki yaşlarda göstereceği akademik başarıyı da olumlu etkiliyor. Anaokulu Yöneticisi, Eğitimci ve Program Geliştirme Uzmanı Öznur Serbest okul öncesi eğitimle ilgili sorularımızı yanıtladı.
“İNSAN, YAŞAMI BOYUNCA OKUL ÖNCESİ DÖNEMİN İZLERİNİ TAŞIYOR”
Okul öncesi eğitim ne demektir ve neleri kapsar? Size göre çocuklara ne kazandırıyor, faydaları nelerdir?
Okul öncesi eğitim; yaşamın ilk altı yılını kapsayan süreçte verilen eğitimdir. Ülkemizde 0-2 yaş grubuna kreşlerde, 3-6 yaş grubuna anaokullarında okul öncesi eğitim veriliyor. Bu dönemde verilen eğitimde bilişsel, dil, sosyal duygusal, motor ve öz bakım olmak üzere beş gelişim alanında, bilgi dışında beceri gelişimine de odaklanılıyor. Bu, gelişimin en hızlı olduğu dönem olmasından dolayı çok önemli bir dönem olarak kabul ediliyor. Bu süreç içerisinde kritik süreçler bulunuyor. Uygun çevresel koşullar ve eğitim verilmediğinde, kaçırılan kritik dönemlerdeki gelişimi sonrasında tamamlamak çok zor oluyor. İnsan, yaşamı boyunca bu dönemin izlerini taşıyor.
Okul öncesi eğitime başlamak için uygun yaş kaç olmalı? İyi bir okul öncesi eğitim için nelere dikkat edilmeli?
Okul öncesi eğitim kurumuna başlama yaşı sorulduğunda hep şunu söylerim… Bizim çocukluğumuzdaki gibi bir ortamımız olsa, farklı bir cevap verebilirdim. Bizler sokakta akranlarımızla, evde kuzenlerimizle oynama fırsatı bulduk. Dolayısıyla, özellikle sosyal becerileri doğal ortamda öğrendik. Sosyal çatışmaları, iletişim sorunlarımızı kendimiz deneyimleyerek çözdük, sorumluluklar aldık. Farklı yollar denemek zorunda kaldık ve oyun, olması gerektiği gibi bizim en önemli uğraşımızdı. Daha geniş sınırlarda ama güvenli alanlarda, akranlarımızla birlikte kendi kurguladığımız fiziksel aktiviteleri gerçekleştirebildik. Dolayısıyla, bir önceki sorunuzda bahsettiğim beş gelişim alanı, doğal olarak temel düzeyde de olsa destekleniyordu. Şimdi çocuklar birçok imkâna sahip olmalarına rağmen, bizim çocukluğumuzdaki imkânlara sahip değiller. Yetişkin denetimi olmadan çıkabilecekleri güvenli alanlar bulmak çok zor. Düzenli bir şekilde görüşebilecekleri akran bulmaları çok zor. Evde, sınırlı alanda, sınırlı sosyal etkileşimle ve çoğunlukla yetişkinlerle zaman geçirmek durumunda kalıyorlar. Dolayısıyla, çocukların güvenli bir ortamda akranları ile planlı bir eğitim alması özellikle bu dönemde elzem. Bu konulardaki gelişimsel ihtiyaçları karşılanamayan çocuklar birçok sorun yaşayabiliyor. Bu sorunlardan en önemlisi teknoloji bağımlılığı. Yeşilay’ın bu konuda yaptığı çalışmalar çok değerli ve çok önemli. Okul öncesi döneme ilgili yapılan çalışmalar olması da beni çok mutlu ediyor. Yaş konusunda ise şunu söyleyebilirim. Bu dönemde, çocukların oyun gelişimine baktığımızda iki yaş civarında paralel oyun evresindedirler. Bu süreçte diğer çocuklarla aynı ortamda bulunur, birlikte oynamasalar da etkileşim kurmaya başlarlar. Sonrasında birlikte ve iş birlikli oyuna doğru bir süreç yaşanır. Akranlarıyla etkileşime geçmeye başladıkları paralel oyun evresinden itibaren bir eğitim kurumuna gitmeleri gerekir. İyi bir okul öncesi eğitimde birçok faktör etkili. Bence en önemli etkiyi öğretmen niteliği, program ve okulun ekosistemi oluşturuyor. Ne kadar iyi şartlar sağlarsanız sağlayın bu, öğretmenin çocuklarla kurduğu bağ, mesleki motivasyonu, gelişime ve öğrenmeye açık olmasının önüne geçemez. İyi bir okul öncesi eğitim için, çocukların ihtiyaçları gözetilerek, bütünsel bir bakışla hazırlanmış, değerlendirmeyi önemseyen bir eğitim programı ve öğretmenlerin mesleki gelişimlerine katkı sağlanması ve uygun fiziki koşullar çok önemli.
