Büyük Yeşilay ailesine gönül veren sevgili dostlar,
Hayat hikâyelerle örülü. Hepimizin bir hikâyesi, ..
1044
Madde Bağımlılığı
Her İki Madde Bağımlısından Biri Depresyonda
Madde bağımlılığı sorunu olan iki kişiden biri depresyonla da mücadele ediyor. Psikiyatri Uzmanı Prof. Dr. Hakan Coşkunol, depresyon ve madde bağımlılığının etkilerinin ayırt edebilmesi için danışanın kapsamlı bir psikiyatrik değerlendirmeden geçmesi gerektiğini belirtiyor.
Depresyon tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de tedavi edilen en yaygın ruh sağlığı bozukluklarından biri. Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Hakan Coşkunol, depresyon ve bağımlılığın uyuşturucu veya alkol kullanımının yaygın bir yan etkisi olduğu için rutin olarak birlikte görüldüğünü söylüyor. Uyuşturucu veya alkol kullanımının önceden var olan depresyonu daha da kötüleştirebileceğini vurgulayan Prof. Dr. Coşkunol ile depresyon ve kaygı gibi artan ruhsal sorunlar ve madde bağımlılığı ilişkisini konuştuk.
“DEPRESYON VE BAĞIMLILIK BİRBİRİYLE İLİŞKİLİ”
Hakan Coşkunol, depresyon ve bağımlılığın birlikte görülme oranlarının endişe verici derecede yüksek olduğunu belirtiyor. Şu anda tahminen madde bağımlılığı sorunu olan iki kişiden birinin depresyonla da mücadele ettiğini vurgulayan Prof. Dr. Coşkunol şöyle devam ediyor: ‘’Depresyon ve bağımlılık en sık iki açıdan birbiriyle ilişkili. İlk olarak, uzun süreli uyuşturucu veya alkol kullanımı depresyon belirtilerini beraberinde getiriyor. Aşırı alkol ve/veya uyuşturucu tüketimi, uyuşukluk, pişmanlık hissi ve basit görevlerle bunalmış hissetme gibi depresyon belirtilerini tetikleyebilir. Bir uyuşturucu veya alkol bağımlılığı olan kişi, geri çekilme dönemlerinde giderek daha kötü depresif dönemler yaşama riski altındadır. Aslında, profesyonel yardım almadan kullanmayı bırakmaya çalışmak, genellikle daha da kötü depresyon duygularına neden olur. İkinci olarak, depresyon, artan kendi kendine ilaç tedavisi yoluyla bağımlılığa açılan bir kapı görevi görmüştür.”
UZUN SÜRELİ KULLANIM TÖLERANSI ARTIRIR
Depresyon duygularını maskelemek için alkol veya uyuşturucu kullanmanın asla iyi bir fikir olmadığının altını çizen Prof. Dr. Hakan Coşkunol; “Kendi kendine ilaç almanın ilk aşamalarında kısa süreli rahatlama anları meydana gelse bile, uzun vadede madde kötüye kullanımının kişinin yaşayabileceği tüm depresyon belirtilerini kötüleştireceği garanti edilir. Alkol veya uyuşturucu uzun süre kullanılırsa, bireyin kendi seçtiği maddelere toleransı artabilir. Bu da psikolojik acıyı hafifletmek için giderek daha fazla uyuşturucu veya alkol gerektiği anlamına gelir. Bazen de bir üçüncü bozukluk hem depresyonun olmasına sebebiyet verip hem de madde kullanımına yol açabilmektedir; örneğin dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu ya da bir travma gibi. Profesyonel yardım aramadan, birçoğunun tahmin edebileceğinden daha hızlı ve şiddetli bir bağımlılık meydana gelebilir.” diyor.
HİÇKİMSE KENDİNİ HER ZAMAN İYİ HİSSETMEZ
“Kabul etmeliyiz ki kimse kendini her zaman iyi hissetmez. Kötü günler, ruh hali değişimleri yaşamak ve zaman zaman düpedüz üzgün hissetmek hoş olmayabilir ancak depresyondan kastettiğimiz şey bu değildir.” diyen Prof. Dr. Coşkunol sözlerini şöyle sürdürüyor: “Klinik depresyon, bir kişinin hayatının tüm alanlarını etkileyebilen ve bazen en basit günlük görevleri bile gerçekleştirmeyi imkansız kılan, ciddi ve genellikle zayıflatıcı bir durumdur. Depresyon belirtileri şu davranış değişikliklerini içerir:
- Evden dışarı çıkma isteksizliği
- Sosyalleşme isteksizliği
- Konsantrasyon zorlukları
- İş veya okulun taleplerine ayak uydurmak için zorla mücadele etmek
- Uyku sorunları (örneğin, aşırı yorgunluk veya uykusuzluk)
- Ani iştah artışı veya kaybı
- Olumsuz düşünceler (“Ben bir başarısızlık örneğiyim.”, “Hayatım değersiz.”, “Hiçbir şeyin anlamı yok.” gibi…)
- Olumsuz duygular (umutsuzluk, suçluluk, sinirlilik, kararsızlık gibi).
