
Büyük Yeşilay ailesine gönül veren sevgili dostlar,
Hayat hikâyelerle örülü. Hepimizin bir hikâyesi, hatta..
Kadınlarda alkol bağımlılığı; biyolojik hassasiyet, toplumsal damgalama ve psikososyal risk faktörlerinin birleşimiyle karmaşık bir sorun olarak öne çıkıyor. Tedaviye ulaşım, aile desteği ve toplumsal farkındalık özellikle kadın bağımlılar söz konusu olduğunda kritik öneme sahip. Konunun detaylarını Psikiyatri Uzmanı Doç. Dr. Umut Kırlı ile konuştuk.
Toplumun kadına biçtiği roller, çoğu zaman onların sorunlarını görünmez kılıyor. “İyi bir anne”, “iyi bir eş”, “başarılı bir çalışan” olmanın dayatıldığı bir dünyada kadınlar, içsel çığlıklarını çoğunlukla bastırıyor. Bu koşullar altında ortaya çıkan risklerden bir tanesi de bağımlılık. Erkeklerde bağımlılık çoğu zaman “sorun” olarak adlandırılırken, kadınlarda bu durum “ayıp”, “ahlaki zaaf” ya da “aileye ihanet” gibi ağır yargılarla karşılık buluyor. Kadınlarda daha az miktarda alkol daha hızlı etki ediyor, bağımlılık eşiği daha hızlı aşılıyor. Üstelik vücut hasarı da daha hızlı gelişiyor. Karaciğer sorunları, kalp hastalıkları, depresyon ve anksiyete bozuklukları, hatta meme kanseri riski de buna dâhil. Ancak asıl yıkım yalnızca bedenle sınırlı değil; kadınlar alkol bağımlılığı nedeniyle aynı zamanda sosyal damgalamayla da mücadele ediyor. Psikiyatri Uzmanı Doç. Dr. Umut Kırlı kadınlarda alkol kullanımı ve tedavi yaklaşımlarıyla ilgili sorularımızı yanıtladı.
“KADINLARIN VE ERKEKLERİN ALKOLE TEPKİLERİ FARKLI”
Kadınlarda ve erkeklerde alkol bağımlılığı oranı nedir? Farklı mı tepki gösterirler? Her iki cinsiyet açısından da değerlendirir misiniz?
Alkol kullanım bozukluğu yaygınlığı, bölgeler ve kültürler arasında belirgin farklılıklar gösteriyor. Ülkemizde bu alandaki veri ne yazık ki kısıtlı. Ülkemizde kadınlarda alkol kullanma oranı erkeklerin neredeyse üçte biri oranında. 1995 yılında ülke çapında T.C. Sağlık Bakanlığı tarafından yapılan Türkiye Ruh Sağlığı Profili Araştırması’nda son 12 ay içerisinde alkol kullanım bozukluğu yaşamış kişi oranı kadınlarda %0,1, erkeklerde %1,7 olarak bulunmuş. Bu araştırmanın günceli olan ve yine 2023’te T.C. Sağlık Bakanlığı tarafından yayınlanan Türkiye Ruh Sağlığı Profili-2 Araştırması’nda da oranlar bir miktar artmış olmakla birlikte benzer. Biz de 2007-2009 yılları arasında İzmir nüfusunu temsil eden hanelerde yaptığımız bir araştırmada bu oranı kadınlarda %0,4, erkeklerde %3,4 şeklinde bulmuştuk. Tabii bu yelpazenin en şiddetli ucu. Daha az şiddette alkol sorunu olan kişileri de eklediğimizde bu oranlar artıyor.
Kadınlar ve erkeklerin alkole tepkileri belirgin anlamda farklılık gösteriyor. Bu fark cinsiyetler arasındaki biyolojik, psikolojik ve sosyal farklarla ilişkili. Biyolojik olarak kadınların bedeninde yağ oranı erkeklere göre daha fazla ve karaciğerin alkolü dönüştürme kapasitesi erkeklerden daha az. Bu nedenle kadınlar genellikle alkolden erkeklere oranla daha fazla etkilenirler. Aynı zamanda damgalama, anksiyete ve depresyon gibi ruhsal hastalıklar kadınlarda daha sıktır. Toplumsal rol dağılımındaki eşitsizlikler gibi nedenler de bunlara eklendiğinde, kadınlarda düzenli alkol kullanımına başladıktan sonra bağımlılığın erkeklere göre daha hızlı geliştiğini görüyoruz. Az önce bahsettiğim sorun alanları çözüldüğünde ise kadınların alkol sorunlarının iyileşmesi erkeklere göre genellikle daha hızlıdır.
