Büyük Yeşilay ailesine gönül veren sevgili dostlar,
Hayat hikâyelerle örülü. Hepimizin bir hikâyesi, ..
1090
Kumar Bağımlılığı
Dünya Sağlık Örgütü’nün Sanal Kumar Bağımlılığına Yaklaşımı
Meltem Sarsılmaz
Kişilerin internet üzerinden kumar oynama davranışlarını kontrol edememesiyle ortaya çıkan sanal kumar bağımlılığı, 2018 yılında Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) tarafından Uluslararası Hastalık Sınıflandırması ICD-11’de “kumar oynama bozukluğu” olarak tanımlanmış ve ruhsal bir bozukluk olarak sınıflandırılmıştır.
Sanal kumar bağımlılığı, internet ve mobil teknolojilerin yaygınlaşmasıyla dünya genelinde artan bir sorun olmaya devam etmektedir. Çevrim içi platformların her an ulaşılabilir olması, özellikle gençler gibi başlıca risk grupları için bağımlılık riskini artırmaktadır. Küresel ölçekte giderek büyüyen bu sorun, bireylerin hayatlarını ve sosyal ilişkilerini olumsuz yönde etkileyerek maddi ve manevi kayıplara yol açmaktadır. Bu bağımlılık türü, sosyal izolasyona ve para kaybına neden olurken iş ve okul hayatında sorunlara yol açmakta ve sosyal ilişkilere zarar vermektedir. Bunun yanı sıra, kaygı bozuklukları, depresyon ve duygusal istikrarsızlık gibi psikolojik sorunların oluşmasına da neden olmaktadır. Sanal kumar bağımlılığının özellikle genç ve genç yetişkinler üzerindeki olumsuz etkileri nedeniyle uluslararası sağlık kuruluşları ve sivil toplum örgütleri bu konuda çeşitli çalışmalar yürütmekte, ancak sanal kumar bağımlılığı alanında yapılan araştırmalar hâlen yetersiz kabul edilmektedir.
DÜNYA SAĞLIK ÖRGÜTÜ (DSÖ) SANAL KUMAR BAĞIMLILIĞINI NASIL TANIMLIYOR?
DSÖ, teknoloji bağımlılığının alt kategorilerinden biri olan çevrim içi oyun ve kumar bağımlılığının çok tehlikeli sonuçlara yol açabileceğini ve bu bağımlılık türünün ruh ve akıl sağlığı hastalıkları kapsamına alınması gerektiğini belirtmiştir. Somut adım ise 2018 yılında atılmıştır. Kumar bağımlılığını davranışsal bir bağımlılık olarak tanımlayan DSÖ, 2018 yılında kumar bağımlılığını Uluslararası Hastalık Sınıflandırması (ICD-11) kapsamında “kumar oynama bozukluğu” olarak tanımlamış ve ruhsal bir bozukluk olarak sınıflandırmıştır. DSÖ’nün yaptığı bu sınıflandırma aynı zamanda sanal kumar bağımlılığını da içermektedir. DSÖ, sanal kumar bağımlılığını şu şekilde tanımlamaktadır:
Kontrol kaybı: Kişi, kumar oynama sıklığını veya yoğunluğunu kontrol edemez.
Davranışın artması: Kişi, kumarı öncelikli hâle getirir ve aile, iş veya sosyal aktiviteler gibi diğer önemli yaşam alanlarının önüne geçirir.
Zarara rağmen devam etme: Kişi maddi, psikolojik veya sosyal ilişki açısından önemli olumsuz sonuçlarla karşılaşmasına rağmen kumar oynamaya devam eder ve hatta kumar oynama faaliyetlerini artırır.
Kumar bağımlılığını ruh sağlığı açısından ciddi bir sorun olarak ele alan DSÖ, kumar bağımlılığını küresel bir halk sağlığı sorunu olarak kabul etmektedir. Bu nedenle DSÖ, özellikle hükümetlere bu konuda tedbirler alınması yönünde çağrıda bulunmaktadır. Çevrim içi kumarın özellikle gençler arasında yayılmasını engellemeye yönelik politikalar geliştirilmesi ve bilinçlendirme kampanyalarının yapılması tavsiye edilmektedir.
SANAL KUMAR BAĞIMLILIĞI İLE İLGİLİ ARAŞTIRMALAR NELER?
DSÖ, kumar ve sanal kumar bağımlılığı konusunda uyarılarda bulunurken, konuyla ilgili yapılan çalışmalar da dikkat çekmektedir. Journal of Behavioral Addictions dergisinde 2021 yılında yayınlanan bir araştırmaya göre, ergenlerin %5-15’i sanal kumar oynamaktadır. Çalışmada ayrıca, teknolojinin her geçen gün gelişmesi ve sanal kumarın yaygınlaşmasıyla birlikte sanal kumarın gençler arasında popülerliğinin arttığı ifade edilmektedir.
Journal of Consumer Research isimli akademik dergide 2009 yılında yayınlanan bir çalışmada ise sanal kumar ile geleneksel kumar karşılaştırılmış ve veriler incelenmiştir. Araştırma, sanal kumara erişimin daha kolay olmasının kumar oynama süresini artırdığını ortaya koymaktadır. Bu alanda yapılan araştırmalar, genç ve genç yetişkinlerin sanal kumar bağımlılığı konusunda risk grupları arasında yer aldığını göstermektedir. Yapılan çalışmalar, genç yetişkinlerin sanal kumar oynama oranlarının diğer yaş gruplarına göre daha yüksek olduğunu vurgulamaktadır.