Büyük Yeşilay ailesine gönül veren sevgili dostlar,
Hayat hikâyelerle örülü. Hepimizin bir hikâyesi, ..
1073
Yaşam
“Empati Bir Duygudaşlık Göstergesidir”
Empati bir duygu sistemi midir? Hangi aşamalarla öğrenilir ve de öğretilir? Doğru iletişimde rolü nedir, anlaşmazlıkları çözmede işlevi nerede durur? Bütün bu soruların ve daha fazlasının cevaplarını Manisa Celal Bayar Üniversitesi Sosyal Hizmet Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Buğra Yıldırım’dan aldık.
Öncelikle psikoloji empatiyi nasıl tanımlıyor?
Empati kavram olarak; bireyin kendini bir başkasının yerine koyması, karşısındakinin duygularını ve düşüncelerini doğru olarak algılamasıdır. Birey empatiyi kullandığında kendi düşüncelerini bir kenara iterek ilgisini karşısındaki insanı anlamaya yöneltir. Empati esasen bir duygudaşlık göstergesidir. Bu bağlamda empati diğerini “başkası” olarak hissetmek ve onun potansiyelini öngörmeye yönelik çaba harcamaktır.
Empati bir yetenek mi, yoksa herkeste eşit miktarda olan bir duygu mu? Ne kadarı doğuştan, ne kadarı aile ve eğitimle geliyor? Empati sonradan nasıl geliştirilir? Kişinin tek başına yapabileceği bir şey midir empati yeteneğini güçlendirmek?
Doğuştan sahip olduğumuz, bize bahşedilen eşsiz bir beceri. Bazı insanlarda diğerlerine göre daha fazla empati yeteneği var. Empatinin ayna nöronlarla, beyin yapısı ile ilişkisini gösteren çalışmalar da mevcut. Söylemek istediğim, bazen sağlıklı işleyen vücut fonksiyonlarının empati yapabilme yeteneğini olumlu yönde etkilemesi söz konusu. Sağlıklı bir bireyseniz empatiye daha yatkın olabilirsiniz. Öte yandan empati geliştirilebilir bir beceridir. Eğitimin önemi de burada ortaya çıkıyor zaten. Hatta sosyal hizmet, psikoloji, iletişim gibi bazı eğitim programlarında bireylerin farklı duyguları tanıyabilme, ifade edebilme, aynı durum karşısında farklı kişilerin farklı duygular hissedebileceğini kavrayabilme, olaylara empatik tepki verebilme gibi becerilerini geliştirmeye yönelik yöntemler uygulanabiliyor. İnsanın ilk sosyalizasyon birimi aile olduğu için aile ortamı, sosyal çevresi, kültürü, gelenek ve görenekleri kişinin empatiyi kavramsallaştırmasında etki olabiliyor. Özetle doğal bir süreç olarak bireyde empati gelişiyor, eğitim ile empatiye destekleyici nitelik de kazandırıyoruz. Dahası empatiyi bilişsel empati, duygusal empati ve empatik ilgi şeklinde tasnif etmek de mümkündür. Bir kişinin nasıl düşündüğünü anlayabilmek bilişsel empati, nasıl hissettiğini fark edebilmek duygusal empatidir. Empatik ilgi ise, bilişsel ve duygusal empatiden elde ettiğimiz kazanımlarla karşımızdaki bireye yardım etme eylemi için hazır olmamızdır. Bu üçünün arasında bana göre duygusal empatiyi geliştirmek ve güçlendirmek ayrıca önemli. Yapılması gereken ilk şey karşımızdakini dikkatlice dinlemektir. Dinlerken onun sözünü bölmemek ve sadece onu anlamak yani çözümler üretmemek önemlidir. İlk etapta karşımızdaki kişinin hislerine odaklanmalı ve neden böyle hissettiğini anlamaya çalışmalıyız.
Doğru iletişim kurmada empatinin rolü nedir?
