Büyük Yeşilay ailesine gönül veren sevgili dostlar,
Hayat hikâyelerle örülü. Hepimizin bir hikâyesi, ..
1065
Teknoloji Bağımlılığı
Dijital Dünyada Bizi Neler Bekliyor?
Dünya öngörülemez bir değişimin içinde. Birçok teknolojik gelişme hayatımıza hızlıca giriyor ve dahası sanki uzun zamandır hayatımızın bir parçasıymışçasına kendisine yer buluyor. Peki hiç düşündünüz mü 2050 yılında bizi nasıl bir dünya bekliyor?
Yaşadığımız gezegenimizin 20 sene önceki halini biliyor muyuz? Bilenler bugüne kıyasla tanınamayacak derece değiştiğini rahatlıkla söyleyecektir. Günümüz dünyasına her seferinde dijital dünya vurgusu yapılıyor olsa da henüz bir dijital dönüşüm yaşanmış değil. Dünya, sadece filmlerde görebildiğimiz akıl almaz teknolojik gelişmelerin birçoğunu artık somut olarak görebileceğimiz, içerisinden bizzat bir yaşam süreceğimiz dijital bir evrene dönüşmeye hazırlanıyor. Bugün hayalini bile kuramayacağımız, bazen ürküten, çoğu zaman heyecanlandıran birçok gelişme hayatımıza nasıl olduğunu anlamayacak kadar hızla dahil olmak üzere ve hızı git gide artmakta. Ekran sürelerinin arttığı, orta ve orta üst yaşın gündemi tabletten takip ettiği ve sosyal medyada paylaşımlar yaptığı, dedelerimizin torunlarıyla görüntülü konuştuğu bu dönüşüm aslında yalnızca işin şaşırtıcı kısmı. Peki, yıllardan 2050 olduğunda bizi nasıl bir dünya bekliyor?
UZAYDA BİR HAYAT BAŞLIYOR
İnsanlığın en büyük merakı olan uzaydaki son çalışmalar hemen herkesi heyecanlandırıyor. Gerçek olacağına ihtimal vermediğimiz uzay savaşları, uzay turizmi, uzayda bir koloni kurmak gibi hayaller 2050 senesi için hayal olmaktan çıkacağa benziyor. İlk olarak ülkelerin Mars’ta keşfedilen değerli madenlerin üzerinde hak iddia edecek olmasıyla yakın zamanda savaşların çıkacağı öngörülüyor. Öncelikli amacı gezegende keşfedilen suyu kullanılabilir hale getirmek olan bu dev projede enerji ve gıda üretimi, geri dönüşüm sistemleri, madencilik ekipmanları ve diğer ihtiyaçları sağlayan ek tesisler yapılacak ve uçuk fiyatlar karşılığında Mars’ta yaşam mümkün olacak. 2050 yılında Mars’ta bir şehir kuracağını ilan eden Elon Musk’a göre bu şehirde ilk etapta belki bir milyon kişi kalıcı olarak yaşayabilecek. Bu da demek oluyor ki hem madenleri kullanarak hem de uzay yerlilerinden alacağı ücretlerle Musk, bu işten yüklü miktarda gelir elde edecek. Mars’ta sürekli olarak yaşama planının yanı sıra 2050’li yıllarda Jeff Bezos, Blue Origin ve Elon Musk’ın sahibi olduğu şirketler tarafından hayata geçirilmesi muhtemel bir diğer konu ise uzay turizminin hizmete açılması. Ultra zenginlerin alternatif bir tatil planı olacak bu projede, inşa edilecek uzay otellerinde konaklayarak “Ay çevresinde tur atmak” ya da “Bir hafta yörüngede kalmak” gibi seçenekler mevcut.
UZAYA ASANSÖRLE ÇIKMAK!
Japonya’nın yaklaşık 20 sene sonra hayata geçirmeyi hedeflediği uzay asansörü projesi şimdiye kadar yapılacak olan en büyük mühendislik projelerinden biri olarak görülüyor. Maliyeti düşürmek için uzaya roketler yerine inşa edilecek asansörle ulaşımının sağlanması hedeflenen bu sistemde astronotlar, turistler ve uzayda sürekli yaşayacak olanlar pratik ve düşük bütçeyle giderken uzaya taşınacak eşyalar için de sıklıkla kullanılacağı öngörülüyor. Çevreye roketlerden daha az zarar verecek olan uzay asansörleri, her biri dünya yüzeyine sabitlenmiş ve uzaya uzanan bir kabloya sahip olan bu uzay asansörlerinden birinin maliyetinin yaklaşık 10 milyar dolar olacağı söyleniyor fakat bu rakam bile roket fırlatmaktan daha az maliyetli. Daha da ilginci Japonya, ultra dayanıklı kablolarla inşa edeceği bu asansörlerle uzay turistleri ve uzay yerlileri için yerden göğe doğru uzanan gökdelenlerin yerine gökten yere doğru inen, yeryüzüne inşa edilmesine gerek kalmayan yüksek binalar dikmeyi hedefliyor. Aşağıdan sarkıtılan bu binalar, şirketler için arsa satın almadan ve vergi ödemeden daha ucuza bina inşa etmek anlamına geldiği için ileride biz yeryüzünde yaşayanlar için de tercih edilebilecek bir seçenek olacak gibi.
