Büyük Yeşilay ailesine gönül veren sevgili dostlar,
Hayat hikâyelerle örülü. Hepimizin bir hikâyesi, ..
1043
Sağlıklı Yaşam
Mutluluk Ailede Başlar
Çocuk ve gençlerin sağlıklı bir aile ilişkisi içinde olmasının önemine dikkat çeken Klinik Psikolog H. Sevde Eskici, “İhtiyaçlarının karşılandığı bir ortamda, sağlıklı ilişkiler ağı içinde büyümek, bir ailenin çocuğuna bırakabileceği en güzel miras.” diyor. Klinik Psikolog H. Sevde Eskici ile aile içi sorunlar, boşanma, duygusal ihmal ve mutsuz evlilikler gibi faktörlerin çocuk ve ergenlerin psikolojisi üzerinde oluşturduğu etkileri konuştuk.
Özellikle son yıllarda ergenler ve gençler arasında depresyon görülme sıklığının arttığına şahit oluyoruz. Size göre bu durumun başlıca nedenleri neler?
Çocukluk ve gençlik dönemlerinde depresyonun en büyük tetikleyicilerinden biri travmatik yaşantılar oluyor. Aile içi şiddet, evde sürekli yaşanan gerginlik hâli ve kavgalar, çocuğun duygusal, fiziksel, cinsel istismara ya da ihmale maruz kalması gibi travmatik deneyimler çocuklarda ve gençlerde depresyon görülme riskini ciddi oranda artırıyor.
Çocukların ve gençlerin hayatını en çok zorlaştıran meselelerden biri de zorbalık. İnternet ve sosyal medya kanallarının hayatımıza çok daha fazla dahil oluşu pek çok avantajı beraberinde getirdi; ancak siber zorbalık, sanal zorbalık dediğimiz yeni bir risk de ortaya çıktı. Ebeveyn denetiminde olmayan sosyal medya kullanımı, gerek kötü niyetli insanların çocuklara kolaylıkla erişip onları travmatik yaşantılara maruz bırakması, gerekse siber zorbalık üzerinden çocukların incinme riskini artırdı. Son yıllarda depresyon görülme sıklığının önemli sebeplerinden biri de bu olabilir diye düşünüyorum. Pandemi gibi küresel travmalar ya da dünya çapında yaşanan ekonomik problemler de özellikle gençlerin mevcut endişe düzeylerini ve gelecek kaygılarını arttırdığından depresif ruh halini şiddetlendiriyor olabilir.
Sağlıklı bir aile ilişkisinin, bir arada kaliteli vakit geçirmek, aynı sofrada yemek yemek gibi rutinlerin çocuğu ve genci depresyon başta olmak üzere psikolojik sorunlardan korumak adına önemi nedir?
Mutluluk ve iyi hissetme üzerine yapılan araştırmaların ciddi bir kısmı, mutluluk düzeyimizi belirleyen en önemli faktörün sosyal ilişkiler, özellikle de aile ve yakın arkadaş çevresi gibi yakın ilişkiler olduğunu ortaya koyuyor. Dolayısıyla yakın çevresi içinde kendini güvende hissetmenin, sağlıklı ilişkilere sahip olmanın, önemsendiğini ve sevildiğini hissedip destek görmenin, yakınlarıyla açık ve sevecen bir ilişki kurabilmenin depresyona karşı koruyucu faktörler olduğunu söyleyebiliriz.
Çocukların ve gençlerin, yetişkinlere göre daha sınırlı imkanları olduğunu da göz önünde bulundurursak, yakın ilişkilerin çocukluk ve gençlik çağlarında daha da büyük önem arz ettiğini söylemek yanlış olmaz. Sağlıklı rutinlere sahip olmak, hayatımızı idame ettirmemizi kolaylaştırıyor ve duygusal açıdan tutarlı, istikrarlı bir noktada kalmamıza katkı sağlıyor. Aile üyelerinin bir arada gerçekleştirdikleri rutinler, aile ilişkisini de beslediğinden ayrıca önem kazanıyor.
“BOŞANMA SÜRECİ SAĞLIKLI YÜRÜTÜLMELİ”
Danışanlarınızdan da yola çıkarak yorumlayacak olursanız boşanmış anne-babaların çocuklarının ruh sağlığı nasıl etkileniyor? Tek ebeveyniyle yaşayan ergen ve gençlerde depresyona yatkınlık söz konusu oluyor mu?
