Büyük Yeşilay ailesine gönül veren sevgili dostlar,
Hayat hikâyelerle örülü. Hepimizin bir hikâyesi, ..
1057
Tütün Bağımlılığı
Çocuklarımızı sigaradan nasıl koruruz?
Çağımızın en temel sorunlarından biri sigara bağımlılığı. Gençleri sigara kullanmaya iten çeşitli faktörler var; en yaygın olanı ise arkadaş etkisi. Uzman Gelişim Psikoloğu Nihan Sönmez, akranlar sigara kullanıyorsa, onlar tarafından kabul görme veya ciddiye alınmanın sigara kullanımı için önemli bir sebep olabildiğini söylüyor. Özellikle gençler ailede değer gördüklerini hissetmiyorlarsa veya kendilerini farklı yönlerden değerli bulmuyorlarsa; örneğin bir ilgi alanları, meşguliyetleri, akademik başarıları yoksa akran gruplarına dahil olmanın ve onlar tarafından kabul görmenin daha da önemli hale geldiğini dile getiren Sönmez ile gençleri sigaradan uzak tutmak için yapılması gerekenleri konuştuk.
AİLE İÇİYORSA NORMAL GİBİ ALGILANIYOR
Uzman Gelişim Psikoloğu Nihan Sönmez, takip ettikleri popüler mecralarda karizmatik figürlerin sigara içtiğini görmenin gençlerde merak uyandırıcı ve özendirici olabildiğini söylüyor. “Bir de aile kullanıyorsa ve çevrede yaygınsa, çocuk için büyüme sürecinde sigara içmek normal bir şey haline geliyor.” diyen Sönmez şöyle devam ediyor: “Araştırmalar; ailesi sigara içen çocukların ileride sigara kullanma ihtimalinin içmeyenlere göre 2-3 kat fazla olduğunu söylüyor. Ailedeki problemler, aile içi iletişim ve bağların zayıf olması, düşük öz güven, stresle başa çıkmada zorlanma, hayır diyememe gibi faktörler de gençlerin sigaraya yönelmesinde etkili. Eğer arkadaşları sigara kullanıyorsa, çocuğunuza sigara teklif edilmiş veya edilecek olma ihtimali yüksek. Genellikle arkadaşlar teklif ediyor, kişi farklı sebeplerle karşı koyamıyor ve devamı geliyor. Hele zaten kişinin sigaraya karşı olumsuz bir algısı yoksa, çevresinde ve ailesinde içiliyorsa ‘Evet’ demesi daha da kolay.”
“HAYIR” DEMEK GENELLİKLE AYIP KARŞILANIYOR
“Hayır” diyebilmenin, çocukluktan itibaren geliştirilebilecek, kişinin kendisiyle ilgili çok önemli bir konu olduğunu dile getiren Nihan Sönmez, “Temelleri ailede atılır. Evet, gençler için sosyal gruplara ait olmak, arkadaşları tarafından kabul ve saygı görmek çok önemlidir ve bu uğurda karakterlerinden çok farklı davranışlar sergileyebilirler. Ancak biliyoruz ki; kişilik gelişimi ve bireyselliğinin temelleri çocukluğundan beri desteklenen, kendi duygu ve düşüncesinin farkında olup ifade edebilen, aile bağları güçlü olan bireyler daha rahat ‘Hayır’ diyebiliyor. Burada aile ve yetişme tarzı çok önemli. Bizim kültürümüzde ‘Hayır’ demek genellikle ayıp karşılanıyor ve çocuklar bir şeye itiraz ettiğinde kızılıyor. Böylece çocuk kendinden istenen her şeyi, hiç sorgulamadan ve neredeyse otomatik bir şekilde kabul etmek durumunda olduğunu düşünebiliyor. Sonra büyüdüğünde, odak noktası aileden sosyal çevreye kaydığında da aynı davranışı gösteriyor. Halbuki küçüklükten itibaren bu tarz konular konuşulsa, mantık çerçevesinde açıklansa, eleştirel düşünme becerileri kazandırılsa gençler durumu analiz ederek daha uygun cevaplar verebilir.” diyor.
ÇOCUKLAR DUYGULARININ FARKINDA OLMALI
Uzman Gelişim Psikoloğu Nihan Sönmez, hayır deme bilincini kazandırmak için öncelikle çocukların duygu ve düşüncelerinin farkında olmalarının çok önemli olduğuna vurgu yapıyor. Sönmez şunları söylüyor: “Durumu analiz edip, çekinmeden ‘Hayır’ diyebilmeli. ‘Hayır’ derse sevilmeyeceğini veya değer görmeyeceğini düşünmemeli. Ayrıca erken yaşlarda konuşmak, iletişimi sürdürmek, dizi veya filmlerde benzer ikilemler yaşandığında bu konuda sohbet açmak faydalı olabilir. Yeşilay da bu konuyla ilgili yeni bir eğitim programı geliştirdi. Yeşilay Yaşam Becerileri Eğitim Programı’nda da ortaokul öğrencilerine diğer becerilerin yanı sıra özellikle ‘Hayır’ diyebilme becerileri kazandırılıyor. Böylelikle çocuklar, riskli bir durum ile karşılaştığında kendinden daha emin bir şekilde bu durumlara karşı kendini koruyabiliyorlar.”