ROBOTLAR DÜNYAYI NASIL ELE GEÇİRECEK?
İzlediğimiz fantastik filmlerden de etkilendiğimizi göz önünde bulundurursak insanlığın teknoloji konusundaki en büyük korkusu, gelişen yapay zekâ teknolojisiyle, robotların günün birinde dünyayı ele geçirme tehlikesi olabilir. Ellerinde silahlarla şehre giren robotlar biraz distopik kaçsa da robotların hâkimiyet alanı gelecekte oldukça artacak gibi gözüküyor. El becerileri gerektiren mesleklerde robotların tercih edileceği bugün bile biliniyor fakat ileride bunu birçok meslek için söyleyeceğiz. Yapay zekâ, mesleklerin çoğunda biz insanlardan daha iyi performans gösterecek. Çoğu idari işlevi içeren beyaz yakalı işlerde görev alacak robotlar senaryo ve roman yazabilecek, müzik icra edebilecek, performans değerlendirmeleriyle kimin işten çıkarılacağına karar verecek, hatta bir davada avukat olarak sizi savunabilecek. Böylelikle insana özel olan hata faktörleri olabildiğince azalacak. Bu açıdan bakıldığında robotların dünyayı ele geçirmesi olmayacak bir durum değil gibi ne dersiniz?
SAĞLIKTA DEVRİM YAPACAK NANOBOT TEKNOLOJİSİ
Önümüzdeki 20 sene içerisinde tıp alanında aktif bir şekilde kullanılması öngörülen nanobot teknolojisi, gözle görülemeyecek ölçekte olan ve vücuttaki kan dolaşımıyla hareket eden devrim niteliğinde bir teknolojik gelişme olarak görülüyor. Bu teknoloji kanser gibi hastalıkların teşhisinde, ameliyat esnasında ulaşılması güç olan bölgeye müdahalede ve hassas ilaç tedavilerinde kullanılarak hastaların sağlığına kavuşması konusunda yüksek oranda başarıya ulaşmayı hedefliyor. Böylece ileriki dönemde sağlık ve biyoloji alanında modern diye nitelendirdiğimiz geleneksel tüm yöntemlerin yerini alacağı düşünülüyor. Bu teknoloji kapsamında vücutta bir sorun olduğunda vücut bu sorunu kendi kendine tespit edebilecek, böylece grip bile olsa tedaviye hızlıca başlanabilecek ve sorun büyümeden engellenecek. Ayrıca 2050’ye kadar nanobotlar beyinlerimizi doğrudan tıpkı telefonlardaki gibi bir buluta bağlayacağı için bu teknolojiyle hafıza kaybı gibi problemler hayal olacak, düşüncelerimiz bir cihaza yansıyabilecek, hatta zihnimizde bir sanal gerçeklikle yaşayabileceğiz. Yani elimizdeki akıllı telefondan farksız bir beyin ve beden bizi bekliyor. Bu da insan ömrünü daha da uzatacağı, uzayan yaşamın da daha kaliteli olacağı yönünde öngörüler barındırıyor. Bir açıdan düşünüldüğünde bunun, beynimize çip takılacağı yönündeki endişeler doğru olmakla birlikte, daha uzun, daha sağlıklı, hatta yaşlanmadıkları bir hayat için, kişilerinin kendilerinin tercih edeceği bir teknoloji olacağı da söylenebilir. Örneğin kalp krizi nedeniyle ölen birinin vücuduna yerleştirilen nanobotlarla kalbin yeniden çalışması da mümkün. Nanobotların işe yarayacağı en ürkütücü konu ile vefat eden kişilerin bu teknolojiyle geri getirilebilme imkânı. Ölen bir yakınımızın anılarını nanobot teknolojisiyle çıkarmak ve o kişinin yapılan sanal versiyonuna aktarmak 2050’li yıllarda belki de mümkün olabilecek…
VR GÖZLÜKLERLE SANAL EVRENLERE GİRİŞ
Piyasada ilk çıktıklarında herkesi şaşkına çeviren akıllı telefonlar yakın bir zaman içerisinde eski şaşalı günleri kaybedeceğe benziyor çünkü “son teknoloji” olarak adlandırılan bu cihazlar neredeyse tarih olmak üzere. Bu gözlüklerin gelebileceği son nokta ise dokunarak ve konuşarak komut verdiğimiz telefonlarımızın ve vr gözlüklerimizin zihinle kontrol edilebilecek hale gelmesi olacak. Gelecekte ortalama bir gözlükle eş değer büyüklükte tasarlanması planlanan sanal gerçeklik gözlükleriyle artık sadece beyin fonksiyonlarını kullanarak insanlar birden fazla uygulamayı değiştirebilecek, bu teknolojinin desteklendiği tüm şehirleri gezebilecek ve nagivasyonlar, restoranlardaki menüler, toplu taşıma