Klinik depresyondan muzdarip bireyler, tüm bu belirtilerin çoğunu en az iki hafta boyunca devamlı şekilde yaşar. Bununla birlikte, tedavi edilmezse depresif dönemler aylar ve aşırı durumlarda yıllarca sürebilir.”
KAPSAMLI PSİKOLOJİK DEĞERLENDİRME ŞART
Depresif bozuklukların birlikte ortaya çıkan bağımlılıkla tedavisinin zor olabileceğini dile getiren Coşkunol, düşük motivasyon, düşük öz değer ve düz duygusal etki gibi depresif belirtilerin, madde etkileri veya geri çekilmenin etkilerini taklit edebileceğini söylüyor. Tedavi ekibinin depresyon ve madde bağımlılığının etkilerini ayırt edebilmesi için danışanın kapsamlı bir psikiyatrik değerlendirmeden geçmesi gerektiğini dile getiren Coşkunol, “Majör depresif bozukluk, en ciddi ve zayıflatıcı akıl hastalığı türlerinden biri olmasına rağmen, tedavi stratejilerinin doğru kombinasyonu ile çok başarılı olarak tedavi edilebilir. Nitelikli ruh sağlığı uzmanlarının yardımıyla depresif bireyler tedavi edilebilir ve aileleri geleceğe dair umutlarını tazeleyebilir.” diyor. Depresyon için en yaygın reçete edilen ilaçların SSRI ve SNRI kategorisindeki ilaçlar olduğunun altını çizen Coşkunol şunları söylüyor: “Bu ilaçlar, ruh halini etkileyen bir nörotransmiter olan serotonin seviyesini yükselterek kimyasal dengesizlikleri düzeltir. SSRI'lar, eski antidepresan ilaçlara kıyasla nispeten hafif yan etkilere sahip olduklarından artık depresyon için ilk ilaç tedavisi olarak kabul edilmektedir. Aynı zamanda kişinin madde isteğini de engellemeye yönelik bir dizi ilaç kullanımı tedaviye eklenebilir.”
PSİKOTERAPİ OLARAK UYGULANAN YÖNTEMLER…
Prof. Dr. Hakan Coşkunol, psikoterapi olarak uygulanan yöntemlerle ilgili ise şu bilgileri aktarıyor:
Bilişsel Davranışçı Tedaviler (BDT): BDT, depresyon gibi duygu durum bozukluğu olan insanları etkileyen işlevsiz düşünceleri ve eylemleri ele alır. BDT, depresyonun köklerine inmek yerine, “Ben değersizim.”, “Asla daha iyi hissetmeyeceğim.” veya “Hayatım çok kötü, içki içebilirim.” gibi kendi kendini engelleyen fikirleri ve tekrar eden kendi kendine konuşmayı belirlemeye ve dönüştürmeye odaklanır. Bu tür olumsuz düşünceler daha olumlu mesajlarla değiştirilebilirken, uyumsuz başa çıkma becerileri hayatın stres faktörlerine ve tetikleyicilerine daha etkili yaklaşımlarla değiştirilebilir.
Motivasyonel Görüşmeler (MG): Rehabilitasyon ve iyileşmeye yönelik daha eski, çatışmacı yaklaşımların aksine MG, terapistle aktif bir iş birliği yoluyla danışanı iyileşme sürecine dahil ederek olumlu ve cesaret verici bir bakış açısı benimser. Bir terapötik (tedavi edici) strateji olarak MG, içsel motivasyon kaynaklarını bulmakta ve sürdürmekte güçlük çeken depresyonlu bireyler için oldukça etkili olabilir.
Aile terapileri: Aile sistemleri terapisi, danışanın ev birimini bir bütün olarak değerlendirir ve depresyon ve bağımlılık hastalıklarını bireysel bozukluklardan çok aile sorunları olarak ele alır. Aileler için tedavi hedefleri; sevdiklerinizi depresyon ve bağımlılık konusunda eğitmek, aile üyeleri arasındaki iletişimi geliştirmek ve gerçekçi sınırlar belirlemeyi içerir.
PROF. DR. HAKAN COŞKUNOL KİMDİR?
Prof. Dr. Hakan Coşkunol, Ege Üniversitesi Tıp Fakültesini bitirdikten sonra uzmanlık eğitimini aynı üniversitenin Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalında tamamladı. 2008’de kurulan Ege Üniversitesi Madde Bağımlılığı, Toksikoloji ve İlaç Bilimleri Enstitüsünün Kurucu Başkanı olarak çalıştı. Ege Üniversitesi Çocuk ve Ergen Madde Bağımlılığı Merkezini kurdu. Prof. Dr. Coşkunol, Ege Üniversitesi Madde Bağımlılığı Merkezinde araştırma ve lisansüstü eğitim çalışmalarını sürdürüyor. Madde bağımlılığı alanında bakanlık düzeyinde birçok bilim komisyonunda görev yapıyor. Türkiye’de madde kullanımının önlenmesi ve tedavisi konusunda birçok uluslararası kurumla iş birliği içinde çalışan Prof. Dr. Coşkunol, çalışmalarını Ege Üniversitesi AMATEM biriminde sürdürüyor. Coşkunol, evli ve iki çocuk babasıdır.