Büyük Yeşilay ailesine gönül veren sevgili dostlar,
Hayat hikâyelerle örülü. Hepimizin bir hikâyesi, ..
1079
Yaşam
“Çocuklardaki ‘Güvenli Dünya’ Algısı Zarar Gördü”
Gazze’deki yıkım ve soykırım görüntülerine maruz kalan çocukların “güvenli dünya” algısı yerle bir oluyor. Çaresizlik ve güvensizlik arasında sıkışıp kalan çocuklar için ebeveyn kontrollü internet denetiminin şart olduğunu belirten Yeşilay Danışmanlık Merkezi (YEDAM) Uzmanlarından Klinik Psikolog Melike Selin Karacık ile toplumsal olayların çocukları nasıl etkilediğini konuştuk.
Savaş-soykırım görüntülerine maruz kalan çocukların ruhsal durumları hakkında bilgi verebilir misiniz?
Son bir yıl içerisinde ülkemizin gündeminde olan konulara bakıldığında 6 Şubat’ta bütün ülkemizi derinden üzen Kahramanmaraş depremlerine tanık olduk. Pek çok vatandaşımız depremde can verdi. Tüm ülke tek yürek kurtarılma haberlerini izledik ve her kesimden insan elinden geldiğince destek olmak için varını yoğunu ortaya koydu. Deprem sürecinde pek çok video ve ses kaydı sosyal medya aracılığı ile milyonlara ulaştı. Ulaşan videoların arasında yaralı ve cansız insan bedenleri de bulunmaktaydı. Farklı yaş gruplarından pek çok kişi videoları izledi. Unutulmayan hafızalara kazınan görüntüler oldu. En büyük yıkımın olduğu Antakya olmak üzere 11 ilimiz depremden etkilendi. Antakya ve pek çok ildeki bazı görüntüler savaşta enkaz yığınına dönen şehirleri anımsattı. Görüntüleri izleyen kişiler pek çok duygu durumu yaşadı. Kimi zaman üzüldü kimi zaman yardım edemediği, elinden bir şey gelmediği için kendisini çaresiz hissetti. Günlerce tıpkı depresyon belirtilerinde olduğu gibi uykusuzluk, iştah kaybı, hafızada güçlük gibi duygular yaşandı. Depremin üzerinden aylar geçti, yaralarımızı sarmaya çalıştık çabaladık hâlâ da çabalamaya devam ediyoruz. Yakın zamanda da tıpkı depremde enkaz yığınına dönen şehirler gibi bu kez de İsrail ve Filistin arasında çıkan savaş sonucunda şehirler enkaz yığınına dönmeye başladı. Pek çok sivilin canice katledilmesine, hastanelerin ve sivillerin yaşadığı binaların bomba yağmuruna tutulmasına şahit olduk. Deprem zamanında olduğu gibi o çaresizlik duygusunu yeniden hissettik. Görüntülere pek çok kişi maruz kaldı. Maruz kalanlardan biri de çocuklardı. Onların da tıpkı yetişkinlerde olduğu gibi bu süreçte maruz kaldıkları görüntülerden dolayı ruhsal durumlarının etkilendiği söylenebilir. Savaş görüntülerine maruz kalan çocuklar korku ve kaygı yaşamaya başlayabilir. Geceleri uykuya dalmakta güçlük çekme ya da uykularının çok sık bölünmesi gözlenebilir. Yalnız kalmak istememe, kendisini güvende hissedememe, kendisinin ve ailesinin zarar göreceğine dair endişelenebilir. Huysuzluk, çabuk öfkelenme, içe kapanma, saldırgan davranışlar ortaya çıkabilir. Çevresini algılayan ve algılamaya devam eden çocuğun maruz kaldığı görüntüler sonucunda dünyayı algılayış biçiminde değişimler olabilir. Yapılan araştırmalar 0-2 yaş arasındaki bebeklerin o yaş dönemine ait çok az olsa da yaşadıklarını hatırlayabileceğini ortaya koymuştur. Çocukların iki yaşından itibaren yaşadıkları olayları daha kolay bir şekilde hatırlamaya başladıkları yapılan araştırmalar tarafından ortaya koyulmuştur. 0-2 yaş arasındaki ihtimal daha az olmakla birlikte, iki yaşından sonraki çocukların maruz kaldıkları görüntüleri hayatının ilerleyen döneminde hatırlamaları daha mümkün olabilir.
