Büyük Yeşilay ailesine gönül veren sevgili dostlar,
Hayat hikâyelerle örülü. Hepimizin bir hikâyesi, ..
1071
Yaşam
“Hey Çocuk! Bırak Tabletini Sakince Kitabın Kapağını Aç! Kalbini Aç…”
Çocukların kalbine kelimelerle ulaşmak nasıl mümkün olur? Yazar H. Salih Zengin “Önceliği hayale vererek ve çocukların hayallerini önemseyerek bir köprü kurulur. Gerçekler hayalleri takip eder, hayaller gerçekleri değil.” diyerek cevap veriyor ve ekliyor: “Bir sözcüğün peşine takılarak evrenler arası yolculuk yapabilecek hayal gücüne sahiptir çocuklar.” Çocuk edebiyatının geçmişi ve bugününü, günümüz dünyasında çocuk olmayı, bugünün çocuklarına okuma alışkanlıkları kazandırmayı çocuk edebiyatı yazarı H. Salih Zengin ile konuştuk.
Çocuk edebiyatı nedir? Çocuk edebiyatının ilkeleri ve amacı nedir? Sınırları nasıl çizilir?
Çocuk edebiyatı genel olarak içeriği çocuklara özel olarak hazırlanmış edebi eserlerin tümüne verilen isim. Yani yetişkinlere seslenen edebiyat türleri olan roman, hikâye, şiir, denemelerin çocuğa göre bir dille yeniden kurgulandığı; konusu, dili, izlekleri, mekânları ve karakterleriyle çocuklara özel olarak planlandığı ama edebiyat ilkelerinin geçerli olduğu özel bir alandır. Genel edebiyatın ölçütlerinden bağımsız değildir.
Edebiyatın hem çok katmanlı hem de çok amaçlı olması doğası gereğidir. Edebiyatın amacını “nesnel ölçütler”le tespit etmek imkânsız olduğundan edebiyat ve sanat, oluşma ve gerçekleşme biçimi bakımdan sınırlandırılamaz bence.
Çocuk edebiyatının amacı okuru olan çocuğun dilsel, bilişsel, duyuşsal ve sosyal yönlerden gelişimini sağlamaktır. Sınırlarını belirleyen bir çizgi var mıdır? Hayallerin sınırı yoktur. Sınırı çocuğun biricikliği ve özel olduğudur. Çünkü hiçbir zaman çocuk kalamaz insan. Fakat bu gerçeği çocuk olmadan çocukluk çemberinin içinden geçmeden de keşfedemez. Bunu keşfettiğimiz anda ise çocuk olmaktan çıkarız. Bu keşif bize bir yetişkin olduğumuzu hatırlatır. Çocuğu seviyor olmakla çizilmez mesela bu sınır. Çünkü çocukla ilişki kurmak ve çocuklar için yazmak, “çocuğu sevmek”ten çok öte bir şeydir. Çünkü geleceğe gönderdiğimiz canlı mesajlardır her çocuk. Ancak çocuk edebiyatının son dönemlerdeki biçimlenmesinde kimin ne yazıp çizdiğinden çok ortalıkta dolaşanlara bakanların ne anladığı etkili oldu. Kendi düşünce ve ideolojilerine çocukların ihtiyacı olduğu kandırmacasına inanarak ve inandırarak kendilerine bir alan çizenler ve çocuk edebiyatına sınır koyanlar, çocuk edebiyatından beklenen faydayı bazen eğitime bazen pedagojiye bazen de ticarete indirgediler. Oysa çocuk edebiyatının bir sınırı yoktur. Çocukluk özgür ve sonsuz bir ırmaktır çünkü.
“EDEBİYATIN GÜCÜ OKURUNU BELİRLİYOR”
Çocuk edebiyatı ile yetişkin edebiyatı arasındaki ilişki ve farklılıklar nelerdir?
