Büyük Yeşilay ailesine gönül veren sevgili dostlar,
Hayat hikâyelerle örülü. Hepimizin bir hikâyesi, ..
1049
Yaşam
Gidene Üzülmek Yerine Var Olanı Güçlendirmeliyiz
Dünya Profesyonel Ağır Sıklet Vücut Geliştirme Şampiyonu ve Guinnes Dünya Rekortmeni Tolga Murat Balıkçı hayatında yaşadığı zorluklara rağmen pes etmeyip hep daha iyisini yapmayı amaç edinen başarılı sporcularımızdan bir tanesi. Tolga Murat Balıkçı ile spor yaşamı hakkında merak edilenleri konuştuk, gençlere yönelik tavsiyelerini dinledik.
Sporun hayatımızdaki yeri ve önemi tartışılmaz. Her türlü psikolojik ve fiziksel sorunumuzda kendimizi bir spor dalıyla tedavi etmemiz hem yeteneklerimizi hem de kendi gerçeğimizi ortaya çıkarmamızı sağlıyor. Bunu başaran örnek sporcularımızın hayatları ve azimleri de gençler üzerinde etkili rol oynuyor. Bu isimlerden bir tanesi olan Dünya Profesyonel Ağır Sıklet Vücut Geliştirme Şampiyonu ve Guinnes Dünya Rekortmeni Tolga Murat Balıkçı, sporun yaşama tutunmakta ne denli etkili bir yol olduğunun canlı bir kanıtı. Tolga Murat Balıkçı ile spora ve yaşama dair samimi bir röportaj gerçekleştirdik.
“BORDO BERELİ OLMAK İSTİYORDUM”
Genç yaşta ciddi bir kaza geçirmenize rağmen hayata küsmeyip büyük başarılara imza attınız. Yaşadığınız bu süreci bizimle paylaşabilir misiniz?1998 yılında Ramazan Bayramı’nda bir trafik kazası geçirdim. Lise 3’ün birinci dönemi bitmişti. 17 yaşındaydım. Arabayı arkadaşım kullanıyordu. Elektrik direğine çarptı. Bacağım vücudumdan ayrıldı, koptu. Gözlerimi açtığımda elektrik direği hemen yanımdaydı. Şu an sağlam olan bacağım da büyük hasar almıştı. Diğeri zaten olay yerinde paramparça oldu. Beni yere yatırdılar. O ara tesadüfen yakınlarda bulunan bir doktor müdahale etti ve kan kaybımı durdurdu. Bir ara bayılmışım... Birden, ayağa kalkmaya çalıştığım anda bacağım hafif geldi. Baktım, pantolonumun yarısı aşağıya doğru düştü. Ayağım yoktu. O birkaç saniye ağrı hissetmedim. O dönem askeri sınavlara hazırlanıyordum. Bordo bereli olma hedefim vardı. Gazilik, şehitlik her şeye hazırdım. Kazadan bir gün önce babama, “Bu göreve, bu şerefe nail olabilecek miyim?” dedim. O da “Nasipse olur.” dedi. Ertesi gün bacağımı kaybettim. Sanki beni buna hazırlayan bir durumdu.
“SPORA TRAFİK KAZASINDAN SONRA BAŞLADIM”
Neden vücut geliştirmeyi tercih ettiniz? Sizi bu alana iten ne oldu? Kaza geçirmeden önce de spora merakım vardı ancak o zamanlar vücut geliştirme yapmıyordum. Trafik kazasından sonra başladım. Vücut geliştirme sporunu seçmemdeki birinci neden hastane odasında geliştirdiğim "gidene üzülmeyip var olanı güçlendirme" felsefemi gerçekleştirebileceğim tek spor dalı olmasıydı. Protezi iyi kullanmak için vücuttaki tüm kasların güçlü olması şart. Protez kullanan bazı insanlar değneklerle dolaşır. Ben ise protez takmadan önce hazırlandım, bacağımı ve tüm bedenimi kuvvetlendirdim.