“SOYUT KAVRAMLARI SOMUTLAŞTIRMAK GEREKİYOR”
Okul öncesi eğitimde, çocukların bazı değerleri öğrenmesi için uygulanan yöntemler nelerdir? Örneğin, Belçika’da okul öncesi eğitime katılan bir anaokulu öğretmeninden, kendi huluhop alanı içinde olmayı yani çocuklara sınırlarını aşmamaları gerektiğini hulohoplarla öğrettiklerini dinlemiş ve çok etkilenmiştim. Ülkemizde, okul öncesi eğitimde ne gibi yöntemler uygulanıyor?
Soyut kavramları bu dönemdeki çocuklar için somutlaştırmak gerekiyor. Özellikle kişisel alan ve mahremiyet ile ilgili verimli uygulamalar yapılıyor. Çeviri veya ülkemiz yazarları tarafından yazılmış güzel hikâye kitapları var ve bunlardan faydalanıyoruz. En pratik kullandığımız yöntem, çocuklardan kollarını uzatmalarını istiyoruz. Kollarımız açıkken etrafımızda döndüğümüzde kapladığımız alanın kendi kişisel alanımız olduğunu, bu alana izinsiz girilemeyeceğini, başkasının kişisel alanına girdiğimizde rahatsız olabileceğini söylüyoruz. Mahremiyet ve kişisel alanlar ile ilgili çalışmalar yaparken çok hassas olmak gerekiyor. Çocuklarda korku, güvensizlik ve kaygı oluşturmamalıyız. Toplumsal normlarımızla da çatışmamalı.
OKUL ÖNCESİ EĞİTİMİN İLKOKUL SÜRECİNE ETKİSİ
Okul öncesi eğitim alan çocuk ile almayan çocuğun temel farklılıkları neler olabilir?
Genel olarak baktığımızda, okul öncesi eğitimi almış olan çocuklar tüm gelişim alanlarında kendi kapasitelerini mümkün olan en üst noktaya çıkarma imkânı bulduklarından ilkokul sürecine daha verimli bir başlangıç yapıyorlar. İlkokul öğretmenleri ile konuştuğumuzda, okul öncesi eğitimi almış ve almamış öğrenciler arasında çok fark olduğunu, özellikle temel beceriler konusunda eğitim almamış olan çocukların zorlandıklarını, temel becerilerin oturmamış olmasının akademik becerileri de etkilediğini dile getiriyorlar. Okul öncesi eğitimi almanın faydası ile ilgili birçok bilimsel çalışmaya da ulaşmak mümkün.
SONUÇ DEĞİL, SÜREÇ ÖNEMLİ
Okul öncesi eğitim alan çocuklar akademik başarı açısından nasıl fark yaratıyor? Okul öncesi eğitim kazanımlarının, mutlu ve başarılı bir akademik yaşama etkisi nedir?
