Büyük Yeşilay ailesine gönül veren sevgili dostlar,
Hayat hikâyelerle örülü. Hepimizin bir hikâyesi, ..
1036
Sağlıklı Yaşam
Doğal Dezenfeksiyon Aracı: Güneş
Koronavirüsle mücadelede evde uygulanacak hijyen kuralları çok önemli. Evlerin sık sık havalandırılması gerektiğini belirten Kimyager Fatih Küçükuysal, “Eviniz güneş görmeli. Toz tutacak gereksiz eşya biriktirilmemeli, günlük yer yüzey temizliğini yapılmalı, kapı kolları gibi sık dokunulan yerler dezenfekte edilmeli. Dışarı çıkmak zorunda olanlar eve döndüklerinde elbise ve eşyalarını balkon gibi güneş gören bir yerde bir gün bekletmeli. Çünkü güneşteki morötesi ışınlar ve havadaki oksijen doğal bir dezenfeksiyon aracı.” diyor.
Tüm dünyayı etkisi altına alan koronavirüs salgını ile topyekun bir mücadelenin içindeyiz. Herkes bu tehlikeye karşı kendini koruyabilmek için önlemlerini almak zorunda. Bu önlemlerin başında da genel hijyene dikkat etmek geliyor. Kimyager ve Sürdürülebilir Yaşam Danışmanı Fatih Küçükuysal, bugünlerde tırnak, cilt, saç temizliği gibi kişisel bakıma çok daha fazla dikkat edilmesi gerektiğine, kirli ellerin kesinlikle ağza, burna, göze hatta kulağa götürülmemesinin önemine dikkat çekiyor. Sosyal mesafe kuralına uyularak olabildiğince diğer insanlardan yalıtılmış olmak ve sosyal uğraşların en aza indirgenmesi gerektiğini vurgulayan Küçükuysal, “Mümkünse dışarı çıkmamalıyız. Çıksak da toplu ortamlarda bulunmamalı, herkesin dokunduğu yerlere dokunmamalı ve doğru şekilde maske takmalıyız. Bağışıklık sistemimizi güçlü tutmalıyız. Dezenfektan ve antiseptikleri kullanım talimatlarına göre ve aşırıya kaçmadan kullanmalıyız.” diyor. Küçükuysal ile hijyen kuralları ve doğru temizliğin nasıl olması gerektiğini konuştuk.
Çamaşır suyu kontrollü kullanılmalı
Fatih Küçükuysal, çalışmak zorunda olduğu için dışarı çıkanların eve döndüklerinde elbiselerini ve eşyalarını balkon gibi güneş gören bir yerde, mümkünse açık havada bir gün bekletmesi gerektiğini vurguluyor. Güneşteki morötesi ışınlar ve havadaki oksijenin doğal bir dezenfeksiyon aracı olduğunu dile getiren Küçükuysal, “Yıkanabilen eşyaları deterjanla günlük olarak yıkamalıyız. Önce ellerimizi, sonrasında temiz ellerimizle yüzümüzü sabunlu suyla iyice yıkamalı, mümkünse kağıt havlu veya kişisel kumaş havlu ile kurulamalıyız.” diyor. Bu dönemde evde uygulanacak hijyen kurallarının önemine dikkat çeken Küçükuysal, öncelikle evin sık sık havalandırılması gerektiğini vurguluyor. Küçükuysal şöyle devam ediyor: “Eviniz güneş görmeli. Toz tutacak gereksiz eşya biriktirmemeli, günlük yer yüzey temizliğini yapmalı, kapı kolları gibi sık dokunulan yerleri dezenfekte etmeliyiz. Çamaşır suyu gibi yan etkisi olan dezenfektanları da kontrollü kullanmalıyız. Dışarı çıkmıyor ve yalnız yaşıyorsak basit temizlik yeterli. Ancak eve giriş çıkış çoksa, haftada üç gün bir kova suya çeyrek çay bardağı çamaşır suyu kullanılarak temizlik yapılmalı. Yalnız değilsek, dışarıdan gelenlerle ayrı odalarda kalınması ve eşyaların ayrı olması şart. Mutfak, tuvalet, banyo hijyeni de bu dönemde her zamankinden daha önemli.”