Özellikle savaştan-soykırımdan etkilenen bebekleri gören çocukların “dünya” algısında ne tür değişiklikler yaşanır?
Pek çok toplumda kültürde çocuklara daha ilgili ve şefkatli yaklaşım vardır. Bu yaklaşımın çocuklar da farkındadır çünkü çocuklar sürekli olarak etrafını gözlemler ve birtakım çıkarımlarda bulunurlar. Ebeveynlerin çocuklarına bakım verdiklerine, onlarla ilgilendiklerine, hasta olduklarında iyileşmeleri için çaba harcadıklarına şahit olurlar. Kendi dünyalarında bir nevi “Çocuklara zarar verilmez” algısına sahip olurlar. İsrail saldırılarında pek çok bebeğin ve çocuğun yaralandığına hatta öldüğüne şahit olduk. Bazı çocuklar bu görüntülere maruz kaldı. Maruz kaldıkları zaman edinmiş oldukları “çocuklara zarar verilmez” algısı sarsıldı. Başka çocuklar zarar gördüğü zaman, kendilerinin de başkaları tarafından zarara uğrayabileceği algısına sahip oldular. Çocuklardaki “dünyanın onlar için güvenli bir yer olduğuna dair algı” zarar gördü diyebiliriz.
Ebeveynler savaş-soykırım görüntülerine maruz kalan çocuklarına savaşı nasıl açıklamalıdır ve ne tür açıklamalar yapmaktan kaçınmalıdır?
Bu süreçte yapılabilecek en büyük yanlışlardan bir tanesi çocuklara gerçeğe uygun olmayan bir şekilde yaşanan durumu açıklamaktır. Kimi zaman ebeveynler çocukları zarar görmesin ya da tehlikeli bir şey yapmaktan kaçınsın diye korkutarak ya da bazen şaka yoluyla gerçeği yansıtmayan cümleler kurabiliyorlar. Çocuklar anlatılan durumun yanlış olduğunu öğrendikleri zaman ise hayatı ve dünyayı algılamaya devam ettikleri için algılarında değişimlere sebep olabiliyor. 2-7 yaş arasındaki çocuklara savaşın mümkün olduğunca basit ve ayrıntıya girmeden anlatılması daha uygun olabilir. Ayrıntı verilerek anlatılması henüz kavramları yeni öğrenmeye başlayan çocuklar için kafa karıştırıcı olabilir. 7-11 yaş aralığındaki çocuklar somut kavramları anlamlandırmaya başlarlar. Savaş anlatılırken bu yaş dönemindeki çocuklara somut kavramlarla açıklama yapmak daha faydalı olabilir. 12 yaşından itibaren çocuklar soyut kavramları anlamaya başlayacaktır. Savaş anlatılırken somut kavramların yanı sıra soyut kavramlardan da faydalanılabilir. Ebeveynlerin savaşı anlatırken nasıl ve hangi duyguları aktardıkları da önem taşımaktadır. Yoğun duygusal tepkiler vermek, panik içerisinde olmak, nefret ve düşmanlık söylemlerinin olması çocuğun olayları anlamlandırmasında kafa karışıklığına neden olabilir. Savaşı anlatırken ebeveynlerin çocuğun yaş dönemine uygun çok fazla ayrıntıya girmeden somut kavramlara başvurması daha faydalı olabilir.
Ebeveyn, savaş-soykırım görüntülerine maruz kalmış ve travma yaşayan çocuğu için hangi durumlarda uzman desteği almalıdır?
Ebeveynlerin bu süreçte çocuklarını gözlemlemesi oldukça önemlidir. Çocuklar her zaman bizlere yaşadığı durumlarla ilgili pek çok ipucu verir. Çocukların, kendilerini rahat hissettiği ebeveyn ortamında, aklına takılan ya da hoşuna gitmeyen bir durumu dile getirme ihtimali yüksektir. Ebeveyn ve çocukların genellikle gün içerisinde rutine bağlamış bir düzeni vardır ve bu düzende sekteye uğrayan ya da değişim gösteren durumları ebeveynler gözlemlemelidir. Bu durumlar kimi zaman uyku düzeni kimi zaman altına kaçırma kimi zaman da iştah durumu olarak kendi gösterir. Yapılan araştırmalar çocukların beş yaşına kadar gün içerisinde yaşadığı olayları rüyalarında yeniden gördüğünü ve yapılandırdığını ortaya koymuştur. Bu noktada çocukların uyku döngüsünü gözlemlemek, anlattığı rüyaları dinlemek bizlere birtakım ipuçları verebilir. Eğer çocuğunuz tuvalet alışkanlığını edinmiş olmasına rağmen altına kaçırıyorsa ve sürekli bir şekilde bu durum devam ediyorsa, uyku döngüsünde normal düzenin dışında durumlar gelişiyorsa, uykuya dalmakta güçlük çekiyor, tek başına uyumakta zorlanıyorsa, normalde olduğundan daha içe kapanıksa, akademik başarısında düşme varsa, karın ağrısı, mide bulantısı varsa ve tüm bu durumlar sürekli bir şekilde yaşanmaya devam ediyorsa bir uzmandan destek almak faydalı olabilir.
