Büyük Yeşilay ailesine gönül veren sevgili dostlar,
Hayat hikâyelerle örülü. Hepimizin bir hikâyesi, ..
1050
Teknoloji Bağımlılığı
“Ebeveynler Doğru Rol Model Olmalı”
Yeşilay tarafından düzenlenen 5. Uluslararası Teknoloji Bağımlılığı Kongresi'nde pandeminin oyun oynama bozukluğu üzerindeki etkilerini ele alan bir sunum gerçekleştiren Prof. John B. Saunders, aile faktörünün önemine değiniyor ve ebeveynlere önerilerde bulunuyor…
Yakın geçmişimizden bildiğimiz, hatırladığımız çoğunlukla açık alanlarda arkadaşlarımızla gerçekleşen oyun kültürü, günümüzde teknolojinin gelişmesiyle birlikte maalesef ki yerini çoğunlukla dijital oyunlara bıraktı. Mahalle aralarındaki koşuşturmaların yerini dijital platformlar arasında koşuşturmak aldı. Artık oyun arkadaşlarımızın yanımızda olmasına da gerek yok, arkadaş veya arkadaşlarımızın internet ve dijital bir platformda olması yeterli. Pandemi döneminde artan dijital oyunlara yönelişle birlikte oyun oynama bozuklukları da gündeme geldi. 2-3 Haziran tarihlerinde çevrimiçi olarak gerçekleşen 5. Uluslararası Teknoloji Bağımlılığı Kongresi konuşmacılarından Avustralya Sidney’den Profesör John B. Saunders oyun oynama bozukluklarına dair sorularımızı yanıtladı, yapılması gerekenleri paylaştı.
Oyun oynama bozukluğunu nasıl tanımlarsınız?
Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) tarafından tanımlandığı haliyle oyun oynama bozukluğu, çevrimiçi veya video oyunları formatında olan oyunlara bağımlılık geliştirme davranışıdır. Bu davranıştan etkilenen bireyler, oyun oynama aktivitelerini kontrol etmekte zorluk yaşar ve bu durum onlara büyük zarar verir.
PANDEMİDE DİJİTAL OYUNLARA İLGİ ARTTI
Pandemi döneminde oyun oynama bozukluğu; sıkıntı, stres ve kaygıyla baş etme yöntemi olarak mı kendini gösterdi?
Oyun oynama bozukluğu, çevrimiçi oyunların gelişmesinden bu yana varlığını göstermekte olup vakalar 1990’lı yıllarda tanımlanmaya başlanmıştır. Ancak hiç kuşkusuz ki COVID-19 pandemisi ve dünya çapında ülkelerce normal hayata getirilen evde kalma zorunluluğu gibi gerekli kısıtlamalar, bireylerin ruhsal sağlıkları üzerinde oldukça zararlı etkilere neden olmuş ve insanlarda anksiyete, depresif ruh hâli, stres ve sıkıntı gibi belirtileri beraberinde getirmiştir. Bu doğrultuda, birçok insanın, özellikle gençlerin çevrimiçi oyun oynamaya başlaması ya da bu dijital dünyaya daha çok dahil olmalarını görmek şaşırtıcı değildir. Birçok ülkeden gelen rakamlara göre, pandemi öncesiyle karşılaştırıldığında, oyun oynama ile geçirilen zamanın yüzde 25-50 oranında arttığı gözlenmiştir. Bana göre, oyun oynamaya artan ilgi, birçok insan için mevcut durumla baş etme mekanizmasıdır. Bu durum, onların oyun oynama bozukluğu geliştirdikleri anlamına gelmez; ancak, oyun oynamaya ayırdıkları zamanı artırdıkları anlamına gelir ve bu da onları bağımlı olma riski altına sokar.
ÇEVRİMİÇİ OYUNLAR 20 YILDIR HAYATIMIZDA
Oyun oynama bozukluklarıyla ilgili herhangi bir istatiksel çalışma var mı? İçinde bulunduğumuz teknoloji çağının bir sonucu olarak mı oyun oynama bozuklukları artış gösterdi yoksa pandemi dönemi mi bu artışta rol oynadı?