Çoğumuz elimizi doğru yıkamıyorduk
Koronavirüs nedeniyle evde kaldığımız bugünlerde, aşırı kimyasal dezenfektan kullanmadan günlük ev genel temizliğinin yeterli olduğunu dile getiren Fatih Küçükuysal, özellikle el temizliğinin önemine vurgu yapıyor. Küçükuysal şunları söylüyor: “Çünkü hastalık ellerden ağza, burna, gözlere geçiyor. O yüzden eller 20 saniye iyice sabun köpürtülerek yıkanmalı, iyi durulanmalı ve kurulanmalı. Cep telefonu, bilgisayar gibi sık kullandığımız araçlar da sık sık kolonya damlattığımız kağıt havlularla temizlenmeli. Temizlik malzemeleri birbiriyle karıştırılmamalı aşırı da kullanılmamalı. Kullanırken de ortam havalandırılmalı, eldiven ve maske takılmalı. Saç, sakal ve tırnak bakımı bu dönemde çok önemli. Erkekler mümkünse sakal bıyık bırakmamalı veya bakımını çok iyi yapmalı. Kadınlar da tırnak uzatacaksa bakımını çok iyi yapmalı. Uzun sakal ve tırnak bakımı çok özen istediğinden her zaman risktir.” Bu salgın öncesinde çoğu kişinin elini doğru yıkamadığını, genel hijyeni hakkıyla gerçekleştirmediğini kaydeden Küçükuysal, “Elleri yıkamayı yapılan kamu yayınları ile öğrenmiş olduk.” diyor ekliyor: “Ellerimizi 20 saniye boyunca köpürterek, tırnakların arasına kadar iyice yıkamalıyız. Bu arada eller yıkanırken, dişler fırçalanırken ve duş alırken gereksiz yere su harcamamaya da dikkat etmeliyiz. Sonuçta önümüz yaz ve kurak mevsimlerden dolayı ileride su kıtlığı yaşamak istemeyiz.”
Yüzde 60’tan fazla alkol virüsü öldürür
Fatih Küçükuysal, sirke ve karbonatın zayıf asit ve baz olduğunu, genelde temizlik için kullanılsa da virüse karşı güçlü temizlik için yeterli olmayacağını söylüyor. Temizlik için virüsün yağ dokusunu eriten, kolonya gibi yüzde 60’tan fazla alkol içeren ürünler veya klor iyot gibi halojenür içeren kimyasal dezenfektanlar kullanılması gerektiğini kaydeden Küçükuysal, “Ancak bunların da riskleri olabilir. Özellikle çamaşır suyu, organik maddelerle, kanserojen maddelerle ve diğer dezenfektanlarla bir araya gelince zehirli gazlar ortaya çıkarabilir.” diyor. Alkolün kimyada çok çeşitleri olduğunu vurgulayan Küçükuysal, kolonyada kullanılan etil alkolün yüzde 60’tan fazla olmasının (70-80 derece) virüslerin yok olması için yeterli olduğunu söylüyor. Küçükuysal şöyle devam ediyor: “Ancak sabun gibi elde belli süre kalması ve elin ovuşturulması gerekir. Çok kirli ele kolonya dökülmesi de çok fazla etki etmez. Öncelik su ve sabun. Ek olarak, özellikle de dışarıdaysak günde 10 defayı geçmemek üzere kolonya kullanılabilir. Hastanelerdeki el dezenfektanı (el antiseptiği) izopropil alkol içerir. Bunlar da etkilidir ancak aşırı kullanımı elde kuruluk ve çatlama yapar. Bu da bizi mikroplara açık hale getirir. Ellerimizi antimikrobiyal hindistancevizi gibi yağlarla, bulamazsak herhangi bir yağ veya kremle nemlendirebiliriz. Bir de metil alkol vardır ki zehirleyici olabilir. O yüzden güvenilir olmayan yerlerden kolonya ve saf alkol gibi ürünler satın alınmamalı. Ayrıca alkoller yanıcı kimyasallar. Dikkatli olunmasında fayda var.”
