
Büyük Yeşilay ailesine gönül veren sevgili dostlar,
Hayat hikâyelerle örülü. Hepimizin bir hikâyesi, hatta..
Yeşilay Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Rabia Bilici ile bağımlı kadınların toplum içinde karşı karşıya kaldığı durumları ve bağımlılık tedavisinde yaşadıkları sorunları konuştuk. Kadın hastalara yönelik tedavi servislerinin yetersiz olduğunu ifade eden Prof. Dr. Bilici’ye göre imkân sağlandığında kadınların tedavi sonuçları yüz güldürüyor.
Cinsiyet faktörü temelinde kadın ve erkeklerin bağımlığa yatkınlıkları için neler söylersiniz? Bağımlılık süreci açısından cinsiyetler arasında farklar mevcut mu?
Kadınlar alkol ve madde kullanımının hem tıbbi sonuçları açısından hem de sosyal sonuçları açısından daha talihsizler maalesef. Sigara, alkol ve madde kullanımı kadınlarda daha kısa sürede daha olumsuz sonuçlara yol açıyor. Biz buna “teleskop etkisi” diyoruz. Kadın ve erkek arasındaki fizyolojik farklılıkları, metabolizma farklılıklarını anladığımızda bu durum pek de şaşırtıcı değildir aslında. Örneğin aynı miktarda alkol tüketimi olan benzer yaş ve kilodaki kadınların ve erkeklerin kanlarındaki alkol düzeyini ölçersek kadınlarda daha yüksek çıkacaktır. Çünkü alkol tamamen suda eriyen bir maddedir ve vücuttaki su miktarına göre dağılım gösterir. Kadınlardaki yağ/su oranının erkeklerden fazla olması nedeniyle alınan miktar aynı olsa dahi daha düşük hacimli suda yayılmış olan alkol kadını daha fazla etkileyecektir. Bunun yanı sıra alkolü parçalayıp vücuttan atılmasını sağlayan enzimlerin aktivitesi de kadınlarda daha düşüktür. Bu sebeple kadınlar alkolün zararlı etkilerine daha fazla maruz kalmış olurlar. Aynı şeyi sigara ve diğer maddeler için de söyleyebiliriz. Sigara içen kadınları, sigara içme seviyesi veya yoğunluğundan bağımsız olarak peptik ülser, felç, kısırlık ve sigaranın daha birçok zararlı etkilerini yaşama olasılıkları erkeklere göre daha fazladır.
“İYİ ROL MODEL OLMA İSTEĞİ TEDAVİYE YÖNLENDİRİYOR”
Kadınların tedavi olma motivasyonlarından bahseder misiniz?
Kişiden kişiye farklılık göstermekle birlikte kullandıkları maddenin bedensel ve ruhsal olarak sağlıklarını bozduğunu hissettiklerinde daha çok tedavi olmayı isteyebilirler. Bunun yanı sıra çocuklarına iyi rol model olma istekleri, aileleri ve çevreleriyle olan ilişkilerini düzene sokma istekleri de önemli bir tedavi motivasyonu olabilmektedir. Çocuklu kadınların alkol madde kullanımları devam ederken çocuklarının bakımını yeterince sağlayamamaları halinde onları kaybetme korkuları da bazen tedavi sürecini başlatabilir.
“BAĞIMLI KADIN İTİBARSIZLAŞTIRILIYOR”
Bağımlılık konusunda kadınların maruz kaldıkları eşitsizlikler nelerdir?
Kadınlar çoğunlukla alkol ve madde kullanımları açısından daha fazla damgalanırlar, daha fazla ayrımcılık ve utanç yaşarlar. Tarih boyunca alkol ve madde kullanımı olan erkeklere yönelik toplumsal algı kadınlardaki kadar acımasız olmamıştır. Alkol ya da madde kullanımı olan kadın daha fazla itibar kaybına uğramaktadır. Çünkü kadın ve erkeğin sosyal rollerindeki farklılıklar, özellikle kadının anne ve eş olma rolü nedeniyle kendisinden beklenilenler, toplumun alkol ve madde kullanımı olan kadınları daha olumsuz algılamasına, daha fazla damgalamasına yol açmaktadır. Damgalanan kadın genellikle bu damgayı içselleştirir ve yoğun şekilde suçluluk, utanç, korku ve ümitsizlik yaşar. Tüm bu süreçler hastalığı inkâr etmesine, gizlemesine ve de yardım arayışını ertelemesine yol açar. Alkol ve maddeyi daha çok evde kullanmayı tercih eder. Eğer boşanmış ya da tek ebeveyn olarak çocuklarıyla yaşıyorsa bu büyük sorunu fark edecek tek kişi yardım etme kapasitesine yeterince sahip olmayan çocuklar olur. Sorun sadece damgalanma meselesi değil elbette. Alkol ve madde kullanım bozukluğu olan kadınların önemli bir kısmında fiziksel, cinsel ve duygusal istismar öyküsü de bulunmaktadır. Tüm bunlar erkenden tedavi edilmediğinde kadının alkol ve madde kullanımı artar ve süreç bir kısır döngüye dönüşür.
