Büyük Yeşilay ailesine gönül veren sevgili dostlar,
Hayat hikâyelerle örülü. Hepimizin bir hikâyesi, ..
1077
Teknoloji Bağımlılığı
“Dijital Bağımsızlık En Önemli Gündemimiz Olmalı”
Bilgi ve iletişim teknolojileri çok hızlı ilerliyor ve bu durum bizleri dijital bir dünyanın hatta dijital bir girdabın içine çekiyor. Bu durum özellikle çocuklar ve gençler için ciddi sorunlara sebep olabiliyor. Klinik Psikolog Doç. Dr. Mehmet Dinç, dijital bağımsızlığı sağlamanın yollarını paylaştı.
İçinde bulunduğumuz dijital dünya, hayatı kolaylaştırması, bilgiye kısa zamanda ulaştırması ve iletişimi hızlı bir şekilde sağlaması gibi nedenlerle hepimize çok cazip geliyor. Ancak, bu kolaylıkların yanında, dijital teknolojilerin bağımlılık yapacak kadar yoğun kullanımı maalesef olumsuz etkilere de sebep oluyor. Klinik Psikolog Doç. Dr. Mehmet Dinç, davranışsal bağımlılıkların da diğer bağımlılıklar gibi aynı oranda riskli olduğunu, özellikle internet bağımlılıklarının çok sayıda çocuğumuzu, gencimizi tehdit eder hale geldiğini, pandemi sebebiyle evlere kapanıldığından ve eğitimin de çevrim içi olmasından dolayı çocuklarda da teknolojiyle ilişkinin fazlalaşmaya başladığını belirtiyor. Doç. Dr. Mehmet Dinç ,”Hiç şüphesiz, teknolojik aletlerle verimli iletişimi destekliyor ve faydalı buluyoruz ama gerçek hayattan kopmadan, gerçek hayatın gelişim faaliyetlerini ihmal etmeden, sorumlulukları bir kenara bırakmadan, gerçek hayatta öğrenilecekleri ihmal etmeden ve gerçek hayatta var olmayı da ıskalamadan teknoloji kullanımını önemsiyoruz.” diyor. Doç. Dr. Dinç, Türkiye Yeşilay Cemiyeti’nin “okul- teknoloji dengesinin planlanması” konusunda düzenlediğini oturumun başlığını özellikle “dijital bağımsızlık” şeklinde koymak istediğini ifade ediyor. Doç. Dr. Mehmet Dinç, dijital bağımsızlığın en önemli gündemimiz olması gerektiğine dikkat çekiyor ve ekliyor: “Dijital bağımsızlığımızı kaybettiğimiz zaman, bugün ve gelecekte onarılması çok zor problemlerle, telafisi çok zor sıkıntılarla karşılaşmış olacağız. Bu nedenle, ilk söz olarak şunu söylemek isterim ki, dijital bağımsızlık konusunu hem ebeveynler, hem rehber öğretmenler, hem bu konuda çalışan sivil toplum kuruluşları önemsemeli, en önemli gündem maddeleri arasına almalı ve bu konuda yapılabilecekler ciddi anlamda yoğunlaştırılmalı. Peki, somut olarak ne yapabiliriz? Bildiğiniz gibi artık okullarımıza döndük. Bir tatil dönemi vardı. Bu tatil döneminde çocuklarımızın düzenleri, alışkanlıkları farklılaştı, bazı sebeplerden dolayı teknolojiyle ilişkileri fazlalaştı. Ama şimdi okul dönemine geçiyoruz. Bu döneme girmiş olmakla beraber, çocuklarımızı bu vesile ile okulun başlıyor olmasını değerlendirmek amacıyla, ‘Teknolojiyi ölçüsüz kullanmaktan nasıl koruyabiliriz?’ sorusunun cevabı bizi çözüme götürebilir.”
