Büyük Yeşilay ailesine gönül veren sevgili dostlar,
Hayat hikâyelerle örülü. Hepimizin bir hikâyesi, ..
1065
Teknoloji Bağımlılığı
Dijital Dünyada Eğitim Şart
Hızlı tüketime odaklı ortam içinde dijital dünyayı ne kadar iyi tanıyoruz? Dijital ortamlarda yer alan bilgileri anlayıp, doğru şekilde kullanabiliyor muyuz? Dijital okuryazarlığımız var mı? Nasıl dijital okuryazar oluruz? Bu ve bunun gibi soruların cevaplarını aradık.
İnternetin gelişimiyle birlikte kendini gösteren, çocuk, genç, yaşlı her kesimin gerçek dünyaya oranla içinde olmayı daha çok istediği dijital dünyanın, artık yaşamın bir parçası, rutini haline geldiğini görüyoruz. Başta sosyal medya olmak üzere oldukça yoğun bir şekilde dijital dünyanın içinde olmakla beraber, hem kamu hem de özel sektörde faaliyet gösteren kurum ve kuruluşlardaki birçok işlem de dijital dünya konforuyla, çevrim içi olarak yapılabiliyor. Dijital dünyayı doğru şekilde anlamımızda kılavuzluk edecek dijital okuryazarlık kavramını mercek altına aldık.
Yeni iletişim, paylaşım teknolojilerinin ve ortamlarının niteliklerini kavramak, kültürel özelliklerini bilmek ve yeni medya diline hakim olmak olarak tanımlanan dijital okuryazarlık, temelde bireylerin yeni medya ortamlarını etkin kullanabilmek ve yeni medya içeriklerini nasıl okuyacaklarını bilmenin yanı sıra, yeni medya ortamlarına özgü içerikleri üretebilmeyi de kapsıyor. İlk olarak 1997 yılında Paul Gilster’ in yazdığı kitapla ortaya atılan dijital okuryazarlık kavramı, dijital ortamda sunulan bilgiyi farklı şekillerde anlayıp kullanabilme becerisi olarak ifade ediliyor. Dijital teknolojileri kullanarak mevcut bilgiye ulaşma ve bu bilgileri etkili bir şekilde kullanarak bilgi üretme becerisi olarak da tanımlanabilen dijital okuryazarlık için aynı zamanda bilgiyi işlemeyi, tutmayı ve aktarmayı da bilmek ve yapabilmek, bilgiyi özetleme, sentezleme, oluşturma ve sunabilme becerileri de gerekiyor.
TEKNOLOJİ BİLGİSİ GEREKİYOR
Her geçen gün daha çok etkinliği dijital ortamlarda gerçekleştiriyoruz. Dijital iş ortamları, dijital eğitim, dijital kültür-sanat, dijital bankacılık, dijital sağlık ve daha fazlası. Her seferinde yeni bir bilgiyle karşılaştığımız bu yeni yaşamda, gerekli olacak kadarını almak ve uygulamak için dijital okuryazar olmalıyız. Ancak iyi bir dijital okuryazar olabilmek için öncelikle teknoloji konusunda bilgi sahibi olmak gerekiyor. Bu nedenle, sadece çocukluk döneminde değil sürekli olarak teknoloji eğitimine ağırlık vermek zorunluluk haline geliyor. Unutulmamalı ki, ancak gerekli teknik bilgilere erişip becerileri geliştirdikten sonra nitelikli bilgiye kolayca ulaşılabiliyor.
GELENEKSEL MEDYADAN FARKLI
Öte yandan dijital medyayı, bağımlı hale gelmeden etkin bir şekilde yöneterek kullanmamız gerekiyor. İçerik oluşturma konusu da çok dikkat gerektiren bir konu olarak karşımıza çıkıyor. Kaliteli içerik oluşturmak, bu içerikleri oluştururken de etik ilkelere bağlı kalmak muhakkak çok kıymetli ve tabii ki, dijital okuryazarlıkta eleştirel düşünme yetisi de çok önemli. Verilerin eleştirel bir bakış açısıyla, farklı kaynaklardan da araştırılarak sunulması büyük önem taşıyor. Ayrıca biliyoruz ki, geleneksel medyanın aksine dijital medyada herkes içerik yayınlayabiliyor. Dijital içerik kalıcı olduğu için iletilen her şey bir yerde saklanabiliyor, aranabiliyor. Dijital medyanın ağa bağlı olması, bu içeriklerin çoğunun önemsiz bir maliyetle kopyalanabileceği, paylaşılabileceği veya yayılabileceği anlamına geliyor. Dijital medya ağ bağlantılı ve dijital içerik paylaşılabilir olduğundan, çevrim içi paylaşılanlar istenmeyen kişiler tarafından da görülebiliyor.
