Büyük Yeşilay ailesine gönül veren sevgili dostlar,
Hayat hikâyelerle örülü. Hepimizin bir hikâyesi, ..
1043
Sağlıklı Yaşam
“Depresyon, Gündelik Bir Keyifsizlik Hali Değildir”
Yeşilay Bilim Kurulu Üyesi Dr. Öğretim Üyesi Duygu Dinçer, aileleri ergenlerin olası depresyon belirtilerine karşı dikkatli olması gerektiği konusunda uyarıyor. Dr. Dinçer, müdahale edilmeyen bir depresyonun haftalar, aylar hatta yıllar boyu sürebileceğini, ergenin yalnızca ev ve okul hayatını değil kendisiyle, ailesiyle, akranlarıyla ve bir bütün olarak dünya ile kurduğu ilişkiyi tahrip edebileceğini vurguluyor.
Salgın günlerinde uzun süreli eve çekilme, yalnızca yetişkinler için değil ergenler için de olası depresyon ihtimalini daha fazla gündeme getirdi. Gençler, alışık oldukları rutinden uzaklaştı ve aynı zamanda akranlarıyla bireysel vakit geçirmekten uzak kaldı. Kimi ailelerde salgın nedeniyle yaşanılan iki haftalık karantina süreleri, sağlık sorunları ve hatta can kayıpları genç aile üyelerinin çok daha fazla depresyon riskiyle karşı karşıya kalmasına neden oldu. Dr. Duygu Dinçer, konu ile ilgili aydınlatıcı bilgiler verdi, yapılabilecekleri paylaştı.
“DEPRESYON HER YAŞTA GÖRÜLEBİLİR”
Çocuk ve ergenlerde görülen depresyon hakkında bilgi veren Dr. Duygu Dinçer “Açık ya da maskeli depresyonun çocuk ve ergenler arasında her yaşta görülebileceği, yapılan birçok araştırma tarafından doğrulanıyor. Hatta 10-19 yaşları arasındaki çocuk ve ergenlerin yaklaşık yüzde 10-20 arasında tanımlanmış ya da tanımlanmamış bir biçimde depresyona yakalanabildiği yönünde bulgular da mevcut. Yani çocuk ve ergenler, içinde bulundukları bu gelişim döneminde her yaşta depresyona açık. Bu nedenle anne ve babaların çocukluk ve özellikle de ergenlik dönemindeki depresyon belirtilerinden haberdar olması ve olası bir depresyon ihtimaline karşı uyanık olması önemli. Fakat bunu gündelik keyifsizliklerden, mutsuzluk hallerinden ayırt etmek gerekir. Çünkü depresyon, keyifsizlik halinin ötesinde, psikiyatrik açıdan müdahale edilmesi gereken bir psikolojik durumdur. Nasıl ki astımı olan birine ‘Bardağa dolu tarafından bak, bir sonraki sefer daha rahat nefes alacaksın.’ denemezse, depresyonda olan bir ergene de ‘Olumlu düşün, her şey geçer.’ denilemez. Müdahale edilmeyen bir depresyon haftalar, aylar hatta yıllar boyu sürebilir. Ergenin yalnızca ev ve okul hayatını değil kendisiyle, ailesiyle, akranlarıyla ve bir bütün olarak dünya ile kurduğu ilişkiyi tahrip eder. Öyle ki depresyona giren bir genç, uygun müdahalenin muhatabı olmazsa bu nahoş durumdan el yordamıyla kaçınmaya çalışabilir ve madde kullanımından intihar girişimlerine kadar pek çok riskli davranışa yönelebilir.” diyor.