KURALLAR EN BAŞTAN ORTAYA KONULMALI
Doç. Dr. Mehmet Dinç’e göre, insan bir şeyi yapabilmek için hayatında bazı dönümler, sebepler arar. Dünden bugüne, bugünden yarına hiçbir sebep olmaksızın karar almakta veya yeni bir dönemi başlatmakta zorlanabiliriz. Bu anlamda okulun başlıyor olması, yeni bir döneme başlıyor olmamız çocuklarımızın hayatını toparlayabilmesi, düzen oluşturabilmesi için güzel bir bahane ya da vesile olabilir. Doç. Dr. Mehmet Dinç, çocuklarımızın da anlayabileceği bir şekilde, yeni bir dönemin başladığını onlarla açık ve net bir şekilde konuşmamız, bu dönemi ilan etmemiz, bu dönemin çocuklarımızın zihninde yer etmesi için gerekirse kampanya gibi organizasyonlar yapmamız gerektiğini ifade ediyor. Doç. Dr. Dinç çocuklarımıza, “Tatil modunu kapatıyoruz, okul modunu açıyoruz; tatil modu farklı, okul modu farklıdır. Tatil modunda bazı esneklikler olabilir ama okul modunda bu esneklikler söz konusu değil. Bu nedenle, bazı noktalara dikkat etmeliyiz.” şeklinde bir konuşma yapıp kuralların baştan ortaya koyulmasının faydalı olacağını söylüyor ve ekliyor: ‘’Özellikle, uyku düzeni konusunda bir sistem oturtmamız, çocuklarımızı teknoloji bağımlılığından koruma anlamında çok işe yarayacak çünkü uyku meselesi bağımlılık durumunda en çok zarar gördüğümüz noktalardan biridir. Çocuklar zamanında yatıp yeteri kadar uykularını almadıklarında okula uykusuz gidiyorlar. Bu durumda, ilk olarak gelişimsel süreçlerini tamamlayamamış oluyorlar, ikinci olarak da öğrenme imkânları bozulmuş oluyor, dikkatlerini derslerine vermeleri, öğrenme süreçlerini yerine getirmeleri pek mümkün olmuyor. Dolayısıyla, eğitim imkânı kaybolmuş oluyor. Üçüncü olarak ise, dürtülerini kontrol etmeleri ve davranışlarını düzeltmeleri çok fazla zorlaşabiliyor. Bu nedenle, okul döneminin başlıyor olmasını fırsat bilip, ilk olarak, okul-uyku düzeniyle alakalı bir sistem kurmamız lazım.’’
“NE KADAR RUTİN KOYARSAK O KADAR İYİ OLUR”
Klinik Psikolog Doç. Dr. Mehmet Dinç, “Çocuklarımızın hayatına, dönem başlar başlamaz ne kadar rutin koyarsak o kadar iyi olur.” diyor ve rutin koymanın detaylarını şöyle açıklıyor: ‘’Şu saatte uyan, muhakkak kahvaltı yap, kahvaltıdan sonra okula git, okuldan döndüğünde dinlen, ödev yap, bilgisayar oyna, yemek ye gibi... Daha sonra yapılacak etkinlikler ve uyku saatinde de yatmak gibi bir sistem, bir program kurabilirsek işimiz oldukça kolaylaşır. Ama her gün yeniden yapılandırılan bir program, her gün değişen bir sistem ve değişen kurallar, hem çocuğu yorar ve kurallara uymasını imkânsız hale getirir, hem de anne babaları oldukça zorlar ve çocukla olan ilişkiyi ciddi anlamda tehdit eder. Dolayısıyla, dönemin başlangıcından itibaren bir rutin oluşturmakta büyük fayda var. Bu rutin hem evde, hem sınıfta öğretmenler tarafından uygulanabilir. Ancak, bu rutine herkesin uymasıyla alakalı bir sistem geliştirilmeli. Örneğin, bir uyku saati belirlendiyse herkes bu saatte uyumaya çalışmalı. Ya da küçük çocukların çok erken yatması gerekiyorsa onlar yatsın ama çocuklar anne-babanın da belli bir saatte yatacağını bilsinler veya onların yatma saatinde sizin televizyon, bilgisayar ve cep telefonundan uzaklaşmanız, onlara doğru örnek olmanız anlamında oldukça önemli olacaktır.”