Okul öncesi eğitimin temel amaçlarından biri çocukları ilkokula hazırlamak. Okul olgunluğu dediğimiz bir kavram var. Çocuğun okul öncesi dönemde, tüm gelişim alanlarında belli bir noktaya gelmiş olmasını bekliyoruz. İlkokulda zorlanmaması için belli bir altyapıda olması gerekiyor. Örnek verecek olursak, okul öncesinde küçük kas gelişimi ve el göz koordinasyonunu desteklenir. Çocuklar kalemi doğru tutmayı, çizgilerin üzerinden geçmeyi, yazı yönünü, gördüğü şekli kopya etmeyi öğrenir. Dolayısıyla ilkokula başladığında tahtada gördüğü harfi, sayıyı yazma konusunda çok sayıda deneyim yaşadığı için zorlanmaz. Matematik açısından baktığımızda, çocuklar süreç içerisinde belki matematik öğrendiklerinin farkına bile varmadan sayıların, toplama ve çıkarmanın, alan hesaplamanın, veri ve grafik okumanın temel mantığını kavrarlar. Dolayısıyla, akademik becerileri bir anlamlandırmanın üzerine inşa edilir. Mutluluk ve başarı kavramları, benim görüşümde genel kanıdan biraz farklı. Her duygu geçicidir. Sürekli bir mutluluk hâli çok gerçekçi değil bence. Her duyguyu kabul etmenin ve geçeceğini bilmenin verdiği huzurun daha önemli olduğunu düşünüyorum. Özellikle duygular ile ilgili okul öncesi dönemde sıklıkla çalışırız. Başarı kavramına bakışım da, genel kanıdan biraz farklı. Kendimizi tanıyıp, gerçekçi bir hedef koyduğumuzda, bu doğrultuda yeterince çabaladığımızda birçok şeyi başarabiliriz bence. Sonucun değil, sürecin daha önemli olduğunu düşünürüm. Özellikle oyunları kaybettiğinde çok üzülen ve öfkelenen çocuklara, oğlum da dahil önemli olanın oyundan keyif almak olduğunu söylerim. Sonuç yerine gösterilen çabayı takdir ettiğimizde çocuklardaki gelişimin daha hızlı ilerlediğini gözlemliyoruz. Bence şöyle bir problemimiz var: Hepimize bir başarı noktası gösterilmesi ve hepimizin oraya koşmaya yönlendirilmesi… Bir dönem tıp, mühendislik, öğretmenlik, avukatlık okumak başarı kriteriydi. Bunlar içinde de, belli üniversiteler başarı kriteri olarak kabul edilirdi. Şimdi ise, girişimcilik ulaşılması gereken bir nokta olarak herkese hedef gösteriliyor. Herkesin aynı şeyi yapması değil, kendi kapasitesi, ilgisi ve motivasyonu doğrultusunda bir şeyler yapması gerektiğini düşünüyorum. Toplumda her mesleğe, her zanaata ihtiyaç var. Okul öncesi eğitimcileri olarak en büyük avantajımız, sınav olmadığı için sınavın bir başarı kriteri olmaması, çocukları kıyaslamak durumunda kalmamamız. Her çocuğu kendi içerisinde, kendi gelişimi doğrultusunda değerlendiriyoruz. Başarı ölçütümüz, çocuğun kendisi ve ortaya çıkan potansiyeli. Kendini tanıyan ve yeterince çabalayan insan bence başarılı bir insandır.
Okul öncesi eğitimde, çocukların bireysel farklılıkları dikkate alınıyor mu? Bu konuda ne gibi çalışmalar yapılıyor?