“ERGENLİK DÖNEMİNİN KENDİSİ BAŞLI BAŞINA KIRILGAN BİR EVRE”
Ergenliğin, psikolojik açıdan başlı başına kırılgan bir evre olduğunu belirten Dr. Duygu Dinçer, “Ergenlik dönemi insan gelişiminin fiziksel, zihinsel, duygusal ve sosyal açıdan en hassas olduğu dönemlerden biri. Bu evredeki genç adeta bir ıstakoz gibi dışa sert bir kabuğu varmış gibi bir görünüm çizse de iç dünyasında çok naif bir yapı taşıyor. Bu evredeki bir genç kimi zaman öfkeli, isyankâr, tatminsiz tavırlar sergilese de arkasına saklandığı sert kabuk onun aslında içten içe nasıl da kırılgan olduğu gerçeğini gizlemeye yetmiyor. Çünkü bu evrede ergenin fiziksel ve ruhsal varlığında köklü değişimler meydana geliyor. Bir yandan insanın asli vatanından, görece daha az sorumluluk sahibi olunan çocukluk döneminden çıkıyor; diğer yandan yetişkin yaşamının sorumluluklarını yerine getirecek donanımlar geliştirmenin ağırlığını bütün yoğunluğuyla taşıyacağı bir evreye giriyor.” diyor.
ERGENLER ÇEŞİTLİ SEBEPLERLE DEPRESYONA YAKALANABİLİYOR
Depresyonun birçok tetikleyici faktöre bağlı olarak ortaya çıkabileceğini belirten Dr. Dinçer depresyonun farklı yüzlerini şöyle açıklıyor: “Depresyon artan özerkliğe uyum sağlama güçlüğünden cinsel kimlik keşfine, akranlarıyla etkileşimde karşılaştığı güçlüklerden ailevi stres faktörlerine kadar birçok farklı sebebe bağlı olarak ortaya çıktığı gibi aynı zamanda birçok farklı yüzüyle de görülebiliyor. Örneğin, kronik depresyon, belirtilerin en şiddetli şekilde ortaya çıktığı durumlarda görülüyor. Katatonik depresyonda davranışsal açıdan yavaşlamalar, fiziksel hareketsizlik, konuşmanın reddedilmesi, aşırı bir karamsarlık daha gözle görülür halde oluyor. Melankolik depresyonda normalde haz alınan, ilgiyle takip edilen faaliyetlere yönelme ya da sürdürme belirgin bir şekilde düşüşe uğruyor. Değersizlik ve suçluluk hissinde artış görülüyor. Ergen dışarıdan bakanlara ışığını ve enerjisini kaybetmiş gibi görünüyor. Psikotik depresyonda ise ergenin dünya gerçekliği ile bağı sekteye uğramış izlenimi veriyor. Örneğin genç, aklından geçen düşüncelerin başkaları tarafından duyulabileceği ya da çalınabileceği yönünde rasyonel olmayan inançlar geliştirebiliyor.”
DEPRESYON, ÇEŞİTLİ BELİRTİLER YOLUYLA ÖNCEDEN HABER VERİYOR
Dr. Duygu Dinçer, “Uzun süreli bir uyuşukluk hali, sürekli yorgunluk ve sıkkınlık şikayetleri, okula devamsızlık, duygusal taşkınlıklar, sosyal açıdan geri çekilme ve çeşitli psikosomatik şikayetler ergenler açısından olası bir depresyonun habercisi olabilir. Özellikle evde, okulda, yurtta, yani gündelik yaşamın cereyan ettiği birçok ortamda ergende en az iki haftadır aşağıda bahsi geçen belirtiler gözleniyorsa psikiyatrik bir yardım gerekebilir.” diyor ve belirtileri şöyle sıralıyor:
Ergenin;
-
Günün büyük bölümünde ya da tamamında daha önce keyif aldığı faaliyetlerden artık keyif alamıyor olması ve bu tür faaliyetlere ilgisini kaybetmiş olması.
-
Daha çok keder yani üzüntü hali ya da sinirlilik, huzursuzluk hali içinde olması.
-
Belirgin kilo kaybı ya da tam tersi artışı yaşaması.
-
Çok uzun süre uyuma ya da uyuyamama yönünde uyku bozuklukları deneyimlemesi.
-
Yoğun bir tezcanlılık ya da tam tersi yavaşlama hali içinde olması.
-
Değersizlik hissi içinde olması ya da makul olmayan bir suçluluk duygusu içinde sıkışıp kalması.