“ÇOCUKLARIMIZIN FİKİRLERİNİ DİNLEMELİYİZ”
Doç. Dr. Mehmet Dinç’e göre birinci mesele uyku düzeninin sağlanması; ikinci mesele ise, teknolojiyle alakalı dilimizi çok dikkatli kullanmamızın gerekliliği. Ona göre, çocuklara teknolojiyi kötülemek, devamlı olumsuz konuşmak çok işe yaramıyor. Bilakis, onların teknolojiyi, interneti savunur ve çok fazla taraftarı hale gelmesine sebep oluyor. Dinç bu nedenle, bu konudaki tavrımızın mümkün olduğunca, teknolojiyi doğrudan kötülemeden etrafında dolaşarak bir şeyler söylememiz olması gerektiğini söylüyor. Yoğun teknoloji kullanımının uyku düzenini bozduğu ya da ödevlerin aksamasına neden olduğu gibi. Doç. Dr. Mehmet Dinç, olabilecek zararlar konusunda çocuklarımızı ne kadar konuşturabilirsek, onların düşüncelerini ne kadar anlatmalarına izin verebilirsek ve bu konuda olabilecek çözümler hakkında onlara ne kadar konuşma imkânı tanıyabilirsek o kadar elimizin güçlenebileceğini belirtiyor. Doç. Dr. Mehmet Dinç, “Bu dönemin çocukları her şeyin farkında. Çok şey duyup, görüp, öğreniyorlar. Güvenilir bir ortam oluştuğunda, samimi bir şekilde onlara neler düşündüklerini, neler bildiklerini, neler olabileceğini sorduğunuzda dürüst bir şekilde olabilecek zararlar konusunda ve alınabilecek tedbirler konusunda bilgiler verebiliyorlar. Dolayısıyla, teknolojiyi karşımıza almadan, onunla alakalı devamlı olumsuz konuşmadan çocuklarımızın fikirlerini öğrenmek, onları konuşturmak, tartıştırmak, onlara kendilerini ifade etmekle alakalı imkân tanımak, çözümler konusunda onların fikirlerini dinlemek oldukça elimizi kuvvetlendirecek noktalardan bir tanesidir.” diyor.
ÇOCUKLARA ZARARLAR ANLATILMALI
Doç. Dr. Mehmet Dinç’e bir diğer meselenin olabilecek zararlar konusunda kendimizi eğitmemiz olduğunu söylüyor ve ekliyor: “Kulaktan dolma bilgilerle ya da çabuk çürütülebilecek iddialarla konuşmamamızda fayda var. Bu konuda çok fazla bilimsel araştırma var. Bu bilimsel araştırmalardan faydalanabiliriz. Özellikle, gelişimsel olarak bağımlılık geliştiğinde ne tür zararlar söz konusu olabiliyor? Duruş bozuklukları, kas kemik ağrıları, uyku bozuklukları veya diğer bozukluklar… Bunları çalışıp çocuklarımıza anlatmakta fayda var. Uykudan önce kullanmak uyku kalitesini ne kadar düşürüyor, uykudan alınan verimi ne kadar olumsuz etkiliyor, bunlarla alakalı araştırmaları konuşmamız lazım. Ve gelecek projeksiyonu ortaya koymamızda fayda var. Geçen senelerde, Çin’de bütün okullarda gösterilen bir kısa film vardı. İki çocuk gösteriliyor. Biri, çocukluk döneminde sürekli telefon, bilgisayar başında. Ama ilerleyen yaşlarda öyle bir noktaya geliyor ki telefona bakacak fırsatı olmadan geçinebilmek için gece gündüz çok ağır işlerde çalışmak zorunda kalıyor. Öte taraftan da, çocukluk döneminde güzelce derslerini çalışan, ödevlerini yapıp sağlıklı bir şekilde yaşayıp, sporunu yapan bir çocuğun gelecek yıllarda, ne kadar başarılı, ne kadar güvenli, ne kadar rahat bir şekilde hayatına devam ettiği gösteriliyor. Dolayısıyla, çocuklarla şunu da konuşmakta fayda var: Bu yol nereye gidiyor?, Bu şekilde devam edersek, bu şekilde alışkanlıklarımızı sürdürürsek 10 yıl, 20 yıl sonra bu yol bizi nereye götürecek?, İstediğimiz kadar başarılı olabilecek miyiz?, İstediğimiz kadar eğitimli olabilecek miyiz?, İstediğimiz kariyere sahip olabilecek miyiz?, İstediğimiz alışkanlıklarımızı kazanmış olabilecek miyiz? Çocuklara bu konuda bir gelişim projeksiyonu ortaya koymak, konuşmak, tartışmak işimizi kolaylaştıracak noktalardan bir tanesidir.’’