ÇOCUKLAR MUTLAKA EĞİTİLMELİ
Aslında, dijital okuryazarlık, dijital medya ve teknolojinin olumlu olarak gördüğümüz potansiyelini geliştirirken, olumsuz yanlarını en aza indirmeyi amaçlıyor. Birçok insan dijital medyayı arkadaşlarıyla iletişimde olabilmek, fotoğraf paylaşmak, merak ettikleri herhangi bir şeyi aratarak öğrenmek ve pek çok konuda yaratıcılıklarını kullanarak içerik oluşturmak için kullanıyor. Ne yazık ki, dijital ortamda pek çok faydalı kullanım alanı ve içeriğin yanı sıra, olumsuz birçok içerikle de karşılaşılabiliyor. Bu nedenle, çocuklar için nitelikli bir dijital medya okuryazarlığı, içinde bulunduğumuz dönem için hayati önem taşıyor. O nedenle, özellikle de çocuklar dijital okuryazarlık konusunda mutlaka eğitilmeli. Dijital anlamda bu kadar yoğun bir dünyada, çocuklar dijital becerileri ne kadar erken yaştan itibaren öğrenirlerse, o kadar avantajlı sayılıyor; medyanın olumsuz etkilerinden o ölçüde az etkileniyorlar. Sosyal medyayı kullanan çocukların, sistemin nasıl çalıştığının, verileri, mesajları kimlerin görebildiğinin ve geride hangi dijital ayak izini bıraktıklarının farkında olmaları çok önemli. Medya uzmanları ve eğitimcilerin, okullarda da dijital okuryazarlık becerilerinin faydaları üzerinde durmaya, bu konularda önerilerde bulunmaya başladığı biliniyor. Bunun nedeni, öğrencilerin interneti temel bilgi kaynağı olarak görmeleri. Dijital okuryazarlık becerisi sayesinde öğrenciler içeriği nasıl oluşturacaklarını, ileteceklerini ve paylaşacaklarını bilir hale geliyorlar. Daha da önemlisi, dijital okuryazarlık becerilerini geliştiren öğrenciler; güçlü parola oluşturma, gizlilik ayarlarını anlama, kullanma ve sosyal medyada neyi paylaşıp neyi paylaşmaması gerektiğini bilmek gibi internet güvenliğinin temelindeki incelikleri anlayabiliyorlar.
ALINACAK ÇOK YOL VAR
İçinde bulunduğumuz dönemde ülkemizde internet kullanımının çok yaygın olduğu bir gerçek. Peki, dijital okuryazar oranı konusunda ne durumdayız? 2021 yılı TÜİK verilerine göre, internet kullanım oranı 16-74 yaş grubundaki bireylerde yüzde 82,6. Bu oran, bir önceki yıl yüzde 79 idi. Muhakkak ki, COVID-19 pandemisinin neden olduğu evde kalma süreleri de bu artışa katkı sağladı. Dijital okuryazarlık oranı konusunda net bir veri olmamakla beraber, dünya genelinde ve Türkiye’de Google Trends Eylül 2020 “dijital okuryazarlık,” “medya okuryazarlığı” ve “bilgi okuryazarlığı” terimlerinin 2004-2020 yılları arasında arama terimi olarak kullanım oranlarının karşılaştırılması sonuçlarına göre, arama metni olarak kullanım oranlarına bakıldığında, dünya genelinde, medya ve bilgi okuryazarlığı düşüş eğiliminde iken dijital okuryazarlık artan bir eğilim gösteriyor. Türkiye’de ise dijital okuryazarlık ve bilgi okuryazarlığı arama terimlerinin medya okuryazarlığına kıyasla çok daha az kullanıldığı görülüyor. Bu bilgiler bize, dijital okuryazarlık bilinci konusunda daha fazla gayret göstermemiz gerektiğini, alınacak çok yol olduğunu işaret ediyor.