BİLGİSAYAR OYUNLARI, SOSYAL MEDYA ÇOK ETKİLİ
Bilgisayar oyunları, sosyal medya ve dizilerin gençler üzerinde çok etkili olduğunu kaydeden Nihan Sönmez, özellikle pandemi döneminde evde oldukları ve sınırlı düzeyde sosyalleşebildikleri için bu mecraların daha da etkili olduğunu söylüyor. Sönmez şöyle devam ediyor: “Oyunlar, diziler, filmler, video klipler, sosyal medya gibi gençliği yönlendiren mecralarda sigara, elektronik sigara ve nargile gibi tütün ürünlerinin gösterilmesi gençlerde merak uyandırıyor ve özendirici olabiliyor. Bir raporda; izledikleri içeriklerde tütün ürünleri tüketilen gençlerin bu ürünleri kullanma ihtimalinin iki ila üç kat daha fazla olduğu belirtilmiş. Özellikle gencin etrafında örnek alabileceği olumlu rol modelleri yoksa bu tarz etkilere daha da açık hale geliyor. Dijital mecralarda tütün ürünlerinin kullanımı ise çok yaygın olarak gösteriliyor. Tütün ürünlerini kullanan karakterlerin çoğu karizmatik, gençlerin kendisiyle özdeşleştirebileceği figürler. Böylece hem tütün ürünlerinin kullanımı normalleşiyor, hem de merak ve özenti doğuyor. Bu yüzden gençlerin eleştirel düşünme becerilerini desteklememiz ve gördüklerini sorgulamalarını sağlamamız, izlediklerinden etkilenip sigaraya yönelmemeleri için önemli.”
SİGARASIZ BİR HAYATI TERCİH ETMELİYİZ
Uzman Gelişim Psikoloğu Nihan Sönmez, çok rahat veya çok sert ebeveyn tutumları, sigaraya karşı olumlu ve kabul edici yaklaşım, zayıf aile içi iletişim, çocuğun bireyselliğine saygı duymama gibi tutumların ergenlerin sigara kullanımında etkili olabildiğini vurguluyor. Yapılan araştırmaların; ailede izleme düşükse yani aile çocukla düzenli iletişim kurmuyor, nerede ne yaptığını bilmiyor, arkadaşlarını tanımıyor, çocuğunun hayatındaki gelişmeleri takip etmiyorsa, sigara kullanma riskinin daha yüksek olduğunu gösterdiğini belirten Sönmez; “Ailenin sigaraya karşı tutumu ve kendi kullanımı da çok kritik. Ebeveynleri sigara kullanan bir çocuğun ileride sigara kullanma riski daha yüksek. Anne veya baba gergin olduğunda rahatlamak için veya eğlenirken keyif için sigara içiyorsa, ‘Biz yapıyoruz ama sen yapma.’ deseler dahi çocuk da büyünce benzer davranış kalıpları gösterebiliyor. Bu yüzden hem çocuklarımıza olumlu bir rol model olmak hem de onlarla geçirebileceğimiz kaliteli yılların sayısını artırmak için sigarasız bir hayatı tercih etmeliyiz.” diyor.
“YEŞİLAY AİLE REHBERİ’Nİ HAZIRLADIK”
Çocukları bağımlılıklardan koruyan ailelerin özelliklerinin; güçlü iletişim, pozitif ebeveynlik, pozitif disiplin, ailenin rol model olması, çocuklarının gelişimsel ihtiyaçlarını olumlu şekillerde karşılaması, aktif izleme ve paylaşım olduğunu vurgulayan Nihan Sönmez sözlerine şöyle devam ediyor: “Ayrıca yaşa ve gelişim özelliklerine göre çocukların farklı ihtiyaçları ve onları gelecekteki risklerden korumak için farklı fırsat noktaları oluyor. Bu amaçla çocuklarımızı bağımlılıklardan korumak, erken çocukluktan ergenliğe, her dönemde ailelere yol göstermek adına Yeşilay Aile Rehberi’ni hazırladık. İçinde temel aile becerilerinden yaşa göre risklere ve önerilere, örnek durum ve etkileşimli sorulardan ailece yapılabilecek güçlendirici etkinliklere kadar oldukça kapsamlı içerikler mevcut. Kısa süre içinde ailelerle buluşturmayı umuyoruz.”