ÇOCUĞA ALTERNATİFLER SUNULMALI
Doç. Dr. Mehmet Dinç’e göre diğer mesele hiç şüphesiz ki alternatifler oluşturmak. Doç. Dr. Mehmet Dinç bu durumu şöyle açıklıyor: “Bir çocuğun teknoloji kullanımını sağlıksız bir noktaya gelmesini engellemek için ister istemez bazı noktalarda müdahale etmemiz gereklidir. Ama bu noktada alternatif sunmamız da gerekir. İmkânlarımız yettikçe ne kadar alternatif oluşturabilirsek o kadar iyi olur. Alternatiflerle alakalı da üç noktada yoğunlaşmak işimizi çok kolaylaştırabilir. Bunlardan biri, rekabetçi faaliyetlerdir. Yani, çocuğumuzun heyecan duyacağı bir spor, faaliyet, program veya organizasyona gitmesi, bir yarış içinde olacağı ya da kendisini göstereceği bir sürecin içine girmesi oldukça faydalı olacaktır. Bu; spor, resim, satranç veya farklı bir uğraş olabilir. Bu tür faaliyetlere teşvik etmemiz, onları gözlemlememiz, yönlendirmemiz çok ciddi fayda sağlayacaktır. Ayrıca, ailece düzenli faaliyetler yapılıyor olmasının da faydası var. Mesela, ülkemizde çok sevindirici bir gelişme olarak İstanbul başta olmak üzere birçok şehrimizde kütüphaneler açılmaya başlandı. Çok fazla kütüphane gece gündüz açık, gece açık olmayanlar da geç saatlere kadar açık. Bu kütüphanelere ailece devam etmek, ancak bunu da belli bir rutinde yapmak, mesela salı ve perşembeyi kütüphane günü olarak belirleyip, şu saatler arası kütüphaneye gidilir ve ne olursa olsun bu program değişmez şeklinde düzen oluşturmak faydalı olabilir. Ailece yapılan faaliyetleri artırırsak çocukların da bu programlara uyması kolaylaşır ve bu şekilde de teknolojiyi yanlış kullanmakla alakalı zıtlaşmadan, kavga etmeden bir imkân oluşturmuş oluruz. Bu da göz önünde bulundurulması gereken noktalardan bir tanesidir.”