Depresyon tablosu ortaya çıktığında ya da travma gibi zorlu deneyimlere maruz kaldığımızda, ilk bozulan şeylerden biri rutinimiz oluyor. Rutinlerimizin bozulması hayatımızın alışık olduğu döngüden çıkması ve günlük hayatımızı idame ettirmekte zorlanmamız anlamına geliyor. Depresyon sürecinde duygularımız, düşüncelerimiz ve bedenimiz olumsuz şekilde etkileniyor ve bu değişiklikler birbirini de besleyerek bir kısır döngü oluşturuyor. Örneğin, hiçbir şeyin değişmeyeceğini düşünüyor, yoğun bir umutsuzluk ve üzüntü hissediyor ve bedenimizde hissettiğimiz yorgunlukla da beraber yataktan çıkmak dahi istemiyoruz; günlük uğraşlarımızdan vazgeçip yataktan çıkmamamız olumsuz düşüncelerimizi ve duygularımızı daha da şiddetlendiriyor. Bu kısır döngüyü kırmak, depresyonla baş etmek adına önemli bir aşama; bu kısır döngüyü kırmak ya da güçsüzleştirmek adına kullandığımız en önemli araçlardan biri de rutinlerimiz. Ebeveynlerin boşanması en başta çocuğun alışık olduğu hayatın ve rutinlerin değişmesi demek, dolayısıyla ailenin tamamı için zorlayıcı bir süreç. Ebeveynlerin boşanması ve sonrasındaki tek ebeveynle yaşama süreci çocuklar ve gençler için depresyon adına bir risk faktörü oluşturabilir ancak gerekli önlemler alınır ve süreç sağlıklı bir şekilde yürütülürse depresyon ya da başka bir psikolojik rahatsızlığın ortaya çıkmasını önlemek mümkün. Boşanma ve sonrasındaki süreçte, aile içindeki gerginliğin olabildiğince asgari düzeyde tutulması, çocuğun ebeveynler arasındaki çatışmadan korunması, her iki ebeveynin çocukla ilgilenmeye devam etmesi ve mümkünse bir terapistten yardım alınması sürecin daha sağlıklı bir şekilde yaşanmasını sağlayabilir.
AİLE İÇİ SORUNLARIN ETKİLERİ
Aile içinde yaşanan sorunlar ve çatışmalar gençleri nasıl etkiliyor? Ev içindeki kavga, çatışma ve kaos ortamının ergen ve gençlerde görülen depresyon, kaygı bozuklukları, panik atak gibi sorunlarla ilişkisi nedir?
Evimiz kendimizi en güvende hissetmemiz gereken yer, ancak ne yazık ki bu her zaman mümkün olmuyor. Ev içinde sürekli ve şiddetli biçimde yaşanan kavga, çatışma ve kaos; aile bireylerinin, özellikle de çocukların ve gençlerin stres seviyelerini ciddi şekilde yükseltiyor ve onları travmatize edebiliyor. Zira çocukların duygusal ve zihinsel kapasiteleri henüz yetişkinler kadar gelişmiş değil ve stresle baş etmek adına kullanabilecekleri yöntemler, alabilecekleri önlemler yetişkinlere göre çok daha sınırlı. Ki bahsettiğimiz tartışma ve kaos ortamı yetişkinler için bile oldukça zorlayıcı; dolayısıyla çocuklar ve gençler için bu kaos ortamı daha büyük risk taşıyor. Stres düzeyinin sürekli biçimde yüksek kalması, çocukların kendilerini güvende ve rahat hissedememeleri ve çeşitli travmalara maruz kalmaları depresyon ve kaygı bozuklukları yaşama riskini ciddi biçimde artırıyor. Bu kaotik ve gergin ortam, çocukların ve gençlerin yaşadığı psikolojik rahatsızlıkların ya da başka sorunların sıklıkla gözden kaçmasıyla da sonuçlanabiliyor; bu da tahmin edersiniz ki problemleri daha çok büyütüyor. Erken müdahale ile çözülebilecek sorunlar, uzun yıllar boyu sürebiliyor ve böylece çocukların hayat kalitesini ciddi düzeyde azaltabiliyor.
DUYGUSAL İHMAL
Duygusal ihmal nedir? Ergen ve gençlerin duygusal olarak ihmal edilmesinin sonuçları nelerdir?
Çocukların temel duygusal ihtiyaçlarının karşılanmaması anlamına gelen duygusal ihmal aslında pek çok şeyi kapsıyor. Bakım görmek, ilgi ve sevgi görmek, önemsenmek, ciddiye alınmak, oyun oynamak, sınırlara sahip olmak temel çocukluk ihtiyaçlarından bazıları.Bahsettiğim ihtiyaçlar karşılanmadığı takdirde, duygusal ihmal tablosu ortaya çıkıyor ve kişi hem çocukluk hem yetişkinlik çağında pek çok problemle karşılaşabiliyor. Kendini önemsiz ya da görünmez hissederek büyüyen çocuklar psikolojik rahatsızlıkların yanı sıra; özgüven problemleri, öfke kontrol problemleri, yoğun değersizlik, utanç ve kusurluluk hisleri gibi sorunlar da yaşayabiliyor ve ilişki kurmakta ve sürdürmekte zorlanabiliyorlar.