Yetişkin edebiyatı ve çocuk edebiyatı arasındaki ilişki ve farklılıklar konusunda tartışmalar çok uzun süreden beri var. Çocuklar için ayrı bir edebiyat olmadığı tezini savunanlar çoğunlukta. Bu görüş çocuğun edebiyattan anlayacağını, ona özgü bir dilin çocuğu küçümsemek anlamına geldiği noktasında hemfikir. Çocuk edebiyatını bir geçiş dönemi edebiyatı kabul edenler ise çocuk edebiyatının varlığını kısmen kabul etseler de sınırlı bir dönem edebiyatı olduğunu savunuyorlar. Çocuk edebiyatının varlığını savunanlarsa çocuk gerçekliği ölçütlerine dayalı farklı bir edebiyat türü olduğu fikrinde. Aslında tam olarak burada çocuk edebiyatının yetişkin edebiyatıyla ilişkisi ve farklılığı gündeme geliyor ki burada da eserin niteliği devreye giriyor. Çünkü iyi bir çocuk edebiyatının okuru çocukla sınırlı kalmıyor. Edebiyatın gücü okurunu belirliyor ve genişliyor. Haliyle çocuk edebiyatı kendini yetişkinlere de okutan bir edebiyat biçemi olarak beliriyor. Ben iki edebiyat türü arasında fark görmüyorum, sadece okuru belli yaşa göre biçimlenen bir okur kitlesi görüyorum.
“İYİ EDEBİYAT KÖTÜ EDEBİYATI KOVAR”
Mesela “Küçük Prens” gibi yetişkinlerin çok sevdiği çocuk kitapları var ki dediğiniz gibi bunları yetişkinler de okuyor. Bu kitapların herkes yaştan insanları etkilemesinin temelini ne oluşturuyor? Çocuk kitaplarının muhatabının sadece çocuklar olmadığını söylemek mümkün müdür?
Yetişkinler için iyi ve kaliteli edebiyatın vasıfları ne ise çocuk kitabında da odur. Edebiyatın ilkeleri çocuk kitabında değişmez. Çocuğun düzeyine ineceğim diye dil heba edilemez. Basit yazmak, kelimeleri kırpmak çocuğa yapılan haksızlıktır. Nihayetinde iyi edebiyat kötü edebiyatı kovar. Ama ne zaman? Çocuk kendi dilini kendi okuma beğenisini oluşturduğu zaman. Ancak şu gerçeği de göz ardı etmemeli. Kötü metinler, kötü kurgu, hayal-gerçek karmaşasında bir yapı, dilin hünerlerini dilin inceliğini hissettirmeyen metinler çocukları kitaptan soğutur. Bu tarz kitapların modern klasikler arasına girmesi ve çocuğa yazılmış olsa da yetişkinlerin de ilgisini çekmesi sahip olduğu edebiyat dili ve kurgunun tesiriyledir.
“ÇOCUK EDEBİYATININ MENZİLİ HAYALDİR”
Çocuk edebiyatının konuları nelerdir? Çocuklara uygun edebiyat metinleri nasıl olmalı?
Konu sınırlamasından söz etmek edebiyatı ve çocuğu sınırlamak anlamına gelir. Dünyada ne kadar çocuk varsa, her çocuğun ilgi alanları ve hayal güçleri ne kadarsa o kadar çok konu vardır. Sınırsızdır yani. Çocuk edebiyatının motoru ve menzili hayaldir çünkü. Haliyle küçük bir taş parçası da çocuk edebiyatının konusu içine dahil edilebilir, küçük bir kâğıt parçası da. Bir ağacın yaprağından da edebiyat yapılabilir bir kedinin kuyruğundan da. Yeter ki bu metinler çocukların seveceği tarzda olsun. Peki çocuk neyi sever? İçinde felsefe, zekâ ve edebiyat olan her şeyi sever. Çocuklara uygun edebiyat metni nedir peki? Çocuğa uygunluk değil çocuğa görelik ilkesi geçerlidir burada. Çocuğa uygun edebiyat metni denince hemen pedagojiyi devreye sokmanın anlamı yok. Edebiyat, tüm verili düzenin karşısında çocuk ruhuyla hareket eden bir gemidir.
Dünyada ve Türkiye’de çocuk edebiyatının tarihçesinden bahseder misiniz?