Her insan için tek bir doğru tanımı yapmak oldukça güç olsa da etkili iletişimde empatinin öneminin ve rolünün yadsınamaz düzeyde olduğunu söyleyebiliriz. Özellikle empatinin yardım etme davranışı üzerinde anlamlı bir etkiye sahip olduğunu biliyoruz. İnsanlık hızla gelişen teknoloji ile büyük bir değişim gösterdi ama toplumun her üyesi bu değişim sürecine aynı ölçüde uyum sağlayamıyor. Örneğin; engelli, yaşlı, çocuk gibi risk altındaki nüfus gruplarını düşünelim. Onların yaşamsal zorluklarını tanımlamada empatik tepki veren profesyonellerin etkili çalışmalar yaptıklarını görüyoruz. Ayrıca empatinin öne çıkan bir başka özelliği de karşımızdaki bireyi anlamanın ve hissetmenin ötesine geçerek bu anlayışı karşı tarafa yansıtmayı sağlayan açık bir çağrı olduğu gerçeğidir. Diğer bir ifadeyle, insanların sorun çözme sürecinde ve kişilerarası iletişimde empati, insanlarının duygularının ve düşüncelerinin doğru anlaşılmasını sağlayan önemli bir faktördür. Empati sayesinde karşımızdakini doğru anladığımız zaman etkili bir iletişim önündeki engelleri de kaldırmış oluruz.
BEN, SEN, ONLAR BASAMAĞI
Empatiyi bir duygu sistemi olarak görürsek hangi aşamaları var? Nasıl gelişiyor kişide empati süreci?
Dökmen Hoca tarafından tasarlanan dikkat çekici bir sınıflandırma var. Biraz ondan bahsedeyim. Aşamalı empati sınıflandırmasında üç temel basamak bulunur. Onlar basamağı, ben basamağı ve sen basamağı. Onlar basamağında tepki veren kişi, karşısındakinin kendisine anlattığı üzerinde düşünmemekte, sorun sahibinin duygu ve düşüncelerine yeterince dikkat etmemektedir. Soruna ilişkin kendi düşünce ve duygularından da söz etmez. Sorunu dinleyen kişinin anlatana verdiği geri bildirim toplumun görüşlerini yansıtır. Bu düzeyde empatik tepki veren kişinin genellemeler yapması, atasözleri kullanması olasıdır. Ben basamağında empatik tepki veren kişi benmerkezci bir tutum sergilemektedir. Kendisine sorununu anlatan kişinin duygu ve düşüncelerine odaklanmak yerine, sorun sahibini eleştirmekte, ona akıl vermektedir. Bazen de kişiyi kendi sorunuyla baş başa bırakıp kendinden söz etmeye başlaması olasıdır. Ben basamağında tepki veren kişinin karşısındaki insanı bir ölçüde rahatlatması söz konusudur. Bu yüzden ben basamağındaki tepkiler onlar basamağındaki tepkilere oranla daha kaliteli görülmektedir. Yine de ben basamağında empatik tepki veren kişiler de yeterli düzeyde empatiyi kullanmış sayılmazlar. Erişmek istediğimiz basamak ise sen basamağıdır. Sen basamağında empatik tepki veren kişi, kendisiyle sorununu paylaşan kişinin rolüne girmekte, yaşanan olaylara o kişinin bakış açısıyla bakmaktadır. Kendisine aktarılan sorun karşısında, toplumun ya da kendisinin düşüncelerini dile getirmek yerine doğrudan doğruya karşısındaki kişinin duyguları ve düşünceleri üzerinde yoğunlaşarak, o kişinin ne hissettiğini ve ne düşündüğünü anlamaya ve bu anlayışı karşı tarafa özenle yansıtmaya çalışmaktadır.
EMPATİ SEMPATİ İLİŞKİSİ
Empatiyle ilgili sorunlar ne tür ilişkilerde nasıl ortaya çıkıyor, sistem ne zaman ve hangi durumlarda hata veriyor sizce? İnsanı empatiden uzaklaştıran yaşantılar ve duygu durumları neler?