Bir kişinin alkol bağımlısı olduğu nasıl anlaşılır?
Artık alkol bağımlılığı tanımını çok fazla kullanmıyoruz. Bunun nedenlerinden biri, neyin bağımlılık neyin kötüye kullanım olduğu konusunda net çizgiler çekmenin çok zor olması. Bu nedenle daha çok “alkol kullanım bozukluğu” ya da “alkol sorunu” gibi terimleri kullanıyoruz. Bu terimlerin hem kapsayıcılığı daha fazla hem de damgalayıcılığı daha az. Alkol kullanım bozukluğunu basitçe şöyle tanımlayabiliriz. Eğer alkol sizin hayatınızın geri kalanından çalmaya başlamışsa; yani sağlığınız, işiniz, kendiniz ve diğer insanlarla olan ilişkilerinize zarar vermeye başlamışsa, alkol üzerindeki kontrolü sağlamakta zorlanıyorsanız, alkol bir sorun hâline gelmeye başlamıştır.
Sosyal içicilik ile bağımlılık arasındaki sınır nerede başlıyor?
Aslında biraz önceki soruya verdiğim cevap, bu soru için de geçerli. Bu sınır, alkolün yaşamınızda sorunlar oluşturmaya başlamasından geçiyor. Uluslararası ölçütlerde yer alan belirtilerle biraz daha detaylandırabiliriz…
Niyetlenilenden fazla ve uzun süreli alkol kullanmaya başlamak.
Alkolü kontrol etme çabasının sonuçsuz kalmaya başlaması.
Alkole çok fazla zaman ayırmak.
Uygun olmayan zamanlarda alkol istemek-aşermek.
Alkol nedeniyle sorumlulukların yerine getirilememesi.
Sosyal ve kişilerarası sorunlar yaşanmasına rağmen alkol kullanımının devam etmesi.
Diğer günlük etkinliklerin azaltılması.
Alkollü araç kullanımı gibi tehlikeli olabilecek durumlarda tekrarlayan alkol kullanımı.
Bedensel-ruhsal sağlıkla ilgili olumsuz etkilere rağmen alkol kullanımı.
Alkol kullanım miktarının zaman içerisinde giderek artması.
Alkol kullanmayınca olumsuz bedensel ya da ruhsal belirtiler ortaya çıkması.
Bu belirtilerin iki ve fazlasının varlığı bize alkol kullanım bozukluğunu düşündürür.
KADINLARI ALKOL KULLANIMINA YÖNELTEN FAKTÖRLER
Kadınlar daha çok hangi nedenlerden dolayı alkole yöneliyor? Çocukluk travmaları, hormonal döngü, aile yaşantısının etkileri nelerdir?
Kadınlar alkolü daha çok sıkıntı hissiyle baş etmek için kullanır. Yine alkol sorunu olan kadınların önemli bir kısmının partnerlerinde de alkol sorunu olduğunu görüyoruz. Bu durumun tersi ise çok geçerli değil; yani alkol sorunu olan erkeklerin partnerlerinde alkol sorunu olma riskinin yüksek olmadığını görüyoruz.
Kadınların özellikle çocukluk döneminde cinsel istismar veya benzeri travmalara maruz kalma riskleri erkeklere göre daha fazla. Ayrıca kadınlarda boşanma, işten ayrılma, annelik rolünün kaybı gibi sosyal rollerdeki değişiklikler de alkol kullanım sorununu artırabiliyor. Kadınlar genellikle yaşamış oldukları olumsuz yaşam olaylarının neden olduğu sıkıntıyı geçici de olsa hafifletmek için alkol kullanıyorlar. Alkol, sıkıntı hissini kısa süreli hafifletse bile hemen sonrasında daha büyük bir sıkıntı hissinin ortaya çıkmasına neden oluyor. Bu daha büyük sıkıntıyı da ortadan kaldırmak için yine alkol alınınca benzer durum yine ortaya çıkıyor ve bu sorun kartopu şeklinde giderek büyüyor.