“BAĞIMLILIK TEDAVİSİNE BAŞVURAN KADIN SAYISI AZ”
Yapılan araştırmalarda bağımlılık tedavisi için başvuranların büyük çoğunluğunun erkek olduğu görülüyor. Bağımlılık tedavisi görenlerin çok azının kadın olmasının nedenleri nelerdir? Bağımlılık tanısı olan kadınların sayısı mı az yoksa kadınların bağımlılık tedavisine erişmesini engelleyecek faktörler mi mevcut?
Alkol ve madde kullanım bozukluğunun yaygınlığı cinsiyetler arası farklılık göstermektedir. 1980’li yıllarda bu oran beşe bir seklinde erkeklerde daha yaygındı. Günümüzde bu farkın giderek daraldığını görüyoruz. Son yıllarda yapılan çalışmalar bu oranın üçe bire düştüğünü göstermiştir. Buna rağmen tedaviye başvuranlar arasında kadınların sayısı belirgin şekilde azdır. Bu durum, üzerinde çokça düşünülmesi ve irdelenmesi gereken bir konudur. Her kadının kendine özgü engeli vardır elbette. Ona ulaşarak engellerini aşmasının yollarını bulacak sistemlere ihtiyaç vardır. Kadınların eş ya da partnerlerine, çocuklarına ve diğer aile bireylerine karşı sorumlulukları da tedavi alma konusunda onlara engel olmaktadır. Tedavi olmak isteyen kadına aile üyelerinin desteği erkeklere kıyasla çok daha zayıftır. Bunun yanı sıra mali kaynaklarının eksikliği de önemli bir engel olarak ortaya çıkmaktadır.
Kadınların yaşamındaki ilişkilerin rolü, tedavi sürecini başlatma ve iyileşme süreci açısından çok önemlidir. Bu nedenle, bu ilişkileri iyi anlamak ve kadınların bu ilişkileri yönlendirmesine ve iyileştirmesine yardımcı olmak tedavi sürecinde katkı sağlar. Eş veya partner desteği, tedaviye devam etme olasılığını artırmanın en etkili yollarından biridir. Eşler, partnerler veya ailenin diğer bireyleri, kadının tedavi görmesi konusunda çelişkili duygulara sahip olabilir. Bu sebeple onları tedavi sürecine dahil etmek tedavi konusundaki engelleri aşmaya yarayabilir. Eşin ya da partnerin de madde kullanması durumunda onun da tedavi hizmeti alması kritik öneme sahiptir.
Bunun yanı sıra kadınlar, erkeklerle karşılaştırıldığında çok daha az tedaviye erişime sahiptir. Çoğu zaman kadınlar için daha az tedavi yeri vardır ve tedavi merkezleri genellikle erkek hastalar için tasarlanmıştır. Yani kadın hastalara yönelik servislerin sayısı çok yetersizdir. Kadınlar için mevcut olan tedavi merkezlerinin birçoğunun kadın ve erkeklerin bir arada tedavi gördükleri karma servisler şeklinde olması özellikle geçmişte travmatik yaşam olayları olan kadınları tedirgin edebilmektedir. Mahremiyet ve bilgilerinin gizliliği konusunda tereddüdü olan kadınlar da tedaviye başvurmakta çekingen davranabilmektedirler.
KADINLARA YÖNELİK BAĞIMLILIK TEDAVİ STANDARTLARI
Bağımlılık tanısı olan kadınların tedavi ya da rehabilitasyon ortamları ne gibi özellikleri barındırmalıdır?