ERGENİN KİŞİSEL ALANINA SAYGI GÖSTERİN
Nihan Sönmez, ergenliğin aileler açısından da çocuklar açısından da zorlayıcı bir dönem olduğunu dile getiriyor. Gencin hayatının merkezi aile ekseninden uzaklaşıp akranlarına yaklaştıkça, aileyle iletişiminin azaldığını kaydeden Sönmez, “Aile gence ulaşmakta zorlanabiliyor. Ancak bu dönemde iletişimi bırakmamak çok önemli. Çünkü gençler anlaşılmadıklarını düşünüp kendilerini yalnız hissettiklerinde riskli arkadaş gruplarına ve sigara, alkol gibi bağımlılık yapıcı maddelere karşı daha savunmasız oluyor. Ergenlikte sağlıklı bir iletişim kurmak için iyi bir dinleyici olmak, anlattığı her şeyi dinleyeceğinizi ona hissettirmek önemli. Aynı fikirde olmasanız bile birbirinizin duygu ve düşüncelerinize saygı göstermelisiniz. Bir şeyler empoze etmek veya düşünce aşılamak yerine sohbeti sürdürmek için açık uçlu sorular yöneltilmeli. Yanlış inançlarını kendinin sorgulamasını sağlamak, yanlış düşündüğünü söylemekten daha etkili olacaktır. Özellikle ergenlik döneminde tehdit etmek, emretmek, çok fazla tavsiye vermek, sürekli eleştirel olmak ya da sürekli olumsuza odaklanmak gibi iletişim engellerinden uzak durmaya çalışılmalı. Ayrıca izleseniz dahi kişisel alanına ve bireyselliğine saygı gösterdiğinizi hissettirmelisiniz.”
YASAKLAR GENÇLER ÜZERİNDE TERS TEPEBİLİR
Bağımlılığın önüne geçmek için koyulan yasakların gençler üzerinde ters bir etki yapabileceğini belirten Nihan Sönmez, çok katı ve yasaklayıcı ebeveynlik tarzının oldukça riskli olduğunu söylüyor. Sönmez, “Özellikle bağımsızlığın kazanıldığı ergenlik döneminde aşırı yasaklayıcı tutumlar, bireyselliğine saygı göstermeme, ona sürekli çocuk gibi davranma ve benzeri davranışlar; gençleri özgürlük ihtiyacını kısıtlayan kurallara veya otoriteye bir tepki olarak veya büyüdüklerini kanıtlama ihtiyacı olarak sigara gibi riskli davranışlara yöneltebiliyor. Abartılan kontrol ve sürekli hesap sorma, çocuğun odasını veya telefonunu kurcalama gibi davranışlar da riskli davranışlara eğilimi önemli ölçüde artırıyor. Makul ve yaşa uygun kontrol, iletişim ve paylaşım ekseninde tutulduğunda koruyucu olur. Ancak zorlayıcı ve boğucu kontrol çabaları ters etki eder. Kurallar ve sınırlar her yaşta çok önemlidir, daha da önemlisi ise bu kuralların yaşa göre belirlenmesidir. Bu yüzden koyulan kuralların çocuğun yaşına, karakterine ve ihtiyaçlarına uygun olması gerekir. Kuralları ve kurallara uyulmadığında yapılacakları birlikte belirlemek, çocuğa sorumluluk vermek ve birey olarak görüldüğünü hissettirmek açısından da çok önemli. Bir de bizim kültürümüz biraz ‘yapma, etme’ üzerine. Onu yapmasın, bunu etmesin ama peki çocuk ne yapsın? Uzmanlar olarak bizler sürekli, ‘Yasaklama, yönlendir’ diyoruz. Onu yapma, bunu yapma demek yerine gençleri yönlendirmek lazım. Ergenlikteki farklı olma, yeni şeyler deneme, risk alma, büyüdüğünü ispat etme, özgürlük gibi ihtiyaçları olumlu şekillerde yönlendirebilirsiniz. Spora ve sanata yönlendirebilir, yeni hobiler veya ilginç ilgi alanları bulmasına destek olabilir, sorumluluk verebilir, STK’larla gönüllü faaliyetlere katılmasını teşvik edebilirsiniz.” diyor.