Kendi dezenfektanını kendin yap
Bu süreçte evde de dezenfektan yapılabileceğini kaydeden Fatih Küçükuysal, aktardan alınan yarım çay bardağı boraksın bir kova suya katılmasıyla yerlerin dezenfekte edilebileceğini belirtiyor. Aktar veya internetten alınabilen bir paket klordioksitin 3 litre suya katılmasıyla el dezenfektanı yapılabileceğini dile getiren Küçükuysal, “Eczaneden alınan yüzde 3’lük oksijenli suyla kapı kolları dezenfektanı yapılabilir. Ancak kimyasallar çok dikkatli kullanılması gereken maddeler. Her biri de suya veya una benziyor. O yüzden konuya hakim olmadan evde dezenfektan hazırlamaktan ziyade bakanlık onaylı ürünlerin alınmasını tavsiye ediyoruz” diyor. Alternatif doğal dezenfeksiyon işlemleri ile ilgili olarak da Küçükuysal şunları söylüyor: “Güneş ve içindeki morötesi ışınlar, yüksek frekanslı ultraviyole ışınlar (UV-C) lambalar, suda kaynatma, ateşte ısıtma, havadaki oksijen ve ozon gazına maruz bırakma da doğal alternatif dezenfeksiyon işlemleri olabilir. Isı ve ateşe karşı dikkatli olunmalı, morötesi UV ışınlar cilde ve göze gelmemeli. Ozon gazı da uzun süre cilde temas etmemeli. Kurutucu etki yapar.”
Caddelerin yıkanması ekolojik sistemi etkiler
Koronavirüsle mücadelede bazı şehirlerde caddelerin yıkandığını, bazı yerlere ise dezenfektan kabinleri konduğunu hatırlatan Fatih Küçükuysal şöyle devam ediyor: “Caddelerin yıkanması virüslere istenilen oranda etki etmeyeceği gibi suya ve toprağa karışan fazla kimyasallar ekolojik sistemi olumsuz etkiler. Dolaylı olarak bu da bizim için negatif bir durum. Genel hijyene, normal ev, el ve beden temizliği ile sosyal izolasyona dikkat etmek yeterli. Dezenfektan kabinleri ise eğer insana temas edecek güçlü kimyasal dezenfektanlar ve morötesi ışınlar varsa riskli olabilir. Çünkü dezenfektanlar insan için değil yer, yüzey ve eşyalar içindir. Cilde değecek kimyasallar mutlaka farklı olmalı. Aynı olacaksa da miktarları ve yoğunlukları çok daha az olmalı.”
Beraber yaşamayı öğrenmemiz gerekiyor
Fatih Küçükuysal, aşırı dezenfektan kullanımını değil de genel hijyen kurallarına uyulmasını ve sabunu doğru kullanmayı önerdiğini vurgulayarak sözlerini şöyle tamamlıyor: “Bu virüs veya diğer zararlı mikroplarla, aslında dünyadaki tüm canlılarla beraber yaşamayı öğrenmemiz gerekiyor. Zararlı canlılar bu salgından önce de vardı. Hatta ellerimizde, ağzımızda bağırsaklarımızda yaşıyorlar. Onları çoğaltmamak için faydalı mikroplar içeren doğal yoğurt, kefir, sirke, turşu, tarhana, yaş mayalı ekmek gibi fermente ürünleri evimizde yapmayı öğrenmeliyiz. Zor durumlarda ve afetlerde hayatta kalma sanatını biliyor ve uyguluyor olmalıyız. Ayrıca, bağışıklık sistemimizi yükselten egzersiz, doğal ve dengeli beslenme, iyi uyku, stres kontrolü, hobi uğraşı ve sevdiğimiz işi yapmak gibi konuları da kesinlikle ihmal etmemeliyiz.”
FATİH KÜÇÜKUYSAL KİMDİR?
Fatih Küçükuysal, Ege Üniversitesi Kimya bölümünden 1998, Eskişehir Üniversitesi Sağlık Kurumları İşletmeciliğinden 2014, Sosyal Hizmetlerden 2016 ve Medya ve İletişimden 2019’da mezun oldu. 8 yıldan fazla süre boyunca kimya ve fen & teknoloji öğretmenliği yaptı. Avrupa Birliği Başkanlığı fonuyla yurt dışında farklı eğitim kurslarına katıldı. Kamu ve özel okullarda, sivil toplum kuruluşlarında ve özel işletme ve kişisel gelişim merkezlerinde çeşitli atölyeler yaptı ve danışmanlıklar verdi. Şu an özel bir eğitim kurumunda eğitmenlik ve idarecilik yaparken aynı zamanda kamu yararına sosyal projeler tasarlamakta, dezenfeksiyon eğitimleri vermekte ve danışmanlık yapmaktadır. Ayrıca Yalova Üniversitesi Polimer Mühendisliği (Plastik ve Kauçuk Malzemeler) bölümünde yüksek lisans yapmaktadır.