Tedavi ortamı hastalarınıza onlara ne kadar değer verdiğinizi anlatır. Aslında her iki cinsiyet için Birleşmiş Milletler Uyuşturucu ve Suç Ofisi (UNODC) ile Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ) birlikte yayınladıkları tedavi standartları mevcuttur. Bu standartlara göre;
1. Tedavi mevcut, erişilebilir, çekici ve ihtiyaçlara uygun olmalıdır.
2. Tedavi hizmetlerinde etik standartlar sağlanmış olmalıdır.
3. Ceza adaleti sistemi ile sağlık ve sosyal hizmetler arasında etkili koordinasyon olması gerekir.
4. Tedavi bilimsel kanıtlara dayanmalı ve madde kullanım bozukluğu olan bireylerin özel ihtiyaçlarına cevap vermelidir.
5. Tedavi ortamı çeşitlendirilmiş olmalı ve özel alt grupların ihtiyaçlarına yanıt verebilmelidir.
6. Madde kullanım bozukluklarına yönelik tedavi hizmetleri ve programlarının klinik yönetiminin iyi sağlanması gerekir
7. Diğer ilgili kurumlarla entegre bir tedavi programı olmalıdır ve süreklilik esas olmalıdır.
Tüm bunlara ek olarak kadınlar için multidisipliner ve çok yönlü bir tedavi ortamının varlığı çok önemlidir. Kadınların güçlü yönlerini ortaya çıkarabilecek, travmatik deneyimlerine duyarlı, yaşadığı kültürle çelişmeyen bir tedavi ortamı sağlanabilmelidir. Kadınlar tedavi sırasında her zaman fiziksel ve ruhsal olarak kendilerini güvende hissetmelidirler. Tedavide bulunan diğer kişiler ya da tedavi ortamı nedeniyle tedirgin olmamalıdırlar. Ortam mahremiyete izin vermelidir ancak sosyal etkileşime de izin verecek şekilde yapılandırılmalıdır. Kadınların ayrılamayacakları yaştaki çocukları için gerekli ortam sağlanmış olmalıdır. Her kadının yeterli kişisel bakımını sağlayabileceği imkânlar tanınmış olmalıdır. Hastalarla etkileşimde bulunan her düzeydeki personel olumlu ve destekleyici olmalıdır. Tedavi programının içeriği kadının yaşına ve yaşam evresine göre farklılaşmalıdır.
BAĞIMLI KADINLARA YÖNELİK ÖZEL UYGULAMA MERKEZLERİ
Dünyada bağımlılık tanısı olan kadınların tıbbi ve psikososyal tedavisini ayrı bir önemle önceleyen uygulamalar var mı? Bizim ülkemizde durum nasıl?
Elbette var. Ben de ilk kez yurt dışına yaptığımız çalışma ziyaretleri esnasında farklı uygulamalar görmüş ve çok etkilenmiştim. Beni en çok etkileyen uygulamalar bağımlılık tanısı olan gebe kadınlara yönelik oluşturulmuş servislerdi. Bu merkezlerde alkol ve/veya madde bağımlılığı olan gebe veya yeni doğum yapmış kadınlar bebekleriyle birlikte 24 aya kadar kalarak tedavi ve rehabilitasyonlarını sürdürebiliyorlardı. Kadınların başka küçük çocukları varsa onlar için de uygun koşullar oluşturulmuştu. Anneler ve bebekleri için gebelik süreci, doğum ve doğum sonrası süreçler multidisipliner olarak takip edilebilmekte, gereken tüm tıbbi ve psikososyal destek sağlanmaktaydı.
Sağlık Bakanlığımızın koordinasyonuyla bu alana ilgi duyan ve benim de içinde yer aldığım bir grup sağlık çalışanının gayretleri sonucunda İstanbul’da 2021 yılında bağımlılık tanılı kadınlar ve bebekleri için “Anne -Bebek Ünitesi” kurduk. Umuyorum ki bu merkez alkol ya da madde bağımlılığı olan gebelerin, çocuklu ya da çocuksuz kadınların rahatlıkla ulaşabildikleri ve tedavi hizmeti alabildikleri bir merkez olur ve daha fazla sayıda kadının tedavisine vesile olur.
“KADINLARIN TEDAVİ SONUÇLARI YÜZ GÜLDÜRÜCÜ”
Son olarak eklemek istediğiniz bir husus var mi?
Madde kullanımı nedeniyle tedavi gören kadınlarla sağlıklı bir bağ kurulabildiğinde tedaviye başlama, devam etme ve tamamlama olasılıkları erkeklerden daha yüksektir. Yeterli imkânlar sağlandığında tedavi sonuçları da daha yüz güldürücüdür.
Yeşilay kadınlarda bağımlılık konusuna her zaman çok ilgiyle yaklaşmıştır. Yeşilay’ın desteğiyle ülkemizde bağımlılık tanısı olan kadınları ve karşılaştıkları güçlükleri anlamak için bir nitel çalışma yapmış ve 2019 yılında yayımlamıştık. Dileyen okurlarımız o çalışmayı da inceleyebilirler (https://doi.org/10.21798/kadem.2019153603). Bu önemli konuya gösterdiğiniz hassasiyet için tüm Yeşilay ailesine ve de sizlere teşekkür ediyorum.