-
Belirgin bir konsantrasyon güçlüğü, sağlıklı kararlar alamama gibi durumlar yaşaması.
-
Ölüm ve intihar hakkında tekrarlayan düşüncelerin olması.
AİLEYE BÜYÜK GÖREV DÜŞÜYOR
Depresyon söz konusu olduğunda ailelere önemli bir rol düştüğünü belirten Dr. Dinçer, “Öncelikle ailelere şu müjdeyi vermek gerekir. Depresyon yüzde 80-90 oranında tedavisi mümkün olan bir psikolojik rahatsızlık. Dolayısıyla özellikle erken müdahaleyle ergenlerin kendini depresyondan sıyırması mümkün. Fakat içinde yoğunlaşmış bir tabaka halinde varlığını hissettiren suçluluk, umutsuzluk, amaçsızlık, karamsarlık hisleri üzerine ailesiyle konuşmak ona zor gelebilir. Bu nedenle deneyimlediği süreç konusunda ailesiyle konuşmaktan utanabilir ya da kaçınabilir. Hatta her konuşma çabası öfke dolu tartışmalarla daha da kaotik bir hale gelebilir. Bu tartışmalar anne ve babaların da duygusal çalkantılar yaşamasına sebep olabilir. Dolayısıyla böyle durumlarda ailelerin hiç vakit kaybetmeden profesyonel bir desteğe başvurması önemlidir. Psikoterapötik süreç her şeyden evvel ergenin iletişim becerilerini yeniden inşa etmesine yardımcı olur ve böylece içinde bulunduğu durumu daha konuşulabilir kılar. Ailenin okulla ve okul psikolojik danışmanıyla temas içinde olması da önemlidir. Böylece ergenin çok yönlü koruyucu faktörlerle desteklenmesi sağlanabilir.” diyor.
SALGIN SÜRECİ ERGENLERİN DEPRESYONA YAKALANMA RİSKİNİ ARTTIRDI
Dr. Duygu Dinçer, salgın süreciyle birlikte başlayan karantina sürecinin ergenlerde görülen depresyon başta olmak üzere birçok psikiyatrik rahatsızlığı tetiklediğini ortaya koyan araştırma bulguları olduğundan söz ediyor: “Çin’den ABD’ye kadar birçok ülkede ergenlerin depresyon, kaygı, psikolojik stres belirtilerini takip etmek üzere yürütülen araştırmaların bir kısmında ergenlerde yüzde 10-20 arasında seyreden depresyon ve kaygı oranlarının yüzde 25-45 arasında genişleyen bir yelpazeye yayıldığı görülüyor. Elbette genelleme yapılamaz ama bu oranlar, ailelerin, çocuklarındaki olası belirtileri daha sıkı takip etmesi yönünde bir uyarı niteliği taşıyor.”
DR. DUYGU DİNÇER KİMDİR?
2006 yılında İstanbul Üniversitesi Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık Ana Bilim Dalından mezun oldu. 2009 yılında Hacettepe Üniversitesinde Sosyal Psikoloji alanında yüksek lisansa başladı. Eğitiminin ikinci döneminde Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Psikoloji bölümüne araştırma görevlisi olarak atandı ve yüksek lisansını burada tamamladı. Yüksek lisans öğrenimi sırasında YÖK Yüksek Lisans Araştırma Bursu ile Belçika Leuven Üniversitesinde misafir araştırmacı olarak görev yaptı; Kültür ve Duygu Laboratuvarında çalıştı. 2012’de Marmara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık Ana Bilim Dalında doktoraya başladı ve burada beş yıl araştırma görevlisi olarak çalıştı. 2015 yılında TÜBİTAK Doktora Sırası Araştırma Bursu ile misafir araştırmacı olarak California Üniversitesi, Berkeley’de (ABD) Psikoloji bölümünde görev yaptı. Birçok ulusal ve uluslararası çalışması bulunan Dr. Dinçer, şu anda İstanbul Aydın Üniversitesi Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık Ana Bilim Dalında öğretim üyesi olarak çalışmaktadır. Dr. Dinçer, Yeşilay Bilim Kurulu Üyesi’dir.