SAĞLIKLI SOSYALLEŞMENİN ÖNEMİ
Doç. Dr. Mehmet Dinç sağlıklı sosyalleşmenin önemine dikkat çekiyor. Dinç, “Çocuklarımızın tanıdığımız, bildiğimiz (tanımıyorsak tanışalım, görüşelim) ailelerin çocuklarıyla düzenli olarak bir araya gelmelerini sağlayarak, onların teknoloji dışında da faaliyetlerin içinde bulunmasını teşvik etmek oldukça önemli. Ancak bu faaliyet kafede oturmak olmamalı anlamlı bir şeyler yapmaya çalışılmalı. Bu şekilde sağlıklı bir sosyalleşmeye imkân tanımak da işimizi oldukça kolaylaştırabilir.” diyor. Doç. Dr. Dinç’e göre bir diğer mesele ise kurallar koymak. Dinç bu konuda şunları söylüyor: “Bir evde beraber yaşıyoruz, beraber yaşıyor olmamızın getirdiği kurallar, sorumluluklar var. Hepimiz bu sorumlulukları taşıyoruz ve çocuklarımız da sorumluluklarla alakalı bazı noktalarda gerekeni yapacaklar, bazı kurallara uymak zorundalar, bazı sınırlara dikkat etmek durumundalar. Fakat bunları bildirmemiz ve bu noktaların açık, net, tutarlı ve uygulanabilir olması çok önemli. Mesela, çok saygılı olmasını istiyoruz. Çok saygılı olmak ne demek, çalışkan olmanı bekliyoruz, ne demek, ne kadar, ne yapması gerekiyor. Bu konuda net bir kuralın, sistemin oluşması gerek. Ve bu kuralların tutarlı olması gerekiyor. Yani bir gün oluyor, bir gün olmuyor, anne istiyor, baba istemiyor. Baba zorluyor, anne ‘Çocuğun üzerine gitmeyelim’ diyor. Günden güne, kişiden kişiye değişen bir durum söz konusu olmamalı. Tutarlı ve uygulanabilir olması lazım. Çocuğumuza, ‘Yavrum biz senin kitap okuma alışkanlığının olmasını istiyoruz. Her gün 500 sayfa okumanı istiyoruz.’ demek olmaz. Gerçekçi olması lazım, yeter ki biz bu kuralları ciddiye alıp arkasında duralım ve çocuk da bu kuralları bilsin.”
“BİREYSELLİKLERİNE SAYGI DUYMAK GEREKİR”
Doç. Dr. Mehmet Dinç, “Çocukların odalarında tek başlarına kalıp bilgisayar ve telefon kullanmaları çok fazla sorunu barındırabilir. Kesin barındırır demiyorum, ama barındırabilir. Dolayısıyla, bu gemiyi kaçırmadıysak, mümkünse, çocuğumuz halen kontrol ve sınırlamalarımızı kabul ediyorsa, o zaman ortak alanlarda, beraberce bulunmaya dikkat etmekte fayda var. Bu konuda bilimsel araştırmalar da uyku kalitesini etkilediği için telefon ve bilgisayarın yatak odasına girmemesi gerektiğini söylüyor. Bu, yetişkinler için de geçerli. Bu konuda bir hassasiyetimiz olursa, araştırmaların ışığında beraberce konuşup bir karar alırsak bu, oldukça faydalı olacaktır; ancak çocuğu telefon ve bilgisayarla yalnız bıraktığımızda bazı riskleri peşinen kabul etmiş oluruz. Bunlar da kolay göze alınabilecek riskler değil.” diyor.
