Büyük Yeşilay ailesine gönül veren sevgili dostlar,
Hayat hikâyelerle örülü. Hepimizin bir hikâyesi, ..
1071
Yaşam
Çocuk Gülerse Dünya Güler
Çocukların karakter gelişimi sırasında anne ve babanın sergilediği doğru ve destekleyici tutum, mutlu bir çocuğun dolayısıyla da mutlu bir geleceğin kapısını açar. Peki, kendisini seven, düşüncelerini rahatça ifade edebilen, sorumluluk almaktan kaçınmayan, öz güvenli, mutlu, sevgi dolu ve sağlıklı çocuklar yetiştirmek için ebeveynlerin yapması ve yapmaması gerekenler neler?
TRAVMALARINIZLA YÜZLEŞİN
Bilinçaltımızın sandığımızdan çok daha büyük bir dünyası olduğunu ve çocukluk travmalarımızın orada gizli olduğunu biliyoruz. Hatta son yıllarda yetişkinlikteki travmaların bebeklik döneminde dahi yaşanan bir olaydan kaynaklanabileceğini anlatan birçok kitap yayımlandı. Bugün birer ebeveyn olan geçmişin çocukları, evlatlarına aynı duyguları yaşatmamak için sahip oldukları travmalarla yüzleşmeliler. Örneğin, bebekken her ağladığınızda azarlanmış veya susturulmuşsanız, bebeğinizin ağlama sesi sizi öfkelendirebilir. Bebeğiniz ağlarken travmatik anılarınız tetiklenir ve muhtemelen buna neden bu denli öfkelendiğinizi anlamadan öfkenizi evladınıza kızarak azaltmaya çalışabilirsiniz. En doğal davranışı kısıtlanan bebeğiniz ise duyguları göz ardı edildiği ve ses çıkarması baskılandığı için ileride kendisini ifade etme ve öz saygı sorunlarıyla karşı karşıya kalabilir. Bu nedenle eğer öz güveni yüksek bir çocuk yetiştirmek istiyorsanız, kendi öz güveninizi yıkan travmalarınızla yüzleşmelisiniz.
ÇOCUĞUNUZA SORUMLULUK VERİN
Korkmayın, çocuğunuz bir bardağı sofraya güvenle götürebilecek kadar becerikli. Bunu henüz bilmiyorsanız çocuğunuza becerilerini keşfetmesi için alan açmamışsınız demektir. Aşina olduğumuz iki tip ebeveyn biçimi var. Birincisi aşırı korumacı tavır sergileyenler, ikincisi ise ev ve düzen âşıkları. Aşırı korumacı tavır sergileyenler ebeveynler genellikle çocuklarının rahatının bozulmaması için onlardan hiçbir yardım istemezler. Aslında bu tutum, çocuklar için iyilik değildir. Ev ve düzene âşık ebeveynler ise yere bir damla suyun dökülmesine bile tahammül edemeyip su bardağını çocuğuna vermekten kaçınırlar. Ev işlerinden soyutlanan çocuk şu mesajları alır: “Sen hiçbir işi beceremezsin, bardağı taşırken kırabilirsin, suyu kendin içemezsin dökersin, birisinin yardımı olmadan kendi işlerini tamamlayamazsın.” Çocukların öz güvenleri ev işlerine dahil edilmesiyle şekillenmeye başlar. İlk gün ıslak mendiliyle sehpayı silmeye gayret eden bebeğiniz bir süre sonra bulaşık makinesi boşaltılırken size yardım etmek isteyecektir. Çocuklarınıza daha bebekken o evin bir bireyi olduğunu hissettirip onları ev işlerine dahil etmeyi deneyin.
ONA EVİN BİR ÜYESİ OLDUĞUNU HİSSETTİRİN
Çocuğunuzun doğduğu andan itibaren evin bir üyesi olduğunu hissetmesi çok önemli. Uyandığında günaydın demek, onunla sohbet etmek, bir şey anlattığında başka bir şeylerle ilgilenmeyip onu dinlemek gibi davranışlar çocuğa değer gördüğünü hissettirir. Kendisini ifade etmek istediği zamanlarda meşgul olunan şeyden uzaklaşıp çocuğunuzun gözlerinin içine bakmak anlatmak istedikleri konusunda onu cesaretlendirir. Size anlamsız gelen bir konu onun için çok önemli olabilir; bu nedenle sabırlı olmalısınız. Çocuğunuzun anlattıklarını duymazdan gelir, duygularını önemsemez, çabasını yok sayarsanız muhtemelen bir daha size bir şey anlatmak istemeyecektir. Bu tutum çekingenliğin yanı sıra kekemelik, kelime yutma gibi konuşma bozukluklarına dahi yol açabilir. Çünkü çocuk evde yok sayıldığını düşünür, görünmez olmak, kelimeleri hızlıca ağzından çıkarıp bir an önce susmak ister. Bunun aksine yemek yerken başlatılan bir sohbette çocuğunuzun anlattıklarını can kulağıyla dinlerseniz bundan sonra söz almak için daha istekli olur. Arkadaşları arasında veya derslerde söz almaktan çekinmez. Sosyal ortamlarda duygu ve düşüncelerini rahatça ifade edebilir.