Yine burada, bir bağımlılık olan oyun oynama bozukluğu ve gençler arasında ebeveynlerin aşırı bulabildiği ancak bağımlılık halini almamış oyun oynama alışkanlığı arasındaki farkı iyi görmek gerekir. Yapılan son araştırmalara göre, ergenliğin ortasından 30’lu yaşlarının sonlarına kadar olan bireylerin yüzde 3 ile 5’i kadarına oyun oynama bozukluğu teşhisi konmuştur. Gençlerin yüzde 15 ile yüzde 20’sinin aşırı miktarda çevrimiçi oyun oynadığı ve bu nedenle oyun oynama bozukluğu geliştirme riski altında oldukları (ki bu hiçbir zaman gerçekleşmeyebilir de) düşünülmektedir. COVID-19 pandemisinin etkilerinden bağımsız olarak, çevrimiçi oyunlar son 20 yıl içinde topluma daha fazla nüfuz etmiş olup bu durum, akıllı telefonların ve diğer elektronik cihazların daha çok hayatımıza girmesi ve oyunların çekiciliği ile açıklanmaktadır. Ancak, pandeminin etkilerini de kabul etmemiz gerekmektedir. COVID-19’un ilk aylarında çevrimiçi oyun alışkanlığını artıranların yarısı, aynı oranda oyun oynamaya devam edeceklerini söylemiştir. Bu nedenle, 2019’un sonlarından bu yana COVID-19 pandemisi ve eve kapanmalar ile ilgi çekici ve bağımlılık yapıcı çevrimiçi oyunların daha fazla elimizin altında olması şeklinde iki büyük zorlukla karşı karşıya gelmiş bulunmaktayız.
“BAZI KİŞİLERDE BAĞIMLILIĞA YATKINLIK OLABİLİR”
Oyun oynama bozukluğuna işaret eden kriterler nelerdir? Hangi noktada durumu sorun olarak algılayıp çözüm yoluna gitmeliyiz? Oyun oynama bozukluğunun tanımı hakkında daha net olmamız gerektiği konusunda hemfikirim. Bu olgu, yalnızca bireyin bir oturuşta saatlerce çevrimiçi oyun oynaması değildir. Bu, bireylerin oyun oynama aktiviteleri üzerinde kontrollerinin zayıf olması ve başladıklarında duramadıkları, oyun oynamanın hayatlarında giderek artan bir önceliğe sahip olması, öyle ki oyun oynayabilmek için normal sosyal aktivitelerini ve aile sorumluluklarını, okul ve işteki yükümlülüklerini göz ardı etmeleri, hayatlarında neden olduğu zarara rağmen oyun oynamaya devam etmeleri, kişisel hayatları, eğitim ve iş hayatları ya da sağlık durumları üzerinde bariz bozulmalar olması ve çoğunlukla bunların birkaçının görülmesi şeklinde kendini gösteren ve oyun oynayan kişilerin hayatları üzerinde hakimiyet kuran bir rahatsızlıktır. Oyun oynama bozukluğunun bir bağımlılık olmasını kabul etmenin yanında, şu iki hususun da farkında olmalıyız: Birincisi, aşırı oyun oynama, oyun oynama bozukluğuna neden olabilir ve dikkat edilmesi gereken eşik, günde üç dört saattir. İkicisi, bazı insanlar oyun oynama bozukluğuna diğerlerinden daha açık olabilir. Bunun nedenleri arasında ruhsal bozukluklar, anne-baba arasındaki ilişkide istikrarsızlık ya da ebeveynlerin yüksek akademik başarı beklentisi gibi nedenler yer alabilir.
Kişilerin oynadığı oyun türleri de oyun oynama bozukluğunun oluşmasında etkili midir?
Gün geçtikçe daha karmaşık, sofistike ve zorlu oyunlar geliştirilmektedir. Bunlar, oyun geliştiricileri tarafından oyunların çok daha fazla ilgi çekici olmaları için tasarlanmakta olup, oyunla bağ kurma düzeyi, bu oyunların ne kadar bağımlılık yapıcı olduğuyla yakından ilişkilidir. Grup halinde başka oyunculara karşı oynamaya devam etme gibi bir beklentinin olduğu oyunlar, genç bireyin oldukça olağan dışı ve zarar verici sayılabilecek kadar uzun bir süre boyunca o oyunu oynamaya devam etmesini gerektirebilir; ve bu durum oyun oynama bozukluğuna neden olabilir.
EBEVEYN DAVRANIŞLARI ETKİLİ OLUYOR
Pandemi dolayısıyla eğitimin dijital ortamda gerçekleşebildiğini ve çocuklarına örnek olması gereken ebeveynlerin de sosyal medya kullanımının yüksek olduğunu düşünürsek, çocukların bu ortamda oyun oynama istekleri hakkında neler söylemek istersiniz?
Çocuklar ve gençlerin çevrimiçi oyun oynama arzusu tamamen anlaşılabilir olup bu gençler, okul ve üniversite eğitimleri için internet erişimine ihtiyaç duydukları ve internet erişimlerine ebeveynleri tarafından izin verilmesi gerektiği argümanını sıklıkla kullanmaktadır. Burada ebeveynlerin, bilgi almak, sosyal etkileşim kurmak veya oyun ve benzeri aktivitelerde bulunmak konusunda, internetin makul şekilde kullanımı açısından, gençlere rol model olmak gibi çok önemli bir görevi bulunmaktadır. Çocuklar, ebeveynlerinin söyledikleri ve yaptıkları arasındaki tutarsızlıkları çok hızlı fark ederler.