Doç. Dr. Mehmet Dinç’e göre diğer bir mesele, çocuğun interaktif oyunlarda kiminle oynadığı meselesi. Doç. Dr. Dinç bu konuda şunları söylüyor: “Çocuklar interaktif oyun oynayabilirler ama hangi oyunu ve kiminle oynadıkları önemlidir. Gerçek hayatta tanımadıkları insanlarla bu tarz oyunları oynamama konusunda kurallar koymanın ve konuşmalar yapmanın, takipte bulunmanın ciddi anlamda önemli olduğunu düşünüyorum. Bunu anlayabilmek için de çocuklarla muhakkak konuşmamız gerekiyor. Telefonla, bilgisayarla ne yapıyorlar, sosyal medyada ne görmüşler, yargılamadan, eleştirmeden, bizimle paylaşmasının önüne geçmeden, cezalandırmadan güvenli bir ortamda, açık bir iletişimle, gereken saygıyı, sevgiyi, ilgiyi hiç kesmeden nelerle meşguller, ne bakıyorlar, ne alıyorlar, ne veriyorlar, ne gönderiyorlar bunları konuşmamızda fayda var. Ama bunu yaparken özellikle ergenlik dönemindeki çocuklar ve gençler için mahremiyet konusuna dikkat etmek de çok önemli. Yani, bireyselliklerine saygı duymak lazım.” Doç. Dr. Dinç, “Çocuğumuzun bizimle konuşmak, bir şeyler paylaşmak istiyor oluşu çok kıymetli. Bu imkânı sağlamak için elimizden geleni yapalım. Her türlü imkânı seferber edelim. Konuşmaya başlayınca bütün dikkatimizi, ilgi ve sevgimizi ona verelim, yargılamadan dinleyeceğimizi bilsin, ama süreç içerisinde aklımıza takılanları da muhakkak soralım, her dediğini kabul etmek zorunda değiliz. Rahat ve güvenli bir ortamda konuşmaya gayret edelim. Ne tür risklerle karşı karşıya kalıyor, ne tür tehlikeler görüyor, biz ne görüyoruz, ne yaşıyoruz, ne düşünüyoruz? Bunları da karşılıklı etkileşim içinde konuşup paylaşmakta fayda var.”
EKOSİSTEM OLUŞTURMAK ÇOK ÖNEMLİ
Klinik Psikolog Doç. Dr. Mehmet Dinç’e göre yalnızca evde oluşturduğumuz bir sistemle çocuğun bütün hayatına müdahale etmemiz, hayatını kontrol etmemiz mümkün değil. Okul ve arkadaşları da bu noktada oldukça önemli figürler. Hatta arkadaşlarının aileleri de... Dolayısıyla ona göre, çocuğumuzun sağlıklı gelişimi için özellikle de dijital bağımsızlığını korumak için bir ekosistem oluşturmak çok önemli. Öğretmeniyle irtibatta olmamız, dolaylı müdahale konusunda öğretmeninden yardım almamızda fayda var. Doç. Dr. Dinç bu konuyu şöyle açıklıyor: “Mesela çocuğumuz bir şeyi ısrarla istiyor, istediği şey çok yanlışsa ve yapmamasını istediğimiz bir şey ise biz direkt müdahale etmeyelim, öğretmeni üzerinden müdahale etmeye çalışalım. Öğretmeniyle güzel bir ilişkisi var ise öğretmeninin verdiği sorumluluklar üzerinden gidelim. Örneğin, ‘Sen bugün bilgisayar oynamak istiyorsun ama öğretmeninin verdiği ödevler var, bunlar bittikten sonra olabilir.’ şeklinde bir imkânımız, bahanemiz olursa işimizi oldukça kolaylaştırır. Yoksa her şeye biz tek başımıza karşı çıkar, tek başımıza onun karşısında durursak ilişkimiz çok kısa zamanda yıpranır. O yüzden, öğretmeninden yardım almamız, okuldaki sorumlulukları üzerinden yaklaşmamız çok önemli.” Doç. Dr. Dinç’e göre öğretmenlerle ve diğer velilerle ortak kurallar konusunda aynı noktada olmak da önemli: “Çocuğumuzun düzenli olarak görüştüğü sınıf arkadaşlarının anne babalarıyla tanışmamız, onlarla konuşmamız, paylaşmamız, iletişim halinde olmamız, birbirimizi desteklememiz de bu anlamda işimizi kolaylaştıracaktır.”
Doç. Dr. Mehmet Dinç son söz olarak,’’ Bütün bunlara rağmen bazı noktalarda istediğimiz duruma gelemiyorsak, ya da bütün bunları yapabilecek treni kaçırdıysak ve şu anda imkânlar çok kısıtlıysa, hiçbir şekilde çocuğumuzu korumakla alakalı bir şey yapamıyorsak, işte o zaman yardım almamızda hiçbir sakınca yok. Problemi önemsiz görmeyelim, kendiliğinden geçer demeyelim. Bu noktada yardım almamız işimizi oldukça kolaylaştıracaktır.”