“TEDAVİ KONUSUNDAKİ EN BÜYÜK ENGEL DAMGALAMA”
Kadınlar tedaviye başvurmakta erkeklere kıyasla ne durumda?
Önemli sorun alanlarından birisi de burası. Aslında alkol kullanım bozukluğu oldukça yüksek oranda tedavi edilebilen bir sorun. Bu noktada hem toplumsal damgalama hem de kendini damgalama büyük bir engel oluşturuyor. Toplumda kadınların alkol sorununa bakış; geleneksel annelik ve bakım verme rolüyle ilişkili atıflar, cinsellik vurgusu gibi durumlarla ilişkili olarak ne yazık ki erkeklere göre daha da sert olabiliyor. Bu damgalamanın neden olduğu utanç duygusu, kadınların alkol kullanım sorunundan dolayı sosyal alandan kaçınmalarına neden olabiliyor. Bu durumla ilişkili yalnızlık hâli, hem alkol sorununun büyümesine neden olabiliyor hem de tedaviye başvurmaya engel oluşturuyor. Ne yazık ki bu durum da düzelme olasılığı yüksek olan bir sorundan dolayı bireylerin daha fazla acı, ızdırap duymaları ile sonuçlanabiliyor.
Kadın bağımlıların ağırlıklı sosyoekonomik durumu nedir?
Alkol kullanım bozukluğu her sosyoekonomik statüden kadında görülebilen bir sorun.
Kadınların alkol bağımlılığına karşı daha dirençli olabilmesi için neler yapılabilir?
Bu konuyu alkol sorunu gelişmeden önce yapılabilecekler ve alkol sorunu geliştikten sonra daha etkin tedavinin sağlanabilmesi olarak iki başlık altında ele alabiliriz. Alkol sorunu gelişmeden önce, kadınların ruhsal sorunları için danışmanlık almaları ve tedaviye ulaşabilmelerinin kolaylaşması çok önemli. Böylelikle ruhsal sıkıntıyı azaltmak için yönelinen alkol kullanımı azaltılabilir. Yine kadının sosyal ve ekonomik yönden güçlendirilmesi, spor ve sanat etkinliklerine ulaşımının kolaylaşması, kadına yönelik şiddet ve istismar gibi olumsuz yaşam olaylarına yönelik koruyucu önlemleri güçlendirilmesi, kadının bu durumlarda kendini daha güvende hissedeceği bir ortamın sağlanması, okullarda gençlerin duygu düzenleme, hayır deme gibi ruhsal becerilerini geliştirecek danışmanlık uygulamalarının yaygınlaştırılması gibi koruyucu uygulamalar alkol sorununun gelişme riskini azaltabilir.
Alkol sorunu yaşayan kadınların erkeklere kıyasla tedaviye daha iyi yanıt verebildiği biliniyor. Alkol sorununun daha etkin tedavisi için ise, bağımlılık sorunu yaşayan kadınların iyileşme beklentisi içinde olması, tedaviye erişim ve sosyal destek ağlarının güçlendirilmesi kadınların çok daha hızlı iyileşmelerini sağlayabilir. Bağımlılık tedavisi sağlayan kurumlarda kadına özgü modellerin oluşturulması kadınların tedaviye ulaşmalarını kolaylaştırabilir. Yine kadınlarda kendini damgalamayı azaltan psikososyal terapilerin oluşturulması, tedavi ve rehabilitasyon sürecinde kadını sosyal açıdan güçlendirecek destek kanallarının artırılması, iş bulma fırsatlarının sağlanması ve çocuk bakımı süreçlerinde kadının desteklenmesinin de önemli katkıları olacağını düşünüyorum. Bireyin ailesinin de tedavi süreçlerine dâhil edilmesi, ailenin bağımlılığı anlama ve doğru davranış biçimlerini geliştirmesine yönelik eğitimler ve diğer girişimler, aile desteğinin artmasını ve tedavilerin daha etkili olmasını sağlayacaktır.