Ailenizin spor yaşantınıza olan desteğini nasıl anlatırsınız? Vücut geliştirme sporcusu isen 24 saatini bu spora adamak zorundasın. Yıllarca belki ailenle aynı yemeği dahi yiyemeyebilirsin. Evlenmeden önce annem en büyük destekçimdi. Zaten 2013 yılına kadar yoğun bir yarışma hayatım oldu. 2016 yılında evlendim. Daha sonra bir sakatlık geçirdim. 2018 yılında son yarışımı yaptım. Evliysen yarışmacı olmak biraz zor. Aile geçindirme sorumluluğu, baba olma rolü yanında vücut geliştirmeyi taşımak için tek yapman gereken kendi özverin. Ailenin burada yapabileceği tek katkı psikolojik destektir. Stres yönetiminde yardımcı olmaları kâfidir. Zaten bir vücutçu kendi kirli kıyafetlerini ve bulaşıklarını yıkamalı, kendi yemeğini hazırlamalıdır. Ben bu sporu bu disiplinle yapıyorum.
Spor, hayatınızda neleri değiştirdi ve bu konuda gençlere tavsiyeleriniz neler?
Spor, birilerine muhtaç olarak koltuk değnekleri ile ayakta durmak yerine, her zamankinden daha sert daha güçlü olarak ayakta durmanızı sağlıyor. Sporu seçince koltuk değneklerini atıyorsunuz. Sporun yaşama tutunmak için ne kadar önemli bir araç olduğunu benim hayatıma dikkatlice baktığınızda daha iyi anlarsınız. Bir şeyleri değiştirmek istiyorsanız buna önce kendi bedeninizden başlayın ve araç olarak da sporu seçin.
“DÜNYA ŞAMPİYONU OLDUĞUM ÂNI TARİF EDEMEM”
Vücut geliştirmede önemli başarılar elde ettiniz. Kazandığınız ilk şampiyonluğun ardından neler hissettiniz?
İlk dünya şampiyonasına bireysel başvurdum. Yurt dışına tek başıma çıktım. Türkiye’de de başvurularım oldu ancak burada o zamanlar bu işin altyapısı yoktu. Dünya Federasyon Başkanı’na hikayemi ve fotoğraflarımı gönderdim. Çok ilgilendi ve beni Estonya’ya çağırdı. Havaalanında beni kendisi karşıladı, çantamı elimden aldı. Bir protez bacakla kurduğum vücut inşasını görünce, “Madalya alırsan sana protezin kadar kupa vereceğim.” dedi. Orada dünya şampiyonu oldum. Kupayı aldım. Gerçekten protezim kadardı. Önce Türkiye’nin ardından sizin isminiz okunuyor. Türk bayrağı arkanızda açılıyor. Sessizlik yerini İstiklal Marşı’na teslim ediyor. İşte dünyada tarif edemeyeceğiniz tek ân odur. Sadece o ânı dinlersin. Sevinmek isterken bir o kadar da ağlamak istersin. Yıllarca verdiğin emeğin sonunda hayalin gerçek olmuştur ve her gece kurduğun hayali yaşıyorsundur. Saniyeler yavaş aksın diye düşünür, zamanı daha çok sindirmek istersin. O ânın tarifi çok güç…
“YEŞİLAYLI OLMAK ŞEREFLİ BİR UNVANDIR”
Yeşilaylı olmak sizin için ne ifade ediyor?
Yeşilaylı olmak ay yıldızlı olmak kadar şerefli ve onurludur. Kolay bir unvan değildir. Eğer Yeşilaylı isen oturduğun masadan, gezdiğin arkadaşına kadar dikkat edersin. Şerefli bir unvandır. Tıpkı milli sporcu olmak gibidir. Hele bir de Zümrüdü Anka Ödülü’ne layık görüldüyseniz sisli havada bile nefes alamazsınız. Temiz beslenip temiz solursunuz. Temiz konuşmak, temiz yaşamak zorundasınızdır. Yeşil olmak zorundasınızdır ve de en önemlisi etrafınızı yeşertmeli, hayat vermelisiniz. Yeşilaylı olmak budur.
Örnek bir sporcu olarak bağımlılıklarla ilgili gençlere ne gibi tavsiyeleriniz olur? Vücudumuzda yalnız değiliz. Bizi yaşamda tutmak için birçok canlı içimizde her saniye çaba gösteriyor. Bize oksijen taşıyanlardan tutun da sindirimimizi sağlayanlara kadar milyonlarca canlı var. Bedenimiz adeta bir âlem gibi ve bizi yaşamda tutan bir popülasyonu var. Bedeninizin kendinize ait olmadığını öğrendiğinizde, ona bağımlılık yapacak hiçbir madde ile kötü davranamayacağınızı da anlarsınız. Mahcup olursunuz. İşin derinine inmelisiniz. Ne kadar ince derine inerek düşünürseniz, hareketleriniz kendinize ve topluma olan bakış açınız o denli değişir ve gelişir.