Bu uzun bir bahis. Ama ana hatlarıyla söyleyelim: Batı’da 16. yüzyıl’dan itibaren ortaya çıkmaya başlayan çocuk fikri ile çocuk ve çocukluk üzerine eğilme, çocuk edebiyatını da gündeme taşıdı. Daha önce hiçbir yazılı örneği olmayan bu edebiyatı çocuklar keşfetti ve yetişkinler için yazılan kitapları matbaanın yaygınlaşmasına bağlı olarak artan okuryazarlık artışıyla okuyarak talep eder hâle geldiler. 18. yüzyıl’ın ortalarından itibaren Batı’da çocuk edebiyatı bağımsız bir edebiyat olmaya başladı ve J. J. Rousseau’nun katkısıyla dünyaya taşındı denebilir. 1970 sonrası ise çocuk gerçekliğine dayalı örneklerin ortaya konulmasıyla çocuk edebiyatı başlı başına özgün bir formata büründü.
La Fontaine fablları, Daniel Defoe’nun “Robinson Crusoe” ile Jonathan Swift’in “Güliver’in Gezileri”, Charles Dickens’ın “Oliver Twist”i, Lewis Carrol’un “Alis Harikalar Diyarında”sı, Carlo Collodi’nin “Pinokyo”su, Mark Twain’in “Tom Sawyer’in Maceraları” vs… Türkiye’de ise çocuk edebiyatı teriminin ne zaman kullanıldığı tam olarak bilinmese de Ali Nusret’in (1874-1912) Şûrâ’yı Ümmet gazetesinde (1908) çocuk ve edebiyat ilişkisine değinen yazısı ve Ali Ulvi (Elöve)’nin (1881-1975) “Çocuklarımıza Neşideler (1912)” kitabının ön sözündeki yazısı çocuk edebiyatı teriminin ortaya çıktığı ilk değiniler. Dünyada olduğu gibi ülkemizde de daha çok millî ve manevi değerlerin aşılanması ve eğitimin bir parçası olarak gelişen çocuk edebiyatı 70’lerden sonra ciddi biçimde tartışılmaya başlanmıştır. Bugün gelinen noktada çocuk edebiyatı başlı başına özerk bir edebiyat dalı olarak gelişimini sürdürmekte. Herkesin çocuk edebiyatını ‘çocuk işi’ gibi gördüğü dönemden bu edebiyatı yol geçen hanına çevirdiği bugünlere geldik işte.
“ÇOCUĞU DERSLER DEĞİL KİTAP BÜYÜTÜR”
Çocuğun dünyasında masalların, hikâyelerin, şekil ve çizgilerin yeri nedir?
Bu tarif edilemez. Çünkü bir sözcüğün peşine takılarak evrenler arası yolculuk yapabilecek hayal gücüne sahiptir çocuklar. İyi bir edebiyat dili, doğru ve duyguları harekete geçiren üslup, bu hayali tamamlayan illüstrasyonlar ve elbette de ardından bunu iyi bir baskı halinde kitap olarak çocuğa sunmak önemli. Genelde kitap seçimleri anne babalara bırakılıyor. Okul öncesinde bu mümkün ama okul döneminde artık çocuğun kendi kitabını seçmeye başlaması gerekir. Bir çocuk ne zaman okuyacağı kitabı seçmeye başlarsa okur niteliğine bürünür. Herkes ıspanak sevmez değil mi? Edebiyat da böyledir. Çocuğun ilgi, merak ve zihinsel duygularına seslenen iyi kitaplarla buluşması gerekir. Okullarda bence güzel okuma dersleri de olmalı. Kitaba o kadar az yer ayırıyoruz ki eğitim müfredatında. Oysa çocuğu büyüten şey dersler değil kitaplardır. Edebiyatın ve ona eşlik eden görselliğin tadını alan çocuğu başka bir şey mutlu etmez.
Çocuk edebiyatındaki temel amaç eğitmek midir eğlendirmek midir?
İkisi de değildir. Düşünmek ve hayal kurdurmaktır.
“HAYALLER GERÇEKLERDEN DAHA GÜÇLÜ”
Çocuklara, gerçek dünya ile hayal dünyası arasındaki köprüyü yazarlar nasıl kurmalıdır?