ERKEN MÜDAHALENİN ÖNEMİ
Özellikle pandemi döneminde aşırı oyun oynayan çocukların ebeveynleri nelere dikkat etmeliler, nasıl davranmalılar?
İlk olarak, çocukları aşırı oyun oynama davranışı içinde olan ebeveynlerin, çocuklarının oynadıkları oyunları ve bunları çekici yapan unsurları anlamaları gerekir. Çocuğun, oyun oynamaya çok meraklı olduğu ve hatta bağımlı diğer gençlerle kalıcı ilişkiler kurduğu ergenlik dönemine kadar beklemektense, daha küçük yaştayken bu müdahaleyi yapmak çok daha iyi olacaktır. Çocuklarla konuşurken çevrimiçi oyunlar oynayabileceklerini ancak bunun yanında yemek yerken ya da spor yaparken aile bireylerine katılmaları, arkadaşlarını görmeleri, resim, müzik gibi yaratıcı hobilere de zaman ayırmaları gerektiği anlatılmalıdır. Ortalama bir süre boyunca, örneğin günde bir saat kadar çevrimiçi oyun oynamak genç bireyin hafızasını güçlendirebilir ve tepki süresini iyileştirebilir. Sorunlara yol açan durum aşırıya kaçmaktır.
Oyun oynama bozukluğu ne gibi olumsuzluklara neden oluyor? Risk faktörleri nelerdir?
Oyun oynama bozukluğu, aşırı kilo ya da aşırı zayıflık, kas gücünün zayıf olması, zayıf kemikler gibi fiziksel sağlık sorunlarından; okulda performansın düşmesi, ruh sağlığının bozulması ya da oyun zorla kesildiğinde küfür etme gibi gelişimsel ve ruhsal sorunlara kadar birçok sonucu beraberinde getirmektedir. Buna paralel olarak, erken yaştaki anksiyete, depresyon ve DEHB (Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu) gibi sorunlar ileride oyun oynama bozukluğuna yol açabilir.
Oyun oynama bozukluğunun tedavisinde nasıl bir yol izleniyor?
Öncelikle bir uzmandan tavsiye alın. İlk etapta çevrimiçi tavsiye alabilirsiniz. Bir rehber öğretmen ya da terapiste görünün; artık birçok rehber öğretmen aşırı oyun oynama ve oyun oynama bozukluğu konusunda rehberlik sunuyor. Oyun oynama bozukluğu olan ergenler ve genç yetişkinler için, oyun oynama davranışlarını sınırlandırma becerileri kazandırmak adına, psikolojik terapi faydalı olabilir. Yetişkinlerde bazı ilaçların anksiyeteyi azalttığı, ruh halini düzelttiği ve oyun oynamaya ayrılan zamanı azalttığı görülmüşse de, ilaç kullanımı ilk adım olmamalıdır. Henüz 10 yaşına basmamış çocuklarda, oyun başında geçirilecek sürenin sınırlanması ile ilgili çocukla anlaşma, diğer aktivitelere katılmanın özendirilmesi ve ailece zaman geçirmek gibi önleyici yaklaşımlar atılacak en önemli adımlardır.
PROF. JOHN B. SAUNDERS KİMDİR?
İç hastalıkları ve bağımlılık alanında profesör ve danışman doktor olan John B. Saunders, Cambridge Üniversitesi mezunu olup, Avustralya'daki Queensland ve Sydney Üniversitelerinde ve iki farklı hastane grubunda görev yapmaktadır. Kamu ve özel sağlık sistemlerinde klinik uygulamada derin bir deneyime sahiptir. 1981'den beri Dünya Sağlık Örgütü'nde danışman olarak çalışmaktadır. 1987'den 1994'e kadar ICD-10 Madde Kullanım Bozuklukları Çalışma Grubu Üyesi olan Prof. Saunders, 2007'den bugüne ICD-11 için tanımları ve teşhis kılavuzlarını geliştiren Madde Kullanımı ve Bağımlılık Bozuklukları çalışma gruplarında üye olarak yer almaktadır. 2014'ten beri “İnternet, Bilgisayar, Akıllı Telefonlar ve Benzer Elektronik Cihazların Aşırı Kullanımının Halk Sağlığına Etkileri” konulu DSÖ danışma grubunun üyesidir. Ayrıca, DSÖ'nün tarama ve kısa müdahaleler konusundaki çalışmalarına dahil olmuştur. 370' den fazla hakemli orijinal makale ve inceleme yayınlamış ve 39 binden fazla atıf almıştır.