KOŞULSUZ SEVİN
Ebeveynliğin birinci kuralı evladına koşulsuz sevgi göstermektir. Çocuğunuzu sadece var olduğu ve sizin yavrunuz olduğu için sevin. Markette istediği alınmadığı için yerlere yattığında, yemeğini yemediğinde, oyuncaklarını toplamadığında da sevin. “Ben sana küstüm, seninle konuşmuyorum” gibi cümleleri hayatınızdan çıkarın. Bir çocuk için ebeveyninin ona küsmesi bir uçurumun kenarında olmak gibidir. Çocuk kendisini derin bir boşlukta ve güvensiz hisseder. Annesi ve babasının istediği davranışları yaparsa ancak o zaman sevileceği mesajını alır. Disiplin ve sınırlardan ödün vermeden çocuğunuzu her ne olursa olsun koşulsuz sever, onu her zaman sevdiğinizi söylerseniz sevgi dolu bir ortamda büyümenin meyvelerini ileride siz de o da alacaktır. Öz benliği gelişmiş, kendini seven, mutlu, güven ve sevgi dolu bir çocuğunuz olacaktır.
GÜVENİLİR AİLE ORTAMI SUNUN
Çocuk için istikrar çok önemlidir. Doğduğu günden itibaren aynı evde uyanması, aynı kişiler tarafından bakım görmesi, uyku ve oyun saatlerine uyulması, bir sonraki rutini tahmin edebilmesini sağlar. Tahmin edilebilirlik güven duygusu yaratır ve güvenilir bir ortam sunar. Düzensiz bir aile yaşantısı olan çocuksa bir sonraki günü, hatta saati kafasında canlandırmakta zorlanacağı için kendisini belirsizliğin içinde bulur. Belirsizlik ve plansızlık onu tedirgin ve hırçın yapacaktır. Ayrıca davranışlarınızdan da aynı tutarlılığı bekleyecektir. Örneğin, dün gülerek geçtiğiniz bir hareketine bugün şiddetli bir şekilde kızarsanız çocuğunuz davranışınızdaki tutarsızlık karşısında nasıl tepki vereceğini bilemez. Size karşı çekingen ve korkak olur. Tüm bu eylemlerin sonucunda öz güven eksikliği görülür. Çocuğunuza karşı davranışlarınızla tutarlı olarak ona güvenilir bir aile ortamı sunmanız diğer her şeyden çok daha önemlidir.
MUTLULUĞUN BULAŞICI OLDUĞUNU UNUTMAYIN
Mutlu bir çocuk yetiştirmek istiyorsanız işe önce kendinizden başlamalısınız. Mutsuzsanız, sizden bağımsız bir ortamda büyümediği için onun da mutlu bir birey olacağını ummanız pek gerçekçi olmayacaktır. Çocuğunuz elbette sizden gördüklerini taklit edecek ve bir süre sonra bunu alışkanlığa dönüştürecektir. Kendisini çocuğuna ve ev işlerine adayan bir anneyseniz yıllar içinde çocuğuna bağımlı ve kendi özel alanı olmayan mutsuz bir anneye dönüşmeniz muhtemeldir. Baba olarak ise değişen düzene alışmakta zorluk çekebilir, tek görevinizin çalışıp eve bakmak olduğunu düşünebilirsiniz. Anne ve baba olarak amacınızın çocuğunuzu büyütürken kendi hayatınızdan vazgeçmek olmadığını hatırlamalısınız. Hobilerinize vakit ayırmayı veya sevdiğiniz aktivitelerde bulunmayı ihmal etmeyin. Sizi mutlu eden her ne varsa onları yapmayı sürdürmeli, mutlu ailenin mutlu çocuklar yetiştirdiğini daima hatırınızda tutmalısınız.
ÇOCUĞUNUZA DOĞRU MODEL OLUN
Her çocuk anne babasını taklit eder. Çay bardağını tutuş şeklinden kurduğu cümlelere kadar birebir kopyalar. Çocuğunuzun idolü olduğunuzu ve her hareketinizin izlendiğini unutmayın. Konu sağlık olduğunda bu çok daha fazla önem kazanıyor. Tütün ve alkol gibi zararlı maddelerin kullanıldığına şahit olan bir çocuk, bu maddelerin kullanımının olağan olduğu mesajını alabilir ve erken çocuklukta bunları denemek isteyebilir. Bu nedenle ebeveyn olarak zararlı maddelerden uzak durmalı, misafirlerinizi de evinizde tüketmemesi konusunda uyarmalısınız. Aynı şekilde bağışıklık sisteminin güçlenmesi ve hastalıklardan korunmak için de sağlıklı beslenme düzenine küçük yaşta alışılması önemli. Karşısında abur cubur yiyen bir ebeveyn, çocuğuna yemesi için sebze veriyorsa elbette çocuk yetişkinlerin yediklerini yemeyi tercih eder. Siz ne kadar sağlıklı beslenirseniz çocuğunuz da evin beslenme düzenine alışacak ve o kadar sağlıklı beslenecektir. Sağlıklı içecekler içecek, sebze ağırlıklı beslenecek, katkı maddesiz atıştırmalıkları tercih edecektir.