Savaşta, soykırımda mağdur olan insanlar için yardım etmek isteyen çocuklarını ebeveynler nasıl yönlendirmelidir? Çocuklarda çaresizlik duygusu nasıl aşılır?
Yetişkinler gibi çocuklarında bu süreçte çaresizlik duygusunu hissetmesi çok anlaşılır bir durumdur. Ülkelerin hamleleri ile pek çok sivil masum insan etkilendi. Can kaybına uğradı. Savaş görüntülerine maruz kalan insanlar yardım edemeyecekleri, ellerinden bir şey gelmeyeceği için kendilerini çaresiz hissetti, tıpkı çocuklarda olduğu gibi... Yetişkinler gibi çocuklar da savaş bölgesindeki insanlara yardım etmek isteyebilirler. Yardım etmek için pek çok yol seçilebilirler; ancak bu yolu seçerken çocukların yapabileceği bir şey olması önemlidir. Çocuklara yetişkinlerin yapabileceği bir sorumluluk verilmemelidir ya da gerçeğe dayanmayan bir yardım etme modeli sunulmamalıdır. Gerçeğe dayanmayan bir yöntem sunulduğunda bu, çocuğun pek çok inancın sarsılmasına neden olabilir. Harçlığının bir kısmını eğer kendisi de isterse savaş bölgesinde sivillere yardım eden kurum ve kuruluşlara bağışlayabilecekleri söylenebilir. Çocuklar bu yöntemi kabul ederlerse ebeveynler de bağış vererek çocuklarına destek olduğunu gösterebilir.
Fazla empati duygusunun savaş görüntülerine maruz kalan çocuklarda oluşturduğu etki nelerdir?
İnsanların olumsuz bir durumla karşılaşmasalar da çevrelerinde olumsuz bir durumla karşılaşan kişileri gördüğü zaman kendilerini o kişinin yerine koyarak üzülmesini, anlamasını “empati” olarak adlandırıyoruz. Kimi zaman empati yaparken olumsuz durumu yaşayan kişiler gibi üzülebiliyoruz. Üzülmenin yanında da kimi zaman günlük hayatımızda yaptıklarımızı yapmayı hak etmediğimizi düşünüp bunları yapmamaya başlayabiliyoruz. Bu durum yetişkinlerde olduğu gibi çocuklarda da kendini gösterebiliyor. Yeni bir oyuncağı olduğunda mutlu olan çocuk bu durumdan mutlu olamamaya başlayabiliyor. Ebeveynlerinin yaptığı yemeği keyifle yiyen bir çocuk aynı yemeği yemek isteyemeyebiliyor. İhtiyaçlarını dile getiren ve isteyen bir çocuk olumsuz durum yaşayan çocukları gördüğü için istememeye başlayabiliyor. Bu ve bunlar gibi durumlar yaşadıklarında ebeveynlerin sebebini sorması oldukça önemli olabilir. Alınan cevap doğrultusunda çocuğun edinmiş olduğu fazla empati duygusu çocukla konuşarak giderilebilir.
Savaş-soykırım görüntülerine maruz kalan her çocuk olumsuz etkilenir mi? Hangi çocuklar daha çok risk altındandır?