Sistem empatiyi başka kavramlarla karıştırınca hata veriyor bence. Empati sıklıkla sempati ile karıştırılır. Genellikle pek çok insan gündelik yaşamında empati yaptığını düşünür ancak insanların uygulamaları aksini gösterir. İnsanlar diğer insanlarla aralarında empatik bağ kurduklarını iddia etseler de aslında sempati kavramına yönelirler. Bir insana sempati duymak karşımızdaki kişiyle aynı duygu ve düşüncelere sahip olmaktır. Sempati duyuyorsak karşımızdaki kişinin üzüntüsüne şefkat gösterir, sevincine ortak oluruz. Empati kuruyor isek karşımızdaki bireyin yerine kendimizi koyarız; ancak sempati duyuyorsak karşımızdaki bireyin üzüntü ve sevincine eşlik ederiz. Empati kurulurken anlama, sempati duyulurken yandaş olma esastır. Yandaş olunduğu vakit karşıdaki insanın neler yaşadığını anlamadan ona hak verme konusu gündeme gelir. Empati yaparken değil sempati yaparken taraftar oluruz haliyle. Empatide ise anlama söz konusudur. Mesela çoğumuz takım tutarız çünkü sempati yaparız, sempatimiz vardır tuttuğumuz takımlara. Yağmur, çamur demeden iyi günde kötü günde destekleriz takımlarımızı. Empati böyle bir kavram değildir. Bir de saygı mevzusu var. İlişkilerde empati ile saygı arasında kuvvetli bağlar bulunur. Saygıyı göz ardı ettiğimizde empatide ve ilişkilerde sorunlar ortaya çıkar ve insanı empatiden uzaklaştıran yaşantılar gözlemleriz. İlişkilerde ve iletişimde her birey sırf insan olduğu için insan onuruna yakışır bir biçimde saygıyı hak eder. İnsanın içinde bulunduğu sosyal çevre, sorunlarının çözümde onu engelleyebilir ya da insan çevreden kaynaklı pek çok sorun yaşayabilir. Şöyle söyleyeyim kimse yoksul olmak istemez ama bazılarımız yoksul bir ailede, yoksul bir çevrede dünyaya gelebiliriz. Ömrümüzün büyük bölümünü yoksullukla mücadeleye ayırmak zorunda kalabiliriz. İnsanın bu tarz sorunlara verdiği tepkilerin, sergilediği davranışların sosyal çevreden kaynaklandığını bilerek ona koşulsuz saygı duymak gerekir. Empati kurarken bu saygıyı ve farkındalığı karşımızdakine hissettirmek etkili bir iletişim için her zaman faydalı olacaktır.
“ANLAŞMAZLIKLAR DOĞAL VE KAÇINILMAZDIR”
Anlaşmazlıkları çözmede empatinin rolü nedir? Bir örnek üzerinden anlatabilir misiniz?
Bildiğim kadarıyla çatışma çözümü eğitim programları, arabuluculuk gibi uygulamalar var. Bu program ve uygulamaların içerikleri yapıcı düşünme, empati, öfke kontrolü gibi kuramlar üzerine oturtulmuş vaziyette. İnsan ilişkilerinde anlaşmazlıklar günlük yaşamın doğal ve kaçınılmaz bir parçası. İhtiyaçlar, dilekler ya da istekler uyuşmadığında anlaşmazlıklar ortaya çıkıyor. İnsanı anlamanın en iyi yollarından birinin empati olduğunu düşünürsek insan ilişkilerinde anlaşmazlıkları çözmede etkili bir araç olacağını tahmin etmek güç olmayacaktır. Örneğin çocukluk döneminde altını ıslatan bir ergeni düşünelim. Bu davranışı ebeveynleri ile arasında birtakım anlaşmazlıklara yol açacaktır. Ergeni sergilediği davranış üzerinden ebeveyn olarak yargılamak yerine okul çevresinde şiddete maruz kalıp kalmadığını sorgulamak, akran zorbalığına uğrayıp uğramadığını anlamak, ailede ihmal edilip edilmediğini gözlemlemek, öz saygısındaki değişimleri anlamlandırmak ve bunları ergene hissettirmek sorunun çözümü için daha işlevsel olabilir. Eğer ebeveynler evlatları ile empati kurabilirlerse sorunları daha geniş bir yelpazeden ele alabileceklerdir.
Bir çocuğa empatiyi en basit şekilde nasıl anlatabiliriz?