saatleri, mağazalardaki fiyat etiketleri sanal olarak gözlerimizin önünde olacak. Yalnızca zihnimizden geçirerek bir uygulamayı açabilir, bir video izleyebilir, mesaj yazabilir ve birini arayabiliriz. Bir kameraya sahip olan bu gözlüklerle fotoğraf çekmek için görüntülenecek yere bakmak ve sesli komutla ya da sadece zihnimizde hayal etmek yeterli olacak. Oturduğumuz yerden film izlemek, oyun oynamak, galeride gezerek çektiğimiz fotoğraf ve videolara bakmak için bir gözlük takmanın tek şart olacağı bu teknolojide, konuştuğumuz kişilerin hologram görüntüleri de tam karşımıza belirecek. Böylece pahalı bir televizyon ya da bilgisayar satın almaktan kurtularak hem paradan hem de mekândan tasarruf edebileceğiz. Televizyon, telefon, bilgisayar, navigasyon cihazları, uzaktan kumanda gibi cihazların birbirine bağlandığı bu teknolojiyle evinizin kapısı sizi görünce açılacak, arabanızın motoru çalışacak ve toplu taşıma araçlarına zihninizde paranız ödendiği için direkt olarak binebileceksiniz. Bir bilim kurgu filmini andıran bu teknoloji hiç de uzak değil çünkü Google, Amazon destekli North gibi dev şirketler çoktan denemelere başladı bile.
Vr gözlükleri, NFT, block chain gibi tüm dijital teknolojileri kapsayan ve fiziksel dünyanın çoğunu kontrol etmeye başlayacak alternatif sanal dünya Metaverse, eğitim, sanat, iletişim, sosyal yaşam gibi gündelik hayatın tüm alanları yeniden şekillendirmeye hazırlanıyor. Büyük firmaların çoktan hazırlıklara başladığı, internetin bugün gelebileceği son teknoloji olarak adlandırılan Metaverse evrenine girebilmek için bir gözlük yeterli. Sonrasında arkadaşlarla fiziksel olarak kilometrelerce uzak bir yerde kahve içmek, 50 sene önce yaşamını yitirmiş bir sanatçının konserini izlemek, şirkette hologram teknolojisiyle toplantıya katılmak mümkün olabilecek. İnsanlara daha mutlu, daha refah dolu bir hayat sunmayı hedefleyen bu evrenlerde insanlar gelecekte fiziksel dünyadan daha fazla vakit geçirmeyi tercih edecekler mi sizce?
İNSANI ÖLÜMSÜZLEŞTİRME ÇABASI: TRANSHÜMANİZM TEKNOLOJİSİ
Dijital bir dünya tasavvurunda akıllara ilk gelen soru “İnsanlar robotlaşacak mı?” oluyor hiç şüphesiz. Evet, her kadar kulağa ürkütücü gelse de gelecekte insanın dijitalleşmesi oldukça mümkün bir senaryo. Bugün sağlık sektöründe işitme cihazı, gözlük ya da protez gibi desteklerle insanın daha verimli versiyonunun var olabileceğini görüyoruz fakat insan ve bilgisayarın birleştirileceği gelecekte zekâsı, gücü, ömrü ve entelektüel seviyesi büyük ölçüde artırılmış insanlar tasarlanacak gibi görünüyor. Transhümanizm ile amaç yaşlanmayı ortadan kaldırmak ve insanın kültürel, fiziksel ve psikolojik kapasitelerini büyük ölçüde artırmak için yaygın olarak kullanılabilir teknolojiler geliştirerek insanlığı temelden iyileştirme, sonradan var olan hastalık gibi kusurlu durumları da ortadan kaldırmak olduğu söylenebilir. İnsan vücudunuzun kusurlu kısımlarını, daha iyi performans göstermek veya daha uzun bir yaşam sağlayacak yapay parçalarla değiştirmenin 2050’li yıllarda mümkün olacağını savunan uzmanlar bu teknolojik gelişmelerin yaralılara, hastalara veya yaşlılara yardım etmek için yapılacağını, daha sonra sağlıklı veya genç kişiler tarafından yaşam tarzlarını veya performanslarını artırmak için benimseneceğini öngörüyor. Sadece uzuvlar değil, gelecekte beynin dijital bir şekilde kopyalanacağı ve böylelikle kişilerin çok uzun süreler boyunca yaşayabileceği, hatta öldüğünde yeniden canlanabileceği gibi ütopik senaryolar da konuşuluyor. Temelde bir ölümsüzlük çabasının da olduğu tüm bu gelişmeler ve adapte olmaya çalıştığımız dijital yaşam, sadece teknolojik çıkmazları değil birçok etik ve ahlaki tartışmaları da şüphesiz ki beraberinde getirecektir.