Hayata gözlerini açan her insan biriciktir ve bu yüzden her insan birbirinden farklıdır. İnsanların hoşuna giden ve gitmeyen şeylerde bile pek çok farklılık söz konusudur. Bu farklılığı etkileyen pek çok sebep vardır. Yaşanılan ortam ve kültür farklılığı, en önemli etkenlerinden biridir. Kültürler kendi içlerinde pek çok farklılığı barındırır ve bu farklılıklar ebeveynlerin çocuk yetiştirme becerilerini de etkilemektedir. Kimi kültürler çocukları daha özgür yetiştirirken kimi toplumlarda daha farklı kurallarla çocuklarını yetiştirebilirler. Çocuk yetiştirmede ortaya çıkan farklılıklar çocukların dünyasını algılamada da önemli bir faktördür. Tabii ki tek önemli faktörün bu olduğu söylemek doğru olmaz. Yetiştirilen ortam ve çevrenin de büyük bir etkisi vardır. Güvenli bir ortamda yetişen çocuk ile savaş ortamında yetişen bir çocuğun hayatı algılaması pek çok açıdan farklılık gösterebilir. Her çocuğun biricik olduğunu hatırladığımızda aslında savaş görüntülerine maruz kalan her çocuğunda algısının da biricik olduğunu söyleyebiliriz. Yaşanan olumsuz durumlardan çıkarılan ders ve alınan mesajlar her çocukta farklılık gösterebilir. Kimi çocuk savaşı kendisi için yaşamının sürmesi konusunda tehdit faktörü olarak görebilir. Ebetteki gelişimin her dönemi oldukça kıymetli ancak yapılan pek çok araştırma çocuklar için ilk beş yaşın oldukça önemli olduğunu ortaya koymuştur. 0-5 yaş arasındaki çocukların daha çok risk altında olduğunu söyleyebiliriz.
Çocukların ve gençlerin interneti doğru kullanmaları için ailelere düşen görevler nelerdir? Ebeveynin savaş, deprem gibi olağanüstü durumlarda sansürsüz görüntülerden çocuklarını korumak için interneti kısıtlaması etkili bir davranış mıdır?
Çocukların en çok rol model aldıkları bir nevi davranışlarını taklit ettikleri kişiler ebeveynlerdir. Ebeveynlerin yaptıkları şeyleri yapmak isterler ya da ebeveynler yapıyorsa kendilerinin de yapabileceklerini düşünebilirler. Günümüzde internete ve bilgiye ulaşmanın çok kolay olduğu bir dönemde yaşıyoruz. Pek çok yaş grubundan çocuklar ve gençlerin internete ve bilgiye erişiminin oldukça kolay olduğunu görüyoruz. Yapılan araştırmaların büyük bir çoğunluğu aile içerisinde kural koymanın oldukça önemli olduğunu ortaya koymaktadır. Peki kuralları nasıl belirleyeceğiz? Kural koymak kadar kuralların içeriği de oldukça önem taşımaktadır. Aile içerisinde koyulan kuralların net çizgilerinin olması oldukça önemlidir. Kurallar koyulurken birlikte koyulması da çocukların kendilerini daha iyi hissetmemeleri açısından destek olmaktadır. Kuralların içerisinde de mutlaka internet kullanımı ile ilgili sınırlar olmalıdır. Belirlenen sınırlar sadece çocuklara özgü değil evin içerisindeki herkese dair olmalıdır. Çocukların yaş grubuna uygun olmayan görüntülere maruz kalmamasını sağlamanın belki de en etkili yöntemi ebeveynlerin çocuklar interneti kullanırken birlikte kullanmasıdır. Çocukla birlikte video ve filmleri izlediklerinde aslında izlenen içeriğin çocuğa uygun olup olmadığını anlayıp görüntüyü kapatıp yaşına uygun içerikler açabilirler. Günümüzde pek çok uygulamanın çocuk modu bulunmakla beraber bazen bu modlar yeteri kadar denetlenmeyebiliyor. Bu noktada en etkili yöntemin ebeveynlerin çocuklarla birlikte internet kullanması diyebiliriz.
KLİNİK PSİKOLOG MELİKE SELİN KARACIK KİMDİR?
2019 yılında Lefke Avrupa Üniversitesi Psikoloji Bölümünü “Reklam filmlerindeki toplumsal cinsiyet kalıp yargılarının incelenmesi” tezi ile tamamladı. 2021 yılında İstanbul Gelişim Üniversitesi Klinik Psikoloji yüksek lisans bölümünü “Corona virüs salgın döneminde psikolojik belirtileri ve psikolojik sağlamlığın çalışma durumuna göre karşılaştırılması” tezi ile tamamladı. 2022 yılından itibaren Yeşilay Danışmanlık Merkezinde (YEDAM) klinik psikolog olarak alkol, madde, kumar, tütün ve teknoloji bağımlılığı ile ilgili psikolojik destek sağlamaktadır. Klinik Psikolog Melike Selin Karacık ayrıca, Yeşilay Danışmanlık Merkezinde Metafor çalışma grubunun da bir üyesidir.