Aslında bununla ilgili en önemli tüyoyu öz önce verdik: eğitim. Ancak şöyle de bir durum var ki çocuklar rol model alarak öğrenirler. Onlara bir şeyleri göstermenin en iyi yolu kendi yaşantımızda uygulamamızdır. Kaldı ki empati deneyimleyerek öğretilir. Çocukların bu noktada deneyim kazanmasına izin vermemiz kayda değer bir adımdır. Çocukların empatiyi öğrenebilmesi için başkalarının ya da arkadaşlarının duygularını anlaması ve bağ kurması gereklidir. Örneğin çocuğunuz kardeşiyle sorun yaşadığında onun kardeşinin üzüntüsüne odaklanmasını sağlayıp ondan kardeşini iyi hissettirecek bir şey yapmasını isterseniz değişimi gözlemleme imkânınız olur.
Kadınlar mı erkekler mi empati yeteneğini konusunda daha yetkin? Ve sizce neden?
Bu aslında zor bir soru. Yaratılıştan kaynaklanan cinsiyete dayalı farklılıklarımız da olsa kadın aklı, erkek aklı diye söylemler var biliyorsunuz. Kadınların daha hassas olduğunu ve erkeklerin daha düz düşündüğünü ifade edebiliyoruz. Bu bir klişe gibi görünse de hassas insanların ve çoğunlukla kadınların empati konusunda erkeklerden daha başarılı olduğunu açıklayan yayınlara ve haberlere rastlamak mümkün. Kadınlar evrensel şefkate önem veriyor, ellerinin değdiğini her yer güzelleşiyor. Bunu kimse inkâr edemez diye düşünüyorum. Erkekler ise empatiyi adalet kavramı üzerinden değerlendiriyor gibi geliyor bana. Kadınlar kararlarını alırken başka insanları daha çok önemsiyor. Konu ne olursa olsun kadın-erkek eşitliği açısından, kişilere eşit fırsatlar sunulması gerektiğini de son söz olarak ekleyelim bu söyleşiye.
DOÇ. DR. BUĞRA YILDIRIM KİMDİR?
Manisa Celal Bayar Üniversitesi Sosyal Hizmet Bölümü'nde halen tam zamanlı Öğretim Üyesi, Bölüm Başkan Yardımcısı ve Sosyal Hizmetler Eğitim Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdür Yardımcısı olarak görev yapan Doç. Dr. Yıldırım; 2010 yılında Hacettepe Üniversitesi İ.İ.B.F. Sosyal Hizmet Bölümü’nden mezun oldu. 2011 yılından itibaren Manisa Celal Bayar Üniversitesi Sosyal Hizmet Bölümü’nde ve 2012 yılından itibaren de Hacettepe Üniversitesi Sosyal Hizmet Bölümü’nde ÖYP Araştırma Görevlisi olarak akademik yaşama adım atmıştır. 2017 yılında “Pediatrik Astım Hastalarına Bakım Veren Annelerin Psikososyal Özellikleri İle Astım Yönetimi Öz - Yeterlilikleri Arasındaki İlişkilerin İncelenmesi” başlıklı bütünleşik doktora tezi ile Doktor unvanını almıştır. 2018 yılında Doktor Öğretim Üyesi ve 2020 yılında Doçent olan Yıldırım’ın akademik çalışmaları genellikle tıbbi sosyal hizmet, sosyal hizmet eğitimi, pediatrik astım ve bakım yükü, kronik hastalığın biyopsikososyal yönü, onkolojik sosyal hizmet, sağlık politikası, hastalık yönetimi, sosyal hizmet teorisi, sosyal hizmette simülasyon teknikleri, dijital okuryazarlık, sosyal inovasyon ve sosyal hizmetin geleceğinde sosyal girişimcilik üzerinedir. Ulusal ve uluslararası olmak üzere toplam 90’a yakın akademik çalışması olan Doç. Dr. Yıldırım’ın “Sosyal hizmet eğitimini geliştirme ve ciddi zihinsel veya kronik hastalıkları olan, yetersiz hizmet alan nüfusların psikososyal sağlığını ve refahını iyileştirmek için sosyal hizmet müdahaleleri planlama ve uygulama” konusundaki güncel çalışmaları devam etmektedir.