ONA NE HİSSETTİĞİNİ SORUN
Bir an önce evden çıkmanız gerektiği zamanlarda çocuğunuz kapıdan dışarı adımını atmıyorsa, evde kalmak için oturup ağlıyorsa, onu kolundan sürükleyip dışarı mı çıkartırsınız yoksa bu davranışının nedenini anlamaya mı çalışırsınız? İlk hareket büyük çatışmalara yol açarak çocuğunuzun size cephe almasını kolaylaştırır. İkinci hareket ise çocuğunuzu kazanmanız için ideal yaklaşım olacaktır. Evden çıkmak istememesinin geçerli bir nedeni var ama çocuğunuz duygularını ifade edemediği için bunu davranışlarına yansıtıyor. Bu nedenle, “Dışarı neden çıkmak istemiyorsun, yeni bir yere gideceğin için, hiç tanımadığın yaşıtlarınla görüşmek seni tedirgin edebilir, bunlar çok doğal duygular. Sen neler hissediyorsun?” gibi sorular yöneltebilirsiniz. Bununla birlikte çocuğunuz size içini açarak neden dışarı çıkmak istemediği konusunda söylediklerinizi onaylayabilir ve “Evet, evde kendimi daha güvende hissediyorum.” gibi cümlelerle duygularını ifade edebilir. Böylece onu dışarı çıkma konusunda cesaretlendirebilirsiniz. Unutmayın, çocuğunuzun amacı ayak diremek değil, davranışının nedeninin farkına varmaması. Çocuğunuzun ne hissettiğini anlamasına yardımcı olursanız, davranışlarının nedenini anlamaya başlayacak ve kendini ifade etme yetisi kazanarak öz güveni artacaktır.
DOĞANIN GÜCÜNE İNANIN
Çocuğunuzu oyuncaklara boğarak ya da kurslara göndererek onu daha zeki veya daha yetenekli yapabilirsiniz ancak doğanın sunacağı sabır, emek ve sevgiyi bunların hiçbirinden alamayacaktır. Şehir hayatının normal kabul edilen rutinlerinde boğulan, tüketim çılgını, doyumsuz ve ne istediğini bilemeyen bir çocuk yetiştirmemek için çocuğun toprakla bağlarını kuvvetlendirmek gerekiyor. Çocuğunuza doğayla şehir hayatı arasında kuracağınız dengeli bir hayatı sunabilirsiniz. Balkonunuza kolay yetişen bir bitki ekebileceğiniz gibi, hobi bahçelerinde de çocuğunuza toprak sevgisi aşılayabilirsiniz. Böylece tabağında gördüğü yiyeceklerin hikâyesini; bir tohumun yeşerdiğini, güzel bir bitkiye dönüştüğünü, taze meyveler verdiğini görebilir. Çocuk bu yolla bitkiyi hayatta tutmak için mücadele etmeyi, meyve verene kadar sabırla beklemeyi, sevgi göstererek suyunu vermeyi öğrenir. Yetiştirdiği ufak bitkiyi eline aldığında ise sabırla beklemenin karşılığında neler olacağını, mutlu olmak için mutlu etmek gerektiğini, doğaya saygı duymayı ve umut etmeyi öğrenir.
YETENEKLERİNİ KEŞFETMESİNİ SAĞLAYIN
Yetenekler eğitilmediği takdirde hayat boyu ortaya çıkmayabilir. Çocuğunuza yeteneklerini keşfetmesi için olanaklar sunmalısınız. Anne baba olarak bu konudaki en önemli davranış çok iyi gözlem yapmak. Çocuğunuzun bir spor ya da bir sanat dalına diğerlerinden daha fazla ilgi gösterdiğini gözlemlediyseniz bu alanda yeteneği olup olmadığını keşfetmesi için onu cesaretlendirebilirsiniz. Bu cesaretlendirme, ne yapmaktan hoşlanıp hoşlanmadığını fark etmesini sağlar. Yeteneği tüm hayatını değiştireceği bir fırsata dönüşebileceği gibi tam tersi ilgi duyduğu alanda çok yetenekli olmadığını da anlayabilir. Bunu keşfetmesi için çocuğunuza doğru seçenekler sunarsanız cesareti artacaktır ve yetenekli olduğu alanda başarılı olma hissini tadacaktır. Kazanmayı, kaybetmeyi, ekip olmayı ve istikrarı öğrenecektir. Kabiliyetlerinin farkında olan çocuğunuzun mutlu ve başarılı bir yetişkin olması yolunda önemli bir adım atılmış olacaktır.