Önceliği hayale vererek ve çocukların hayallerini önemseyerek bir köprü kurulur. Tek gerçek bu! İşte bu yüzden çocuk edebiyatı! Gerçeğin taarruzuna karşı hayalden tuğlalar örmek lazım. Çünkü hayaller gerçeklerden daha güçlüdür. Gerçekler hayalleri takip eder, hayaller gerçekleri değil. Hayatın var olduğunu ve var olacağını imleyen şey çocuktur. Her çocuk yeni bir dünya için taze bir başlangıcın adıdır. Her çocuk büyük bir evrendir çünkü. Dünya teknolojik olarak ne kadar ilerlerle ilerlesin, her şey ne kadar mekanikleşse mekanikleşsin bir çocuk sesi hep var olacak ve bu masum ses, bütün kurgulanmış sistemleri parçalayacak. Çocuğun ve çocukluğun evvelinin ve ahirinin sonsuzluğu fikri yazarlarda olmalı. Çocuklar gibi hayret makamında olmalı her yazar. Hayretini kaybeden dünyasını kaybeder çünkü.
Çocuklarda bilgisayar, tablet, cep telefonu gibi teknolojik cihazların kullanımı oldukça yaygın. Böyle bir ortamda, çocuklara okuma alışkanlığı kazandırmak için neler yapılmalı?
Evet teknoloji çağındayız, her şey herkesin parmakları ucunda. Bu durumda ‘çevrimiçi çocukluğa’ edebiyatla seslenmek biraz romantik kaçıyor öyle değil mi? İyi de romantik olmanın zararı ne? Bu anlamda bütün yazarlar gibi romantiğim ben de. Peki saf çocukluk nasıl korunacak? Onu koruyacak sağlam bir kaleyi, kelimelerle ve cümlelerle inşa etmek mümkün mü? Bir dergi, bir kitap, bir metin, bir çizgi, bir duygu bu gidişat karşısında bir itiraz, bir duruş ve bir nida anlamı taşımayacak mı? Taşısa da hükmü ne olacak? Bir hüküm taşıma iddiası yoksa o zaman bunları yazıyor ve konuşuyor olmanın anlamı ne? Dünya üzerinde 15-24 yaş arası gençlerin yüzde 71’nin çevrim içi olduğu, 18 yaşından küçük çocukların dünyadaki internet kullanıcılarının üçte birini oluşturduğunu düşünürsek çocuklara hâlâ kitapla sesleniyor olmak neyi kurtaracak? Bir sürü deli saçması soru sorabilirsiniz. Cevaplarını düşünüp kafayı yemektense yazmaya devam etmek lazım. Yazmak zaten bir deliliktir. Çocuklara yazmak ise daha büyük bir delilik ve daha büyük bir iddiadır. Arada bir kendimizi ve çocukları prizden çekebilelim yeter. Tavsiyem kısaca şu: Hey dostum, o elindeki tableti ve cep telefonunu yavaşça yere bırak. Ve şimdi sakince bir kitabın kapağını aç! Kalbini aç…
H. SALİH ZENGİN KİMDİR?
Kahramanmaraş’ın Andırın ilçesinde dünyaya gelmiştir. İlk, orta ve lise öğrenimini bu ilçede tamamlayan Zengin, lisans eğitimi için İstanbul’u seçmiştir. Lisans eğitimini Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü’nde tamamlayarak 1997 yılında buradan mezun olmuştur. Henüz üniversite sıralarındayken 1996 yılında Mavikuş isimli çocuk edebiyatı dergisinin yazı işleri müdürlüğü görevini icra etmiştir. 18 sayı olarak yayımlanan dergi, 1997 yılında Türkiye Yazarlar Birliği tarafından yılın Çocuk Edebiyatı Ödülü’ne layık görülmüştür. Yine üniversite zamanları olan 1996-1997 yılları arasında, Milli Gazete'nin kültür sanat sayfasında "Kurşunkalem" isimli haftalık yazılar yazmıştır. Yine Türkiye Yazarlar Birliği tarafından 2003 yılında, yıl içerisinde yayımladığı çocuk kitapları ile 2003 Yılı Çocuk Edebiyatı Ödülü’ne layık görülmüştür. Bunların dışında Zengin, gazetecilik ve televizyon programcılığı da yapmaktadır.