ÇOCUKLARINIZA KARŞI ANİ VE SERT TEPKİLERDEN KAÇININ
Aileler her şeyi doğru yapsa bile, düşük bir risk de olsa, çocukların sigaraya başlayabileceğinin altını çizen Nihan Sönmez, çocuğu sigara için ebeveynlere şu tavsiyelerde bulunuyor: “Öncelikle ani ve sert tepkilerden kaçınmak gerekir. Çocuğunuza, ne olursa olsun onu sevmeye devam edeceğinizi hissettirmeniz; onun size güvenmesini ve sizinle paylaşım yapmasını sağlayacaktır. Onu çok sevdiğinizi ancak kendisine bu şekilde zarar vermesini istemediğinizi, sigara içmesini onaylamadığınızı belirtin. Bağırmak, kavga etmek, cezalandırmak, şiddete başvurmak gibi yoğun tepkiler size anlık çözüm gibi görünse de faydalı olmayacaktır. Unutmayın ki korkutarak sigarayı bıraktıramazsınız. Tehdit ve korkutma, çocuğunuzu yalan söylemeye ve riskli davranışa gizli saklı devam etmeye yöneltebilir. Sigaranın bağımlılık yapıcı bir madde olduğunu ve neden olacağı zararları anlatın; sigarayı bırakmasını istediğinizi söyleyin. Ancak bu konuşmayı nasihat verme tarzında değil, sohbet şeklinde, karşılıklı iletişim içinde yapın. Örneğin sigaranın zararlarını ona sorun. Sigara içmesini neden istemediğinizi tahmin ettirin. Unutmayın ki uzun nutuklar genellikle işe yaramaz. Ergenler için dış görünüm çok önemlidir, dolayısıyla sigaranın kısa vadeli etkilerini vurgulayabilirsiniz. Dişlerinin hatta saçlarının sararabileceğini, nefesinin ve üstünün başının kötü kokacağını, cildinin çabuk kırışacağını, spor hayatının olumsuz etkileneceğini, merdiven çıkarken bile nefes nefese kalacağını belirtebilirsiniz.”
SİGARASIZ YAŞAMA KONUSUNDA ÇOCUĞUNUZLA BİR ANLAŞMA YAPIN
“Çocuğunuzun sigaraya nasıl başladığını ve başlama nedenlerini öğrenmeniz bu faktörleri bertaraf etmek için çözüm yolları geliştirmenizi sağlayabilir.” diyen Nihan Sönmez şöyle devam ediyor: “Anlattıklarını ve gerekçelerini dinleyerek analiz etmeye çalışın. Aileye tepki olarak mı içiyor? Stresle başa çıkmakta mı zorlanıyor? Yoksa özgürlük veya yeni şeyler deneme gibi psikolojik bir ihtiyacı veya kabul ve değer görme gibi sosyal bir ihtiyacı karşılamak için mi başlamış? Bu durumu çözmek için ne yapabilirsiniz? Ailece düzenli ve kaliteli zaman geçiren, iletişimini güçlendirmeye çalışan ailelerin çocuklarının sigara ve alkolü bırakma oranı, diğer ailelere kıyasla daha yüksek. Ayrıca akademik becerilerini desteklemek, okul dışı farklı aktivitelere yönlendirmek, daha olumlu arkadaş çevrelerine girmesine destek olmak da katkı sağlayacaktır. Ancak ebeveynlerden biri sigara içiyorsa; çocuğunuzla konuşmanız, yasaklamanız, cezalar vermeniz pek de işe yaramayacaktır. Birlikte bırakmayı deneyebilirsiniz. Sigarasız yaşamak konusunda çocuğunuzla bir anlaşma yapmak, bunu yazılı hale getirmek, hedef ve hediyeler belirlemek de düşünülebilir. Çocuğunuzun sigarayı bırakma sürecini kolaylaştırmak için uygun destek ve yönlendirmeleriniz önemli olacaktır. Yeşilay Danışmanlık Merkezleri veya Sigara Bırakma Danışma Hattı’na da (171) bu süreçte başvurulabilir.”
GENÇLERİ KORUMAK İÇİN HEPİMİZE GÖREV DÜŞÜYOR
Gençlerin, gelişimsel özellikleri sebebiyle sigara kullanımı için riskli konumda olduğunu vurgulayan Nihan Sönmez sözlerini şöyle tamamlıyor: “Onları korumak, daha doğrusu onların kendilerini korumasını sağlamak için hepimize görev düşüyor. Sigara ne kadar erken denenirse ve kullanılırsa, bağımlılık riski artıyor. Aileyle kurulan güçlü bağların yanı sıra bağımlılık yapıcı maddelerle ilgili çocukluktan itibaren yaşa uygun bir şekilde konuşmak, tütüne karşı olumsuz algıya sahip olmak ve bunu çocuğa da yansıtmak, dizi veya film izlerken ilgili durumlar geldiğinde konuşmak ve sorgulatmak, öz güveni ve ‘Hayır’ deme becerilerini geliştirmek çok önemli. Bağımlılığı bir hastalık gibi düşünürsek ailede temeli atılan olumlu ilişki ve kişilik gelişimi ortamı, bağışıklığı yükseltecek ve bu hastalığa yakalanma riskini azaltacaktır.”