Çocuğu tanımadan, ihtiyaçları gözetilmeden verilen eğitim, teşhis konulmadan yapılan tedaviye benziyor. Çocuğu tanımak için Milli Eğitim Okul Öncesi Eğitim Programında, öğretmenlerden kullanması beklenilen formlar ve çizelgeler var. Okul öncesinde sınav olmadığı için gözlem, bizim en büyük aracımız. Bu gözlemlerimizi de veri haline dönüştürmek için çeşitli formlar kullanıyoruz. Okul öncesi eğitimin en büyük avantajı, programın esnek ve sarmal olması. Bu sayede, her ay çocukların kazanımlara ulaşma durumuna göre, gerekli olan kazanımlara tekrar yer verebiliyoruz. Okulun ve öğretmenlerin donanımları ve niteliği ile bireysel farklılıkları destekleyecek birçok yöntem ve teknik kullanıyoruz. Kısaca, önce bu farklılıkları tespit edecek değerlendirme tekniklerini, sonrasında da bireysel farklılıkları destekleyici birçok teknik kullanıyoruz.
PEDAGOJİK YAKLAŞIMLAR
Okul öncesi eğitim ve pedagojik yaklaşımlar, ülkelere göre nasıl farklılaşıyor? Ülkemizde eksik olduğunu düşündüğünüz ve olmasını arzu ettiğiniz farklı yaklaşımlar var mı?
Aslında pedagojik yaklaşımlar ülkenin toplumsal normlarına, kültürüne, yaşam biçimine, değerlerine göre farklılaşıyor. Benim olmasını istediğim şey, farklı ülkelerdeki gelişimleri takip ederek zenginleşmek. Ama önce biz toplum olarak; biz kimiz, değerlerimiz neler, zenginliklerimizle nasıl yaşarız, ihtiyaçlarımız neler, gelişmiş özelliklerimiz neler gibi sorular üzerine daha çok düşünelim. Örneğin, Japonya kendi değerlerine çok bağlıdır. Tartışmaya açık uygulamaları da vardır mutlaka ama kendileridir, özleridir. Temel toplumsal kuralları, sorumlulukları, aile yapıları bellidir. Çocuklar okullarda kendi alanlarını kendileri temizler, yemeklerini kendileri servis eder. Bir anne çocuğunu okuldan almaya gittiğinde çocuk bir çalışma yapıyorsa bitirene kadar bekler. Biz şu an bir koşturma halindeyiz ama yine de eksik hissediyoruz. “Eti senin kemiği benim” yaklaşımındaki sorunları fark ettik, tek karar verici yetişkin olmamalı dedik ama karar mekanizmasını fazlasıyla çocuğun üzerine yıktık. Şu an kararsız, rotasız bir durumda olduğumuzu düşünüyorum. Toplumsal olarak kendimizi hatırlayıp gerekli düzenlemeleri, iyileştirmeleri bunun üzerine inşa etmeliyiz. Bunun için de eğitimciler olarak tarih, sosyoloji, psikoloji, felsefe, nörobilim alanlarından daha fazla faydalanarak bütüne bakmalıyız.
ÖZNUR SERBEST KİMDİR?
Öznur Serbest, Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Okul Öncesi Öğretmenliği Bölümü'nde lisans eğitimi aldı. 10 yıl süren okul öncesi öğretmenliği görevi sırasında eğitim programları geliştirmeye ilgi duydu ve eğitim alanına daha geniş bir çerçeveden bakmak istedi. Yıldız Teknik Üniversitesi Eğitim Programları ve Öğretim Bölümü'nde yüksek lisans eğitimini tamamladı. Farklı kurumlarda gerçekleştirdiği bölüm başkanlığı, program koordinatörlüğü görevlerinde eğitim programları ve öğretmenlerin mesleki gelişimleri ile ilgili çalışmalar gerçekleştirdi. Meslek yaşantısının son dokuz yılında program geliştirme, öğretim tasarımı çalışmaları yaptı, yetişkin eğitimleri verdi ve çeşitli projelerde görev aldı. Bu süreçte okul öncesi çocuklarına yönelik dört kitabı yayınlanan Öznur Serbest, şu an özel bir okulda anaokulu müdürü olarak çalışmaya, eğitimler vermeye ve projelerde görev almaya devam ediyor.