Bir arada olmasına karşın kopuk olan karı-koca ilişkileri gençlerde nasıl sorunlara yol açar? Mutsuz evliliklerin çocuk ve ergenler üzerindeki etkisi nedir?
Yalnızca kavgaların, gerginliğin ve şiddetin varlığı değil; sağlıklı iletişimin, sıcak ilişkilerin ve ailece paylaşılan rutinlerin yokluğu da çocukları ve gençleri olumsuz şekilde etkileyebiliyor, travmatize edebiliyor. Özellikle çiftlerin uzun süre boyunca ve sık sık küsmeleri, aynı evin içinde iki yabancı gibi yaşamaları ev içindeki huzuru ve güvenlik hissini zedeleyebiliyor. Kavgalar olmasa bile, sessizliğin ve soğukluğun evde hüküm sürmesi yine çocukları ve gençleri tedirgin ediyor, kaygılarını ve mutsuzluk hissini arttırıyor. Sürekli biçimde belirsizliğe maruz kalmak; kontrol hissini, dolayısıyla güvenlik algısını tehdit ediyor ve yoğun strese sebep oluyor. Bu tablo yalnızca çocukların ve gençlerin mevcut ruh sağlığını değil; gelecekte kuracakları ilişkileri de olumsuz etkileyebiliyor. Çatışmayı yatıştırma, problem çözme gibi temel becerileri öğrenemeyen çocuklar; yetişkinliklerinde benzer meselelerde sorun yaşayabiliyor ya da sosyal ve romantik ilişkiler kurmak konusunda daha büyük çekincelere, korkulara sahip olabiliyorlar.
Geleneklerimizden de gelen yakın ve samimi akrabalık ilişkilerinin gençler üzerindeki koruyuculuğu nedir? Anneanne, babaanne, dede gibi farklı kuşakların bir arada olduğu evlerdeki genç ve çocukların ruh sağlığı nasıl şekilleniyor?
Çocukluk çağında kurulmuş sağlıklı ve olumlu ilişkilerin sayısı ne kadar fazlaysa, çocuk o kadar şanslı diyebiliriz. Yakın ve samimi akrabalık ilişkilerinin olması çocuğun psikolojik sağlığından güvende hissetmesine kadar pek çok değişkene olumlu katkı sağlıyor. Farklı kuşakların bir arada olduğu evlerde denge gözetilebilir ve olumlu bağlar kurulursa; bu hem çocuğun ruh sağlığı açısından fayda sağlar hem de anneanne, dede gibi daha tecrübeli büyükler, ebeveynler arası çatışmalarda denge sağlayabilir; çocuk için bir sığınacak bir liman, güvenli bir bölge oluşturabilir. Aile büyüklerinin tecrübelerini, bilgilerini ve anılarını paylaşmaları, çocukların ve gençlerin zihin ve duygu dünyalarını zenginleştirebilir, öğretici olabilir, kabiliyetlerini geliştirmelerine katkı sağlayabilir.
Konuyla ilgili eklemek istedikleriniz varsa paylaşabilir misiniz?
İhtiyaçlarının karşılandığı bir ortamda, sağlıklı ilişkiler ağı içinde büyümek, bir ailenin çocuğuna bırakabileceği en güzel miras. Dolayısıyla en azından fiziksel ihtiyaçları kadar çocuğun duygusal ihtiyaçlarını da gözetmek, çocuğu dinlemek ve gözlemek, ona önemsendiğini ve sevildiğini hissettirmek ailelerin asli görevi ve çocuklarına en güzel hediyesi. Bir şekilde tüm bunlardan mahrum kaldığımız bir çocukluk yaşadıysak bile bir şeylerin değişmesi ve düzelmesi mümkün, ancak elbette daha fazla emek istiyor ve bizi daha fazla zorlayabiliyor.
KLİNİK PSİKOLOG H. SEVDE ESKİCİ KİMDİR?
Klinik Psikolog H. Sevde Eskici, İstanbul Şehir Üniversitesi Psikoloji bölümünden mezun olmuştur. İstanbul Şehir Üniversitesi Klinik Psikoloji yüksek lisans programını “Savaş ve İltica: Travmatik Olaylara Maruz Kalmış Geçici Koruma Statüsündeki Suriyeli Mülteci Kadınlara Yönelik İnceleme ve Psikolojik Müdahale” başlıklı teziyle tamamlamıştır. Halen özel bir klinikte psikoterapist olarak çalışan Sevde Eskici, akademik çalışmalarını Koç Üniversitesi Travma ve Stres Çalışmaları Laboratuarında yürütmektedir. Başlıca çalışma alanları psikolojik travma, cinsiyet temelli şiddet, travma sonrası stres bozukluğu, dissosiyatif kimlik bozukluğu, anksiyete bozuklukları, depresyon, kültürel psikoloji ve göç çalışmalarıdır.